Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

ÇOCUK BÜTÜN KÖYÜNDÜR!


Çocuk bütün köyündür!

İki ay kadar önce Ankara'da "Türkiye'de Çocuk Yosulluğu" konulu iki gün süren uluslar arası bir toplantı yapıldı ve burada ülkemizdeki çocuk yoksulluğunun nedenleri ve çözüm yolları araştırmalarla ortaya kondu. Yanda okuduğunuz bilgiler de bu toplantıda açıklanmış araştırmaların sonuçlarını gösteriyor. Ben bu çalışmaya bizzat eşlik edemedim ama verilen bilgileri yakından takip ettim, hatta o dönemde Radyopink'teki programıma Unicef yetkilisini davet ettiğimde durumun tahmin ettiğimizden de vahim olduğunu üzülerek anladım. Görülen o ki, Türkiye'de kırsal kesimde her 2 çocuktan biri, kentsel kesimde de her 3 çocuktan 1'i yoksul yaşıyor. Yani, beslenemiyor, sağlık hizmetlerine ulaşamıyor, sağlıklı bir evde barınamıyor, eğitimden yararlanamıyor, sağlıklı kalmasına yetecek şekilde giyinemiyor. 15 yaşın altında en az 75 milyon çocuk hayata yoksulluk kabusuyla başlıyor ve kabus genellikle de bir hayat boyu devam ediyor. Sorunun bu kadar vahim olduğunu yoksul olmayan bir ailede yaşıyorsanız göremeyebilirsiniz, çünkü çevrenizdeki insanlar da genellikle yoksul değildir, onların çocukları da… Fakat gerçek, aslında Türkiye'de yoksul olmayanların sadece bir avuç şanslı insan olduğu… Evet şanslı, çünkü bebekken anne sütü alan, sonrasında da iyi beslenen, doktor kontrolleri ve aşıları yapılan ve iyi kötü eğitim gören şanslı bir çocuksanız, fizik ve beyin gelişiminiz de belli bir seviyeye genellikle ulaşmış oluyor ve bu da ileride kendinizi ve çocuklarınızı yoksulluk kabusundan uzak tutabilmek için hiç değilse bir fırsatınız var demek. Ama aksi, gerçekten hayata bir adım değil, yüz adım, bin adım geriden başlamak gibi… Geçtiğimiz haftalarda, hazırsanız, istiyorsanız doğurun ve doğum kontrolü uygulayın dedik ve ayrıntılarıyla bu konuları işledik. Tabii ki çocuklarına bu denli yüksek oranlarda yoksulluk yaşatan bir ülke olmamamızın en önemli nedeni bakamayacağımız çocukları dünyaya getirmek. Sonra, zaten ülkede gelir dağılımında müthiş bir adaletsizlik, eğitim ve sağlık sistemlerinde büyük bir yetersizlik söz konusu olunca, yani devlet sosyal devlet olmayınca, işte bunlar yaşanıyor ve tabii ki sadece yaşayanlar biliyor. Gönüllü yardım kuruluşları ve kişiler de ancak, devede kulak kalan bir kesimin derdine ilaç olabiliyor. Bir Kızılderili atasözü, "Bir çocuk bütün köyündür" der… Bu sözdeki gibi, aslında doğan her çocuktan her birimiz sorumluyuz. Sorumlu olmadığımızda, kafamızı devekuşu misali kuma görüyor, sonra da katillerin, hırsızların, kapkaççıların son yıllarda nasıl da arttığından, sokağa çıkmaktan korktuğumuzdan dem vuruyoruz. Tabii ki, yoksulsunuz diye çalıp çırpmaya, öldürmeye hakkınız yoktur; ama yoksul insanın, bebeğine bir şişe süt alamayan, hasta olunca onu doktora götüremeyen insanın kaybedecek bir şeyi de yoktur.

ÇOCUKLAR YOKSULLUK İÇİNDE!

Türkiye'de 15 yaş altında en az 7,5 milyon çocuk yoksulluk içinde, çocukluğunu yaşayamıyor. Ve yoksulluk onları eşit hakların tadını çıkarmaktan mahrum bırakıp şiddete, ayrımcılığa, suistimale ve sağlıksız bir yaşama maruz bırakıyor.

