Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

DİPSİZ KUYUDA DEĞİLSİNİZ!


Hatırlarsanız, 5 hafta kadar önce, Türkiye'de bir ilk olan Yeditepe Üniversitesi Büyüme ve İştahsız Çocuk Merkezi'nin kurucusu Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ile "yemek yemeği reddeden" çocukları konuşmuştum. Bu röportajın ardından, sizlerden beslenme konusuyla ilgili o kadar çok mail aldım ki… Annelerin yarısından fazlasının çocuklarına yemek yedirmeyi öğretme konusunda güçlükler yaşadığına, "çocuğum iştahsız" diye kendilerini yiyip bitirdiklerine tanık oldum. Bu yüzden de, bugün iştahsız bir çocuğa sahip olmamak için neler yapmak gerektiğini, yine Benal Hoca'ya sorarak yazmak gereği duydum. Malum, daha önce de anlattığım (itirafta bulunduğum) gibi, ben de 7. ay ila 3 yaş arası yemek yemeyi reddeden bir çocukla başetmeye çalışıp durdum. Ya da, o benimle başetmeye çalışıp durdu mu, demeliyim, bilemiyorum?!.

Fakat, Benal Hoca sayesinde kafama kazınan bir gerçek var ki, o da; 5 ila 7. aylarda anne sütünden biraz daha kıvamlı ve hafif de pütürlü gıda verme aşamasını, motomot doktorun önerisini dinleyerek ve anne sütüne de çokça güvenerek atlamıştım. Neyse ki, 2 yıl gecikmeyle de olsa, Duru, yaşının gerektirdiği gibi yemek yemeyi öğrendi de, ailece rahat bir nefes aldık. Çünkü bu konu, evde neredeyse bir terör konusuydu ve hepimizi birden depresyona sürükleyebilirdi... Depresyon demişken, yapılan araştırmalara göre, anneleri depresif, obsesif ve mükemmelliyetçi özellikler taşıyan çocukların, anneyle inatlaşma sonucu yemek yemeyi reddettiğini de bir kez daha hatırlatmak istiyorum. İştahsızlığın organik (fiziksel) nedenlerini ise, bir başka yazımda sizlere ayrıntılarıyla aktaracağım. Bu arada, o güne kadar eğer çocuğunuzun beslenmesiyle ilgili sorularınız olursa, yine bu sayfada Prof. Dr. Büyükgebiz sizler için cevaplayacak… Maillerinizi bekliyorum!

Çocuklara mesaj verirken…

Bu arada malum uzun bir bayram tatili yaşadık, yarıyıl tatili ise hala sürüyor. Herkese sabırlar diliyorum ve Duru ilkokula başlayınca ne yapacağımı şimdiden kara kara düşünüyorum. Biz, 9 günlük tatilde ailece sık sık çocuk oyunlarını izledik. Öyle ki; Duru, neredeyse her sabah, "Bugün hangi gösteriyi izleyeceğiz anne?" sorusuyla uyanır oldu… Fakat insan, bu eserleri izlemeden çocuğa uygun mudur değil midir, emin olamıyor ki? Nitekim, geçtiğimiz hafta sonu AKM'de Mutlu Prens'i izledik. İzledik izlemesine ama. İşte, ama'sı var! Oyunda Mutlu Prens'e zor durumdaki insanları kurtarmak amacıyla yardım eden kırlangıç, bu yardım işini abartıp, arkadaşları gibi sıcak ülkelere göç etmediği için ölüverdi. Eh, kırlangıç bu şekilde ölünce de, bizimki başladı, "Eee anne, kırlangıç insanlara yardım ettiği için öldü" diye ağlamaya… Biz de, "Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeliyiz tabii ki, ama bu arada kendimizi korumayı da ihmal etmemeliyiz, kırlangıç hata yaptı" dedik. Fakat, Duru'yu teselli etmek hiç de kolay olmadı, çünkü oyun, başlı başına tam tersini savunuyordu. Tamam eseri Oscar Wilde yazmış, çok da güzel sahnelenmiş falan ama, gelin görün ki, hayatın gerçekleriyle çeliştiğini 3,5 yaşındaki bir çocuk bile hissedebiliyor.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE

Evet, siz iyi bir annesiniz!

