Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

"YAVRUM SAĞLIKLI BÜYÜSÜN" DİYENLERE ÖNERİLER


Çocuklarımız neden eskiye oranla sık hastalanıyorlar ve neden hayatlarını tehdit eden hastalıklara daha çok yakalanıyorlar, dersiniz? Neden çocukluk çağı kanserler vakalarında artış var?

Hiç birimiz hastalanmak istemeyiz, hatta hayatımızı riske atan, yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkileyen hastalıklardan korkarız da…  Hele de çocuklarımız uçan kuştan nem kapacak, saçının tek bir teline zarar gelecek, diye binbir paranoya yaparız. Fakat, istememek ve korkmak  şeklinde yaşadığımız bu olumsuz düşüncelerin bize ve çocuklarımıza çoğu kez yararı olmaz. Çünkü sağlıklı olmak bir seçimdir! Günü yaşarken her an yaptığımız tercihler bizi ve çocuklarımızı sağlıklı olmaya ya da sağlıksız ve hasta olmaya biraz daha yaklaştırır ya da uzaklaştırır, hepsi bu…

Çocuklarımız 40-50 yıl öncesine oranla daha sık hastalanıyorlar; daha sık hastalanmalarının yanında, yaşam kalitelerini düşüren ve yaşamlarını riske eden hastalıklara da daha sık yakalanıyorlar. Alerjiler, astım, otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu vb. hastalıklar eskiyle mukayese edilmeyecek ölçüde yaygınlaştı. Öte yandan obezite, diyabet, tansiyon, kalp, kanser gibi hastalıklar da “çocuk” kelimesinin yanına yakışmasa da çocukluk çağında görülme oranlarındaki artışlarla hepimizi hayrete düşürür oldu.

Neden? Neden, bu riskli hastalıklar gelip de çocuklarımızın yakasına yapışıyor? Nedeni basit; çevresel faktörler, genetik kodlarımızı harekete geçirir oldu! Bu ne demek? Genetik yapınızı bir kredi kartı gibi düşünün; genetik kartınızı olumlu ya da olumlu davranışlarla kullanıyor olmak bizi sağlıklı ya da hasta yapıyor. Yani, ailemizde genetik olarak şişmanlık genleri var ve biz karbonhidrat ağırlıklı beslenme düzeninden bir türlü vazgeçemiyoruz, üstüne üstlük de haraketsiz bir yaşantımız var! Sonra da diyoruz ki, “Ne yapayım, genetik olarak yatkınım, kader!” İyi de olumsuz genetik faktörlerimizin, günlük yaşamımızı sağlıklı bir şekilde düzenleyerek hiç ortaya çıkmamasına, ortaya çıksa da kontrol altına alınmasını sağlamak da mümkün!

ANNE BABALARA GÜNLÜK YAŞAMDA ÖNERİLER
Geçtiğimiz günlerde, daha önce “Anne Olunca Anladım” TV programımda ağırladığım, Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar ile sohbet etme fırsatı buldum. Ve tabii, kendisini bulmuşken, çocukluk çağı kanserlerinin neden arttığını, artmaması için biz anne babaların neler yapabileceğimizi sordum. İşte, aldığım notlar:

-    Bir kere bebeklerimizi ilk 2 yıl anne sütü ile beslememiz şart. İlk 6 ay sadece anne sütü…

-    Yine ilk 2 yılda bebeğin rutin kontrollerini ve aşılarını ihmal etmeyeceğiz. Sağlıklı çocuğun takibi çok önemli.

-    Sağlıklı çocuk takibi deyince, bir çocuk ilk 3 yıl ne kadar az hastalanır ve ne kadar az ilaç kullanırsa bağışıklık sistemi o kadar sağlıklı gelişiyor. Kısaca, “Aman hastalanacak tabii çocuk bu” deyip, gripli, nezleli ortamlara çocuklarımızı sokmayacağız. Çocukluk çağı kanserlerini tetikleyen faktörlerin başında enfeksiyonlar geliyor. Ve tabii, el ve yüz hijyenine çok dikkat edeceğiz. Çocuklar yuvaya-okula başladıktan sonra istemeseniz de hastalanıyorlar zaten, merak etmeyin! Bağışıklık sistemleri ille de gelişiyor anlayacağınız! Maksat, ilk 3 yılda bağışıklık sistemi gelişmemiş olan çocuğun mümkün mertebe hastalanmamasına özen göstererek enfeksiyonlardan korumak ve bağışıklık temellerinin güçlü atılmasını sağlamak olmalı.

