Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

HER YOL KADINA ÇIKIYOR!


Yaşamın daha dikkatli planlandığı, kazara değil, isteyerek; anne-bebek sağlığını gözeterek çocuk sahibi olduğumuz bir ülke istiyorsak, “Aile Planlaması” yapmak zorundayız.

 

Hafta içi hergün saat 14.30’da Türkmax ekranlarından seslendiğim “Anne Olunca Anladım” adlı programımda her gün çocuklu hayata dair bir konuyu uzmanlar eşliğinde tartışıyoruz. Amacımız, bir an önce en son bilgileri öğrenerek bunları günlük hayatımızda yaşamak ve böylece değişip dönüşerek daha sağlıklı ve mutlu aileler olabilmek... Ve programımda işlediğim konu ister erken doğum olsun, ister annenin depresyonu olsun, ister çocuklarda öfke olsun; hiç ama hiç farketmiyor, mesele dönüp dolaşıp, annenin o bebeğe isteyerek ve hazır olarak sahip olup olmadığı noktasına gelip dayanıyor. İstenmeden sahip olunmuş bebek, anne-baba ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığında ve tabii ki aile hayatında az ya da çok deformasyona sebep oluyor. Bu isteksiz hayat buluş, bir yerlerden adeta pörtlüyor.


Hayallerde doğmayan, hayali bile hiç kurulmamış, düşlerde yaşatılmamış bir bebeğin; sırf doğum kontrolü yapılmadığı için, sırf “Hamile kaldım, doğurayım bari” denilerek doğurulması, o bebeğe büyük bir haksızlık; kadının kendisine yaptığı büyük bir saygısızlık; erkeğe yani babaya da yazık...


Geçenlerde bir anne adayı aradı, telefonla canlı yayınıma bağlandı; gencecik, evlendikten hemen sonra hamile kalmış, bebeği doğurmak istememiş, ama kocası ve kocasının ailesi, “Hayır, aldıramazsın” demişler... Neredeyse hiçbir şey yiyemiyor, sürekli kusuyor, bulantıları çok şiddetli, serumlarla ayakta kalabiliyor, üstelik bir de intihar girişimi olmuş. Düşünsenize, anne olmak istemediğini, ailesine anlatmak için canını bile feda edebiliyor.

Tabii ki, olaylar bu kadar dramatik hale gelmeden, hiç kimse sağlığını ve mutluluğunu kaybetmeden önlem almak mümkün. Bu önlemin adı da “doğum kontrolü”! İşte, önce biz kadınların bedenimize ve hayatımıza sahip çıkması gerekiyor; sonra doğurganlığımızı fiziksel ve ruhsal olarak hazır olduğumuzda ve herkesin hayrına olacak şekilde kullanmamız gerekiyor. Yoksa, ülkemizdeki eğitim ve sağlık konusundaki imkanlar da, bakış açılarının çağa ne kadar yakın olduğu da ortada... Seçim sizin!..


DOĞURGANLIK BİLİNCİ YETERLİ OLMAYINCA NELER OLUYOR?
- İstenmeyen gebelikler sonrası dünyaya gelen bebeklerin büyük çoğunluğu da yoksulluk içinde yaşamaya mahkum oluyor.
- Ülkemizde 1 milyonu aşkın çocuk sokakta yaşıyor.
- Her 5 çocuktan 1 tanesi okuma yazma öğrenemiyor.
- 4 milyonu aşkın çocuk küçük yaşlardan itibaren çalışmaya mecbur kalıyor.
- Her 5 gençten biri işsiz.

 

“Korunan kadın bilinçli kadın” Kampanyası’nın hatırlattıkları...
BİZ KADINLAR NE ZAMAN BEDENİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ?!.

 

Türkiye Aile Planlaması Derneği, “Korunan Kadın Bilinçli Kadın” sloganıyla yeni bir bilinçlendirme kampanyası başlattı. İşte, Kampanya’nın hatırlattığı acı gerçekler...

