Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

YA, GERİ DÖNMEZSEN ANNE?!


Ya, geri dönmezsen anne?!

Anne ve çocuk arasında çok özel bir bağ var ve bu bağ zaman zaman hem çocukta hem de annede ayrılık anksiyetisi yaratıyor. Uzmanlar 3 yaş altı bebeklerin anneden ayrılmamasını idealde önerse de, yaşam çoğu zaman buna el vermiyor. O taktirde yapmanız gereken, ayrılığı mümkün mertebe kısa tutmak, çocuğu bırakacağınız kişinin çocukla önceden sevgi ve güven ilişkisi kurması ve çocuğun kendini emniyette hissedebileceği bir bakım vermesi... 3 yaşın sırrı ise, bebeğin anneye güvenli bağlanmayı öğrenmesinin bu süreçte sağlanmasından... Eğer, anne-bebek arasında güvenli bağlanma varsa, 3 yaşından sonra zaten, ayrılıklar gerekli koşullar sağlandığında sorun teşkil etmiyor. Ama 3 yaşına kadar bağlanma kurulamadıysa, çocuk aslında anneden yaşam boyu ayrılamıyor; yani bağımlı bir kişilik geliştiriyor.

Allah, kimseyi evladından ayırmasın, diyerek bu konuyu girmemde geçen hafta kızımla yaşadığım 5 günlük ayrılığın sebep olduğunu itiraf etmeliyim. Amber Sağlıklı Yaşam Merkezi’nin düzenlediği bir organizasyonla, Olimpos Sırlar Okulu’nun “Çemberde Bir Nokta Olmak” adlı workshop’una katıldım. Bu çalışmanın ayrıntılarını ayrıca kaleme alacağım. Ama şartlar iyi organize edildiğine ayrılıkların ilişkiler açısından bir test niteliğinde olduğunu söylemeliyim. Yani böyle bir deneyime her ailenin ihtiyacı var.  Ben, ilk defa kızımla 4 yaşına bastığında babasına bırakarak 3 günlük bir ayrılık yaşamıştım. Döndüğümde, ailece  aramızdaki ilişkiyi test etmiş ve sonuçtan memnun kalmıştık.

Bu defa yaşadığımız 5 günlük ayrılığın öncesinde ise biricik kızım neredeyse, bayram yaptı; “Oh, bir git de, babamla şunları rahatça yapalım” gibisinden, prensiyle başbaşa kalacak olmanın hikayesini yazdı. Ta ki, gideceğim güne kadar. Gideceğim gün sızlanmaya başladı; “Gitmesen olmaz mı, ya bir daha geri dönmezsen?!.” diyerek kollarını sımsıkı boynuma doladı. “Bu nasıl bir duygusal yüktür” deyip, bu yükü azaltmak üzere plandığım gibi yola çıktım. Döndüğümde ise özlemenin ve özlenmiş olmanın hissiyle dolup taştım. Gerçekte hepimiz özgür varlıklarız; bu özgürlüğü önce kendimize, sonra sevdiklerimize teslim edebilmeliyiz. Ben bu kısa ayrılıklarla bunu daha sık deneyimlemeye, çocuğuma tutkuya bağlı olmama rağmen birbirimizden gerçekten özgür de olabilmeye ihtiyacımız olduğunu karar verdim. Ya siz?..

GÖRÜNTÜLÜ MSN YA DA EŞARP

Uzun lafın kısası iş veya tatil nedeniyle, özellikle 3 yaş altındaki bebeğinizle yaşayacağınız ayrılıkları mümkün mertebe kısa süreli tutmanızdır. Eğer zorunlu olarak uzun bir ayrılık planlıyorsanız, seyahattan birkaç hafta önce evde iki bilgisayar kurup msn veya skype gibi bir erişimle içerideki odadan bebekle görüntülü olarak konuşun. Daha sonraki birkaç günde başka bir evden aynı iletişimi kurun. Bu bebeğiniz tarafından siz uzaklaşmadan oynadığınız bir oyun olarak algılanacaktır. Seyahatteyken aynı iletişimi bulunduğunuz yerden sık sık, mümkünse her gün bir veya iki kez uygulayın ve onunla görüntülü olarak konuşun. Döndüğünüzde sizinle olan iletişiminin çok daha iyi kurulabildiğini görecek ve ayrılığın zararlı etkilerini azaltabileceksiniz. Bu teknolojiyi sağlayamıyorsanız, çocuğunuzla aranızdaki bağın devamlılığını sembolize eden bir objeyi ona bırakmayı ihmal etmeyin.
Kaynaklar: Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu/Çocuk Ruh Sağlığı, Prof. Dr. A. Murat Tuncer/Çocuk Sağlığı Rehberi, Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin/“Anne İş’te”

