Çoğumuz anne olmadan önce, başka annelerin çocuklarına karşı davranışlarını eleştiririz. Sokakta çocuğuna kaşlarını çatıp parmağını “Hımmmmm” diyerek sallayan bir annenin kulaklarını “olumsuz” yorumlarla çınlatabiliriz. Özellikle henüz anne değilken başkalarının ebeveynlik becerilerini yargılamak çok kolaydır. “Ben asla şöyle yapmayacağım, ben asla böyle yapmayacağım”ların listesi uzar gider... Annelik yaşamınıza ansızın giriverdiğinde ise kendinizi, “Şimdi diğer anneleri daha iyi anlıyorum” cümlesini sık sık tekrar ederken bulursunuz... Ve unutmamalısınız ki, bir çocuğa sahip olmanın sonsuz mutluluğu kadar sabrınızı zorlayan güçlükleri de olabilir. Şimdi bakın bakalım, anne olmadan önce sizin “Asla yapmayacağım”larınız neydi?...
ASLA ÇOCUĞUMLA “AGU GUGU” DİYEREK KONUŞMAYACAĞIM
Anne olmadan önce çocuğunuzla komik sesler çıkararak ya da yarım yamalak konuşarak iletişim kurmayacağınıza dair söz vermiş olabilirsiniz. Hatta bunu yapan anneleri gördüğünüzde, “Çok saçma ve komik duruyor” diyerek onları eleştirebilirsiniz. Ancak bebeğinizi bir kere kucağınıza aldığınızda, içgüdüsel olarak sanki onun akranıymış gibi sesler çıkartabilirsiniz. Hele çocuğunuz, bu sesler ve sizin yüzünüzdeki sevimli ifade karşısında o melek ağzını açıp size kocaman bir gülücük atarsa, keyfinize diyecek olmaz. Fakat, hemen uyarmalıyız ki, bebeğinizle bebekçe konuşmak onun dil gelişimi için sağlıklı bir yöntem değil. Çünkü bebekler sizden duyduğunu telaffuz ederek ana dillerini öğrenirler.
ASLA EMZİK KULLANMAYACAĞIM
Bebeklerin emzik kullanması size doğru gelmeyebilir, hatta bu durumdan hiç hoşlanmıyor olabilir ve “Alışırsa emziği nasıl bırakacak ki?” diye endişelere kapılabilirsiniz. Emziklerin bebeklerin o sevimli suratlarını çirkinleştirdiğini bile düşünseniz de bebeğiniz doğduktan sonra fikriniz değişebilir. Çünkü özellikle gaz sancılarının olduğu dönemde, evde yaygarayı kopardığında onu sakinleştirmekte güçlük çekebilirsiniz. İşte, tam da böyle bir zamanda bazı bebeklerde emzik işe yarayabiliyor ve onları sakinleştirebiliyor. Bebeğinizin nasıl göründüğü ya da emzik kullanmaktan hoşlanmamanız, onca uykusuz geceden sonra inanın umurunuzda olmayacak. Üstelik bebeğinizin emme refleksi çok güçlüyse, emzirmenin sağlığı için de (memelerinizin de dinlenmeye ihtiyacı var) emzik tek kurtarıcınız olabilir.
ASLA YATAĞIMDA UYUMASINA İZİN VERMEYECEĞİM
Henüz çocuk sahibi değilken, çocukların kesinlikle kendi yataklarında yatması gerektiğini savunanlardan olabilirsiniz. Uzmanlar da, bu konuda hem fikirler, bebekler ve çocuklar kendi yataklarında uyumalılar... Ama özellikle ilk 3 ay minik bebeğinizi yanınızdan ayırmak istemeyebilirsiniz... Sonrasında ise, özellikle çocuğunuz biraz büyüyüp, küçük adımlarıyla gecenin bir vakti yanınıza geldiğinde bu prens ya da prensesi geri çevirmeniz pek kolay olmayacaktır. Siz gözünüzü açıp kapatana kadar tüm “asla”larınız onun minik elinin yatakta boynunuza dolanması ile uçup gidebilir.
ASLA 6 AYDAN SONRA EMZİRMEYECEĞİM
Özellikle ilk 6 ayda, bebeklerin anne sütü ile beslenmesi başka hiçbir besinle ölçülemeyecek kadar değerlidir. Ve anne sütü her bebeğin hakkıdır! Emzirme bebek ve anne arasındaki bağı da kuvvetlendiren eşsiz bir deneyimdir. Ancak ilk zamanlarda yeni anneler emzirme konusunda biraz sıkıntı yaşayabilirler. Meme uçlarınız tahriş olabilir, 10 dakikada bir bebeği emzirmek sizi bunaltabilir; özellikle de ilk 3 ay boyunca bebeğin beslenme ve uyku düzenini oturrtmaya çalışmak sizi yorabilir. Ve bu yorungunlukla kendi kendinize ilk aylarda “6 ay dolar dolmaz emzirmeyi bırakacağım” bile diyebilirsiniz... Fakat sonrasında, kendinizi bebeğiniz neredeyse 2 yaşına gelmişken onu hala emzirirken bulursanız şaşırmayın. Söz konusu olan annelik ve yavrunuz olunca tüm rahatsızlıklar gözünüze küçücük görünecektir.
