Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:

“Korku kültürü”nden sakınmak gerek!
NEDEN ÇOCUKLARIMIZI KORKUTUP DURUYORUZ?

NEDEN ÇOCUKLARIMIZI KORKUTUP DURUYORUZ?

Geçen haftaki yazımda, “Çocuğun yanlışlarını değil, doğrularını görün” başlığı altında, “Yeni bir eğitim-öğretim yılı başlarken, “Daha önceki yıllarda yapılan yanlışları yapmayalım” diyerek ebeveynlere ve eğitimcilere şu soruları yöneltmiştim: Çocuklarımızı adam yerine koyuyor muyuz, çocuklarımızdan beklentilerimiz gerçekçi mi, çocuğumuza iyi sıfatlarla mı yaklaşıyoruz, yoksa hep olumsuzlukların altını mı çiziyoruz, çocuğun güçlü yönlerini destekliyor muyuz, çocuğun özsaygısına yatırım yapıyor muyuz?..


Okullar açılalı henüz 2 hafta olmuşken, izninizle konuya kaldığım yerden devam etmek  istiyor, hatta kabak tadı vermeyi diliyorum. Çünkü, gözlemlediğim kadarıyla bizler, okullar açılırken de, okullar kapanırken de farketmiyor, hep “korku kültürü”nü besliyor ve çocuklarımızı da kendi korkularımızın ve mükemmel olma imgemizin kurbanları haline getiriyoruz. Ha, bu yaptığımızın farkında mıyız, hiç sanmıyorum... Günlük yaşamlarımızı yaşarken, çocuklarımız için her zaman ve her yerde onlar adına en iyiyi isterken, bakın neler oluyor?..

İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır, diyerek önce medyamızın yaydığı ‘korku kültürü’ne dikkat çekmek istiyorum. Efendim, 10 gazeteden en az 8’i okul korkusu başlıkları atarak, ağlayan, inleyen öğrenci fotoğraflarıyla da bu haberlerini destekleyerek, velileri uyardı: “Çocukların okul korkusuna dikkat!”

Atılan başlıklar, basılan fotoğraflar ve altındaki 3-5 satıra bakınca sanırsınız ki, çocukların yarıdan fazlası okul korkusu yaşıyor!!!

İtiraz ediyorum! Ve hemen bu konudaki uzman görüşüne yer veriyorum. Uzman Pedagog ve PREP (Psikolojik Rehabilitasyon ve Eğitim Programları Derneği) Başkanı Belgin Temur, okula başlayan çocukların anaokul-ilkokul fark etmeksizin ancak yüzde 1-8’inde okul korkusuna rastlandığını söylüyor. Ve devam ediyor:

“OKULA UYUM SAĞLAMAYLA İLGİLİ ZORLUKLARI OKUL KORKUSU SANIYORUZ”
“Ülkemizde bu konuda yapılmış net bir araştırma yok. Aslında okul korkusu ile okula adapte olamamak karıştırılıyor bizde. Okul korkusu çok daha uzun süren ve daha ağır etkileri olan bir durumdur. Okul korkusu yaşayan çocuk her okul vaktinde aşırı heyacan yaşayabilir, kalp çarpıntısı, karın ağrısı hatta kusmaya varacak kadar büyük tepkiler verebilir. Okul korkusu diye adlandırdığımız şey genellikle anneden kopamama yani anne bağımlılığı’dır. Çocuk anneden ayrılmak istemediği için okulu reddeder.”

-Peki, okul korkusu anne, baba ve öğretmen tutumlarıyla artar ya da azalır mı?

“Elbette anne baba ve öğretmen tutumları çocuğun okul korkusu yaşamasında etkili oluyor. Özellikle annelerin kaygıları çocuklara geçiyor. Bir çocuk okula uyum sorunu ya da okul fobisi yaşıyorsa anne babanın da bu konuda bazı kaygıları ya da korkuları var demektir. Güvenli bağlanma yaşayan çocuklar okula uyum sorunu ya da okul korkusunu daha az yaşar.

Elbette hiçbir çocuk yabancı bir ortama girdiğinde hemen rahatlayamaz. Çocuk önce anneye bakar, anneden ortamın güvenli olduğunun onayını bekler. Eğer anne bu konudaki kaygılarını çocuğa yansıtırsa, çocuk da kaygılanır.

Üstelik, okul korkusu yaşayan çocukların temelde başka sorunları olduğunu da sıklıkla görüyoruz. Örneğin; yeni kardeşi olan bir çocuk bu durumla daha başedemeden okula başlamışsa okulda da problemler başgösterebiliyor.