Anne olarak tabii ki, çocuklarımız için hep en iyiyi arzuluyoruz. Ve doğal olarak, bu "en iyi" de "bizim seçtiğimiz en iyi" olmak zorunda! Çaresiz, çocuklarımızı, kendi seçimlerimizle büyütüyoruz, çünkü onların annesi biziz! Buraya kadar, "Eee, ne var bunda?" diye düşünebilirsiniz…

Fakat, çocuklarınız için en iyiyi yapmaya çalışırken, hiç düşündünüz mü sevgili anneler, biz de insanız ve hata yapabiliriz. Çünkü insan demek, bir yönüyle yetersiz (eksik) olan demek, değil mi?

Çocuğumuzu beslerken, "Hadi bir kaşık daha fazla ye" diye zorlarken de; o eğlensin diye bir çocuk oyunu izlettikten sonra gözyaşları içinde, "Kırlangıç yardım ettiği için mi öldü anne?" diye sorarken de, hep önce onun için, onun iyiliği, mutluluğu, beden ve ruh sağlığı için bir şeyler yapmaya çalışmıyor muyuz?

Çalışıyoruz çalışmasına elbet ama, bunu ne kadar başardığımız da hep aklımızda? Her adımımız suçluluk duymak için bir neden? Oysa, bizler anne olmadan önce böyle değildik! Böyle suçluluk duyguları, böyle vicdan ağırlığı içinde kıvranmıyorduk!

Öyleyse, yine kıvranmayalım! (Nasıl becereceksek?) Çünkü, bizler, hepimiz iyi birer anneyiz; çünkü bunun için niyet ve emek gösteriyoruz. Hayat ise, bizim ona akmamızı istiyor ve sanırım biraz da akışa teslim olmak, bize de, çocuklarımıza da iyi gelecek… Bugün özenle hazırladığınız yemeği yemiyor mu? Bırakın yemesin! "İstemiyorsa yemesin" diyebildiğiniz zamanın hemen ardından, iştahının hiç bu kadar açık olmadığını, küçük dilinizi yutmuş bir şekilde izleyebilirsiniz… Kendinize güvenin, her koşulda siz iyi bir annesiniz!

 

BEBEĞİNİZ İŞTAHSIZ OLMASIN!

Bebeğiniz çok iyi meme emiyor... Fakat, ya sonra?.. Katı mamaya geçmeden önce ve geçerken neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Bilirseniz, ileride iştahsız bir çocukla başetmek zorunda kalmazsınız! İşte, iştahsız bir çocuğa sahip olmamak için uyulması gereken püf noktaların hepsi, sadece bu yazıda!

Yeditepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bünyesinde kurulan, "Büyüme ve İştahsız Çocuk Merkezi"nin kurucusu Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ile çocukların, iştahsızlık sorunları yaşamaması için 5. aydan itibaren neler yapılması gerektiğini konuştuk... Eğer, sizin de kabusunuz iştahsız bir çocukla başedememek ise, önleminizi o daha bebekken almalısınız. İşte, Büyükgebiz'in hem anne hem de çocuklar açısından hayat kurtaran önerileri...

- Bebekler, ilk altı ay içinde çok hızlı kilo alarak doğum ağırlığını iki katına çıkarırlar. İkinci altı aylık dönemde (6-12 ay arası) kilo alma hızı yavaşlar. Bu nedenle iştahları da azalır. Bu tamamen fizyolojik bir durumdur. Annelerin bebeklerinin iştahsız olduğunu düşünmeleri ve üzülmelerine gerek yoktur. Bebekler bir yılın sonunda doğum ağırlıklarının üç katı olurlar.