İş ya da seyahat nedeniyle
ÇOCUKTAN AYRILMAK GEREKTİĞİNDE...


Özellikle 3 yaşından önce iş ya da seyahat nedeniyle hazırlıksız ve uzun süreli anne ayrılığının yansımaları; çocuklarda konuşma gecikmesi, içe kapanma, kabızlık, huzursuzluk, uyku problemleri gibi işaretlerle kendini gösteriyor.

Güvenmek kendini teslim etmektir; böylesine hassas bir duygu olan güvenin temeli, yaşamın ilk 3 yılı boyunca anında ve sürekli bir şekilde özverili, koruyucu, kollayıcı anne davranışlarına karşı kazanılır. Aksi halde yaşam boyu kazanılmayabilir, eksikliği hep hissedilir.

3 yaşından önce çocuk, annesi gözünün önünde değilse, varlığını sürdürmekte olduğunu kavrayamaz. Annesi gözünün önünde değilse, annesi yoktur ve bir daha da olmayacağı kaygısına kapılır. Annenin yokluğunun  anlamı çocuk için yaşamın sonudur. Bu nedenle annenin çocuğu evde bırakıp gitmesi olay olur. Çocuk etinden et koparmışcasına ağlar ve bu çok doğaldır. Hatta aksi anormaldir. Bu anneye bağlılıktır, bağımlılık değil! Bu dönemde gelişmesi gereken anneye olan bu bağlanma, yetişkin dönemde güvene dayalı bağlılıkların temelini oluşturur. Yaşamın ilk 3 yılında ihtiyaçları ertelenen ve ilgisiz davranılan çocukta ise bağlanma oluşmaz.

Bu nedenle özellikle de 2 yaşa kadar anne eksikliğini telafi etmek çok zordur. Ölüm gibi zorunlu durumlar dışında, 2-3 yaşa kadar bebeği bir haftadan fazla annesiz bırakmak kalıcı olabilecek güven eksikliği, anne kaybı korkusu gibi problemlere yol açabilir.
Uzun bir ayrılıktan dönüşte, iki davranış şekliyle karşılaşabilirsiniz. Birincisi, çocuğunuz size aşırı bağlanır ve yanınızdan ayrılmaz. Veya size bir yabancı gibi davranır, uzun bir süre sizi cezalandırır. Bu iki halde de ona gereken sabırla ve olabildiğince yakın davranmalısınız. En sağlıksız davranış ise, çocuğun size sanki hiçbir şey olmamış gibi umursamaz davranmasıdır. Bu durumda çocukla olabildiğince birlikte zaman geçirmeye ve ona yakın olmaya çalışmalısınız.

Anne ile bebeğin yakınlığı ve uyuşması kadar, aralarındaki ilişkinin sürekli oluşu da önemlidir. Bakıcıların durmadan değişmesi, sevgi görse de, çocuk için tedirdin edicidir ve güven duygusunu sarsar.

Genellikle ilk 3 yaşta, çocuk annesinin ayrılığına birkaç hafta dayanabilir. Bebeklik çağında bu ayrılığın bir haftayı geçmemesi yerinde olur. 4-5 yaş çocukları, tanıdık bir kimse yanında anne ayrılığına bir iki ay süreyle katlanabilirler. Bu ayrılık kalıcı bir iz bırakmaz. Ancak çocukların tepkileri çok değişiklik gösterebilir. Bu anne ile ilişkinin sıklığına, yanında kalacağı kimse ile önceden iyi ilişkisinin olup olmamasına göre değişir.

