Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

SEVGİ YETMEZ!..


Biz kadınlar doğurganlığımız yüzünden kaybedebiliyoruz. Oysa, doğurganlık bizim artı özelliklerimizden biri ve sadece kazandırmalı... “Sevdim, evlendim, doğurdum” klişesini artık terketmeliyiz. Doğurmayı isteyerek-bilinçle seçebilmeli, çocuğumuzun babasını seçebilmeli, hayatımızın gidişatını seçebilmeli ve ona sadece biz yön vermeliyiz...


“AŞKIMIZA İHANET ETTİ!
“Aslında nereden başlanır bilemiyorum... Eşimle 2002 yılında tanıştık. Ben 15, o ise 18 yaşındaydı. Hem sevgiliydik, hem dost, hem de arkadaş! Sırılsıklam aşıktık ki, ben üniversiteyi kazandığım halde, onu bırakıp gidemedim. Bana öyle bakardı ki, gözlerini kırpmazdı. 2005’de nişanlandık ve 2007’de evlendik. Ailevi sorunlar nedeniyle çok da kendi kendimize kalamadık açıkçası. 2009 Mayıs ayında oğlumuz dünyaya geldi. Sorunlar da beraberinde...

Oğlum şimdi 7 aylık. Aşk biteli çok oldu. Sevgi, saygı zorla ilerliyor. Doğum sonrası bunalımına girecek zamanım bile olmamış, yeni farkettim. Eşimin ailesi bizi reddetti, eşim işsiz kaldı. Üstelik, aşkımıza ihanet etti; beni aldattı! Ben, kendime çok güvenen bir kadın olduğumu sanırdım, ama değilmişim ki eşimden vazgeçemedim. Çok defa karar verdim, ama eşim geri çevirdi. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Aldatılmak çok kötüymüş; hem de doğum sonrası eşine en çok ihtiyacın olduğu sırada. Ben kendimi çok sorguladım; “Nerede yanlış yaptım?” diye.  Bulamadım ama...

Şimdi bunalımdayım; evet ama farkedilmiyorum da. Eşim her şeyin ilk tanıştığımız günkü gibi olacağına söz vermişti, ama boş sözlermiş. Çok garip; galiba onu hala seviyorum. Ama affedemiyorum. Biz birbirimizin ilk aşkıydık. O anılarımıza, aşkımıza ihanet etti. Nasıl çıkacağım bu işin içinden bilemiyorum. Şimdi depresyonda mıyım, onu da bilmiyorum; ama çevremdeki herkesi kırıyorum, tersliyorum. Çoğu zaman ise kendimde değilim. Ne söylediğimi hatırlamıyorum bile. Kimden yardım isteyebilirim, bilmiyorum. İyi ve mutlu olmak istiyorum: Dünya tatlısı bir oğlum var, onun için!..”

BU HİKAYE, SADECE BİR ÖRNEK...
Akşam Gazetesi Cumartesi Eki’nde yer alan “Anne Olunca Anladım” adlı bu sayfadan sizlere seslenmeye başlayalı tam 4 yıl oldu. Sitemiz www.anneoluncaanladim.com ise Ocak’ta 3. yaşını kutlayacak. 2007 Şubat ayından bu yana, 4 farklı TV kanalında bugüne kadar yine “Anne Olunca Anladım” adıyla 300’e yakın canlı yayın yaptık. Dolayısıyla, sizlerden sayısız mektup, mail ve telefon almaktayım. Bugünkü yazıma da bir okurumun hikayesiyle başlamak istiyorum. Çünkü biz kadınlar sevgi yeter sanıyoruz, sevgi odaklı yaşıyoruz, sevgimizle doğuyor, sevgimizle doğuruyor, sevgimizle büyütüyoruz; ama maalesef sevgi yetmiyor! Bu hikaye sadece bir örnek. Ne mi oluyor?..

Kız çocukken bebeklerimizle oynuyoruz, evlilik ve çocuk doğurmakla ilgili hayallerimiz 3-5 yaşında başlıyor. Doğalı bu; içgüdülerimiz, öğrendiklerimiz, daha sonra da hormonlarımız hep bu hayale hizmet ediyor. Evlilik ve çocuk hayalini pek kurmayanlarımızın bile yolu-yolculuğu çok da değişmiyor. Beyaz atlı prensimizi bekliyoruz ya da bizzat arıyoruz. Oysa,  prensler ve prensesler gerçekte yoklar bilmiyoruz, belki de bilmek istemiyoruz.

KENDİMİZİ BÜYÜTMEDEN ANNE OLUYORUZ!
Prensimizi bulduğumuza inandığımızda ise; okulumuzu da, ailemizi de, işimizi de bırakmayı göze alabiliyoruz. Yine biz kadınlar tabii... Ortamız yok çoğu zaman. Oysa, ya siyah ya beyaz olmak zorunda değil hiçbir şey; ara renkler, orta yollar da bulunabilir pekala... Fakat, seviyoruz ya, gözümüz başka hiçbir şeyi görmeyebiliyor işte...  Ülkemizde, evlilik ve ilk bebeği kucağa alma yaşı hala ağırlıklı olarak 20’li yaşların başı. Yani kendimizi henüz büyütmemişken...

Ara renkleri bulmaya çalışan kadınlar ise, okullar okuyup işlerinde belli bir kariyer yapayım derken, bu kez de doğurganlık yaşlarını kaçırma baskısı yaşıyorlar. Önce kendini sevmek, önce kendini büyütmek de kadına aman vermeyebiliyor. Ve yine ülkemizde, kadınların yüzde 70’i evlendiği ya da çocuk doğurduğu için bir daha geri dönmemek üzere işlerinden ayrılıyor. Siz hiç, evlendiği ya da çocuğu dünyaya geldiği için işinden ayrılan erkek gördünüz mü?!.