 

Türkiye’de, her yıl 1,9 milyon gebelik gerçekleşiyor, bunların 550 bini (yüzde 30) istenmeyen gebelik. 350 bin gebelik kürtajla sonuçlanıyor. 6 bin çocuk sokakta yaşıyor. Her 5 çocuktan 1 tanesi okuma yazma öğrenemiyor. İlköğretim çağındaki 1,4 milyon çocuk okula gidemiyor. Kimsesiz çocuk sayısı 800 bin civarında. Her yıl ortalama 500 bebek sokağa bırakılıyor. 4 milyonu aşkın çocuk küçük yaşlardan itibaren çalışmaya mecbur kalıyor. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nda toplam 14.398 çocuk barınıyor.

 

Türkiye Aile Planlaması Derneği, Türkiye'nin bu çarpıcı gerçeklerinden yola çıkarak “Korunan kadın bilinçli kadın”  adlı bir kampanya başlattı. “Hamileliğinizi planlamadan değil, istediğiniz zaman yaşayın”, “Yılda en az bir kez doktora gidin” mesajları veren Kampanya’nın amacı; Türkiye’nin olumsuz hikayeler yaşamaması için aile planlamasının önemine dikkat çekmek, planlı olmayan gebelikleri azaltmak, modern doğum kontrol yöntemlerinin kullanımını arttırmak ve bu konuda halkı bilinçlendirmek.

 

“Aile planlaması, ailelerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaları demektir” diyen Türkiye Aile Planlaması Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu Türk kadınlarının yarısının yanlış korunduğunu söyleyerek, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: 

 

KADINLARIN YARISI KORUNMUYOR!
“Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından Türkiye genelinde 26 ilde 2020 kadın üzerinde gerçekleştirilen ‘Aile Planlaması Bilinci-Doğum Kontrol Yöntemleri Kullanımı’ araştırması sonuçlarına göre; Türkiye’de her 2 kadından sadece 1’i doğru korunuyor, her 5 kadından 1’i ise doğurganlık döneminde en az bir kez kürtaj yaptırmış. Jinekologa gitme sıklığı ise, yılda bir.

Araştırmaya göre, her yıl milyonlarca çocuğun dünyaya geldiği Türkiye’de kadınların yarısı doğum kontrol yöntemlerini kullanmıyor. Aile planlaması kadınların görevi olarak görülürken, erkekler prezervatif yerine güvenli olmayan geri çekilme yöntemini tercih ediyor.

Ülkemizde modern yöntemler yerine, halen geri çekilme, takvim sayma gibi etkisiz ve riskli yöntemleri kullanan çiftler çok sayıda. İstenmeyen gebelikler de en çok bu grupta yaşanıyor. Geri çekilme yönteminin sadece yüzde 60-70 oranında koruyuculuğu var. Yani, bu yöntemi kullanan her 4 kadından 1’i istemese de gebe kalıyor. Takvim yöntemi ise, kadınların neredeyse yarısının düzenli adet görmemesi ve yumurtlama zamanının hep aynı zamana denk gelmemesi gibi riskler taşıyor. Bu nedenle takvim yöntemi kullananlar, çok sık hesap hatası yapabiliyor ve korunmaya gerek yok sandıkları bir günde istenmeyen gebelik ile karşılaşabiliyorlar.”

 

Türkiye’de doğum kontrol haplarının kullanım oranı yüzde 9, Cezayir’de yüzde 44!

DOĞUM KONTROL HAPLARI KONUSUNDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Modern korunma yöntemlerinin risk oranlarının ise çok düşük olduğunu belirten Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, doğum kontrol hapları konusundaki doğru bilinen yanlışlar konusunda da biz kadınları uyarıyor.

