Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

OTİSTİK ÇOCUK ANNESİ OLMAK!


Her 150 çocuktan biri otizm riski ile dünyaya geliyor. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 4 kat daha fazla görülüyor. Genetik kökenli bir hastalık olmasına rağmen; çevre kirliliği, radyasyon, olumsuz beslenme alışkanlıkları gibi faktörlerin otizmi tetiklediği öne sürülüyor.

Bu çocuklarda en büyük sorun, eğitime yatkın olmaları ama kendi hallerine bırakıldıklarında da çok çabuk gerilemeleri hatta var olan becerilerini de kaybetmeleri... O nedenle her şeyde olduğu gibi anne faktörü otizm meselesinde de öne çıkıyor. Çünkü bebeğin otistik özellikler taşıyıp taşımadığını, bir şeylerin yolunda gidip gitmediğini ilk hisseden kişi anne... Sonradan gelişen otizmlerde de, örneğin; 3-5 yaşlarında “Ne oluyor bu çocuğa, halinde bir gariplik var” diyen de yine anne! Diğer yakın çevre ise kesin teşhisten önceki süreçte anneyi, çocuğuna toz kondurmakla suçlayabiliyor. “Zaten babası da geç konuşmuştu, abisi de geç yürümüştü” gibi örneklerle annenin şüpheleri giderilmeye çalışılıyor.

Önce çocuk doktorlarıyla paylaşılıyor kafalardaki bu “Acaba çocuğumun nesi var?” sorusu. Çocuk doktorları yeterli gelmediğinde çocuk psikiyatristleri, çocuk nörologları, pedagoglar devreye giriyor. Her otistik çocuk tek olduğundan ve başka sorunlarla da sıkça karıştırılabildiğinden, aslında aileler otizm tanısı alana kadar da epey bir yıpranıyorlar.

“Sizin çocuğunuz bir otistik” açıklamasıyla yaşanan şokun ardından ise, artık hem çocuğu hem anne babayı bambaşka bir yolculuk bekliyor. Anne, bir an önce şoku üstünden atıp, “Her şeyin çaresi var” deyip ayağa kalkarsa, çocuk şanslı! Çünkü otistik çocuğun kendisiyle empati kurulmaya ihtiyacı öyle büyük ki... Üstelik, bu süreçte ortadan toz olmayı seçen babalar da  var! Sonra çocuğun özel eğitim alması şart! Özel eğitim almadığında bir bitki gibi yaşamaya mahkum! Ayrıca, özel eğitim merkezleri ve uzmanların doğru seçilmesi ve onlarla ilişkilerin çocuğun hayrına düzenlenmesi gerek... 40 saatlik öncelikli bir eğitim var, mesela... Bu süreçte çıkar gruplarına paçayı kaptırmak var... Anne çok ama çok güçlü olmalı, sezgilerine güvenmeli...


Nisan,  Dünya Otizm Farkındalık Ayı...
HER 150 DOĞUMDAN 1’İ OTİZM RİSKİ TAŞIYOR!


Otizm bir gelişme geriliği sorunu ve hayat boyu devam ediyor. Konuşmanın olmaması, sosyal ilişkinin olmaması, bazı tekrarlayıcı hareketlerin olması, öğrenme bozukluğu en belirgin özellikleri... Fakat her otistik çocuk tek! Üstelik, bir çocuk doğuştan otistik özellikler gösterebildiği gibi, 3-5 yaşına kadar normal gelişen bir çocuk günün birinde aniden otistik özellikler de gösterebiliyor. Bitmedi, özellikle 2-5 yaş arasındaki sağlıklı çocuklarda da otistik özelliklere rastlanabiliyor. Erken teşhis ve erkenden özel eğitime başlayabilmek için çocuklarımızı ayrıntılı bir şekilde gözlemekte ve uzman yardımı almakta büyük yarar var. Konuyla ilgili ayrıntıları Prof. Dr. Barış Korkmaz (İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)’dan aldım. Bu değerli bilim insanının “Yağmur Çocuklar/Otizm Nedir?” adında bir de kitabı var.

“Çocuğunuzu kucaklamak istiyorsunuz, tepki yok; sesleniyorsunuz, tepki yok. Bir eşya gibi davranıyor ve siz bir annesiniz, çocuğunuzun annesisiniz?!! Onun gözünün içine bakmak istiyorsunuz veya onun sizin gözünüzün içine bakmasını istiyorsunuz. Teğet geçiyor, zorla çeviriyorsunuz, kısa ve delip geçen bir bakış. Konuşuyorsunuz ama, yanıt alamıyorsunuz. Bir süre sonra bazı kıpırtılar görüyorsunuz ve tek çare, sizin onu anlamanız...”

OTİZM NEDİR?
Otizm, yaşamın ilk 3 yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir özürlülük durumudur. Otistiklerde, iletişim ve sosyal etkileşim yetileri şiddetli bozukluk gösterir ve gelişmede bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Otistikler müzik ya da matematik gibi sınırlı alanlarda yetenekli olabilirlerken, günlük yaşamla ilgili basit becerilerde eksiklikleri olur. Otistik kişileri tanımlamak için kullanılan birçok davranış özellikleri vardır, ama genellikle hiçbir otistikte bu özelliklerin tümü bulunmaz ve sıklıkla hepsi aynı anda görülmez. Otizm, bir hastalık değil, gelişimsel bir sendrom olarak tanımlanır.

OTİZMİN TEMEL BELİRTİLERİ
Otizmde görülen belirtiler 3 temel grupta yer alır:
1- Toplumsal ilişkilerin gelişiminde bozukluk.
2- Sözel ve sözel olmayan iletişimde bozukluk; sembolik oyun da dahil olmak üzere, hayal gücündeki yoksunluk.
3- Takıntılı, tekrarlayıcı davranışlar, ilgi alanının kısıtlılığı ve darlığı.

