Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:

Klinik Psikolog Özden Bademci
"EMZİRME DENEYİMİNİN BİZZAT KENDİSİ GÖZ ARDI EDİLİYOR..."

"EMZİRME DENEYİMİNİN BİZZAT KENDİSİ GÖZ ARDI EDİLİYOR..."

"Bebek, besini, sıcaklığı ve sevgi hissini memeden alır. Bir fark vardır: Anne çocuğu sevdiğinde memenin farklı bir hissiyatı ve farklı bir titreşimi vardır. Eğer anne çocuğunu gerçekten seviyorsa, neredeyse orgazmik bir keyif alır. Çocuk annenin keyif aldığı gerçeğinin farkına varır. O sadece onu beslemiyor, keyif de alıyor. Fakat anne memeyi sadece gerekli olduğu için verdiğinde, memesi soğuktur, sıcaklık yoktur. Anne istekli değil, acelesi var. Ve çocuk bunu hisseder. Çocuk istenmediğini görür, istenmediğini hisseder. Oysa, anne onun tüm varoluşudur. Anne hakkındaki düşüncesi her neyse, bu onun dünya hakkındaki fikri olacaktır."


Evet, Osho "Çocuk" adlı kitabında bebek-meme ilişkisini bu şekilde ele alıyor ve olayı varoluş problemine kadar gelip dayandırıyor. Gerçekten de, bebekler doğar ve annelerini emerler ya da emmezler. "Annesini emme içgüdüsüyle doğan bir bebek annesini neden emmez, emmemesinde annenin payı nedir ve sonra neler olur?" konularını Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nden Klinik Psikolog Özden Bademci Dandul ile tartıştık…

- Bebekle meme arasındaki ilişki nasıl başlıyor, o da bebeğin doğumundan önce başlıyor mu?
Bebeğin anneyle ilişkisi bebek anne karnındayken başlıyor, fakat memenin önemli bir özelliği var. Psikanalitik ekoldeki nesne ilişkileri kuramına göre, bebek dünyaya geldiğinde ilk buluştuğu nesne annesinin göğsüdür. Yani bebek anneyle ilk ilişkisine, annenin göğsüyle nesne ilişkisi kurarak başlar. O yüzden göğüs annedir, göğüsten aldığı süt de annedir. Anne, sütüyle yaşam verir. Hep, bebeğin anne sütü almasının fiziksel kazanımlarından söz edilir ya…Aslında en önemlisi, bebeğin duygusal kazanımıdır. Çünkü yaşamı temsil eden anne, göğsü-sütü aracılığıyla bebekle ilişki kurar.

- Bebeğini emziremeyen , yani bu ilişkiyi kurmak istemeyen annelerin ortak bir noktası var mı?
Bu ilişkide zorlanan, annelik rolünde zorlanan, anne olmayı bir tür kayıp olarak yaşayan, anne olmayı daha çok hüzün olarak yaşayan, "Artık özgür değilim" üzüntüsüyle yaşayan kadınlar, emzirmekte zorlanıyorlar. Bu tabii bilinçle gerçekleşen bir süreç ya da bilinçle verilen bir karar değil. Fakat, sütü kesilen annelere, sütü az gelen annelere, emziremeyen annelere bakıldığında, orada hem ertelenen-direnç gösterilen bir ilişki, hem de kadının annelik rolüne gösterdiği bir direnç söz konusudur. Örneğin; "Ben ikinci hafta işime döndüm" diyen bir çok anne biliyorum. Fakat ilk 6 ay, bebekler dünyayı siyah ve beyaz olarak algılar. İyi anne ve kötü anne, iyi göğüs ve kötü göğüs vardır bebek için, ortası yoktur. Nesne ilişkisinden bahsettik ya, iyi anne iyi göğüstür, kötü anne de kötü göğüs… İyi göğüs besleyen, yaşam veren, ilişki kuran göğüstür. O yüzden de göğüs çok sembolik ve çok anlamlıdır.
Annelerin bebeklerini emzirmek istememesinde bilinçdışı süreçler var ve nedenler kadından kadına değişiyor.