OLAN ÇOCUĞA OLUYOR!
Öte yandan, çocuk sahibi olmak için iki kişinin birbirini sevip evlenmesinin yeterli olmadığını  farkedemeyebiliyoruz. “Çok sevdim” deyip evleniyoruz; peki evlendiğimiz erkek iyi baba olacak özelliklere sahip mi? Çoğu zaman hiç düşünmüyoruz. Araba kullanmak için bile ehliyet sınavına girip ehliyet almak gerekiyor, çocuk sahibi olmak için ise, bir erkek ve bir kadın yeterli! Haksızlık bu; kadına da, erkeğe de, ama en çok da çocuğa haksızlık!.. “Çok sevdim, evlendik, çocuğumuz oldu.” Hikaye, üç aşağı beş yukarı hep aynı... Oldu canım! Sonra?..

SONRA...
Sonra: Aşk bitti, aldatıldım, okulu bırakmıştım, işi terketmiştim, aile desteğim de yok, ya da 3 çocuk doğurdum çok mutluyduk ama kocam öldü... Eeeee, bu ve benzeri durumlarda ne oluyor?

Ne olacak, olan çocuğa oluyor!..

Ha, bir de unutmadan bu süreçte her 3 kadından 2’si bir de fiziksel, duygusal, ekonomik, sosyal ve cinsel şiddet görüyor eşlerinden...

Tabii yine olan çocuğa oluyor... Çünkü biz aldatılsak da, terkedilsek de, şiddet görsek de,  canımıza tak edip kocamızı terketsek de, seviyoruz bir kere. Sevgi odaklı yaşıyoruz... Öyle ki, kendimizi unutuyoruz; doğuracağımız, doğurduğumuz çocuklar için ne sağlıklıdır, ne değildir, tartmadan adım atabiliyoruz.

Aslında yetişkin bir insan, tabii ki, hayatına nasıl isterse öyle yön verebilir, yani seçer ve seçimini yaşar, seçiminin sonuçlarına da katlanır. Örneğin; evlenir, boşanır; evlendi diye işinden ayrılır, şiddet görse da katlanır vs. vs... Ama, çocuk varsa orada durmak gerek! Ya da çocuk sahibi olmayı planlıyorsak da orada durmak gerek!

“EVET DOĞURURDUM!”
Annelere sorun, “Hikayenin en başına dönebilseydin, yine de bu çocuğu doğrur muydun?” deyin. İstisnasız hepsi (istisnalar kaideyi bozmaz) bir an bile tereddüt etmeden, tüm hücrelerinde hissederek, “Evet, doğururdum!” der. Kadın, anneliği tattığı andan itibaren pişmanlık nedir, bilmez. Annelik onu taçlandırır, büyüler...

Fakat, madalyonun bir de öbür yüzü var; anne olunca aile içi dinamikler değişir, kadın başka bir kadındır artık, adam başka bir adamdır artık... Daha iyidir, ya da daha kötüdür demiyorum, ama hayat artık başkadır. Bu değişime elele, sevgi, saygı, emek ve paylaşımla ayak uydurabilen çiftler için sorunlar olsa da süreç içinde aşılır. Ama ayak uyduramayanlar dağılır, en çok da çocukları... Bazen de hayat acımasız davranır; hastalık, işsizlik, kayıplar, krizler girer araya; ilişkileri zorlar, aileleri yıkar.

Kadınlar neden erkeklerden 4 kat daha fazla depresyona giriyor derseniz; doğurmak yüzünden derim... Bu büyüyü taşımak kolay mı?

Geçen gün, bir arkadaşım; “10 yıldır evliyim, eşimle birbirimizi çok seviyoruz, fakat çocuk doğurup doğurmamaya bir türlü karar veremiyorum” deyiverdi. Ona;  hayatımda bir an bile  pişmanlık duymadığım şeyin “anne olmak” olduğunu söyledim. Evet, bu çok özel bir karar ve herkes anne baba olmak zorunda değil elbet... Ama olduktan sonra insan pişman olmuyor işte; o haz hiçbir şey de yok; aşklar üstü, boyut değiştirmek gibi; yükü de çok yoğun, lezzeti de...

UZUN LAFIN KISASI...
Onca kelam ettin, be kadın, uzun lafın kısası derseniz; biz kadınlar doğurganlığımızı bilinçle kullanalım derim. “Sevdim, evlendim, doğurdum” klişesi anneannelerimiz zamanında doğaldı belki... Ama çağın genç kadınları, eğitimleriyle, çalışma hayatlarıyla, kendileriyle mutlu ve barışık olmalarıyla, önce kendi olmalarıyla varoluşlarını gerçekleştirmeli ki; istenerek, seçilerek doğurulan çocuklara da harika anne ve babalar olabilelim. Çünkü kadın seçendir! Hayat arkadaşını da seçer, çocuğunun babasını da seçer, ailenin gideceği istikameti de seçer... Biz kadınlar, kendimiz, ailemiz ve çocuklarımız için sağlam ve sağlıklı zeminler seçelim önce... Hep birlikte kendi gücümüzü; nasıl da biricik olduğumuzu; sevme, verme, yaratma kapasitemizin nasıl da yüksek olduğunu görerek; bunu tüm evrenin hayrına kullanalım.

 

 

 


 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.