AYRILMA SONRASI YAŞANANLAR
Aslında her çocuk anne ayrılığına ağlamayla tepki gösterir; huysuzlaşır, hırçınlaşır. Özellikle 6. aydan sonra, annenin birden ayrılışı (hastaneye yatış ve başka zorunlu nedenlerle) ortaya çok ağır belirtiler çıkabilir. Bebekte sürekli ağlamalar ve tedirginlik başlar. Yemekten içmekten kesilir, uykusu bozulur, kusmalar olur. Bebeğin gelişmesi duraklar. O güne kadar canlı ve neşeli olan çocuk durgunlaşır. Annenin ayrılığı bir-iki ayı geçerse, çocukta çevreye ilgisizlik başlar. Ağlamaların yerini inleme alır. Sonuçta, çocuk annenin gidişini önce tepkiyle karşılar, sonra da yasını tutar. Ancak umudu kesilince ruhsal çöküntüye uğrar ve içine kapanır. Bu içine kapanış, anne-bebek ilişkisinin çok sıcak olduğu hallerde daha belirgindir. Doğaldır ki, annenin yerini alan kişi, yabancı değilse bu belirtiler daha hafif geçer.
Bu gözlemlerde ilginç olan nokta şudur: Anne ilk 3 ayda geri dönerse, bebek kısa sürede eski sevincine ve canlılığına kavuşur. Duraklayan gelişmesi yeniden hız kazanır. Ancak 3 aydan uzun süren ayrılıklarda bebeğin kendini toparlaması çok güçtür.

ANNELİK DE ÖĞRENİLİYOR!
Kuşlar ve memeli hayvanların dişileri yavrularını özenle besler, bakar ve savunurlar. Bu gözlemlere dayanarak, anneliğin içgüdüsel ya da doğuştan gelen bir temeli olsa da, öğrenmeyle çok ilgili olduğunu gösteren kanıtlar vardır. Örneğin; annelerinden ayrı olarak kapalı bir yerde büyütülen maymun yavrularının iyi gelişmedikleri, daha tedirgin ve içe kapanık oldukları gözlemlenmiş. Bu yavru maymunlar belli bir süre sonra sürüye katıldıklarında, oyun oynamamış ve yaşıtlarından uzak durmuşlar. Erişkin çağda ise bu maymunların cinsel ilişkiden kaçtıkları gözlemlenmiş. Zorla çiftleştirilme sonucu yavrulamışlar, ancak doğumdan sonra yavrularına bakmadıkları, yanlarından itip uzaklaştırdıkları görülmüş. Bu anne maymunlar daha da ileri gidip emmek isteyen yavrularını ısırıp tekmelemişler. Bu davranışın tek bir anlamı olabilir: Kendisi anne sevgisinden yoksun büyümüş olan maymunda, annelik yeteneği gelişmiyor.

Annenin ayrılması kaçınılmaz ise çocuk; ağlamak, hırçınlaşmak, uyumamak, ısırmak, başını yere vurmak yetmez; annenin yerine geçici bir obje koymak, parmak emmek, biberona ve emziğe bağlanmak, altına kaka yapmayı bırakmışsa bile tekrar başlamak, oyuncaklarını kırmak, bozmak, kağıt yemek gibi normalin dışında davranışlara yönelir. Annenin yerine; oyuncak, tülbent, yastık, battaniye gibi, geçici obje koyar. Anne bu objeyi desteklemeli, onu ortadan kaldırmaya çalışmamalıdır. Bu nedenle anne çocuktan ayrılırken, çocuğa bir nesne bırakmalı ve bu nesnenin sadece ikisi arasında, başkalarının ele geçiremeyeceği özellikte olduğunu hissetirmelidir. Bu nesne, annenin kokusunun sindiği bir eşarbı, birlikte oynadıları bir oyuncak, ya da parkta oynarken buldukları bir çakıl taşı vb. olabilir. Anne evden ayrılırken bu nesneyi çocuğa bir sır verir gibi vermeli ve kendisi gelene kadar onu saklamasını istemelidir. Bu obje, anne ile çocuk arasında somut bir bağ oluşturur. Amaç, annenin devamlılığını sağlamak, çocuğun bu konuda hissettiği anksiyeteyi azaltmaktır.

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.