BEBEK EMMİYORSA, ANNE-BEBEK İLİŞKİSİNE BAKMAK GEREK!
- Anne, anneliğe direnç gösterdiğini bilmiyor ama… "Bebek emmiyor, memeyi almıyor, istemiyor, itiyor" diyor. Neden emmez bir bebek annesini, emmek her bebeğin içgüdüsünde yok mu?
Emmeyen, reddeden bebekler var; bu bebekleri annelerden çok duyuyoruz. Örneğin anne; "Kucağıma aldım, mememi vermeye çalıştım, fakat o başını öyle bir itti ki… Ve o hala öyledir. Bir şey yedirmeye çalıştığımda ve o hayır dediğinde başını öyle bir iter ki, onu besleyemem" diyor. Dolayısıyla, bir bebeğin doğuştan getirdiği özellikler var, bir mizacı var. Ama bir de hamilelik sürecinin etkileri var ki; o da çok önemli. Çünkü anne bebek ilişkisi hamilelikte başlıyor. Hani, bazı bebekler şak diye göğsü kaparken ve cof cof cof diye emerken, bazı bebekler de emmeyi reddedebiliyorlar. Bunun nedenlerini bebek üzerinden düşünmek yerine, anne-bebek ilişkisi üzerinden düşünmek gerekiyor. Bebeğin davranışları anne karnındayken ultrasonla takip edildiğinde, bu davranışların doğumdan sonraki davranışlarıyla da paralellik gösterdiği biliniyor. Mizaç bir etken tamam ama, hamilelik sürecinde anne bebek arasında neler yaşandığı da önemli. Annenin bebeği karnındayken onunla nasıl bir ilişki kurduğu, yani daha bebeği karnındayken onu ne kadar emzirdiği de önemli… Dolayısıyla, evet bebekler emme refleksiyle doğuyorlar, fakat bebekle ilişki kurmak için doğmasını beklememek gerekiyor. Örneğin; bebeğini emziremeyen bir anne, bir gün seansta şöyle dedi: "Yeniden bebek sahibi olacağım ve asla onun bana başını çevirmesine izin vermeyeceğim. Bu kez bana hayır diyemeyecek ve mutlaka emmesini sağlayacağım."

- Bu örnekteki annenin kendisiyle, göğsüyle ilişkisi ne durumdaydı?
Göğsünden yakınmaları vardı, sürekli gidip mamografi çektiriyordu. Çalışmalarımızda, "Beslemek için yeni bebeği beklemeyin, zaten beslenmeyi bekleyen bir bebeğiniz var" türünden akıl yürütmeler yapıldıkça; annenin de "Acaba ben iyi miyim, hasta mıyım, göğsümde bir şey mi var" şeklinde göğsüne yönelik saplantısı da ortadan kalktı.

- Bu örnekte göğüs neyi sembolize ediyor?
İyi anne olmamayı… Annenin, "Ben yeterince sağlıklı değilim, potansiyel kanser hastasıyım" derken, aslında derinlerde dile getirdiği kaygı "Ben yeterince iyi bir anne değilim" kaygısıydı. Sonra, annenin bu tür kaygılarını yaşadığı dönemin hafta sonları olduğu ortaya çıktı. Hafta sonları ise çocuğuyla kaldığı dönemdi. Bir ara bakıcı gittiğinde ise, gerçekten anne olmak zorunda kaldı. Ve ne dedi, biliyor musunuz: "Bu bana çok iyi geldi. Çok yoruldum ama kendimi daha bir anne hissettim" dedi. Anneliği yapabildiğini gördü. "Hasta mıyım?" şeklinde yaşadığı "Ben yeterince iyi bir anne miyim?" kaygısı da yok oldu.

"YETERİNCE İYİ BİR ANNE MİYİM?" KAYGISI…
- "Yeterince iyi bir anne miyim?" kaygısı aslında bütün annelerde az ya da çok, yaşanıyor. Fakat, emzirme ilişkisi için annenin motivasyonu, annenin bebeğini emzirmeye de psikolojik bir hazırlığı gerekiyor mu?
Kesinlikle. Fakat, günümüzde pek çok kadın normal doğum yerine sezaryeni ve emzirmek yerine biberonla beslemeyi tercih ediyor. Çünkü artık kadınlar anneliğin mümkün olduğunca az iz bırakmasını istiyor. Annelik artık bir tür deformasyon olarak algılanıyor.

