9 ay 10 gün süren harika yolculuğumuz bitince güvenli yuvamızdan ayrılıyoruz hepimiz ve annemizin rahminden dünyaya merhaba diyoruz. Mucize gerçek oluyor her bebek doğduğunda, varoluş bir kez daha tezahür ediyor.
Ve bir bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması dışında en çok ihtiyaç duyduğu şey anne ve babası tarafından sevilmek, ilgilenilmek ve kabul görmek oluyor. Zaten bakım veren kişiyle ki, bu genellikle anne oluyor, ilk ilişkisini yaşıyor bebek ve orada güvenli ilişkiyi ya da güvensiz ilişkiyi öğrenerek, diğer ilişkileri için model alıyor. Psikolojide güvenli bağlanma teorisi deniyor buna... Ve her 3 bebekten biri ne yazık ki, güvensiz bağlanmayı deneyimliyor. Diğer 2’si ise güvenli bağlanmayı öğrenerek devam ediyor yaşamına...
Araştırmaların verdiği veriler böyle... Bu nedenle de bebeğe bakım veren kişilerin, -başta anne ve babanın- ruh sağlığı o kadar önemli ki, güvensiz ve depresif özellikler gösteren ebeveynleri olan bebeklerin onları aynalaması neredeyse kaçınılmaz...
Öte yandan, hepimiz mükemmel özelliklerle doğuyoruz. Güven duygumuz tam, hatta diğer özelliklerimizle de mükemmeliz. Güvensizlik, yetersizlik, suçluluk, değersizlik, depresyon, nedir bilmiyoruz, hiçbiri yok doğduğumuzda... Harika bir donanım ve yazılımla açıyoruz gözlerimizi dünyaya... Ve doğduktan tam tamına 6 saat sonra kayıt başlıyor, öğreniyoruz ve bilinç ve bilinçaltı süreçler devreye giriyor. Nereden mi biliyorum?..
İŞTE, BU KADAR BASİT!
Malum, hafta içi her gün saat 14.30’da Türkmax ekranlarında canlı olarak yayınlanan “Anne Olunca Anladım” adlı programımda, her gün bir konuyu, konunun uzmanlarıyla birlikte derinlemesine tartışıyoruz. Geçtiğimiz Pazartesi günü, 12 kitabıyla çoğumuzun kişisel gelişiminde yer etmiş olan, hocaların hocası Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu (İletişim Psikolojisi Uzmanı) ile “Çocuklarda güven duygusu”nu tartıştık. Ve Cüceloğlu’nun verdiği bilgiler gerçekten çok anlamlıydı. Feribotta yolculuk ederken, 10 günlük bebekle annesini gözlemlemiş Cüceloğlu... Anne bebeğin “Iııı, ııııııııııı”lamasından etrafın rahatsız olacağını düşünmüş olacak ki, hafifçe “Şiişşşt şiiişt” diye sesleniyormuş bebeğe... Fakat bu taze annenin annesi (kayınvalidesi de olabilir), bebeği annesinin kucağından alarak bu “Şiiissst”lemelerin sıklığını ve tonunu artırmış; bebekceğiz yerinden tedirginlikle irkilmiş. İşte, diyor Prof. Cüceloğlu bebek; “Güvende değilim, bir şeyler yolunda gitmiyor, kabul görmüyorum, öyleyse bende bir sorun var, demek ki değersizim... “duygusunu aldı. “Güven duygumuzu kazanmak ya da kaybetmek bu kadar basit midir?” diyorum endişeli bir merakla... “Evet” diyor, “Bu kadar basittir!”...
Ve sevgili Doğan Cüceloğlu bir kitap tavsiye ediyor; değişmek, dönüşmek, sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmek isteyen herkese, “Dr. Martin Seligman’ın Gerçek Mutluluk adlı kitabını okuyun” diyor. Seligman bu kitapta, insanoğlunun doğuştan getirdiği 24 erdemden bahsediyor... Ve bir insanın hayatta mutlu ve başarılı olabilmesi için bu erdemlerden 2 tanesi bile yeterli oluyormuş ve zaten her çocuk bu erdemlerin en az 4 ila 8 tanesine sahip olarak dünyaya geliyormuş... “Eee o zaman dünyada hiç mutsuz ve başarısız insan olmaması lazım?” diye soruyorum Cüceloğlu’na... “Evet, ama çocukların mükemmel dengesini, doğallığını biz anne babalar ve eğitimciler bozuyoruz” diyor. “Tabii çocuğun güven duygusu başta olmak üzere...”
