25 Ocak günü, Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesi'nde 2 çocuğu için vasi tayini davası var. Hepimizi yardıma çağırıyor!..
Adım Fidan Küçük, iki çocuk annesiyim, 10 yıldır sınıf öğretmeni olarak görev yapan bir devlet memuruyum. Sakin huzurlu ve mutlu bir hayatım vardı: Doğmasını çok arzu ettiğimiz ve bu sebeple adını da Arzu Sinem koyduğumuz ikinci çocuğumun doğumuna kadar… Çünkü amirlerimden gördüğüm baskı , tehdit ve iftiralardan dolayı hayatım alt üst oldu. Anne olmanın sevincini yaşayamadım.
23.07.2004 tarihinde doğum yaptım. 21.07.2004 tarih ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 104. maddesine ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından yayınlanan devlet memurlarına doğum sebebiyle verilecek izinler hakkında tebliğ (Tebliğ No: 2004/3) ve ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan 14.12.2004 tarih ve 4351/90967 sayılı izinler hakkındaki Personel Mevzuat Bülteni’ne dayanarak çalışma saatlerim içerisinde süt izni kullanmak istedim. Kanuna göre günde bir buçuk saat süt izni kullanma hakkım vardı. İznin kullanımında saat seçim hakkı anneye verilmişti. Üstelik süt izni verilmesi mecburi izinler arasında yer alıyordu. Bu iznin kullanımında amirin taktir hakkı yoktu. Bu izni kullanacağımı düşünerek, bebeğim için bakıcı tutmamıştım. Ancak amirlerim hiçbir kanuni gerekçe göstermeden bu izni kullanmama karşı çıktılar. Çok zor durumda kaldım. Oysa bu izin bir özlük haktı. Bilindiği gibi memurların özlük hakları devlet güvencesindedir. Kanunlarda yazılı haller dışında elinden alınamaz. Üstelik o yıl 5. sınıf okutuyordum. 5. sınıfların pek çok derslerine (ingilizce, din kültürü, beden eğitimi vb.) branş öğretmenleri giriyordu. İdare uygun bir ders çizelgesi hazırlamış olsa hiç kimse mağdur olmadan süt iznimi kullanmış olacaktım. Ama olmadı. Amirlerim bu izni kullanmamı engellemek için her türlü keyfi, kanunsuz ve zorba eylem ve işlemlerde bulundular. Şöyle ki;
YASAL SÜT İZNİMİ KULANMAK İSTERKEN…
- Önce sınıfımı elimden aldılar, sonra da “Okulda derslik yok” diyerek yeni bir sınıfta açmadılar. Oysa okulda en az beş-altı boş derslik alanı vardı. Öğretmenlikte olmayan bir görev şekli uydurarak “idari görevlendirme olduğumu” söylediler. Bir dönem boyunca isteğimin dışında öğretmenler odasında boş oturtuldum. (2004 birinci yarıyıl)
- Her gün okula gidiyordum ama sınıf verilmediği için sınıf defterlerine imza atamıyordum. Okulda olduğumu herkes görüp bildiği halde okuldaki resmi defterlere “okula gelmedi” şeklinde aylarca adım yazıldı. Müstafi (istifa etmiş) duruma düşürülmek istendim.
- İyi olan sicilim olumsuz yönde değiştirildi. Altı yıllık iyi sicilden aldığım bir kademe terfiim sahte belgeler düzenlenerek yok sayıldı. Normal terfi tarihim geldiğinde derece kademem 6/1 olmuştu. 6/1’den iki ay maaş aldım. Sonra hiçbir bilgi verilmeden 7/3’ne çekildim. Sicil notum da orta dereceye düşürüldü.
- Çalıştığım kurumda her gün hakaretlere tehdit ve şiddete maruz kalıyordum. Durumumu silsile yoluyla sicil amirlerime ( İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, kaymakamlığa ve valiliğe bildirdim) bildirdim. Ancak şikayetlerimle ilgili hiçbir işlem yapılmadı, aksine süt izni kullandığım için, “2 günlük maaş kesim cezası “ verildi.