 

OTİZM HANGİ SORUNLARLA KARIŞTIRILABİLİR?
Özellikle küçük yaşlarda, otizm, özellikleri ve seyri bakımından, otizmden çok farklı olan başka rahatsızlık ve bozukluklarla karışabilir. Otizm, doğumsal sağırlık, çocukluk çağı depresyonu, çocukluk çağına özgü konuşma sorunları, zeka geriliği ve dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu ile karışabilir.

 

OTİZM EN ERKEN NASIL TANINIR?
Otistiklerde en erken belirtiler taklit alanında ve jestlerin gelişiminde kendini belli eder. Normal bir yenidoğan bebeğin bile kendisine dil çıkaran annesine yanıt olarak dil çıkarttığını belirten uzmanlar, otistik çocuklarda taklit yeteneğinin belirgin bir şekilde gelişmediğini, buna jestlerin kullanımındaki sorunların eklendiğini ifade ederler. Yaşı geldiği halde “baş baş” ya da “bay bay” jestinin gelişmediği görülür. Göz temasında yaşanan sorunlar, karşılıklı dikkatin gelişmemesi, göz göze gelindiğinde anlamlı bir iletişim kurulmaması, bebeğin gereksinimlerini ifade etmek için değişik ağlamalar kullanmaması, nesnelerle ilgilenmeme, kucağa alınınca susmama, kucağa alınmaya direnme şeklinde erken belirtiler saptanabilir. Daha sonraları ise, bir isteğini ifade etmek veya dikkat çekmek için işaret etme eylemini yapmadığı görülür. İşaret parmağını doğrudan istediği veya ilgi çekmek istediği bir nesneye yöneltmediği, bazen kabaca bir yön belirtir gibi bir hareket yaptığı izlenir.

 

BEBEKKEN NASILDIRLAR?
Bazı otistik bebekler aşırı sakindirler, çok az ağlarlar. Bazıları ise, bunun tersine çok ağlarlar, çok zor sakinleşirler, uyku düzenleri bozuktur, geceleri sık sık uyanıp ağlama nöbetlerine girerler.

 

ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ
Otistik çocuğun erken teşhis edilmesi, özel eğitimin bir an önce başlatılması açısından çok önemlidir. Bu da küçük çocukların henüz öğrenme çağında büyük potansiyel taşımaları ve eğitimin sonuçlarından daha fazla yarar görmeleri anlamına gelir. Öyle ki uzmanlar, çocuk gelişimindeki  bu kritik yaşlardan sonra fazla bir değişme olmayacağını saptamışlardır. Hatta, bu çocukların normal çocuklar gibi kendi kendilerine yeterli bir öğrenme tekniği geliştiremedikleri için, bir süre sonra mevcut potansiyellerini de kaybettikleri, düzeltilmesi zor yönlere saptıkları görülmüştür. Öte yandan, normal bir çocuk kendiliğinden ya da çevreden sınırlı bir yardımla tüm gelişimini aktif bir şekilde yürütürken, otistik çocuk sürekli yardıma ihtiyaç duyduğu için, bir an önce eğitime başlanmalıdır. Birçok araştırma göstermiştir ki, erken yaşta başlanılan tedavilerle otistik çocuklara pek çok beceri kazandırılabilir.

 

OTİSTİK ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİ
Otistik çocuklar kendi dünyalarında yaşar gibidirler, aynı oyuncakla saatlerce oynayabilirler, etrafı keşfetmeye karşı en ufak bir ilgi göstermezler. Göz göze gelmekten kaçınırlar. Adıyla çağırılınca duymuyor gibi davranırlar. Bedensel yakınlaşmadan, okşanmaktan hoşlanmazlar. Sözlü diyalog kurulmaz. Konuşsalar bile, bunu ancak ihtiyaçları için bir araç olarak kullanırlar. İnsanlarla ilişkiye girmekten korkar gibidirler. Yabancılara karşı kayıtsız, aşırı yakın veya çok korkmuş bir tepki gösterebilirler. Yaşıtlarıyla pek ilgilenmez, kendi başına oynamayı yeğler, oyuncak ve nesneleri amaçları dışında kullanır, yaratıcı oyun kuramazlar.

Genellikle çevrelerindeki düzenin ve kendi alışkanlıklarının değiştirilmesini hiç istemezler. Otistik çocuklar, reklam ve video klipler dışında televizyonla pek ilgilenmezler. Çizgi filmler ilgilerini çekmez. Müziğe karşı ise aşırı ilgi gösterebilirler.

 

OTİSTİK ÇOCUKLARDA OYUN ÖZELLİKLERİ
Otistik çocuklar oyuncaklara ilgi göstermezler. Buna karşın ev içindeki eşyalarla (örneğin, mutfak eşyaları) ilgilenebilirler. Oyun oynayabilenlerde ise karşılıklı oyun (yani, alıp verme, ya da bir topu alıp geri atma) gelişmez. Yahut, işlevsel bir hedefe yönelik oyun kuramazlar. Bebekleri veya arabaları işlevlerine uygun olarak kullanamazlar. Örneğin, evcilik oynayamazlar. Oyunları kendi başlarına, somut ve tekrarlayıcı nitelikte olabilir. Legoları tren gibi dizebilirler veya küplerle kule yapmayı severler. Yaptıkları kuleleri hemen devirirler ve oyunlarını geliştirmeyi düşünmezler. Yaşları büyür, ama oyunlarında bir gelişme olmaz.

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.