Hatırlarsanız, erkek çocukların oyunları bile rekabete
dayalıdır. Bir lider vardır, lider yardımcısı vardır, diğerleri de ona uyar. Oyunlar, kimin
kazanacağı, yani rekabet üzerine kuruludur. Ve erkekler küçük yaşlardan itibaren oyunlarından
başlayarak öğrendikleri rekabeti büyüyünce de son derece doğal yaşarlar. Kız çocuklarının ise
oyunlarında genellikle rekabet yoktur. Evcilik oynarlar, sek sek oynarlar ve rekabet değil, sıra söz
konusudur.
Anlayacağınız, rekabet biz kadınlar için sonradan edinilmiş bir şey gibidir, bize
ait değildir. Üstelik, kız çocuklarının rekabet etmesi hoş da karşılanmaz. Kız çocuğundan uyumlu ve
kibar olması, hatta bir adım geri çekilmesi beklenir.
Baba-erkek çocuk ve anne-kız
çocuk ilişkisinde de yine aynı detayları görürüz… Malum, rekabetin ne olduğunu erkek çocuklar
babalarından, kız çocuklar ise annelerinden öğrenirler. Daha doğrusu, kızlar annelerinden rekabeti
pek öğrenemezler! Örneğin, futbol oynarken babalar oğullarını destekler, yenilmiş gibi yapar…
Belki erkek çocuk büyüdüğünde babasıyla gerçekten rekabet etse de, ilk zamanlar rekabet baba
tarafından oğula öğretilir. Fakat, anneler kızlarının kendileriyle rekabet etmesine izin vermezler.
Hatta, rekabet olduğunda üstünü örtmeye çalışırlar. Kız çocukların annelerine, “Seninle
rekabet ediyorum, ben senden daha iyi olmak istiyorum” demesi çok zordur. Çünkü anneler hep
fedakar, koruyucu ve kollayıcıdır... İşte, bu yüzden de kızlar rekabeti öğrenemez! Ya da tam tersi
rekabetin kötü bir şey olduğunu öğrenirler.
SINIRLARINIZI KORUMAKTAN ÇEKİNMEYİN!
Nihayetinde, bir kadının, bir erkekle rekabet etmesi oldukça yıpratıcı,
bir kadınla rekabet etmesi ise oldukça vahşice cereyan edebilir. Biz kadınlar bugüne kadar ve hala
ikinci sınıf olmayı maalesef öylesine içselleştirdik ki, kocamızın sevgilisi olduğunu öğrendiğimizde
bile kocamızı değil sevgilisini suçluyoruz. Sevgili de kocamızı değil, bizi suçluyor. İşte, size iki
kadının bitmeyen ezeli ve acımasız rekabetinden küçük bir örnek…
Rekabet sırasında boy
gösteren saldırgan tavırlar ise, sınırlar aşıldığında başlıyor. Çünkü kadınlar hem sınırlarını
korumaya çekiniyor, hem de sanki kadınlararası sınırları aşmak daha kolay gibi gözüküyor. Aynı
kadın, erkeklerin sınırlarına saygılı olurken, diğer kadınların sınırlarına saygı duymayabiliyor
örneğin.... Ailemizde de genellikle böyle değil mi? Babanın sınırları vardır, annenin sınırları
yoktur. Anne her an rahatsız edilebilir, anneye duygusal sorunlarla yaklaşılabilir, aynı şekilde
anne de kızına öyle davranır, sanki ikisi ayrı varlıklar değil de birbirinin uzantısı gibidir.
Kadınlar arasındaki sınırlarda bu tür belirsizlikler her daim yaşanırken, erkekler arasındaki
sınırlar daha bir oturmuştur.
Bütün bunlara rağmen, biz kadınların da rekabeti öğrenmesi ve
kadınca uygulaması mümkün… Eğer, gücümüzün farkına varır, bizi güçlü yapan özelliklerimizi
(duyarlılık, duygusallık, vericilik, korumacılık, yaralanabilirlik gibi) güçsüzlükmüşcesine
yaşamaktan vazgeçebilirsek, hem kadınlarla hem de erkeklerle güzelce rekabet edebiliriz. Kolay değil
belki ama imkansız hiç değil…
KADINLAR DA REKABET EDEBİLİR... NASIL MI?
- Rekabeti bir tabu olarak algılayıp, yok saymayın. Her yerde ve herkesin içinde rekabet duygusu vardır. Rekabet ettiğiniz için suçluluk duymayın. Rekabeti yok sayarsanız, kendinizi ya çok vahşice rekabet ederken ya da tam tersi geri çekilirken bulabilirsiniz. Ve bu durumdan en çok zarar gören de yine siz olursunuz.
- “Rekabet doğaldır”ı kabullendiğinizde konu kapanır sanmayın. Rekabetin, yani oyunun kurallarını (karşılıklı) koymalısınız. Kendi sınırını bilmek ve karşısındakinin sınırına saygı göstermek olumlu rekabetin anahtarıdır.
- Bu aşamada rakibinizle nasıl başedeceğinizi de bilmeniz gerekir ve bunu son derece yumuşak yaşayıp, rekabet ettiğiniz kişiye de böyle yaşatabilirsiniz. Bunun en kolay yolu da hemcinslerinizle kollektif çalışmayı denemek ve de öğrenmek olabilir.
- Değişik seslere, farklılıklara kendinizi kapamayın. Unutmayın, herkesin en az sizin kadar kendini ifade etmeye ihtiyacı var.
- Kendinize ayna tutun. Eksik ve beceriksiz yanlarınızı önce kendiniz keşfedin. Eksiklerinizi bilir ve artıya dönüştürmek üzere çalışırsanız, rekabet ederken saldırganlaşmazsınız. Böylece hem kişisel gelişiminizi sağlamış, hem de birlikte çalışma duygusunu yok etmemiş olursunuz.
- Pekala, siz de bir erkek gibi değil, bir kadın gibi rekabet edebilirsiniz. Çünkü biz kadınlar zaman zaman kraldan kralcı olabiliyoruz. Ve bu durum hem kendimize hem de hemcinslerimize zarar veriyor.
- Karşınızdaki size, “Dur, sınırlarıma girme” sinyali verdiğinde kendinizi acındırmaya ya da karşı tarafa saldırmaya kalkmadan, kendinize özgü bir rekabet yolu bulabilirsiniz.
- Dünyanın ataerkil olduğunu biliyoruz ve erkekler dünyasında bir kadın olarak bir yerlere gelmek hiç de kolay değil. Fakat, yine de rekabet ederken erkek modelini benimseyip onların kurallarıyla oynamayabilirsiniz. Çünkü siz bir kadınsınız. Sadece daha çok emek ve daha çok mücadele vermeniz gerekiyor.
- Duyarlılık, duygusallık, vericilik, korumacılık, yaralanabilirlik yani kadınların eksiymişcesine yaşadıkları özelliklerin hepsi aslında onların artıları. Ve bu güzelim artılara sadece sizin değil kadın-erkek herkesin ihtiyacı var. Hiç şüphesiz, bütün bu artıların yanında; tuttuğunu koparma, azim, sebat, kararlılık, hırs, istek gibi özellikler de olumlu rekabet yaşamak isteyenlerin ihtiyaç duyacakları anahtarlar…
HÜLYA YILDIRIM
|