-    Bir de tabii, hastalanan çocuklara doktor kontrolü olmaksızın, gereksiz yere habire antibiyotik ve parasetamol tarzı ilaçlar kullanmak da bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor.

-    Çocuklarımıza 3 ana, 3 ara öğün olmak üzere sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandıracağız. Sağlıklıdan kasıt ne; doğal, yeterli, dengeli, yani çok yönlü beslenme. Sebze, meyve, süt ürünleri, zeytinyağı ve  balık ise beslenme listenizin olmazsa olmazları olmalı. Yaz meyve ve sebzelerini yazın, kış meyve ve sebzelerini de kışın tüketeceğiz, mümkünse organik ya da en azından iyi tarım olmalarına özen göstereceğiz. Çocuklarımız, her şeyden yiyecekler, ama ölçülü bir şekilde... Yasak yok, denge var!

-    Öte yandan ciddi sağlık sorunlarının en az yüzde 35’inin beslenme hatalarından kaynaklandığını göz önünde bulundurarak, çocuklarımıza yiyip içmek suretiyle, vücutlarına aldıkları her şeyin onları birebir etkilediğini aylarına-yaşlarına uygun olarak defalarca anlatacağız. Anlatmakla  kalmayıp biz bizzat örnek olacağız. Yahu, marketlerde satılan 3 kuruşluk abur cuburu çocuklarımıza yedirmeyeceğiz işte. Şekerin, zehir olduğunu bileceğiz!

Hayır, doktor kontrolerinden sonra çocuklara doktorlar bile şeker ikram ediyor, şaşırıyorum. Bu nasıl bir çelişkidir? Şeker bir çocuğa ödül değil, ancak bir ceza olabilir…

ŞEKER ÖDÜL OLAMAZ!
-    Abur cuburun bile kalitelisine alıştırmalıyız çocuklarımızı… Örneğin, meyve ile karıştırdığımız yoğurt, kuruyemişler, salatalık, havuç, evde yaptığımız bir dilim kek, peynirli-domatesli bir sandviç, pekala abur cubur niyetine tüketilebilir… Yasaklayarak olmuyor biliyorum ama, bebekliğinden itibaren önünde bunları gören çocuk, o 3 kuruşluk şekerlemeleri üstüne para verseniz yemiyor inanın.  Hadi en kötü ihtimalle patlamış mısır, güvendiğiniz bir yerden satın aldığınız dondurma olsun abur cuburunuz; o da ölçülü…

-    Sonra çocuklar süt, ayran, kefir, taze sıkılmış meyve suyu içmeliler. Ama maaşallah çocuklarımızın yarısından çoğu gazlı içecek bağımlısı… Kutu meyve sularını ise çok tükettikleri için yine şekeri fazla alıyorlar bünyelerine. Ama, anneler doktora soruyor; “Bebek 3 yaşında her gün kola içiyor, ne yapayım? diye. Hayır aklımı yitireceğim; o kolayı çocuk marketten kendi alıyor ve sofraya her gün kendi koyuyor sanki?!

-    Çocuklarımıza su içme alışkanlığı kazandıracağız. Diğer içecekler suyun önüne geçmeyecek.

-    Sağlıklı yiyip içmek gibisi yok. Ama 2 yaşından itibaren hayat boyu Omega 3 kullanımı da çok değerli, hatırınızda olsun!

-    Sonra, “Bizim çocuklar uyumuyor!”  diyor anneler… Oysa bir çocuğun düzenli ve yeterli uyku uyuması en az beslenmesi kadar önemli. Büyüme hormonu da uykuda salgılanıyor üstelik! Yahu, hepsi mi uyumuyor bu çocukların, kapayın televizyonu, bir duş aldırıp götürün çocuğu odasına, bir masal anlatın, 1 hafta içinde bakın uykuları nasıl düzene giriyor. Sonra, uyku bozuklukları çocuklarda ciddi hastalıkların da habercisi olabiliyor. Ayrıca, çocuk uyurken odasında ışık yanmayacak, cep telefonu ve TV olmayacak ve 1 yaşından sonra çocuklar gece beslenmeyecek; anne sütü istisna…

-    Sosyoekonomik seviyemiz ne olursa olsun, çocuklar hala 40 yıl öncesindeki gibi haftada bir banyo yapıyorlar. Haftada en 2 kez saçları da yıkanmak suretiyle çocukların her gün duş alması sağlıkları açısından çok önemli. Ve yaz-kış lütfen!