- Maaş kesim cezaları memurun siciline işlenen ve ancak mahkeme kararıyla sicilden silinebilen çok ciddi cezalar olduğu için İstanbul 2. idare mahkemesinde bu cezanın iptali istemiyle esas no: 2005/2374 dava açtım. Bu dava 17 aydır devam ediyor.
- İyi olan sicilim olumsuz yönde değiştirildiği için en son gördüğüm teftişin iptali istemiyle İstanbul 3. İdare mahkemesinde esas no: 2005/2758 olan davayı açtım. Bu davada 15 aydır devam etmektedir.
- Bu davaların dışında ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’na karşı 501.285 Y.T.L maddi manevi tazminat talebiyle İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nde esas no:2005/3580 olan dava açtım .Bu dava 22 aydır devam ediyor. Ancak şahsıma karşı yapılan kanunsuz ve keyfi işlemler artarak devam etti.
- Velilerime doğum sonrası psikolojik bunalıma girdiğim söylendi. Bana destek vermemeleri ve benden şikayetçi olmaları istendi. Hiçbir velim şikayetçi olmadı. Aynı ilçede öğretmen olan eşimden beni akıl hastanesinde muayene ettirmesi istendi. Eşim bu isteği kabul etmeyince, Kayseri de oturan ailemden aynı şeyi yapmaları istendi. Ailemize karşı yapılan bu baskılardan dolayı eşimle aramız açıldı. Yaklaşık iki yıl önce eşim evi terk etti.
- Şahsıma yaptıkları kanunsuz ve keyfi muameleler nedeniyle okul müdürü ve yardımcıları ile İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundum. Ancak savcı kaymakamın soruşturma açılmasına izin vermediği gerekçesiyle dosyayı kapattı. Müşteki olarak Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunmak istedim. Dosyayı göstermesi için savcıya gittiğimde polisle beni yerlerde sürükleterek savcılık binasından attırdı. (29- 12-2005)
- Bu olaydan bir ay sonra (03-02-2006 Cuma günü) okul müdürü aynı savcıya “hasta sevk kağıdı istediğim, maaş bordrolarımı istediğim, evrak kayıt defterinin fotokopisini çektirdiğim, tayinim çıktığı halde okuldan ayrılmadığım kendilerini darp ettiğim” şeklinde hakkımda şikayette bulunuyor. Savcı aynı gün (03-02-2006 cuma) bu şikayeti değerlendiriyor. Okul müdürünün karakolda müşteki olarak ifadesi alınıyor. Ve hakkımda yakalama emri çıkarılıyor.
- Hakkımda yapılan şikayetten habersiz Şubat tatilinin bittiği ve okulların açıldığı 06-02-2006 pazartesi günü kadrolu öğretmen olarak görev yaptığım okuluma gittim. Okula polis memurları geldi. Benim o okulda bulunmakla suç işlediğimi okuldan ayrılmam gerektiğini söylediler. Oysa bana süt izni kullandığım için sadece disiplin yönünden 2 günlük maaş kesim cezası tebliğ edilmişti. Başka bir okulda görevlendirildiğime dair idari yönden verilmiş bir ceza tebliğ edilmemişti. Atama kararnamemde yoktu. Bu belgeler tarafıma verilirse hemen okuldan ayrılacağımı aksi taktirde okuldan ayrılamayacağımı, söyledim. Polis memurları savcının hakkımda zor kullanarak yakalama emri verdiğini söyleyerek kollarımdan ve ayaklarımdan tutarak velilerimin, öğrencilerimin ve öğretmen arkadaşlarımın gözü önünde 200 metre yerlerde sürükleyerek ve tekmeleyerek beni okulumdan attılar. Üsküdar Beylerbeyi Karakolu’nda akşama kadar tutup, suçumu söylemeden ve ifademi almadan serbest bıraktılar. (06-şubat-2006 günden bu güne kadar, yani yaklaşık bir yıldır kadrolu öğretmen olarak görev yaptığım Üsküdar Kirazlı Orhan Seyfi Orhon İlköğretim Okulu’ma giremiyorum.)