Esas mesele anne babanın problemle nasıl başa çıktığı... Eğer ebevenler çocuğun korku ve kaygılarını gidermek yerine daha da pekiştiriyorsa, süreç daha da uzayıp karmaşık bir hal alabilir. Kaygı konusunda bir de genetik mirastan sözedebiliriz. Her çocuk başka bir biyolojik karakterle dünyaya gelir. Biyolojik mirası kaygıya yatkın çocuklar sadece okulda değil, daha pek çok konuda sorunlar yaşabilir.”

ÇOCUĞA, NEYİ NEDEN ÖYLE YAPMASINI İSTEDİĞİNİZİ ANLATIN!
Geçen gün 8 yaşımdaki kızım “Neden çocuklar doktora gitmekten korkuyor?” diye sordu. “Hımmm, korkuyorlar mı gerçekten?” “Evet...”

Bir çocuk doktordan neden korkar? Ailesi; “Yaramazlık yaparsan doktor amcaya götürürüm iğne yapar” dediyse, korkar tabii... Biz ebeveynler dediklerimizi çocuklarımıza yaptırabilmek için, çocuğumuza neyi neden öyle yapmasını istediğimizi yaşına uygun bir şekilde anlatmak yerine çoğu zaman yine “korku kültürü”ne başvuruyoruz. “Dersini çalışmazsan öğretmenine söylerim; koşup terlersen hasta olursun, doktor da sana iğne yapar; dişlerini fırçalamazsan dişçiye götürürüm o da dişini oyar; hatta sözümü dinlemezsen babana söylerim o da sana kızar... Ya da parktan eve gitmeyen çocuğa, “Bak hav hav geliyor, seni ısırmadan buradan kaçalım...” 

Off ki off... Günlük hayatlarımızdaki manzarayı farkedebiliyor musunuz? Hepimiz az çok bu ve benzeri tehditlerle çocuklarımızı korkutup duruyoruz.

ÇOCUKLARIMIZI YAFTALIYORUZ DA...
Ayrıca, sadece korkutmakla kalmıyor, çocuklarımızı yaftalıyoruz da... Tecrübeli ve saygı duyduğum psikologlardan biri, “Annem tahsilli değildi, ama hepimizi olduğumuz gibi kabul edip severdi” dedi bir gün bana... Ve anlattı: “Ablam çok uslu bir çocuktu. Ben ise problem çocuk! Ama ne ablam uslu olduğu için aferin almıştı, ne de ben yaramaz olduğum için yerilmiştim. Doğuştan gelen mizaçlarımızla annemiz tarafından daima kabul edilip sevilmiştik.”

İşte böyle, çocuklarımıza “Sen neden akıllı bir çocuksun?” diye sormuyorsak, olumsuz özelliklerini ya da güçsüz olan yanlarını da yüzlerine çarpmamalıyız... Onları oldukları gibi kabul etmeli ve desteklemeliyiz.

İşte size vurucu bir örnek daha... Son yıllarda birazcık haraketli çocuğa, “Hiperaktif bu çocuk” der olduk... Bir sınıfta kaç tane hiperaktif çocuk olabilir ki? Fakat bazı okullarda öğretmenlerin şikayetleri üzerine çocuklar doktor doktor geziyor ve daha az hareketli olsunlar diye ilaç kullanıyorlar. Sitemiz, www.anneoluncaanladim.com’un  da yazarı olan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta bu konuda anne babaları uyarıyor: “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite teşhislerinin çoğu yanlış olabilir.”

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE SENDROMU TEŞHİSLERİNE DİKKAT!
“Hayatımıza son senelerde giren sayısız hastalık var: Çoğu ilaç endüstrisinin ilaç satmak için keşfettiği veya icat ettiği ‘uydurma hastalıklar’. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu veya kısa adıyla DEHS de bu modern hastalıklardan biri. Elbette böyle bir hastalık olduğundan şüphe duymuyorum, böyle bir hastalık yok da demiyorum, ama özellikle de son 10 senede DEHS teşhisi konan çocukların sayısının inanılmaz boyutlarda arttığı da bir gerçek.

Bizim zamanımızda, ‘Akıllı çocuk yaramaz olur’ sözü geçerliydi. Anne ve babalar şimdikinin tam tersine yemeğini yiyen, dersini aksatmayan, otur deyince oturan, kalk deyince kalkan çocuklarından ‘Acaba bizim çocuk geri zekalı mı?’ diye endişe ederlerdi.