ALIŞVERİŞ MERKEZİNE DEĞİL, PARKA GÖTÜRÜN!
-    Çocuklarımızı özellikle de bebeklerimizi kapalı alışveriş merkezlerine götürmememiz, hiç olmazsa sık sık götürmememiz, ve uzun süre ile oralarda gezdirmemiz de çok önemli. Çocuklarımızı gezdireceğiz elbet ama park ve bahçelerde…

-    Sonra yaz-kış demeden bebeklikten itibaren çocuklarımızın düzenli fiziksel aktivitede bulunmalarına öncülük edeceğiz. Jimnastik, yüzme, yoga, yürüyüş vb. gibi bir etkinliğe çocuğunuzu yönlendirmeniz; hiçbiri mümkün olamıyorsa, her gün 20 dakika çocuğunuzla açık havada  yürüyüşe çıkmanız sağlık için çok gerekli bir uygulama. Neden derseniz, şişmanlık her hastalığın baş nedeni, özellikle de kanserlerin…

-    Açık havada vakit geçirmek çocuklar için çok önemli ve de değerli. Hem hareket, hem sosyalleşme, hem de güneş ışınlarından yararlanmayı sağlıyor. Ayrıca çocuğun algısını da farklı deneyimler (bitkiler, kar, yağmur, insanlar, hayvanlar vb.) yaşamaya imkan verdiğinden uyarıyor.  Fakat, güneşe dikkat etmek kaydıyla… Özellikle yaz aylarında gündüz 11.00-17.00 arası çocukların güneşte bulunmamaları gerekiyor. Her şeyde olduğu gibi ölçülü ve dengeli güneşten yararlanma diyebiliriz biz buna…

-    Açık havadan laf açılmışken, her sabah evlerimizi havalandırmak ve içerideki havanın değişmesini sağlamak da çok önemli. Eskiler çok yaparlar, bunu ama, şimdi akıllı evlerde yaşayan bizler unuttuk. Oysa, onca elektrikli ve elektronik cihaz arasında bizlerin yaşadığı ortamların enerjisinin dengelenmesine daha çok ihtiyaç var.

-    Sonra şimdi çocukların hatta bebeklerin bile ellerinde bir cep telefonu, bir bilgisayar görmek mümkün; o da yoksa bütün gün televizyon karşısındalar. Bu ne demek, bütün gün radyasyon alıyorlar! Tabii, olay bununla da kalmıyor, bu teknolojik yaşam tarzı çocuğu asosyal, beslenme ve uyku sorunları olan, hareketsiz bir yaşama itiyor. Anneler, “Benimki 4 yaşında ama bilgisayar kullanıyor, benimki 10 aylık ama televizyon seyrediyor” diye sevinebiliyorlar. Bu bir zeka göstergesi olarak algılanıyor, ama değil işte. Hatta tam tersi, bu tarz bir yaşam şekline alıştırmak, çocuğu bile bile sağlıksız olmaya teşvik etmek demek!

-    Ve stress… Çocuklar bile stresli artık; onları stresli yapan ne? Bizler; ev ve okul arasındaki döngüler… Baskıcı öğretmenler ve aileler çocukları aşırı derecede strese sokuyor ve de rekabetçi eğitim sistemimiz… Bir de çatışmalı, anne babanın sürekli kavgalı-gürültülü olduğu ev ortamları çocuğa hiç iyi gelmiyor ve bağışıklık sistemini düşürerek onları hastalıklara açık hale getiriyor.

-    Sonra bir de sigara ve alkol meselesi var. Çocuklar sigara ve alkol tüketmesinler elbet, ama ebeveynler de tüketmesinler! Yok artık, diyebilirsiniz, hatta deyin. Fakat, bunları tüketerek çocuğunuza rol model oluyorsunuz bir!.. İkincisi, çocuklarınızın yanında içmeseniz bile sigara tükettiğinizde çocuğunuza ağız ve burnunuzdan, ellerinizden, giysilerinizden, hatta derinizden kanserojen partiküller taşıyorsunuz! Çocuğunuza kötü örnek olmayı, üstüne üstlük de partikül taşımayı hangi ebeveyn ister bilemiyorum?!

Yazımın başında sağlıklı olmak bir seçimdir, demiştim hatırlarsanız… Yapılması gereken ve yapılmaması gerekenleri bu şekilde özetledikten sonra, bir kez daha söylüyorum: Sağlıklı olmak bir seçimdir!

Ve son madde: Kendimizin ve çocuklarımızın sağlığı için biz elimizden gelenin en iyisini yapalım, gerisi Allah’ın işi…

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.