- Bebek dördüncü aydan sonra destekle, altıncı aydan sonra da desteksiz oturmaya başlar. Yine bu aylarda diş çıkarmaya da başlamıştır. Yakın çevresindeki cisimlere uzanabilir. Eline aldığını amaçlı olarak ağzına götürebilir. Bütün bunlar beslenmeyi mümkün kılan gelişme basamaklarıdır. Diğer taraftan, bebeğin mide-bağırsak sistemi de artık erişkin besinlerini sindirebilecek ve emebilecek duruma gelmek üzeredir veya bu gelişmeyi tamamlamıştır. Örneğin, nişastanın sindirimi için gerekli olan "amilaz" adı verilen enzim 5-6. aydan sonra erişkin düzeyine ulaşır. Bütün bu nedenlerle bebek dördüncü aydan sonra özellikle de altıncı ayda ek gıdalar için artık hazırdır.

- Beşinci aydan sonra bebek, artık anne sütünden daha yoğun ve pürtürlü besinlere (ek gıdalara) alıştırılmaya başlanmalıdır. Bu hem bebeğin artan besin ihtiyaçlarının karşılanması, hem de beslenmeyle ilgili ağız becerilerinin (yutma, çiğneme gibi) geliştirilmesi için gereklidir. Bu, özellikle öğürme refleksinin zayıflatılması için en uygun dönemdir. Aksi halde, bebek, kıvamı yoğun ve pütürlü yiyeceklere alışamaz ve yutamaz. Bu amaçla, önce bir-iki hafta anne sütünden daha yoğun yiyecekler bebeğe verilir. Yoğurt ve/veya unlu-sütlü mamalar bu amaçla kullanılabilir.

- Bundan sonraki aşama ise, bebeğin pütürlü yiyeceklere alıştırılmasıdır. Bu amaçla da, meyve püresi veya sebze çorbası ve/veya püresi hazırlanabilir. Bu dönemde yapılabilecek en önemli hata, ''blender'' kullanılmasıdır. Bebeğinize yiyecek hazırlarken lütfen hiç bir dönemde blender kullanmayınız. Cam rende ve tel süzgeç tercih ediniz. Aksi halde, bebeğiniz pütürlü gıdalara alışamayacak, bu nedenle de daha sonraki aylarda beslenmesinde çok önemli bir engel olarak karşınıza çıkacaktır.

- Bebek ek gıdalara alıştırılırken bazı zorlukların yaşanması kaçınılmazdır. Doğal olarak bebek anne sütü yerine kendisine önerilen yiyecekleri istemeyecektir. Bebek, ek gıdaların kimi zaman tadını, kimi zaman kokusunu, kimi zaman da yoğunluğunu sevmeyebilir. Bu çok sık karşılaşılan, doğal bir tepkidir. Bu noktada anne sabırlı olmalı, bebekle inatlaşmadan güler yüzle ve sevgi dolu ses tonuyla bebeği beslemeye gayret etmelidir. Bebek yeni yiyecekle birlikte annenin ısrarcı ve olumsuz davranışını birleştirmemelidir. Pek çok bebek, annesinin olumsuz davranışlarıyla yiyeceğin kokusunu veya lezzetini birleştirdiği için yiyeceğe karşı tepki gösterir. Bu tepkisel davranışın gelişmesine neden olmamak gerekir.

- Bebek ek gıdalarla alıştırılırken, yiyeceğin tadının, kokusunun değiştirilmesi tercih edilmez. Çünkü bu durumda bebek damak lezzeti geliştiremez. Bu nedenle, mümkün olduğu kadar yiyeceğin tadında değişiklik yapmayın. Daha iyi beslensin düşüncesiyle yiyecekleri karıştırarak, "kedi maması" gibi hazırlamayın. Bebeklerin pütürlü yiyeceklerle ilk karşılaştıkları dönemde öğürmeleri çok normaldir. Bu durumda annenin tepkisi çok önemlidir. Eğer, anne hata yapmazsa, bebekte bu öğürme bir süre sonra kendiliğinden geçer. Ama anne aşırı tepki gösterirse, bebek bunu kullanabilir.