ASLA İNSANLARIN YANINDA ÇOCUĞUMUN KAKASINDAN SÖZ ETMEYECEĞİM
Çocuğunuz olmadan önce tuvaletle ilgili herhangi bir konuda herhalde sağlık açısından bir probleminiz olmadığı sürece asla konuşmazdınız. Hatta bir probleminiz olsa bile bunu ancak doktorunuzla paylaşırdınız... Ancak geceler boyunca bebeğinizin başında nöbet tuttuğunuzda ve her gün defalarca gerçekleştirdiğiniz alt değiştirme seanslarından sonra yeni bir anne olarak bu konudan bahsetmeyi de oldukça doğal bulacaksınız. İtiraf edin, bebeğiniz olmadan önce bir kafede otururken küçük bebeği olan bir annenin çocuğunun altını bir güzel temizlediğini ve “Ooooo aşkım benim, sen altına mı yaptın!” gibi mutluluk içeren cümleleri duyduğunuzda şaşırıyordunuz değil mi?.. Fakat, şimdi siz de annesiniz ve bebeğinizizn kakası da, salyası da size harika geliyor! Ve, siz de bir kez anne olduktan sonra kendinizi, onun kakasının renginin katı mamalardan sonra nasıl değiştiğini arkadaşlarınıza anlatırken bulabilirsiniz. Bu asla utanılacak bir durum değil. Siz annesiniz, bebeğinizin her şeyi size elbette keyif verecek.
ASLA TELEVİZYONU ÇOCUK BAKICISI GİBİ KULLANMAYACAĞIM
Mükemmel ebeveynlik dünyanıza, “Çocuklar asla televizyon izlememeli!” kuralını koymuş olabilirsiniz. O sizinle interaktif bir iletişim içinde büyüyecek, sakin ve sağlıklı geçen bir gelişim dönemi yaşayacak, değil mi? Evet, çok da haklısınız, uzmanlar da özellikle ilk 2 yılda bebeklerin televizyon seyretmemesi gerektiği konusunda aileleri uyarıyorlar. Sizin de hayaliniz bu olsa da yine de fazla düşlere dalmayın. Çünkü, gerçek ebeveynlik dünyasında sizin ve hatta çocuğunuzun zaman zaman yorulup, birbirinizden bağımsız olarak bir mola vermeye ihtiyacı olabilir. 20 dakika ya da yarım saat eğlenceli bir çocuk kanalını açtığınızda bu çocuğunuzu oyalamayı başarıyorsa, bunu değerlendirmek isteyebilirsiniz.
ASLA BEBEBEĞİMİN YAŞAM TARZIMA ENGEL OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİM
Bebek sahibi olmayı planlamaya başladığınız andan itibaren onun yaşamınızın her alanına dahil etmeye karar verebilirsiniz. Tıpkı önceden olduğu gibi restoranlara gidip, arkadaşlarınızla buluşarak eğlenceli sohbetler edeceğinizin planlarını kurabilirsiniz. Hatta, seyahat planlarınızı bile değiştirmeyeceğinizi iddia edebilir, evin düzenini ise asla ve asla bozmayacağınızı söyleyebilirsiniz... “Bebekten sonra da hayatım kesinlikle aynı olacak” diye düşünürken, bambaşka seçimlere yöneldiğinizi görüp kendinzie kızmayın. Bebek doğduğu andan itibaren, tabii ki yaşamınızı bebeğe göre planlamak kaçınılmaz olacaktır ve işin size garip gelebilecek yanı, bu durum sizin de hoşunuza gidecek... Evet, bir restorana ya da kafeye arkadaşlarınızla beraber elbette gidebilirsiniz. Ama özellikle o yeni yürümeye başladıysa, bir anne olarak muhtemelen bahçe içinde ya da bahçesinde “oyun evi” olan korunaklı mekanları tarcih edeceksiniz ve kendinizi sürekli binlerce ayrıntıyı organize ederken bulacaksınız.
