Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

ÇOCUKLAR HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞSUN!


Geçtiğimiz günlerde sabun köpüğünden yaptığı balonlarla yıllardır tüm dünyayı kendine hayran bırakan Fan Yang Türkiye’deydi. Belki izlediniz, belki sadece duydunuz, belki farkında bile olmadınız. Asla kaçırılmaması gereken bir gösteri, diye anlatmayacağım size bu şovu… Çocuklarımızın hayallerini ve yaratıcılıklarını köreltmeyelim, tam tersine destekleyelim diye anlatacağım… Çünkü çocukları hayalleri ve oynadığı oyunlar geleceğe hazırlıyor. Nasıl mı?..

Fan Yang, son 20 yıl boyunca sabun köpüklerinin bilinmeyen, büyüleyici dünyasını araştırmış; kendisini hem bir ‘balon sanatçısı’ hem de bir ‘balon bilim adamı’ olarak tanımlıyor. Tam 16 kez Dünya Rekoru sahibi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer almış. En son 4 tonluk bir fili sabun köpüğünün içine almış.

Çocukluğunda Vietnam’daki evlerinin yakınında bulunan bir şelaleye giden Yang, şelaleden çıkan baloncukları hayranlıkla izlediğini anlatıyor. “Onları patlatmayı hiç istemezdim. Sadece seyreder ve güzelliklerine hayran olurdum” diyor.

Kariyerinin başında aklında ne dünya rekoru kırmak ne de kalabalık gösteriler düzenlemek yokmuş. “Sabun köpükleriyle oynamayı çok sevdiğim için onlarla deneyler yapıyordum. Sonunda en sevdiğim oyuncaklarım mesleğim oldu” diyor.

Şu an bulunduğu noktaya gelebilmek için çok çalışmış. Başarısızlıkla sonlanan kimi denemelere rağmen yılmamış, en sonunda koskocaman ve rengârenk balonlar yapabileceği bir formül bulmuş. İlk dünya rekorunu kırmak için bu formülü kullanmış. 5 sene sonra dünyanın en büyük balonunu yapmış. Yaklaşık 48 metre boyundaki bu dev balonla 1997’de ABD’de rekor kırmış.

Çocuklara kendi hayallerinden başka sınırları olmadığını ve hayallerinin peşinden gitmek için çok çalışmaları gerektiğini hatırlatan Yang: “Hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı kullanın. İhtiyacınız olan şeyler zaman, tutku, sevgi ve adanmışlık. Bu saydıklarım benim hayatıma yön verdi ve başarılı olmamı sağladı. Balon gibi çok basit bir malzemeye bambaşka bir boyut kazandırdığım ve bununla insanlara çok beğenecekleri bir gösteri sunarak onları şaşırttığım için gurur duyuyorum” diyor.

Vietnamlı fakir bir ailenin dördüncü çocuğu olan Fan Yang’ın çocukken hiç oyuncağı yokmuş. Doğa onun oyun alanı, ağaçlar, evlerinin yakınındaki bir ırmak en yakın arkadaşları olmuş. Irmağın kenarında oturup su yüzeyinde oluşan baloncuklarla hayallere dalmak tek başına oyalandığı en sevdiği oyunmuş. 6 yaşına geldiğinde baloncukların içerisine sığabilmeyi ve sonsuza uçabilmeyi hayal etmeye başlamış.

Çocukluk hayallerinden hiç vazgeçmeyen, azimle çalışan Yang, bugün milyarlarca dolarlık bir servetin sahibi; üstelik izleyen herkeste güzel duygular uyandıran, görsel bir şölene dönüştürdüğü çocukluk hayaline sıkı sıkıya sarılması sayesinde…

Düşünsenize çocukken hepimiz sabun köpüğünden baloncuklar yaptık, eğlendik, hayallere daldık; ama Yang sabun köpüğü yapmayı mesleği ve yaşamı biçimi haline getirdi.  Zaten meslek seçmek bir yaşam biçimi seçmek değil de nedir?..

İŞTE BALONCUK FORMÜLÜ!
Yang’ın ailesine balon gösterisi düzenlemek isteyen çocuklar için basit bir formülü de var: Formülün başarılı olması için arıtılmış su ya da içme suyu kullanmak şart:
• 30 ml (2 çorba kaşığı) bulaşık deterjanı
• 20 ml (1,5 çorba kaşığı) gliserin ya da mısır şurubu
• 900 ml (4 bardaktan biraz az) arıtılmış su
Ağzı açık bir kovada bütün malzemeleri karıştırın. Karışımı 12 saat dinlendirin. Sonra bir şişeye boşaltıp, istediğiniz büyüklükte balonlar yapın.

ÇOCUKLARIMIZIN HAYALLERİNİ DESTEKLİYOR MUYUZ?

