Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Yılanın dansı

19 Kasım - 25 Kasım 2018 haftası

20 Kasım Salı Mars (balık)- Jüpiter (yay) Karesi (03:30)
"Kadere işaret Edenler"
İnsan, gücünü ne için kullanır? Ne tarafa gitmek gerekir? Sağa mı, sola mı? Sağı soldan, solu sağdan ayıran nedir? Karanlığı aydınlıktan ayıran nedir, iyiyi kötüden? Vicdan nedir? Sadakat nedir? Sadakat kime, neyedir? Sadık olanları, sadık kalamamış olanlardan ayıran nedir? Kim, kime sadık ya da kim neye sadık? Kim doğru, kim yanlış? Doğruyu doğru yapan, yanlışı yanlış yapan nedir? O bildik soru çınlıyor insanın zihninde; "Kime göre, neye göre?" Sana göre, senin değerlerine göre... Kendiyle ters düşmemeli insan! İşte vicdan tam da burada devreye giriyor, kalbin tartısı... İnsanın kaderi, onun yolunda saklıdır. Bu kaderi nereye taşıdığı, onun bu yolu nasıl aldığında... Nasıl bir yol, nasıl bir yolcu... Kaybolanlar ve yolu bulanlar... Yolu bilenler ve bu yoldan gidenler... Yoldan çıkanlar ve geri dönenler... Kitap insandadır, insan da o kitapta! Açıp okuyanlar, yolu buluyor. Bilen, şüphe duymuyor, ilerliyor. Zaman su gibi akıp giderken, daha da küçülüyor yaktığı ışık; bununla birlikte yoğunlaşıyor ve derinleşiyor. Büyük coşkulara gerek kalmıyor, küçük şeylerin içindeki derin mutluluk fark ediliyor.  Küçüldükçe büyür insan, büyüdükçe küçülür. Yolcu yolunda gerek dedik ya, işte o yol bizi biz yapan, bizim kim olduğumuzu, bize hatırlatandır. Kader, buradaki gayrette saklıdır. Bazen ne yaptığından önce gelir, nasıl yaptığın... Nasıl yaptın? İşte esareti ibadetten ayıran!

22 Kasım Perşembe Güneş Yaya Geçiyor (11:01)
"Kaderi Yaratmak"
Ufku geniş olana sürpriz değildir yarın! Ufku geniş olmak nedir? Büyük resme bakmak, büyük resmi görmek... Nedir büyük resim? Senin, benim, atalarımızın, tarihin, varoluşun olduğu resim... Bugünden yarına uzanan, yarından bugüne... Geçmişten mi geleceğe gidilir, gelecekten mi bugüne gelinir? Varmak istediğim yer, bugüne şekil verebilir mi, bugünde belirleyici olabilir mi? Kehanet nedir? İleri görüşlülük nedir? Perşembenin geleceğinin çarşambadan belli olması nedir? Yolunu çizmek ve o yola sadık kalabilmek... Aklın yolu bu mudur? Aklın yolu birdir derken atalarımız bunu mu demek istemiştir? Sadık olmak, sabit olmak mıdır yoksa esneyerek mi yol almaktır? Dediğim dedik çaldığım düdük olmak değil de şöyle de olabilir, böyle de olabilir mi diyebilmektir? Nasıl olursa gerçektir, nasıl olursa bu hiç de gerçekçi değildir? Söz konusu olan samimiyet midir? Neyi abartmamak gerekir, ne neyle dengelenmelidir, neye nerede dur denmelidir, neyin peşinden inançla gidilmelidir, burada fark edilenlerle nasıl yolculuk çok daha farklı bir boyuta taşınabilir? Yaşam, sonsuz bir beslenmedir de yaşamın insanı nereye taşıyacağını beslenme şeklimiz mi belirleyecektir?

23 Kasım Cuma Dolunay (07:39) (0⁰ İkizler 52’)  
"Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?"
Çok mu büyük beklentiler içindeyiz kendimizden? Hep daha çok şey öğrenme peşindeyken kullanamıyor muyuz bildiklerimizi? Günlük hayatın gailesi bizi tüm bunların ardında saklı olan resmi görmekten alıkoyuyor mu? Bir şeylerin sorumluluğunu almaktan mı kaçıyoruz? Bir yerde, bir konuda aceleci mi davranıyoruz? Bir şeyin etrafında dönüp dururken mi buluyoruz kendimizi? Bir belirsizlik bizi sürükleyip duruyor mu? Bir türlü netleşemememizin sebebi nedir? Nasıl bir gürültü neye sağırlaşmamıza sebep oluyor? Herkesi memnun edeyim derken ne karman çorman bir hal alıyor? Dünyaya birilerini memnun etmek için mi yoksa kendi mutluluğumuzun, iç huzurumuzun peşinden gitmek için mi geldik? Birinin ya da birilerinin kaprisleri yaşam enerjimizi mi sömürüyor? Buna ne kadar daha izin verebiliriz?
İşaretleri okumak, şahit olmak, tarafsızık, kendine dışarıdan bakmak... Okumak ve anlamak mı yaşamak ve görmek mi? Hangisini yazıp çizmek? Neydi samimi kılan? Keşfedilen, kaşifi kaşif yapan neydi? Coşku nereden gelirdi? Tutku neydi? Bizi harekete geçiren neydi? Ne es geçilmişti? Hangi yol hep açılmıştı önümüzde de biz bunu görmezden gelmiş, buna hazır hissetmemiş ve geri çekilmiştik? Şimdi, başlamakta olanın, tohumları atılmış olanın farkına varma zamanıydı. Biz bunu başardığımızda kapılar da açılacaktı. Giden gitti, kalan kaldı. Zamanın eleğinden geçti her şey ve şimdi elimizde kalanlar değerli başlangıçların habercisiydi.