ASLA FAST FOOD YEDİRMEYECEĞİM
“Büyük şehirlerde her 3 çocuktan biri obez” haberlerini okuyup, ebeveynlerin nasıl oluyor da hala çocuklarına hamburger, patates cipsi ya da şekerleme ikram ettiklerine şaşırıyor, hatta kızıyor olabilirsiniz. Ve “Bir çocuğum olduğunda asla fsat-food yemesine izin vermeyeceğim, ben çocuğumu sağlıklı besleyeceğim” diye kendi kendinize söz de vermiş olabilirsiniz... Fakat, bebeğiniz olduğunda bu sözünüzde yüzde yüz duramadığınızda kendi kendinizi suçlamayın. Çünkü küçük yavrunuz sosoyalleşirken, akrabalarınız ona şeker ikram edecek, anneniz elinde gofret ve çikolatasız ziyaretinize gelmez olacak, yavrunuz alışveriş yaptığınız marketlerde şık ambalarda içinde ne kadar abur cubur varsa almak isteyecek, almadığınızda kendini yerden yere atacak... Ve gittiğiniz ilk doğum günü partisinin menüsünde pastanın öncesinde hamburger ikramı olduğunu ve miniğinizin de bunu afiyetle yediğine tanık olacaksınız... Dolayısıyla, yavrunuzu içinde yaşadığınız toplumun gerçeklerinden “sağlıksız da olsalar” dışlayamayacaksınız... Ama üzülmeyin, çocuğunuzla ayına-yaşına uygun olarak sağlık hakkında konuştuğunuzda ve kendiniz evde sağlıklı beslendiğinizde ve çocuğunuzu da öyle beslediğinizde dengeyi tutturmanız imkansız değil.
ASLA SAKİNLİĞİMİ BOZMAYACAĞIM
Bebekten önce, çok yoğun bir iş yaşamınız ve sosyal hayatınız vardı... Öyle ki hayatı dolu dolu yaşar ve hiç yorulmaz mıydınız? Şimdi bebek bekliyor ve “Nihayet biraz sakinleşeceğim” diye düşünüyor olabilirsiniz... Hatta bebekli kadınlara bakıp, koca güne ev işlerini ve çocuk bakımını nasıl da sığdıramıyor olmalarına şaşırıyorsunuz değil mi? Ha bir de yollarda sakinliğini koruyamayıp da çocuğunu azarlayan anneler yok mu, siz asla öyle bir anne olmayacaksınız!.. Büyük lokma yiyin, büyük konuşmayın... Bebekten sonra, bebeğiniz sakin ve iyi huylu bir bebek bile olsa geceniz gündüzünüze karışacak, ev işleriyle bebek bakımını birlikte yürütmeye çalışmaktan bitap düşebileceksiniz... Tabii, bir yardımcınız yoksa... Öte yandan; uykusuz, yorgun ve çoğu zaman hiç dinlenmeden geçen günler ve geceler ruh sağlığınıza da olumsuz yansıyacak ve sizi zaman zaman gerginliğe sürükleyebilecektir... Tam da bunlar olup biterken yolda belde, bakkalda markette bebeğinizin bitmeyen ağlamaları ve tutturmaları sabrınızı taşırıp kontrolü kaybetmenize neden olursa; üstüne üstlük eşinizin “Sustursana şu bebeği” cümlesiyle deliye dönerseniz, yalnız değilsiniz... Bütün anneler zaman zaman çocuklarına karşı sabırsız davranışlar gösterebiliyorlar. Unutmayın, siz de bir insansınız...
TATİL KÖYLERİ Mİ ASLA
Bebekten önce eşinizle o koy senin bu koy benim takılır, her tatilde yeni yerler keşfederdiniz ve bu durum bebekten sonra da değişmeyecek, tatil köylerinde falan asla tatil yapmayacağım, diye düşünüyor olabilirsiniz... Ama bebekten sonra, hijyenine güvendiğiniz, daha konforlu, her şeyi elinizin altında bulabileceğiniz mekanlara ihtiyacınız olabilir. Ve tatil köyleri, bebeğiniz doğduktan sonra en az ilk 5 yıl size adeta can simiti gibi gelirse, “Asla” dediğinizi bir anda unutabilirsiniz. Hatta o çok alay ettiğiniz, tatil köyü animasyonlarını, bebeğinizin mutluluk içinde, minik ellerini çırparak izlediğine bir kez tanık olduğunuzda, geçmişteki bütün tatilleriniz size hiç yaşanmamış gibi bile gelebilir. Bebeğinizin mutluluğundan ve sağlığından daha çok sizi ne mutlu edebilir ki... Tercihlerinizin ve zevklerinizin her konuda nasıl da bu kadar keskin hatlarla değiştiğini fark edip, kendinizi artık tanıyamadığınızı bile düşünebilirsiniz.
MAL-MÜLK SAHİBİ OLMAK MI ASLA
Bir çocuk sahibi olmadan önce ev, araba, yazlık sahibi olmak gibi arzularınız olmayabilir. Hatta çalışıp didinip, borç harç mal-mülk sahibi olmaya çalışmayı çok gereksiz ve yorucu da buluyor olabilirsiniz... Ama bebeğiniz, doğduğu andan itibaren bebeğinize daha iyi bir hayat sağlama endişesi, hatta takıntısı mı desek, sizi de sarabilir. İşe önce bir araba almayı hayal etmekle başlarsınız, çünkü bebekle bir yerden bir yere toplu taşıma araçlarıyla gitmek çok zor gelmeye başlar... Sonra, küçük da olsa kendinize ait bir ev hayal edersiniz... Sonra da, küçük şirin bir yazlık ev hayal etmeye başlarsınız... Bebekten sonra mal-mülk sahibi olma isteğiniz sizi korkutmasın... Kim çocuğuna daha konforlu bir hayat sunmayı istemez ki...
|