“İlk benim çocuğum
konuşsun.”, “Çocuğum, hem tenis, hem bale, hem de yüzme öğrensin.”, “İlk
benim kızım okumayı sökecek..”... Çocuklarının birer “ilk” ya da “başarı
abidesi” olmasına kedilerini adamış ve hatta bu konuda ciddi hırsları olan anneler aslında
düşünülenden farklı olarak büyük bir yanlışın içindeler. Çocukların hayatı deneyimlemesine, kendi
kararlarını almalarına izin vermeyen bu durumun çoğu anne aslında farkında bile
değil.
Çocuğa kendini adayan, sırf o mutlu olsun diye istediği her şeyi almaya
çalışan, zor durumda yardım almayı reddeden, sürekli mükemmel olmak isteyen anneler daha stresli
oluyor. Bu durum kadını da, çocuğu da mutsuzluğa sürüklüyor. Oysa, çocuğuna kaliteli zaman ayırmak
ve ona sevgisini göstermek bir anne için çok daha kolay ve sağlıklı.
Uzmanlar,
“mükemmel anne” olma eğilimindeki annelerin aslında çocuk üzerinden kendi başarılarını
göstermeye çalıştıklarının altını çiziyorlar ve ekliyorlar; “Kimse mükemmel değildir! Hata
yaptığınızda buna gülebilmeniz hem sizi rahatlatır, hem de başka hatalar yapmanıza neden olan stresi
ortadan kaldırır.”
MÜKEMMEL ANNE SENDROMU
NEDİR?
“Mükemmel anne sendromu” ilk olarak Amerikalı yazar Peggy Orenstein
tarafından ortaya kondu. Annelerin ortak problemlerinden biri olan kaygı üzerine araştırmalar yapan
yazar ilginç sonuçlara ulaştı. Anne, çocuğu ne kadar büyürse büyüsün onun için endişe duymaya devam
ediyor. "Problem bunun neresinde?" diyebilirsiniz. Orenstein'e göre annelik rolü, kadını en fazla
yoran ve strese sokan rol. Çocuğun sorumluluğu tabii ki hiçbir şeyle kıyaslanmaz. Kimse bunun aksini
iddia etmiyor. Sorun, abartmakta ve kendini aşırı derecede aşmakta yatıyor. Yazar buna "mükemmel
anne sendromu" adını vermiş.
Orenstein, konuştuğu annelerin tümünde bu sendromun varlığını
görmüş. Araştırma için konuştuğu kadınların birçoğu anne. Annelerin yaşları 20'den 40'a kadar
değişiyor. Herkesin problemi aşağı yukarı aynı. Ortak problemlerin başında babanın çocuğuyla yeteri
kadar ilgilenmemesi geliyor. Baba çocuklarını seviyor, onlarla geziyor, oyunlar oynuyor. Ancak
ortada bir sorun varsa, bunu çözmek anneye kalıyor.
TOPLUMUN DEĞİL, ÇOCUĞUN
BEKLENTİSİ ÖNEMLİ
“Anneler bir araya geldiklerinde ne kadar mükemmel bir anne
olduklarını göstermek için çocuklarını ‘kullanıyorlar’. Çünkü çocuklarının her
başarısının kendi hanelerine puan olarak yazıldığını zannediyorlar.” Orenstein, stresi
azaltmak için önce bu davranıştan uzaklaşmak gerektiğini vurguluyor. Anne çocuk ilişkisinin kalıplar
ve roller içinde yaşanamayacağını söylüyor. Yazara göre en mükemmel anne, toplum beklentilerine
değil, çocuğun beklentilerine uyan anne.
BABALARI DEVREYE
SOKUN!
Peggy Orenstein, araştırmalarında annelik rolünün değişmediğini ortaya koyuyor.
Ortak problemlerin başında babanın çocuğuyla yeteri kadar ilgilenmemesi geliyor. Baba çocuklarını
seviyor, onlarla geziyor, oyunlar oynuyor. Ancak ortada bir sorun varsa, bunu çözmek mutlaka anneye
kalıyor.Yazar "mükemmel anne sendromundan" kurtulmak için annelere babaları devreye sokmalarını
öneriyor. Orenstein, incelemelerinde annelerin babaya güvenmediklerini de ortaya çıkartmış. Çoğu
anne, çocuğun babasıyla yalnız bırakırken endişe içinde oluyor. Çünkü kocasını bir çocuğun
sorumluluğunu kaldıramayacak kadar zayıf ve sorumsuz görüyor. Oysa babalar, ne kadar ilgisiz
görünseler de, çocuklarına anneler kadar düşkünler. Birçok baba da annenin bu tutumundan rahatsız
olup, çocuk bakımından uzak durmayı yeğliyor. Ve durum bir kısır döngü halini alıyor.
|