- Bebekler, 5 ila 7. aylar içinde yarı katı dediğimiz, pütürsüz ama kıvamlı yiyeceklere alıştırılır. Pek çok bebek anne sütünden sonra kıvamlı yiyecekleri yutarken zorlanabilir. Bunu öğürerek gösterir. Öğürme, refleks bir tepkidir. Bebek istemli olarak yapmaz. Bebek ağzındaki yiyeceği yutmaya çalışırken, yumuşak damak ve ağız boşluğunun arka kısımlarının uyarılması sonucunda istemsiz olarak ortaya çıkar. Önce kıvamlı daha sonra pürtüklü yiyeceklerle bu refleksin beslenme süreci içinde etkisizleştirilmesi sağlanır. Son aşama ise, katı yiyeceklerin çiğnendikten sonra yutulmasıdır. Bu gelişimi tamamlayabilmesi için bebeğe, egzersiz yapma fırsatı tanınmalıdır. Bu gelişme bir yaşından sonraya bırakılırsa, ortaya çıkacak sorunlar bebeği ve aileyi daha uzun süre üzer.

- Anne bebek öğürdüğünde soğukkanlılığını korumalı, olaya aşırı tepki göstermemelidir. Bebeğin öğürmesi karşısında anne heyecanlanıp yüksek sesle ve heyecanla tepki gösterirse, bebek annenin bu konudakini hassasiyetini öğrenmiş olur. Anne, bebek öğürdüğünde ya pürtükleri küçültmeli ya da bebeğin ağzına verdiği miktarı azaltmalıdır. Asla bebeğe kızmamalı, telaşlandığını belli etmemelidir. Bebeğin öğürme tepkisi bir süre daha devam edebilir. Genellikle 9. aydan sonra azalır. Bu normal gelişim sürecidir.

- Her bebek 8 ila 10. aylar içinde katı besinleri çiğneyerek istemli olarak yutmayı öğrenmelidir. Bu süreçte de annelerin kararlı tutumları çok gereklidir. Her bebek farklı besinlerle bu becerileri geliştirir. Bu nedenle anne hemen vazgeçmemeli, aralıklarla bebeğe egzersiz yapmaya devam etmelidir.

- Bu beslenme becerilerini geliştirmiş bebek daha sonra erişkin lezzetlerine alıştrılmalı, bir yaşına kadar çeşitli yiyeceklerle tanıştırılmalıdır. Bir yaşından sonra yeni yiyecekle karşılaşan bebek, yiyeceğin tadını beğenmezse tepkisi daha belirgin olur ve bu bu tepkiyi yenmek için anne baskı yaparsa bebek inatlaşmayı öğrenir. Bu beslenme alışkanlıklarının ve becerilerinin gelişmesinde hiç istenmeyen bir durumdur. Bu nedenle bebeğin tercihlerine uyulması gerekir.

- Bebek yemek istemediğinde bunu başını çevirerek, ağzını açmayarak belli eder. Bu noktadan sonra ısrar edilmemesi gerekir. Eğer dikkati başka bir yöne çevrilerek yedirilebilirse, biraz daha devam edilebilir. Ancak çok dikkatli olunmalı, çocukta tepkiyi arttırmamalıdır.

- Bebek baskı altında, ağzına aldığını yutmamaya başlar. Ağzına sokulanları tükürür, püskürtür. Anne kızar ve baskıyı öfkeyi arttırırsa yutmaya zorlarsa bebek öğürmeye ve yutarsa da kusmaya başlar. Bu noktadan sonra beslenme ilişkisi artık bozulmuştur. Her koşulda anne bunun sıkıntısını uzun süre yaşar. Bu nedenle ölçü kaçırılmamalı, ısrar zorlamaya dönüştürülmemelidir.

- İştahsız çocuk olarak adlandırılan durumda, beslenmede çocuğun tercih ettiği yiyeceklerin kullanılması akılcı olur. Önemli olan annenin istediklerini yemesi değil, çocuğun yaşına uygun büyüme ve gelişmeyi göstermesidir.

- Eğer çocuğun büyümesinde (boy - kilo) yavaşlama veya durma söz konusu olmuşşsa, konu mutlaka bu konuda deneyimli bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.


 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.