- Neden annelik deformasyon olarak algılanıyor?
Örneğin; araştırmalar anoreksia gibi yeme bozukluklarının 8-9 yaşlarına kadar indiğini, çocukların zayıf olabilmek kaygısıyla çok erken yaşlarda diyet yapmaya başladığını gösteriyor. Çocuklar çok erken yaşlarda bedenleri üzerinde neredeyse saplantılı bir şekilde düşünmeye başlıyorlar. Çünkü medyada sürekli, iyi bir görüntü, sıfır beden, gibi fiziksel özelliklere vurgu yapılıyor. Sonuçta bütün bu vurgular, sizin anne olma durumunuzu, doğal olmanızı da ister istemez etkiliyor. "Evet anne oldum, azıcık göbeğim var" deyip o göbekle gurur duymak yerine, üzüntü duymanıza neden olabiliyor.

- Aslında annelikle birlikte bedeniniz ve ruhunuz form değiştiriyor, deforme olmuyor. Olaya nasıl baktığımıza bağlı sanırım?..
İşte, tam da bu noktada annelikten keyif almak ve yaptığınız işi sevmek çok önemli. Ancak o zaman götürdüklerini değil, kazandırdıklarını ön planda tutarsınız. Örneğin; pek çok kadın emzirme deneyimini büyük bir keyifle anlatır. Çok konuşulmaz ama, kadınların büyük bir bölümü bebeklerini emzirirken cinsel haz da alır, hatta orgazmı yaşayan kadınlar bile vardır.

EMZİREMEMEYİ TELAFİ ETMEYE ÇALIŞABİLİRSİNİZ...
- Peki, çeşitli nedenlerle ilk nesne ilişkisini annesinin memesiyle kuramayan bebekler ne oluyor?
Annesini emen bebeğin ağzında canlı bir şey var; annesinin memesinin ucu var. Ama annesini emmeyen bebeğin ağzında biberonun soğuk ve plastik ucu var. Bu ikisi aynı şey değil… Ama bu noktada birtakım destekler devreye giriyor. Örneğin; annenin bebeğini emzirememesine rağmen elini okşaması, onunla göz teması kurması gibi… Karamsar yaklaşmak istemiyorum, fakat bir şeyin yerine başka bir şey geçmez! Ama, emzirmemenin eksikliği telafi edilmeye, yerine başka şeyler konularak tolere edilmeye çalışılabilir. Hiçbir zaman aynısı olmaz! Ama bu, telafi edilemeyeceği anlamına da gelmez! Dolayısıyla, iyi ve sağlıklı bir ilişkiyle; ten temasıyla, göz temasıyla anneyi emmemenin yarattığı yoksunluğun etkisi azaltılabilir.

- Bebeğe hazır olmak, onu istiyor olmak ya da bebeğin babasını seviyor olmak da bebekle ilişkide önemli föktörler mi?
Kesinlikle çok önemli. Fakat, en önemlisi annenin kendine inanması, emzirmeye ve bebeğiyle ilişki kurmaya istekli olması, bebeğiyle geçirdiği zamandan keyif alması ve bütün bunları öğrenmeye çalışması… Annelik bir dönem, bir çırpıda yaşanıp bitmiyor, o yüzden ilişkinizi onarma şansınız var. Aynısı olmayacaktır, ama telafi etme şansınız var.

- Anne sütüne alternatiftir, iddiasıyla ortaya çıkan ürünler de annelerin emzirmek konusundaki motivasyonlarını etkiliyor mu?
Tabii, hem annelerin işini kolaylaştırıyor gibi gözükmeleri hem de annelerin aklını çelmeleri söz konusu. Fakat tam da bu noktada, bebeğin aldığı besinin öneminin yani anne sütünün gerçekte taklit edilemiyor olmasının yanı sıra, emzirme deneyiminin çok önemli ve özel olduğunu annelerin hatırdan çıkarmaması gerekiyor. Emzirme deneyiminin kendisinin bebeğe, anneye ve ilişkiye katkısı da benzersiz. Dolayısıyla, anne sütünün sayısız faydalarını sayıp dökerken, bizzat emzirme deneyiminin kendisini göz ardı etmemek gerekiyor.