Malum, hepimiz kendi korkularımızı, kendi güvensizliklerimizi, kendi hayalkırıklıklarımızı yansıtıyoruz çocuklarımıza... İyi niyetliyiz belki ama bilgimiz ve eylemlerimiz yetersiz kalabiliyor işte...
NE YAPACAĞIZ PEKİ?
İçimizdeki çocuğu, kendimizi tanıyacağız önce... Aynaya bakacağız! Eksikliklerimizi, yanlışlarımızı keşfedip kabul edeceğiz; sonra da sağlıklısını, doğrusunu öğrenip, değişeceğiz... Başka yolu yok gerçekten, hepimiz evlatlarımıza iyi rol modeller olmak zorundayız. Üstelik, kuşkusuz hepimiz sağlıklı, mutlu ve başarılı olmayı daha doğarken hakediyoruz, çünkü mucizeyiz! Öyleyse, önce kendimizi, sonra da çocuklarımızı koşulsuz sevmekle işe başlayabiliriz. Ve Cüceloğlu noktayı koyuyor: “Ne mutlu ki, eğer iyi niyet ve farkındalık varsa, insan kendi kendine anne babalık yaparak, kendini yeniden bir bebekmişcesine donatabilir, kendiniğ yeniden doğurabilir.” Anlayacağınız, böyle gelmiş böyle gider, dediğimiz öğrenilmiş çaresizliklere teslim olmak zorunda değiliz.
BABA BANA GÜVEN VER!
Tam da bu noktada, bu sözler ve öneriler sadece annelere değil elbet, çocuk için baba figürü en az anne kadar önemli! Babalar da değişiyor, ama sanki bu değişim daha hızlı ve etkili olabilir. Çünkü çoğu baba hala sadece eve ekmek getiren klasik babalık rolüyle yetiniyor. Oysa, çocukların fiziksel ihtiyaçları kadar duygusal ihtiyaçlarının da babaları tarafından da karşılanmasına ihtiyaçları var. Bir düşünün bakalım, en son ne zaman çocuğunuzun duygusal gelişimize katkıda bulundunuz? Çocuğunuz doğar doğmaz onunla ilişki kurdunuz mu; kaç kere altını değiştirdiniz, gece yarısı uykusundan uyanan bebeğinizi sabahlara kadar sarıp sarmaladınız, hastalandığında bütün gece başında beklediniz?
Ya her gün oyun oynuyor musunuz çocuğunuzla, ya da “Evladım günün eğlenceli geçti mi?” diye soruyor musunuz, koyun koyuna film seyredip masal anlatıyor musunuz, hafta sonları alışveriş merkezlerine götürüp, fast-food ısmarlamak dışında yaratıcı faaliyetlerle, sadece ikinize özel anlar ve anılar yaratabiliyor musunuz? Yoksa hep işiniz, hep arkadaşlarınız; hep tv’niz, bilgisayarınızın ucundan, hep karşıdan mı bakıyorsunuz çocuğunuza; büyüdüğünü içinizde tatmadan, onun içinde babalık denen şeyin ne olduğunun tadını bırakmadan, dokunmadan, kısaca olaya pek bulaşmadan mı izliyorsunuz?
Ya eşinizle aranız bozulduğunda hatta boşandığınızda yine yanında mısınız çocuğunuzun? Bitmedi! Çocuğunuz hastalık, özür ya da başarısızlık yaşadığında yanında mısınız gerçekten? Yoksa annesi bakar, deyip tüyüyor musunuz? Doktora anne mi götürüyor yine, karne günü anne mi vardı yanında, her akşam yuvadan anne mi karşılıyor, akşam güzel bir sofra donatayım yavruma dediniz mi hiç?..
Babasınız; çocukların, ailenin babası; peki gerçektem koruyucu-kollayıcı mısınız, bir şemsiye gibi kapsayabiliyor musunuz ailenizi?.. Yoksa, aileniz sizden sadece korkuyor mu?..
Bir düşünün bakalım... Babalar Günü iyi bir fırsat, harika bir baba olmak için, yavrunuzun güven duygusuna olan katkınızı değerlendirmek için iyi bir başlangıç, öyleyse kutlu olsun, çünkü siz babasınız...
GÜVEN DUYGUSU NEDİR? Güvensizlik duygusu ise, kişilerin art düşüncesiz davranmadıkları, zor durumlarda kimsenin kendisine yardım etmeyeceği duygusudur. Sağlıksız ailede yetişen kişi, kimseden saygı ve gerçek sevgi görmediği için, kimsenin kendisine yardım edeceğine inanmaz. Yardım etmek isteyenlerin mutlaka bir “art düşüncesi, çıkarı vardır” diye düşünür. GÜVEN DUYMAMA NEDİR? |
|