Türkiye'de çocukların yüzde 37'si yoksulluk içinde ve yoksulluk içinde büyüyen çocuklar birbirinin üzerine eklenen risklerle karşı karşıyalar. Bu konumdaki çocukların düşük ağırlıkla doğma ve bebeklik dönemlerinde ölme riskleri daha yüksek. Beslenme açısından protein ve mineral eksiklikleri ile karşılaşıyor; yetersiz çevre koşulları yüzünden sık sık hastalıklara ve enfeksiyonlara maruz kalıyorlar. Bütün bunlar, çocukların fiziksel ve bilişsel gelişimleri üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor. Gelgelelim, bu çocukların sağlık hizmetlerine erişebilmeleri de çok zor. Ve sonuçta, yoksul çocuklar arasında bodurluk, özürlülük ve kronik hastalıklar gibi sorunlar çok yaygın. Yoksulluk ayrıca çocukların önündeki eğitim olanaklarını da kısıtlıyor. Dahası, ana babalar çocuklarını okula göndermenin görece önemli masraflarını karşılayamıyor, ayrıca ailenin geçimi için çocukların çalıştırılmaları zorunlu oluyor. Çocuk işçiliğinin çeşitli biçimleri (mevsimlik ücretli tarım işlerinde, sanayide, hizmetlerde ve sokaklarda çalışan çok sayıda çocuk var), eğitim üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra; çocukları kaza, sağlık sorunları, malnütrisyon (zayıf çocuk), suiistimal, damgalanma ve sosyal dışlanma gibi risklere de maruz bırakıyor. Sonuçta, bu çocukların sosyalleşmeleri de olumsuz yönde etkileniyor.

Çocuk yoksulluğunun yüzleri
- Türkiye'de 15 yaşından küçük çocukların % 37'si gıda ve gıda dışı yoksulluk ölçütleri çerçevesinde yoksulluk içinde. Araştırmaya göre, kentsel alanlarda yaşayan çocukların % 30'u, kırsal alanlarda yaşayanların ise % 43'ü ciddi boyutlarda yoksulluk içinde. 15 yaşın altında 7.5 milyon çocuk yoksulluk içinde.

- 2003 TÜİK Hanehalkı Bütçe Araştırması'na göre Türkiye'de bir hanenin ortalama geliri ayda 897 YTL. Buna karşılık en düşük gelir düzeyindeki % 20'lik bölümün ortalama aylık geliri 269 YTL. 15 yaşından küçük 5 milyon çocuk veya 15 yaşından küçük bütün çocukların % 25'i bu kategoriye giren ailelerde yaşıyor.

- Düşük doğum ağırlığı, yetersiz anne sütü alımı ve malnütrisyon, temiz içme suyuna erişim ve sağlıksız yaşam koşulları, çocukluk döneminde yoksulluktan kaynaklanan ciddi risk faktörleri. Yoksulluk içindeki çocukların ishal, zatürree, menenjit, idrar yolu enfeksiyonları, parazitler ve kulak enfeksiyonları gibi sorunlarla diğer çocuklara göre daha sık ve daha ileri düzeylerde karşılaşma olasılığı yüksek. Yoksul çocuklar bu ciddi sağlık sorunlarıyla çoğu kez yeterli bakım görmeden karşılaşıyor. Bu faktörler, ölüm riskinin yanı sıra, hayatta kalanların geri kalan bütün yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor.

- Yoksulluk içindeki pek çok çocukta sağlık ve beslenme koşullarının yetersizliği nedeniyle, yoksulluk sadece kişinin fizik sağlığını etkilemekle kalmıyor; bilişsel, duygusal ve davranışsal gelişim üzerinde de etkili oluyor. Yapılan araştırmalar, ciğer kapasitesinin, doğum öncesi ve sonrası malnütrisyondan önemli ölçüde etkilendiğini gösteriyor. Malnütrisyon ayrıca, bağışıklık sisteminin yetersizliğiyle de ilişkili ve bağışıklık sisteminin yetersiz çalışması çocuğu enfeksiyonlara daha açık hale getirdiği gibi, ilk 2 yıl içinde beyin gelişimini de olumsuz etkiliyor. Erken yaşlarda protein, demir ve iyot yetersizlikleri kalıcı bilişsel ve davranışsal yetersizliklere yol açıyor. Doğumdan sonraki ilk 2 yıl içinde ortaya çıkan hafif ve orta derecede malnütrisyon dönemlerinin bilişsel gelişmedeki gecikmelerle ilişkili olduğu ve okul başarısını olumsuz yönde etkilediği biliniyor.

