Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

ANNE MUTLUYSA, BEBEK DE MUTLUDUR!


Anne mutluysa, bebek de mutludur!

Doğum sonrası depresyon yaşayan kadınların oranı yüzde 30 civarında deniyor. Fakat, benim gibi her gün annelerle içli dışlı iseniz, bu rakamların çok daha yukarılara çıktığını iddia edebilirsiniz. Çünkü depresyon tanısı içine girer mi bilmem ama, 9 aylık hamilelik, doğum ve doğum sonrası süreçten en çok anneler etkileniyor ve bu olağanüstü yük de hazzına rağmen çoğu kadına ağır geliyor. Üstelik, annelik kutsaldır, falan gibi gösterişli laflar edilse de, annelik günümüzde-ülkemizde hiç desteklenmiyor. Eskiden 40’ı çıkana kadar anneler yalnız bırakılmaz, annenin bir dediği iki edilmezmiş, şimdi gelenek görenekler de daha az yaşandığından anne 1-2 gün içinde bebeği ile bir başına kalıveriyor. Öte yandan, doğum izni doğumdan sonra sadece 2 ay, yani tam bebeğe alışıyorum derken, bebeği kime bırakacağım endişesi başlıyor. Eh, bir de koca tarafından destek görmeyen, bebeğin bakımını benimsemeyen bir baba söz konusuysa, depresyona girmediyseniz şaşırmak gerekir. Tabii, anne bu ve benzeri nedenlerle sıkışmışlık yaşamaktan, üstündeki yükleri paylaşamamaktan dolayı mutsuzsa, bebeğin de sağlıklı olması beklenemez. Bebeklerin de depresyona girdiğini bildiğimiz günümüzde; babalar, yakın çevre ve kanunlarımız sağlıklı nesiller istiyorlarsa; anneye gereken ilgi, özen ve desteği; hak ve hukuku göstermek durumundalar. Aksi taktirde, güven ve sevgi ilişkisini yeterince tatmadan büyüyen bebekler ve geleceğin mutsuz yetişkinlerine tanık olmak işten bile değil.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE

ANNENİN DEPRESYONUNUN FATURASINI ÇOCUK ÖDÜYOR!
Anne depresyondaysa, annenin bebekle olan ilişkisi de sorunlu oluyor ve annenin depresyonu çocuğa geçebiliyor. Üstelik, 0-2 yaş çok kritik bir dönem, çünkü harddiske bütün programlar yükleniyor ve bunların çoğu da yeniden yükleyebileceğiniz ya da çıkartabileceğiniz bilgiler değil. O açıdan da ilk iki yıl çok önemli, çünkü beyin gelişimi bu sırada tamamlanıyor.

Sonuç itibariyle, hamileliğin kendisi, doğumun kendisi, bebek bakımı bunlar yeterince zor işler. Yine de annelik desteklendiği sürece, aslında hem  anne hem de bebek için keyifli ve doyurucu bir süreç yaşanabilir. Yeter ki, dengeler sağlıklı kurulabilsin.


ZOR BEBEK MESELESİ…
Öte yandan, anne depresyondaysa, çocuk iyice huysuzlanır. İşler iyice sarpa sarar ve böylece bir kısır döngü oluşur. Üstelik, her annenin kendi bebekliğinden getirdiği bir bağlanma yani diğer insanlarla ilişki kurma şekli vardır. Ve kendi bebekliğimizde, annemizle olan ilişkimizden öğrendiğimiz ilişki kurma şeklimiz, hayat boyu aynı şekilde devam eder. Bunun da oranı üçte iki oranında güvenli bağlanma, üçte biri de güvensiz bağlanma dediğimiz şekilde gerçekleşir. Ve annesiyle güvensiz bağlanma yaşayan bebekler; endişeli, öyle mi böyle mi şeklinde ikircikli ve çekingen özellikler gösteren bebekleri oluşturur. Bu özellikler ve ilişki kurma şekli bebeklik döneminde böylece kazanıldıktan sonra da hayat boyu devam eder. Anneyle bebekken güven ilişkisi kuramamış, üçte biri oluşturan bu bebeklerin büyüdüklerinde anne olduklarını düşünelim: Bu durum bebeğe de aynı şekilde yansır ve bebek depresyonu dediğimiz ve bütün dünyada giderek daha da ilgi gören bir konu gündeme gelir. Zaten nasıl bir bebeklik geçirdiğimiz hayatımızın her aşaması için çok belirleyicidir.

BEBEKLER DE DEPRESYONA GİRER!

