Amerika
Birleşik Devletleri’nin 35. Başkanı John Fitzgerald Kennedy ve eşi Jacqueline’nin,
kızları Caroline ve erkek çocukları John F. Kennedy Jr.’dan sonra 1963 yılında bir erkek
çocukları doğar. Adını Patric Bouvier koyarlar. Ancak bebek prematüre (erken doğum) olarak doğmuştur
ve maalesef 2 gün sonra ölür. İşte, Kennedy ailesi için çok trajik olan bu ölümden sonra
Amerika’da erken doğan, yani prematüre bebeklerin hastalıklarına olan ilgi daha da artar ve
araştırmalara daha da fazla kaynak ayrılmaya başlanır.
Genel olarak Amerika ve
Avrupa’da perinatal (doğum öncesi ve sonrasını içeren dönem) ve neonatal (doğum sonrası)
sağlığa önem verilmesi 1970’lerden sonra başlamıştır diyebiliriz. Çok yüksek teknolojinin
kullanıldığı yenidoğan üniteleri ülkemizde 1980’lerde kurulmaya başlandıysa da gerçek anlamda
yenidoğan yoğun bakım hizmetinin verilmesi 1990’ların başlarından itibaren gerçekleşmiştir.
Buna rağmen ülkemizde gelişim çok hızlı olmuş, yenidoğan bebeklere verilen hizmet kalitesi giderek
artmıştır.
1980’lerde 2000 gr altında doğum ağırlığı olan bebeklere,
“yaşamaz” gözüyle bakılırken, artık 1000 gramın altındaki bebekler bile
yaşatılabilmektedir. Böyle küçük doğum tartılı, erken doğan yenidoğanların yaşama şansı arttıkça,
ailelerin de bu konuyla ilgili hekimlerden beklentileri çoğalmaktadır. Daha önceleri ölümü
“kader” olarak kabullenilen böylesine küçük yenidoğanların günümüzde kaybedilmeleri
durumunda aileler bunun “hesabını” sorup açıklama istemektedirler. Bu durum, biz
Yenidoğan uzmanlarını üzmemekte, aksine mutlu etmektedir. Halkımıza senelerdir vermeye çalıştığımız
mesajın, yani bu bebeklerin kaybedilmelerinin bir “kader” olmadığının, yavaş yavaş
anlaşılmaya başlandığını göstermektedir.
HASTANE
ENFEKSİYONU!
Geçtiğimiz günlerde, prematüre yenidoğan bebeklerin bir hastane enfeksiyonu
ile kaybedilmeleri bu konuyu bir kez daha gündeme getirmiştir. Bu tür bebeklere bakım verilen
servisler, yoğun bakım üniteleri olup dünyadaki tüm benzer üniteler gibi hastane enfeksiyonlarına
açık birimlerdir. Hastane enfeksiyonları, hastanede kalış sırasında kazanılan mikroorganizmaların
neden olduğu enfeksiyonlardır. Yenidoğan ünitelerinde rastlanma hızları yüzde 6 ile 25 arasında
değişmektedir. Tabii burada akla gelecek ilk soru: Neden bazı ünitelerde yüz yenidoğanın
6’sında böyle bir problemle karşılaşılırken diğer ünitelerde yüz yenidoğanın 25’inde bu
problem ortaya çıkmaktadır? Bu kadar büyük farkı neler oluşturmaktadır? Bu fark, servislerin hastane
enfeksiyonlarından korunmak için aldığı, daha doğrusu mevcut sağlık politikaları çerçevesinde
alabildiği önlemlerle yakından ilgilidir.
ALINABİLECEK ÖNLEMLERİ ŞÖYLE
SIRALAYABİLİRİZ:
İzolasyon: Yani, hastalığın saptanmasından sonra bu
hastalığın yayılmasını önlemek için gerekli girişimlerin yapılması. Hastalığın yayılması direkt
temas ile; hastanın mikroplarının var olduğu objelere elleyerek endirekt temas ile; veya havadan
bulaşma yolu ile olur. Onun için bu tür hastalar servisin özel ve ayrı bir bölümünde takip ve tedavi
edilmeli ve mümkünse bu hastalar için tek bir hemşire görevlendirilmeli ve bu hemşire başka hiçbir
hastaya hizmet vermemelidir.
El hijyeni: Yoğun bakım hasta takibinde
uyulması gereken en önemli kural ellerin hasta muayenesinden önce ve sonra yıkanarak temizlenmesi ve
özellikle alkol bazlı solüsyonlarla ellerin birbirlerine sürtülerek temizliğinin sağlanmasıdır.
Tabii burada göz önüne alınması gereken nokta, bebeklere bakım veren kişilerin ve özellikle
hemşirelerin hasta bakımını yaparken, bu hijyen kurallarına uyacak kadar vakitlerinin olup
olmadığıdır. Bir veya iki hastaya bakım veren bir hemşire ve doktor bu kurallara rahatça uyabilirken
ve uyması gerekirken, on yoğun bakım hastasına hizmet veren hemşirenin tüm bu kurallara uymasını
beklemek veya uyduğunu iddia etmek ne kadar akılcı olur?
