Yaşamın daha dikkatli planlandığı, kazara değil, isteyerek; anne-bebek sağlığını gözeterek çocuk sahibi olduğumuz bir ülke istiyorsak, “Aile Planlaması” yapmak zorundayız.
Hafta içi hergün saat 14.30’da Türkmax ekranlarından seslendiğim “Anne Olunca Anladım” adlı programımda her gün çocuklu hayata dair bir konuyu uzmanlar eşliğinde tartışıyoruz. Amacımız, bir an önce en son bilgileri öğrenerek bunları günlük hayatımızda yaşamak ve böylece değişip dönüşerek daha sağlıklı ve mutlu aileler olabilmek... Ve programımda işlediğim konu ister erken doğum olsun, ister annenin depresyonu olsun, ister çocuklarda öfke olsun; hiç ama hiç farketmiyor, mesele dönüp dolaşıp, annenin o bebeğe isteyerek ve hazır olarak sahip olup olmadığı noktasına gelip dayanıyor. İstenmeden sahip olunmuş bebek, anne-baba ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığında ve tabii ki aile hayatında az ya da çok deformasyona sebep oluyor. Bu isteksiz hayat buluş, bir yerlerden adeta pörtlüyor. Tabii ki, olaylar bu kadar dramatik hale gelmeden, hiç kimse sağlığını ve mutluluğunu kaybetmeden önlem almak mümkün. Bu önlemin adı da “doğum kontrolü”! İşte, önce biz kadınların bedenimize ve hayatımıza sahip çıkması gerekiyor; sonra doğurganlığımızı fiziksel ve ruhsal olarak hazır olduğumuzda ve herkesin hayrına olacak şekilde kullanmamız gerekiyor. Yoksa, ülkemizdeki eğitim ve sağlık konusundaki imkanlar da, bakış açılarının çağa ne kadar yakın olduğu da ortada... Seçim sizin!..
|
“Korunan kadın bilinçli kadın” Kampanyası’nın hatırlattıkları...
Türkiye Aile Planlaması Derneği, “Korunan Kadın Bilinçli Kadın” sloganıyla yeni bir bilinçlendirme kampanyası başlattı. İşte, Kampanya’nın hatırlattığı acı gerçekler...
Türkiye’de, her yıl 1,9 milyon gebelik gerçekleşiyor, bunların 550 bini (yüzde 30) istenmeyen gebelik. 350 bin gebelik kürtajla sonuçlanıyor. 6 bin çocuk sokakta yaşıyor. Her 5 çocuktan 1 tanesi okuma yazma öğrenemiyor. İlköğretim çağındaki 1,4 milyon çocuk okula gidemiyor. Kimsesiz çocuk sayısı 800 bin civarında. Her yıl ortalama 500 bebek sokağa bırakılıyor. 4 milyonu aşkın çocuk küçük yaşlardan itibaren çalışmaya mecbur kalıyor. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nda toplam 14.398 çocuk barınıyor.
Türkiye Aile Planlaması Derneği, Türkiye'nin bu çarpıcı gerçeklerinden yola çıkarak “Korunan kadın bilinçli kadın” adlı bir kampanya başlattı. “Hamileliğinizi planlamadan değil, istediğiniz zaman yaşayın”, “Yılda en az bir kez doktora gidin” mesajları veren Kampanya’nın amacı; Türkiye’nin olumsuz hikayeler yaşamaması için aile planlamasının önemine dikkat çekmek, planlı olmayan gebelikleri azaltmak, modern doğum kontrol yöntemlerinin kullanımını arttırmak ve bu konuda halkı bilinçlendirmek.
“Aile planlaması, ailelerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaları demektir” diyen Türkiye Aile Planlaması Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu Türk kadınlarının yarısının yanlış korunduğunu söyleyerek, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
KADINLARIN YARISI KORUNMUYOR! Araştırmaya göre, her yıl milyonlarca çocuğun dünyaya geldiği Türkiye’de kadınların yarısı doğum kontrol yöntemlerini kullanmıyor. Aile planlaması kadınların görevi olarak görülürken, erkekler prezervatif yerine güvenli olmayan geri çekilme yöntemini tercih ediyor. Ülkemizde modern yöntemler yerine, halen geri çekilme, takvim sayma gibi etkisiz ve riskli yöntemleri kullanan çiftler çok sayıda. İstenmeyen gebelikler de en çok bu grupta yaşanıyor. Geri çekilme yönteminin sadece yüzde 60-70 oranında koruyuculuğu var. Yani, bu yöntemi kullanan her 4 kadından 1’i istemese de gebe kalıyor. Takvim yöntemi ise, kadınların neredeyse yarısının düzenli adet görmemesi ve yumurtlama zamanının hep aynı zamana denk gelmemesi gibi riskler taşıyor. Bu nedenle takvim yöntemi kullananlar, çok sık hesap hatası yapabiliyor ve korunmaya gerek yok sandıkları bir günde istenmeyen gebelik ile karşılaşabiliyorlar.”
Türkiye’de doğum kontrol haplarının kullanım oranı yüzde 9, Cezayir’de yüzde 44! DOĞUM KONTROL HAPLARI KONUSUNDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR Ülkemizde doğum kontrol haplarının kullanımının düşük olmasının en önemli nedeni ise önyargılar, yetersiz ve yanlış bilgilenme. Son araştırmalara göre; Türk kadınlarının yüzde 51,8’i ‘kilo aldırır’, yüzde 25,3’ü ‘depresyon ve sinirlilik yapar’, yüzde 23,5’i ‘tüylenme yapar’, yüzde 18’i ise ‘hormonlar vücuduma zarar verir’ düşüncesiyle doğum kontrol haplarını kullanmaktan çekiniyor. Oysa, bu önyargıların hiçbiri doğru değil. Doğum kontrol hapları adet öncesi dönemde su tutulumu şikayeti olan hastalarda tedavi edici amaçla kullanılıyor. Yine tüylenme artışının tedavisinde en etkin ve yaygın olarak kullanılan doğum kontrol hapları adet kanamasının miktarını azaltıyor, dolayısıyla kansızlığı engelliyor. Adet ağrısını yüzde 80 civarı azaltırken bazı haplar adet öncesi gerginliği de ortadan kaldırıyor. Doğum kontrol hapı bırakıldıktan sonraki ilk 3 ay içerisinde de başka bir sorun yoksa gebelik oluşuyor. Özellikle 5 yıldan uzun süre düzenli hap kullanan kadınlarda kullanmayanlara nazaran rahim içi ve yumurtalık kanseri daha az görülüyor.”
ÜREME HAKLARI: - Aile planlaması, gebelik ve doğum için yeterli sağlık hizmetine ulaşabilme, AİLE PLANLAMASI KAVRAMI:
|
|