- Bana başka bir okula tayinimin çıktığını, eğer o okula gitmezsem memurluktan atılacağımı söylediler. Durumumu valiliğe bildirerek cevabı beklemek üzere evimde oturmaya başladım. Söyledikleri okula gitmedim. Hakkımda soruşturma açıldığı ve Kaymakam tarafından açığa alındığım Söylendi. Açığa alındığıma dair adıma hiçbir tebliğat yapılmadı.
- Şubat-2006 itibaren maaşım 1/3 oranında kesilmeye başlandı. Ama hangi gerekçeyle kesildiği, suçumun ne olduğu bana tebliğ edilmedi. İfadem alınmadı. (9 ay boyunca hiçbir gerekçe gösterilmeden, maaşım 1/3 oranında kesildi. Ortalama 520 YTL gibi bir para hesabıma yatırılıyordu. Kirada oturuyordum 400 YTL kira ödüyordum. İki küçük çocuğum vardı. Eşim evi terk etmişti ve bana maddi destek vermiyordu. 9 ay boyunca babamın yardımıyla geçinmeye çalıştım.)
- 06-02-2006 günü beni görevli olduğum okuldan attıran savcı, bir ay kadar sonra 02-03-2006 günü şüpheli olarak ifademi almak üzere beni savcılığa çağırdı. Memur olduğum halde hakkımda soruşturma açmak için Kaymakam’dan izin alma gereği duymadı. Suçumu öğrenmek ve ifade vermek üzere babamla birlikte Üsküdar Savcılığı’na gittim. Savcı, hakkımdaki suçlama ile ilgili açıklama yapmadı. Avukat talebim rededildi. Savcının isteğiyle akıl hastası olup olmadığımın tespiti için üç haftadan az olmamak üzere Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderildim.
- Evde bakıma muhtaç iki küçük çocuğumu bırakarak, ailemin tüm itirazlarına rağmen, bir oldu bittiyle 18 gün hastanede yatırıldım. Yasal olarak hastaneye yatırılmama itiraz edemedim. Avukat tutacak param yoktu. İstanbul’a yeni gelen yaşlı babamdan başkada kimsem yoktu. Hastanede yatırıldığım sürece benden istenen her şeyi işbirliği içinde yaptım. Ne yattığım sürece, ne de taburcu edilirken ilaç olarak aspirin dahi önerilmedi. Hastaneden ne bana ne de aileme sözlü ve yazılı taleplerimize rağmen hiçbir bilgi verilmeden 23-03-2006 günü taburcu edildim. Beni hastaneye yatırtan savcı da bir daha arayıp sormadı.
- Ağustos 2006’da Üsküdar 2. Sulh hukuk mahkemesinden evime yapılan tebligatla hakkımda vasi tayini davası açıldığını öğrendim. Çünkü hastane bana “ Akıl zayıflığı olan ayırt etme gücünden yoksun, akıl hastasıdır. Ceza ehliyeti yoktur.” şeklinde rapor vermiş.
- Okul müdürünün “Hasta sevk kağıdı istedi, maaş bordrolarını istedi, evrak kayıt defterinin fotokopisini çektirdi, tayini çıktığı halde gitmedi, bizi darp etti “ şeklindeki uydurma ve iftira suçlamalarıyla beni hastaneye yatıran savcı “akıl hastası “ raporuna dayanarak kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle özellikle ifade vermemi engelleyerek hazırladığı 2006/2349 sayılı soruşturma dosyasını kapattı. Dosyayı kapatma kararını yasal olarak bana tebliğ etmesi gerekirken tebliğ etmediği için itiraz edemedim. Böylece hakkımdaki uydurma ve iftira suçlama düştü, ama nur topu gibi bir deli raporum oldu. Ve tabii savcı hakkımda vasi tayini davası açılması için ihbarda bulunmuş.