Kateter bakımı:
Yenidoğan Yoğun Bakım ünitelerinde takip edilen hastaların çoğunlukla yeterli beslenmeleri mümkün
olmamakta ve bu yönden serum tedavisi ile desteklenmeleri gerekmektedir. Bu tedavinin yapılmasında
kullanılan en önemli damar yolu, bebeği, anne karnında iken anneye bağlayan göbek kordonuna takılan
kateterlerdir. Kateterler dışarıdan steril olarak damar yoluna takılır, ancak bundan sonra vücutta
dolaşan kan ile direkt temas halindedir. Bu sebeple hem bu kateterlerin takılması sırasında, hem de
takıldıktan sonra bakımları açısından çok özenli yaklaşılması gerekmektedir. Bu bakımda en büyük
yük, bebeğin hemşiresine düşmektedir. Çünkü bu bakım verilirken hemşirenin tüm vaktini ve dikkatini
bir tek hasta üzerine yoğunlaştırması gerekmektedir.
Dirençli bakterilerin
oluşumunun azaltılması: Hastane bakterileri kendilerine karşı geliştirilen antibiyotiklere
karşı gittikçe direnç kazanmaktadırlar. Ne kadar çok antibiyotik kullanılırsa, o kadar çok dirençli
bakteri gelişmekte ve bu dirençli bakteriler için bu sefer daha da kuvvetli antibiyotiklere ihtiyaç
duyulmaktadır. Bakteriler bir süre sonra bu kuvvetli antibiyotiklere karşı da direnç kazanmaya
başlamakta ve kısır döngü oluşmaktadır.
Aletlerin bakımı: Yoğun bakım
ünitelerinde bebeğin yaşamsal fonksiyonlarını destekleyecek birçok ileri teknoloji ürünü aletler
kullanılmaktadır. Nefes alıp veremeyen bebeğe solunum yaptıran yapay solunum cihazları, bebeğin
nemli ve sıcak bir ortamda yaşamasını sağlayan kuvözler bunlardan birkaçıdır. Bu aletlerin de
bakımının ve dezenfeksiyonun iyi yapılması gerekmektedir. Yine bu bakımda en önemli görev hastadan
sorumlu hemşire ve personele düşmektedir.
Erken doğan bebeklerin, normalde hamileliğin
sonuna doğru plasenta aracılığıyla anneden almaları gereken koruyucu antikorları, erken doğum
nedeniyle alamamalarını da göz önünde bulundurursak, bu bebeklerin neden bu kadar hassas olduklarını
daha iyi anlayabiliriz. Ayrıca bu bebeklerin, bağışıklık sistemlerinin, zamanında doğan bir
yenidoğan veya bir erişkin kadar efektif çalışmadığını da belirtmekte yarar var.
İşte
böylesine hassas olan prematüre yenidoğanların hayatta kalma şanslarını arttıracak en önemli faktör,
onlara verilen medikal ve paramedikal bakımın kalitesidir. Enfeksiyon açısından yukarıda
belirttiğimiz noktalara ne kadar uyulabilirse, bu küçücük yenidoğanların ölüm risklerini arttıran
hastane enfeksiyonları ile o kadar az karşılaşılır. İşte gelişmiş ülkeler ile, bizim gibi gelişmekte
olan ülkelerin hastane enfeksiyonları sıklığı arasındaki farkı, verilen bakımın kalitesi
oluşturmaktadır. Bu kaliteyi yakalamamızı sağlayacak en önemli faktör ise yenidoğan ünitelerinde
çalışan personel ve hemşire sayısının arttırılmasıdır. Bu gün ileri ülkelerde bir hemşire, bir veya
iki yenidoğan yoğun bakım bebeğine hizmet vermektedir. Türkiye geneli ile karşılaştırdığımızda,
şartların görece iyi olduğunu bildiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yenidoğan Yoğun Bakım servinde bu
oran 3 veya 4 hastaya bir hemşire şeklindedir. Ancak ülkemizdeki birçok yenidoğan ünitesinde bu
oranın 10 hastaya 1 hemşire şeklinde olduğunu da bilmekteyiz. On hastaya hizmet vermeye çalışan bir
hemşirenin hiç dinlenmeden bile görevini tamamlayacağını düşünsek, fiziksel olarak yukarıda
belirttiğimiz kurallara uymasına kesinlikle imkân yoktur. Bu servislerdeki hemşire ve personel
sayısını arttırmadan gelişmiş ülke standartlarına ulaşmamız mümkün değildir. Halkımızın çoğunun ilk
kez duyduğu Serratia Marcescens adlı bakteri ile ilgili sorun, bu gün maalesef kayıplardan sonra
bitmiş gibi gözükse de, yakın zamanda Pseudomonas Aeruginosa veya Klebsiella Pneumoniae adlı diğer
bakterilerin yaratacağı hastane enfeksiyonları ile tanışmamız ve toplu ölümlerle karşılaşmamız işten
bile değildir. Ünitelerin zaman zaman tam olarak dezenfekte edilmesi veya çeşitli dezenfeksiyon
tedbirlerinin alınması riskleri azaltsa da, bakım verecek personel ve hemşire sayısını arttırmadan
bir çözüme ulaşılacağını zannetmek tamamen hayalcilik olacaktır. Tabii sağlığa yatırım yapılmayan
bir düzende, bu personel ve hemşire ihtiyacının nasıl karşılanacağı, önümüzde yanıtlanmayı bekleyen
büyük bir soru olarak kalacak ve biz Serratia Marcescens veya benzeri bakterileri, ölümlerin tek
sorumlusu olarak görmeye devam edeceğiz. Ne dersiniz gerçek sorumlu Serratia Marcescens mi yoksa
hastaya yeterli bakımı vermemizi engelleyen sağlık politikaları mı? Suçlu ayağa
kalk…
|