- Bu olumsuz koşulların birikmeli etkisi, yoksulluk içinde yaşayan, biyolojik ve bilişsel açıdan eksiksiz biçimde gelişememiş çocuk ve yetişkin sayısında apaçık görülüyor. Sonuçta, güç koşullarda yaşayan aileler arasında yapılan araştırmalar, bu nüfus kesiminde özürlülerin ve ciddi kronik hastalıkları olanların aşırı yüksek bir oran oluşturduğunu gösteriyor. Kent yoksulları arasında tüberküloz vakaları alarm verici sıklığa ulaşmış durumda

Rakamlarla Türkiye'de çocuk yoksulluğu
Hanehalkı geliri: Öğretmenler birliği tarafından 2004-05 dönemi için hesaplanan okul harcamaları öğrenci başına 1937 YTL (1300$) civarındadır. Aylık geliri 500 YTL'nin altında olan ailelerin oranı % 71 iken, hanehalkının eğitim masraflarını karşılaması beklenemez.

Sağlık göstergeleri: Türkiye'de 5 yaşın altındaki çocuk ölümü oranı 2003'te, kırsal alanda kentsel alandan 2 kat fazlaydı. Bebeklerin doğum kilosu düşük. Emzirme oranı düşük. Çocukların yüzde 43'ü hastalıklara karşı bağışıklık kazanamıyor. Kırsal alanda bu oran yüzde 63'e çıkıyor. Sakat çocukların sayısı artıyor.

Fakir yerleşim göstergeleri: 2003 yılında, temiz içme suyuna erişim oranı tüm Türkiye için % 90 iken, kentsel alanlarda bu oran % 99.8, kırsal alanlarda % 77'dir.

Eğitim göstergeleri: 2003 senesinde yapılan araştırmaya göre ülkemizde çocukların sadece % 6.9'u okul öncesi eğitim alabiliyor. 2004 yılında bu oran % 13 oldu.

Çocuk işçiliği: 1999 yılında yapılan araştırmaya göre; 6 ila 14 yaş arası çocukların % 4,2' si ve 15 ila 17 yaşındaki ergenlik çağındaki çocukların % 28'i çalışmakta.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE

Yoksulluğa da dur diyecek olan kadınlardır!
2003'te yapılan Yoksulluk Araştırması'na göre Türkiye'de 15 yaşın altındaki çocukların yüzde 37'si yoksul. Fakirlik içinde büyümek demek; eğitimde başarısızlık, fiziken ve ruhen sağlıksızlık, ergenlik çağında hamilelik, suç işlemeye yatkınlık, anti-sosyal davranışlar, düşük ücret, işsizlik ve uzun dönem sosyal yardıma bağlı olmak demek. Ve aslında çözümler de sonuçları da kadınlarla çok yakından ilgili… Eğitimli kadınlar daha az sayıda çocuk doğuruyor ve çocuklarına daha iyi koşullarda bakıyor. Çocuğa ilk 6 ay sadece anne sütü vermek ve bunu teşvik etmek bile yoksulluğa vurulabilecek çok büyük bir darbe. Ama ülkemizde sadece 100 bebekten 8'i ilk 6 ay sadece anne sütü alıyor. Sevgili anneler değil mi ki, bu çocuklar bizim bedenlerimizden çıkıyor, hiç değilse sağlık ocaklarında verilen ücretsiz doğum kontrolü hizmetlerinden ve çocuklarımız için aşılardan yararlanabiliriz. Anneannem anlatır, köyde ikinci çocuğunu bile isteye düşürmüş; çok fakiriz, bakamayız, diye… Bugün 78 yaşında okul yüzü görmemiş ama emekli maaşıyla yaşayan, tek çocuk annesi bir kadın…

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2025 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.