- Hastaneden verilen raporda yer alan bilgilere göre hakkımdaki psikiyatrik muayene ve gözlem sonuçları, psikometrik inceleme sonuçları (Bender Gestalt testi ve Rorschach kişilik testi sonuçları ) E.E.G sonucu, labaratuvar tahlil sonuçları, dahili ve nörolojik muayene sonuçları, soy geçmiş, alkol ve madde kullanımı ile ilgili sonuçlar temiz çıkmış. Zeka testinde IQ’yu 119 puan olarak tesbit etmişler. Ama bütün bu sonuçlara rağmen ben “amirlerimin bana kötülük yapmaya çalıştığını zanneden hak arama hastalığına yakalanmış bir akıl hastasıyım.” O kadar hastayım ki, mahkemede dinlenmemde fayda yokmuş. Bu yüzden hakkımdaki vasi tayini ile ilgili mahkemede bir tek cümle dahi söylememe izin verilmiyor.
- Daha önce belirttiğim gibi, 06-şubat 2006 tarihinden beri görev yaptığım okula giremiyorum. Başka bir okula da gitmiyorum. Oysa iddia edildiği gibi usule ve kanuna uygun atamam yapıldıysa, atama yapılan okula gitmediğim için müstafi (istifa etmiş )sayılmam veya meslekten atılmam gerekirdi. Tam tersine 9 ay boyunca maaşımdan yapılan 1/3 oranındaki kesinti toplamı olan ikimilyarüçyüzkırkiki milyon lira. Üsküdar Mal Müdürlüğü’nce banka hesabıma 20-10-2006 tarihinde toplu olarak yatırıldı. İki aydır da maaşımı tam olarak alıyorum. Ama yine evimde oturuyorum. Hiçbir okula gitmiyorum. Hani tayinim çıkmıştı? Üstelik kanunlarımıza göre hasta sevk kağıdı istemek, maaş bordrosu istemek, evrak kayıt defterinden kayıt numarası almak suç değil, aksine bunları vermemek suçtur.
ÖZLÜK HAKLARIM ÇİĞNENDİ!
Yeni doğmuş çocuğumu emzirmek gibi zaruri ve doğal bir ihtiyacı kanuni düzenlemeler çerçevesinde kullanmaya çalışırken amirlerimin ahlaksızca ve insafsızca muamelelerine maruz kaldım. Özlük haklarım çiğnendi. Başarılı memuriyetim yok edilmeye çalışıldı. Adalet önünde hesaplaşmak için açtığımdavalarım karar aşamasına gelmişken bir oldu bittiyle vasi tayin ettirilerek hem hukuki haklarım elimden alınmak isteniyor. Hem de çok sevdiğim mesleğimden malulen emekli edilmek isteniyorum. Bugüne kadar hiç kimse hakkında ispatlayamayacağım bir suçlamada bulunmadım. Devletin en alt kademesinde görev yapan, hiçbir yetkisi olmayan bir öğretmenim. Sadece kanunla tanınan ve şu an yürürlükte olan süt izni hakından yararlanmak istedim. Tek suçum anne olmak! 25-01-2007 günü Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde Esas no:2006/439 olan vasi tayini duruşmam yapılacak. Eğer bu ülkede anne olmak suç değil diyorsanız, eğer bu ülkede anne olduğu için ve bebeğini emzirmek istediği için hiçbir kadına bu kadar ağır bedeller ödettirilemez , bir hukuk devletinde böyle zorbalıklar olamaz diyorsanız sesimi duyurabilmem için lütfen bana yardım edin. (23-01-2007 ) FİDAN KÜÇÜK
En son görev yaptığım okul: Üsküdar Kirazlı Orhan Seyfi Orhon İlköğretim Okulu
Sicil numaram: 58105
Fiayar@yahoo.com
Telefon: 0533 450 62 38
|