Gelişen teknoloji ve İnternet ağının hızla yaygınlaşması sonucunda insanlık artık yeni
bir sosyal problemle karşı karşıya: Oyun Bağımlılığı. Ülkemizde yaşları 11 ile 35 arasında değişen
yaklaşık bir milyon kişi strateji ve rol yapma oyunlarını düzenli bir şekilde oynuyor. Bu kitledeki
erkek sayısı kadın sayısının 4 katı. Bu kişilerin de yüzde 40’ı istese de oyun oynamayı
bırakamıyor yani bir nevi madde bağımlısı gibi “oyun bağımlısı” oluyor.
Oyun
bağımlılığı, sosyo-kültürel açıdan ele alındığında, kişinin oyun oynadığı (özellikle rol yapma
oyunlarında) süre içinde kendi yaşam koşullarından “yapay” olarak uzaklaştığı, oynadığı
oyunun içine girdiği hatta kendine yeni bir karakter oluşturma sırasında bambaşka bir kimlik
kazandığı görülmektedir. Bu sayede kişi kısa süre olsa da gerçek yaşam zorluklarından uzaklaşmakta,
sorunlarını unutmakta ve yeni bir dünya içinde daha huzurlu olmaktadır ne de olsa bu dünya tamamen
kendi kontrolündedir ve beğenilmediği anda kapatılıp istenildiğinde de tekrar açılıp tekrar
yapılandırılabilir. Oynanılan oyunlar aynı zamanda özdeşleşilen karakterler sayesinde kişilerin
modelleme gereksinimlerini de karşılamış olur. Yapılan araştırmalar bu oyunları
“bağımlılık” derecesinde oynayan ve hatta her ne olursa olsun bırakamayan kişilerin
“normal”e oranla daha utangaç, hayatlarının kontrolünü daha az elinde
bulundurabildiklerine inanan, daha kaderci ve daha az inançlı olduklarını ortaya çıkartıyor. Ayrıca
bu kişiler zamanlarının en büyük kısımlarını bilgisayar başında geçirdiklerinden sosyal ilişkileri
azalıyor, okul/iş hayatları ve hatta temizlik ve öz bakımları bile aksıyor. Bu gibi nedenler sürekli
bilgisayar oyunu oynamayı öncelikle bir alışkanlık sonrasında ise bir bağımlılık haline
dönüştürüyor.
ÖNCE ALIŞKANLIK SONRA BAĞIMLILIK
Psikoloji açısından
“oyun bağımlılığı” öğrenme kuramlarıyla açıklanıyor. Operant (Edimsel) Şartlanma
teorisine göre bağımlılık yapan maddenin kullanımı sonrası/sırasında sağladığı olumlu hisler kişinin
o maddeyi kullanıma devam etmesi için bir sebep oluşturuyor. Bağımlılık yapan madde bireyin üzerinde
ya hoş hisler bırakıyor ya da olumsuz hislerinin kaybolmasını sağlıyor. Bu sebeple, kullanımdan
hemen sonra gelen iyi his, bağımlılığın olumsuz sonuçlarından daha önemli görülüyor. Bilgisayar
oyunlarının çok oynanması ve bağımlılık yaratması sürecinde değerlendirilecek olursa, “Oyunun
verdiği görsel uyarıcıların vücutta yarattığı fizyolojik hoşluk hissi sonucu kullanımının
sürdürülmesi” olarak düşünülebilir. Birey, oyunun sunduğu yeni dünya karşısında refleksif
olarak etkilenip oyuna yöneliyor. Oyun oynama sırasında ve sonrasında da fizyolojik bir
rahatlama hissediyor. Oyun oynandıktan sonra hissedilen bu tip rahatlatıcı duygular ise oyun oynama
davranışının tekrar tekrar yapılıp bir alışkanlık ve hatta bağımlılık haline gelmesine yol açıyor.
Ayrıca tıpkı diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi bağımlılığı yapan maddenin ortadan
kaldırılması halinde kişi maddeyi arıyor ve yoksunluk belirtileri gösteriyor.
BİR OYUN BAĞIMLISINI NASIL TANIRSINIZ?
Yoğun oyun oynayan
kişileri bağımlı olarak nitelendirme konusunda çeşitli tartışmalar var. Zira sürekli oyun
oynayan kişiler DSM IV (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-Amerikan
Psikiyatri Birliği (APA) tarafından geliştirilmiş olan mental bozuklukları sınıflandırma sisteminin
4. gözden geçirilmiş baskısı) kriterlerine göre madde bağımlısı kişilerin gösterdikleri aşağıdaki
özelliklerden bir çoğunu göstermektedirler ve 2012 de çıkacak DSM baskısında tanı alma olasılıkları
var.
Bu özellikler şöyle sıralanıyor:
* Bir maddeyi kullanarak çok fazla
zaman geçirmek (Günde ortalama 12 -15 saat bilgisayar başında geçirmek, oyundan uzaklaşmamak adına
yemek yememek, su içmemek, tuvalete gitmemek gibi).
* Madde kesildiğinde
ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması (Kişinin bir oyun oynarken elektrik
kesilmesi ya da herhangi bir engelle karşılaştığında verdiği aşırı tepki gibi).
* Madde
kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması
(Oyun oynamak için sosyal bir toplantıya katılınmaması, spor yapılmaması, ertesi gün işe uykusuz
gidilmesi, eşlerin birbirini ihmal etmesi gibi).
* Maddenin tasarlandığından daha uzun ve
yüksek miktarlarda alınması (Haftada bir - iki saat bilgisayar başında geçirirken günde 10-12 saat
oyun oynamak gibi).
* Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına
rağmen madde kullanımını sürdürmek(Birikmiş ödevler varken saatlerce oyunun başından kalkamamak,
dinlenme ihtiyacına rağmen uykusuz kalmayı göze almak gibi) .
BU BAĞIMLILIKLA
NASIL MÜCADELE EDİLİR?
Tüm diğer bağımlılıklarda olduğu gibi oyun bağımlılığı da baş
edilmesi gereken bir olgu. Dolayısıyla bu bağımlılıkla başa çıkmak da önemli bir gayret, irade ve
istek gerektiriyor. Karar verildikten sonra adım adım bir plan çerçevesinde bu faaliyetin kişinin
yaşamından çaldığı zaman sınırlandırılmalı. Bu yönde atılacak ilk adım farkındalığı artırmak
olmalı. Kişinin bu oyunlarla gerçeklikten koptuğu, hayatının fonksiyonelliğinin etkilendiği göz
önüne konmalı. Oyun oynama alışkanlığı hakkında farkındalık sağlandıktan sonraki adım ise
alternatif etkinliklere yönelmek olmalı. Örneğin eve gelir gelmez bilgisayar başına geçmek
yerine aile içi sohbetler, fiziksel aktiviteler, kitap okuma vb. alternatif uğraşlar
edinilebilir. Oyun bağımlısı olmamak ve öte yandan çağımızın bu son derece yararlı teknoloji
aygıtından verimli bir şekilde yararlanabilmek de mümkün. Bunun en güzel yolu da oyun oynamayı
hayatın tek odak noktası halinde getirmeden sadece zaman geçirme araçlarından biri haline
getirmek.
|