Zamanımızda ise azıcık okulda öğretmeni dinlemeyen, yanındaki çocuğun defterini çiziktiren, dersine çalışmayan, ödevine özen göstermeyen çocuklara vurulacak damga hazır: Dikkat Eksikliği. Çocuk bir de söz dinlemiyorsa, yerinde durmuyorsa, hoplayıp zıplıyorsa, gürültü patırtı yapıyorsa hiperaktivite teşhisi de buna ekleniyor ve çocuğunuzun nur topu gibi bir hastalığı oluyor: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu. DEHS’in yıllarca kullanılması gereken çok pahalı bir ilacının olduğunu söylemeye gerek var mı bilmem.
Senelerdir bu teşhislerin çoğunun abartılı olduğunu, sayısız çocuğun boş yere ilaç bağımlısı yapıldıklarını kendi kendime düşünür, kederlenirdim, ama zaten pek çok şeye nane olan biri olarak hiç değilse bu konuda fazla konuşmamayım bari derdim.

YAŞÇA KÜÇÜK OLAN ÇOCUKLARA YANLIŞ DHES TEŞHİSİ KONUYOR
Amerika’da yapılan ve 1 milyondan fazla çocuğa yanlış olarak DEHS teşhisi konduğunu ve 800 binin de gereksiz yere uyarıcı ilaç tedavisi aldıklarını ortaya koyan araştırmaları okuyunca çok mutlu oldum. Allah’a çok şükür ki bizim yaramaz, afacan diye sevdiğimiz çocuklarımızın çoğu meğerse ilaç kullanması gereken ruh hastaları değillermiş.

Biri Michigan State Üniversitesi diğeri North Caroline State Üniversitesi tarafından yapılan bu araştırmalar, Amerika’da anaokuluna giden birçok çocuğa davranış bozuklukları olduğu için değil sınıfın yaşça küçükleri oldukları için böyle bir teşhisin konmuş olduğunu gösteriyor. Araştırmalara göre, sınıfın en küçüklerinden olmak DEHS teşhisi ihtimalini yüzde 60 oranında arttırıyor.

İLAÇLARIN YAN ETKİLERİNE DİKKAT
İstatistikler Amerika’da okul çağındaki çocukların yüzde 3 ila 7’sine DEHS teşhisi konduğunu ve 2006’da 5 ila 17 yaş arasında DEHS teşhisi alan çocuk sayısının 4 buçuk milyon çocuk olduğunu gösteriyor ve bunların büyük çoğunluğu da uyarıcı ilaç kullanıyor. Bu ilaçların uykusuzluk, baş ağrısı, baş dönmesi, mide ağrısı, iştahsızlık gibi pek çok yan etkisi olduğu, kalp hızını ve tansiyonu arttırdıkları unutulmamalı. Uzun vadede ne gibi risklere yol açacağı ise henüz bilinmiyor.”

ÇOCUKLARI BÜYÜTÜRKEN ÖZLERİNE ZARAR VERMEMELİYİZ
Anlayacağınız, anne baba olmak da, eğitimci olmak da, doktor olmak da zor sanatlar... Hepimiz, çağın bilgilerini doğru kaynaklardan takip etmeli; gazetede okudum, TV’de bir uzman anlatıyordu, öğretmeni de zaten çalışsa yapar, ama tembel bu çocuk diyor, gibi mazeretlere sığınmamalıyız. Daima sorunlarımızın gerçek nedenlerine, köklerine inmeliyiz. Çocuğun okula uyum sorunu mu var, yemek yeme sorunu mu var, uykuları mı düzensiz; önce kendimize ayna tutmalıyız. Biz ne durumdayız?..

Çocuklarımızın hepsi birer mücevher ve bize emanetler, onlara şekil verirken özlerine zarar vermemek en büyük insanlık görevimiz!.. Haddini bilmeyen anne babalar, haddini bilmeyen eğitimciler, haddini bilmeyen doktorlar olmamak gerek... Ve de çevremizde haddini bilmeyen fikir sahipleri varsa, çocuklarımızı büyütürken onların gölge yanlarından kendimizi ve çocuklarımızı korumamız gerek...

Ha bir de, dikkat edin, günde kaç kere kendinizle de ilgili olumsuz şeyler söylüyorsunuz. Çünkü çocuklarımız bunlardan da etkileniyorlar. “Hay aksi, ne şansısızm, yine aptallık ettim” vb. cümleleri günde kaç kere kullanıyorsunuz?..

Geçen gün, sofraya çorba getirken, döküverdim ve ağzımdan; “ Ben nasıl bir insanım” cümlesi dökülüverdi. Benim küçük kuzu; olaya hemen müdahale etti: “Sen de herkes gibi bir insansın anne... Her insan çorbayı dökebilir, merak etme...”

Ben dersimi aldım, eğer çağa uygun ve de çocuğunuza yakışır bir şekilde değişime hazırsınız, siz de dersinizi alabilirsiniz.

 


 

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN BÖLÜMÜNÜN DİĞER KONULARI

Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.