Albert Einstein, “Hayal gücü bilgiden önemlidir” demiş… Hadi, itiraf edelim, bizler ise çocuklarımıza genellikle, tıpkı bize öğretildiği gibi, boş hayaller peşinden koşmamasını, hayallerin karın doyurmadığını, hayatın acımasız gerçeklerle dolu olduğunu, öğretiyoruz. Hayallere dalıp gideceğine, çalış da adam ol, elin ekmek tutsun, diyoruz. Çocuklarımızın doğuştan gelen güçlerini hiçe sayıyoruz; onlara da kendi mucizevi, biricik güçlerini hiçe saymaları gerektiğini öğretiyoruz. İstiyoruz ki, okusun da meslek sahibi olsun! Bunda yanlış olan ne var, diyebilirsiniz. Hiiiç, yanlış olan bir şey yok! Ama hayallerin peşinden koşmakta da yanlış olan bir şey yok! Hatta ikisi bir arada bile olabilir. Hayallerimize ve gerçeklerimize sınır koymadığınız sürece elbet…


Düşünsenize, çocuklar hayal kurarak, oyun oynayarak büyüyorlar… Hayaller ve oyunlar onların duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimleri için olmazsa olmaz! Ama biz ne yapıyoruz; daha 3 yaşındaki bebeklerimize zeka oyunu oyna, şu bloğu üst üste koy bakayım, bu kaç, İngilizce şarkı söyle bana, deyip duruyoruz. Oysa, bütün bu isteklerimiz çocuğumuzun ayına-yaşına uygun olmayan ya da onun doğuştan getirdiği mizaç özelliklerine uygun olmayan istekler olabilir… Oyun ve oyuncaklarla çocuklarımızı desteklemek güzel, yeteneklerini keşfetmeleri için imkan vermek iyi; ama onların istekleri ve doğaları da bizim yaptıklarımızla paralel yönde ve uyum içinde ise…

Düşünsenize ülkemizde üniversiteli gençlerin yüzde 80’i kendilerinin değil, ailelerinin istediği bölümlerde eğitim görüyorlar. Gencecik insanlar, kendi hayallerinden vazgeçeli çok olmuş, hatta bir zamanlar bir hayalleri olduğunu bile unutmuşlar… Hayallerini unutmak, kendini unutmak demektir; insanın üstünde değersizlik duygusu yaratır, üstelik yaşamımızın sorumluluğunu almamızı da engeller… Sonunda yapamadıklarınızdan dolayı hep başkalarını suçlar oluruz… Oysa, hayallerinin peşinden gidenler, yeteneklerini keşfedip onu geliştirenler için hayat başlı başına bir sonsuzluktur… Sonuçta Peace Pilgrim’in dediği gibi; ihtiyacımız olan şey daha fazla ışık değil; zaten sahip olduğumuz ışığı hayata geçirmektir. Dolayısıyla, anne babalar olarak görevimiz de, çocuklarımızın güçlü yönlerini ve yeteneklerini besleyerek, bunları kendilerinin ve toplumun hayrına kullanmalarını sağlamak değil de nedir?..


Çiğdem Bilgen (Uzman Klinik Psikolog)
 “ÇOCUKLAR KELİMELERLE DEĞİL, OYUNLARLA KONUŞUR”

Her insan oyun oynamayı sever, yaşımız ne olursa olsun, oyun hepimiz için eğlencedir. Ancak çocukların yaşamında oyun, çok özel bir role sahiptir. Biz yetişkinler sevincimizi, sıkıntımızı, üzüntümüzü, kaygımızı, heyecanımızı, düşüncelerimizi konuşarak belli ederiz; biz kelimelerle konuşuruz. Oysa çocuklar, duygularını anlatmak için bizimkiler gibi şık kelimelere henüz sahip olmadıkları için, iletişim kurabilmede başka bir araca ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden çocuklar çoğu zaman kelimelerle değil, oyunlarla konuşurlar. Çocuklar oyunla dünyayı keşfederler, diğer kişilerle kuracakları ilişkileri öğrenirler, kendi yeteneklerini ve güçlerini test ederler, yeni fikirleri denerler ve farklı aktiviteleri deneyecek kadar yetkin bir hale gelirler. Merak, benlik değeri, dil, çeşitli alanlarda problem çözme yetileri, işbirliği, matematik, oyun sayesinde öğrenilen konulardan sadece birkaçıdır.”


OYUN DEYİNCE...
- Çocuğa, duygularını ifade etme olanağı tanır.
- Çocuğun yaşamındaki travmatik olaylarla ilgili kaygısını azaltır.
- Özgüven ve yeterlilik duygusunun gelişimini destekler.
- Kendine ve diğer kişilere olan güven duygusunu geliştirir.
- Sağlıklı sınırlar belirler.
- Yaratıcılığı destekler.
- Çocuğun uygun davranışlar kazanmasını sağlar.