EMMEK BEBEĞİN HAYATA TUTUNMASIDIR!
- Emzirme deneyimi yaşanmazsa ne oluyor?
Sigara ve alkol gibi bağımlılıkların bile geçmişteki emme deneyimi ile ilgili bir yanı olduğunu savunan görüşler var… Bu her zaman böyledir, diyemeyiz, fakat emme bir dönem (0-1 yaş arası diyebiliriz) ve o dönemin yaşanması gerekiyor. Bebeğin önce emmesi, sonra çiğnemeye geçmesi gerekiyor. Başa dönecek olursak, bebek tutunma ihtiyacı ile doğar. Emme aynı zamanda bir tutunmadır, bebeğin annesinin memesi aracılığıyla hayata tutunması söz konusudur.

- Annenin kendi emme deneyimi ya da annesiyle ilişkisinin mahiyeti de önemli mi?
Annenin annesini emmemiş olmasından çok, annesiyle olan ilişkisi önemlidir. Dolayısıyla kişi, bebekliğinde annesini emmemiş olabilir, fakat ilişki telafi edilmiş ve kişi keyifli bir anneyi içselleştirmiş olabilir. Ve içselleştirdiği anne; kişinin anne olmasına, anneliği kabul etmesine, emzirmesine, bebeğiyle ilişki kurmasına yardım eder. Sonuçta annenin kendi annesiyle ilişkisi çok önemli… Örneğin bir danışanım, isteyerek hamile kaldığı halde kürtaj olmak istiyor. Ve bunu kendisi de anlamlandıramadığı için sürekli ağlıyor. Onun aklına hiç gelmedi, fakat yaptığımız çalışmalar bizi annesiyle olan ilişkisine götürdü. Annesi uzak bir kadın, anneyi çocukluğunda hiç hatırlamıyor, büyükannelerin dokunuşlarını hatırlıyor. Yine de, "Annenizle ilişkiniz kötüyse kötü bir anne olursunuz" diyemeyiz, böyle bir şey yok! Bir yerlerde ilişkiyi onarma şansınız hep var. Terapi süreciyle, iyi bir eşle, iyi bir dostla, bireysel farkındalıkla… Ama sonuçta emme ve emzirme süreçleri, hem tutunma hem de yoğun ilişki kurmada önemli roller oynuyor tabii…

- Üstelik, emzirme doğum sonrası depresyonuın aşılmasına da yardım ediyor?..
Bebeğin canlı bir şekilde anneyi emmesi, annenin canlı bir şekilde bebeğiyle ilişki kurması aslında anneyi de hayata çekiyor. Çünkü annenin 3 kilo ağırlığındaki, çok kırılgan bir canlıyı yaşatma kaygısı ve sorumluluğu var. Ve pek çok kadın, "Bebeğimi ayakta tutabilecek miyim?" kaygısını ifade edemediği için depresyona giriyor. Bir de "Yeterince besleyememek" kaygısı, anneleri çok zora sokuyor.

- Hamilelik sürecinde anne kendi dışında bir sürü olumsuzluk yaşamış, dolayısıyla bu bebeğine yansımış olabilir. O zaman ne olacak?
Her şeye rağmen, bebeğin annesinin kendisiyle başa çıkabildiğini görmeye ihtiyacı vardır. O yüzden annenin, "Bebek emmiyor" deyip ilişkiden hemen vazgeçmemesi gerekiyor. "Senin yanındayım, seni bırakmıyorum, şu anda emmeyi bilmiyorsun ama öğreneceksin" demesi gerekiyor. Fakat bebek emmek istemeyip kafasını çevirdiğinde, anne de kendisini reddedilmiş hissedebiliyor. Üstelik bu hissediş çok da bilinçli değil... Ve ilişki, "Bebeğim beni istemiyor, ben iyi bir anne değilim"e kadar gidebiliyor… Bu noktada, eğer anne bebeğini besleyemiyorsa, başka yerlerde beslemeye çalışmalıdır. Göz teması, ten teması, keyifle kucakta tutmak, bebek masajı ilişkinin kurulmasında ve telafisinde önemli. İlişkinin başka boyutlarında bebeği beslemeye çalışmak, vazgeçmemek ve bebeğin annesinin kendisiyle başa çıkabildiğini algılaması gerekiyor. Annenin, bebeğin reddedişini pekiştirmemesi gerekiyor. En önemlisi de annenin bu ilişkiyi istemesi gerekiyor.

BEBEĞİM BÜYÜRKEN BÖLÜMÜNÜN DİĞER KONULARI

Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.