“Doğum kontrol hapları düzenli kullanıldığında yüzde 99,8 oranında bir koruma sağlıyor. Binde 2’lik risk, genelde hap saatinin gecikmesi veya unutulması gibi kullanım hatalarından kaynaklanıyor. Spiral, rahim içi araçlar ve rahim içi sistemlerde ise, 5 ile 10 yıl boyunca yüzde 99,7 oranında koruma gerçekleşiyor. Ancak toplumda modern yöntemler ile ilgili maalesef önyargılar ve korkular var. Tekrar gebe kalamama korkusu ya da yan etkiler dolayısıyla bu yöntemlere önyargı ile yaklaşılıyor. Örneğin; haplar yüzde 90 oranında bilinmesine rağmen, kullanım oranı sadece yüzde 9. Bu oran az gelişmiş ülkelerden bile daha düşük. Örneğin; İran’da doğum kontrol hapı kullanımı yüzde 21, Mısır’da yüzde 10, Cezayir’de ise yüzde 44.

Ülkemizde doğum kontrol haplarının kullanımının düşük olmasının en önemli nedeni ise önyargılar, yetersiz ve yanlış bilgilenme. Son araştırmalara göre; Türk kadınlarının yüzde 51,8’i ‘kilo aldırır’, yüzde 25,3’ü ‘depresyon ve sinirlilik yapar’, yüzde 23,5’i ‘tüylenme yapar’, yüzde 18’i ise ‘hormonlar vücuduma zarar verir’ düşüncesiyle doğum kontrol haplarını kullanmaktan çekiniyor. Oysa, bu önyargıların hiçbiri doğru değil. Doğum kontrol hapları adet öncesi dönemde su tutulumu şikayeti olan hastalarda tedavi edici amaçla kullanılıyor. Yine tüylenme artışının tedavisinde en etkin ve yaygın olarak kullanılan doğum kontrol hapları adet kanamasının miktarını azaltıyor, dolayısıyla kansızlığı engelliyor. Adet ağrısını yüzde 80 civarı azaltırken bazı haplar adet öncesi gerginliği de ortadan kaldırıyor. Doğum kontrol hapı bırakıldıktan sonraki ilk 3 ay içerisinde de başka bir sorun yoksa gebelik oluşuyor. Özellikle 5 yıldan uzun süre düzenli hap kullanan kadınlarda kullanmayanlara nazaran rahim içi ve yumurtalık kanseri daha az görülüyor.”

 

ÜREME HAKLARI:
- Bireylerin sorumluluk bilinci içinde sahip olmak istedikleri çocukların sayı, aralık ve zamanlaması konusunda özgürce karar vermeleri,
- Bunları  yapabilmeleri için de yasalara aykırı olmayan, etkili, ucuz ve güvenli metodlar hakkında bilgilendirilme,

- Aile planlaması, gebelik ve doğum için yeterli sağlık hizmetine ulaşabilme,
- Doyurucu ve güvenli bir cinsel sağlığa sahip olamak demektir.

AİLE PLANLAMASI KAVRAMI:
- “ İstenildiği zaman, istediği kadar” gebe kalmak ancak her gebelik arasında en az 2 yıl aralık bırakmak,
- 18 yaş altında ve 35 yaş üstünde gebeliklerin anne ve özellikle bebek sağlığını tehlikeye düşürebileceği bilincini kazanmak ve bu bilgilere uygun davranmaktır.

 

MODERN KORUNMA YÖNTEMLERİ NEDEN YETERİNCE KULLANILMIYOR?
- İstenmeyen ve kürtajla sonuçlanan gebeliklerin kadın sağlığına olan zararlarının bilinmemesi,
- Modern ve geleneksel yöntemler arasındaki farkın bilinmemesi,
- Koruyucu etkinliğin önemi,
- Kazara gebelik riski yüksek olmasına rağmen halen geri çekmenin toplumun yüzde 20’lik bir kesimi tarafından kullanılıyor olması,
- Kürtajın halen bir yöntem olarak algılanması,
- Modern yöntemler hakkında toplumda varolan önyargılar,
- Yöntemlerin gebelikten korunma dışındaki yararlarının bilinmemesi,
- Yöntemler hakkında bilginin yeterli bilgisi olmayan kaynaklardan alınması,
- Sağlık hizmetlerinden yararlanma bilincinin yeterli olmaması,
- Özellikle gençlerin bu konuda aktif olmalarına rağmen bilgilerinin eksik olması,
- Doğum, düşük sonrası yeterli danışmanlık verilmemesi...

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.