OYUNUN AŞAMALARI
Oyunun niteliği, çocuğun gelişimsel evrelerine göre farklılaşma gösterir. 0-2 yaş arasındaki çocuklarda oyun işlevsel bir yapıya sahiptir ve bu oyunda tekrarlama ve keşfetme vardır. Bu basamaktaki çocuklar objeleri inceler, onları çevirir, birbirine vurur, kısaca her şeyini keşfetmeye çalışır. 2 yaş itibariyle dramatik oyun gelişmeye başlar. Bu oyuna, rol oynama (öğretmen, polis, doktor, anne olma), kişileştirme (bebekleri konuşturma), objeleri kullanma (boş bardaktan su içme) faaliyetleri hakimdir. Dramatik oyunlarda çocuk rol oynarken, toplumdaki farklı sosyal kimlikleri öğrenir, kendini tanır, sınırları öğrenir, kendini başkalarından ayıran özellikleri öğrenir. 6-7 yaş civarı, kurallı oyunlar gelişmeye başlar. Bu oyunda kazanan, kaybeden, kurallar ve cezalar vardır.

EBEVEYNLERE NOTLAR…
• Çocuğunuzun oyun için zaman harcamasına izin verin.
• Resim yapma, kule yapma gibi, pek çok faydası olan ve çeşitli şekillerde kullanılabilecek el faaliyetlerini destekleyin.
• Çocuklarınıza, oyuncaklarını koyacak kendilerine ait, bir yer ayırın. Raflar bunun için idealdir ve çocuklara oyun bittiğinde yerine kaldırma sorumluluğunu kazandırır.
• Çocuklarınızın güvenliğine zarar vermeyecek oyunlar temin edin.


Ayşen Özagar (Danışman Psikolog)
“ OYNADIĞI OYUN, MESLEĞİNİN HABERCİSİ” 
 “Çocuklar oyun dilini konuşur ve onları tanımak için bu dili iyi bilmek gerekir. Türkiye’de kimse yetenekli olduğu ya da gerçekten kapasitesi olduğu alanda çalışmıyor. Bu eşleşmeye gerek şartlar gerekse sistem izin vermiyor. Ayrıca, böyle bir bilinç ve farkındalığımız yok. İnsanın yetenekli olduğu, meraklı olduğu işi yapması, mutlu bireylerin yetişmesi için çok önemli. Çocukların 0-7 yaş arası sahip oldukları potansiyel zekaya (genetik zeka) bağlı olarak merak alanlarının gelişmesi söz konusu. Yani karakteristik özelliklerinin gelişimi söz konusu. Bunu da ailelerini ve çevrelerindeki en yakın kişileri modelleyerek yapıyorlar. Yani, çocukta  bir potansiyel var ve potansiyeline göre modelliyor. Bu konularda çocuğun önünü açabilirseniz ve destekleyebilirseniz avantajlı olur. Bunun bir önceki etabı da 0-2 yaş arası. O dönemlerde de; onlara birtakım oyuncaklar sunun. Çünkü her oyuncak farklı bir zeka yapısına hizmet ediyor. Örneğin; top bedensel zekaya hizmet eder, legolar daha farklı bir zekaya hizmet ederler, müzik aletleri küçük farklı zekalara hizmet ederler. Ama, bu bazen yanlış anlaşılıyor. “Belli bir oyuncağı empoze edersek, acaba o zekası gelişir mi?” diyor aileler… Böyle bir şey mümkün değil. Çocukta ne varsa, çocuk onun üzerine bir şeyler koyuyor. Bizim empoze etmemiz değil, bizim çocuğa seçenek sunmamız gerek! Çocuk seçeneklerden hangisinden keyif alıyorsa onu seçecektir. Keyif aldığı demek, yapabildiği ve başarabildiği demek. Böyle bir ilişki var.

Bir de anne babalar çocuklarını alıp, proje çocuklar gibi, pazartesi bale, salı şu, çarşamba bu gibi planlar yapıyorlar. Bu değil! Amaç, ‘Benim çocuğum neye yetenekliyse ben onu keşfedeyim’ olabilir. Ancak çocuğun kafasını karıştırmak da doğru değil. Bazı şeyleri belli sürelere yayarak çocuğa sunmak, konuya konsantre olmasını sağlamak çok daha önemli. Örneğin; oyuncak sunarak evet, ama 100 oyuncak da değil. Siz 10 tane değişik ilgi alanlarına hitap eden oyuncakla da bir yelpaze yaratabilirsiniz. Hem baleye hem de jimnastiğe göndereyim, diyorsanız aynı alanı desteklemiş oluyorsunuz.

Bunlardan birini seçip bir süre gitmeniz lazım. Çok kafa karıştırmadan aktivite sunalım, fırsatlar sunalım ama bunu çocuk sokakta ya da bahçede oynayarak da yapabilir. Zaten çocuklar okulda çok yıpranıyorlar, okul dışındaki vakitleri de bu şekilde doldurarak çocukları bir robot gibi yaşatıyoruz. Bu da çok erken bir bıkkınlık yaratıyor. İleride hiçbir şey yapmak istemeyen çocuklar çıkıyor karşımıza.”

 

 

 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.