“Bebektir, bir şey anlamaz” bilgisi çoktan eskidi. Artık, bebeklerin değil doğumdan, anne karnından itibaren her şeyin farkında oldukları biliniyor. Üstelik, bebekler de depresyona giriyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi, Uzman Dr. Neslim Güvendeğer Doksat ile bebeklerde görülen depresyonunun nedenlerini ve çözüm yollarını konuştuk.


Anne ilgisinden ve bakımından mahrum olmak her yaştaki çocuk için bir travmadır. Özellikle, 6.  aydan sonra bebeklerin annelerinden birden ayrılmaları durumunda yaşanan özel klinik tabloya “Bebeklik Depresyonu (Anaklitik Depresyon)”  denir. Annenin vefatı, annenin başka bir şehirde ya da ülkede yaşaması, hastalık sebebiyle annenin uzun süre hastanede kalması, annenin çocuğuna bakım veremeyecek kadar ağır düzeyde bir ruhsal veya fiziksel hastalığa sahip olması bebeğin depresyona girmesine neden olabilir.

Bebeklik depresyonunun 3 dönemi vardır. Protesto dönemi olan birinci dönemde, çocuk anne mahrumiyetinden dolayı tedirgin, huzursuz ve sinirlidir. Sürekli ağlar ve kolay kolay yatıştırılamaz. Anne mahrumiyeti iki ila üç hafta daha devam ettiği takdirde bu durumu depresyon dönemi takip eder. Depresyonda olan çocuk durgundur, sevdiği şeylere tepki vermez, gergin, sinirli, küskün ve mutsuzdur. Yeme ve uyku düzeni bozulur. Kilo kaybeder, kusar. Fiziksel gelişimi geriler. Anne mahrumiyeti yine devam ederse, ikinci aydan sonra çocuğun duygusal tepkileri giderek azalır, adeta küntleşir. Sosyal çevresine ve onunla iletişim kurmak isteyen insanlara tepki vermez. Bu döneme, içe kapanım dönemi adı verilir. Bu durumdaki çocuklar, anneleri karşısına çıksa bile onu uzun süre yok sayarlar. Anneye üç ay içinde kavuşulduğu takdirde, çocuk giderek düzelir. Üç aydan daha uzun süreli ayrılıklarda iyileşme olmaz. Tablo giderek yuva hastalığına (hospitalizm) dönüşür.

Depresif tablonun düzelmesi için en fazla üç ay içerisinde annenin geri gelmesi gereklidir. Şayet bu olmuyorsa, en kısa zamanda anne yerine geçecek bir kişinin temel bakım verme işlevlerini yürütmesi belirtilerin normale dönmesi için şarttır.

UZUN SÜRELİ ANNE YOKSUNLUĞU
Erken yaşlarda ailelerinden ayrı düşüp yetiştirme yurtlarında veya uzun süreli olarak hastanede kalan çocuklarda ortaya çıkan klinik bir tablodur. Çocuğun anne ya da anne yerine geçecek olan bir bakım verenden mahrum olması durumunda, ruhsal ve fiziksel gelişimi için gerekli olan şefkat ve ilgiyi alamaması nedeniyle ortaya çıkar.

Bu çocuklar; uyaranlara karşı geç tepki verirler, çevreye karşı ilgisizdirler, kendi kendilerine uyaran verebilmek adına, oturdukları yerde sallanma, kafa sallama hatta geviş getirme davranışları sık görülür ve parmak emerler. Normal zekada doğsalar bile, uyaran yoksunluğuna bağlı olarak zekaları gelişemeyip, akranlarının gerisinde kalır. Büyümeleri yavaştır, fiziksel ve ruhsal gelişim dönemleri açısından da akranlarına göre geride kalırlar. Hastalanma ve ölüm oranları diğer çocuklara göre daha yüksektir.

Bu belirtilerin düzelmesi için anne yerine geçecek bir kişinin çocuğun temel ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Ancak, bahsettiğimiz tablo yerleştiyse, eksik olan temel bakım yerine konsa da, çocuk fiziksel ve zihinsel gelişme açısından akranlarının düzeyini tam olarak yakalayamayabilir. Çünkü, zihinsel ve fiziksel gelişme için en temel olan ilk birkaç yıl süresince çocuk temel bakımdan mahrum kalmıştır.
Özetle; bu gibi tablolar küçük yaşlardan itibaren sağlıklı bir bağlanmaya evrimsel açıdan da ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteren hazin vakalardır. Ancak çok erken dönemde müdahale edildiğinde olumlu sonuçlar alınabilir.

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.