Herkesin sırtının dönük olduğu yere bakın, cevap orada! Cevap çok basit aslında, bir türlü göremiyorsak bu, bu kadar basit olduğuna inanmak istemediğimizdendir; halbuki bu kadar basit: "Yüreğinin götürdüğü yere git!" Yeter ki oraya senin gittiğin yerden gitmeyenleri, başka yollardan gitmeyi seçenleri hor görme; çünkü aklın yolu birse kalbin yolu da birleştirir. Kalbin yolundan gidenler için doğru ya da yanlış yoktur, yol vardır ve yol hep ona çıkar. Nereden, nasıl gittiğin senin yolculuğunu şekillendirir, bu herkesin kendisiyle ilgilidir, nereye varacağınsa varoluşun sırrıdır. Varacağımız bir tek yer var, tam da bu yüzden kalbinin yolundan git, seni gerçek kılacak budur, akıl burada devreye girer, gözlerin gören göz olur, ayrımların gerçeği yansıtır, öyle ki bu ayrıştırmaz, birleştirir, bağlantılar kurulur parçalar arasında ve o büyük resim, görünür olmaya başlar. İşte gürültünün dışına çıkmak ve gerçeğe kulak vererek varoluşun dansında ruhla buluşmak ve açılan kapıdan içeriye girenin biz olduğumuzun farkına varmak tam da böyle mümkün olur.

25 Kasım Pazar Neptün Retrosu Bitiyor (03:08)
"Hayale dalmak ile saklı gerçeklerin farkına varmak arasındaki fark nedir?"
"Allah nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz." Hayal, yaratıcı gücün devreye alınışının ilk basamağıdır. Hepimiz bir hayaldik bir zamanlar, bugün gerçeğiz. Bir gün bir hayal olacağız ya da zamana ektiğimiz tohumlarla düşünce boyutunda sonsuzluğa kazık çakacağız. Bugünde ve yarında yaşayacak olan nedir? Bizim ötemize geçip artık varoluşun kendisi haline gelen... Herkeste ve her şeyde var olup herkeste ve her şeyde varlığını sürdürebilen, zamanın ötesinde bir şey olup yer ve gökle bütünleşerek kainatın bir parçası haline gelebilen... Düşünce midir bu, bir his midir, düşünsel bir boyutu mu vardır bu hissin ve artık yaradılışın bir parçası mıdır? Hayal bir tohumdur ve tohumun içinde saklı olan, toprakla buluşmadığı müddetçe uykudadır. Toprak, dünya boyuta karşılık gelir. Tohumdaki, hayaldir. Hayalin gerçek olması, onu gerçekleştirecek yolculuğun başlaması! Başlatan, bir kıvılcım! Kıvılcım, ateş, hareket! Bereketin kapısının açılması... His, doğum hissi! Sancısı, öncesinde gelen! Hayalleriniz gerçeklerinizi, gerçekleriniz hayallerinizi var eder. Tohumun bitkiyi, bitkinin tohumu var etmesi gibi! Hayal ettiğiniz o şeye sahip olmaktan korkmayın, ona sahip olmanızı sağlayacak olanın sizde uykuda olduğunu hatırlayın ve onu uyandırın. O sizde olmasaydı, hayalini bile kuramazdınız; çünkü insan, sorumlu olmadığı her şeye kördür.

19 Kasım Pazartesi (Ay günü)Ay: Koç
Güneş: Akrep
Ateş enerjisi / Ay- Satürn karesi (06:30) Ay- Merkür üçgeni (18:26)

"anlamakta zorlandıklarımız"

Hayat bize sürekli bir şeyler anlatmaya çalışır. Her şeyi anlamlandırmamak gerekir; çünkü her şeyin zaten bir anlamı vardır. Bakmak ve görmektir önemli olan! Cevap basittir. Bu yol senin yolun, bu yol senin yolun değil; bununla birlikte hepsi senin, içinde kendi tamamlanışını gerçekleştirdiğin... Bir yoldan gitmen, diğer yolu reddetmen anlamına gelmiyor, gelmemeli... Bu yoldan gitmen yol değiştirmeyeceğin anlamına da gelmiyor, gelmemeli... Kimin nerede durduğunu bilemezsin. Kimin sana neyi hatırlatmak için önüne dikildiğini ya da yanından geçtiğini... Hayat, oya oya işlenmiş bir yolculuktur. Kimseden daha şanslı hissetme kendini, kimseyi de kimseden... Herkes kendi şansını yaratır ya da kendi yolunu kapatır. Büyük kayalar düşer bazen yolumuza, bu yolun kapandığı değil yolun değişmesinin vaktinin geldiği anlamına gelir. Öyleyse bunu yap! Birçok seçeneğin var, bunun farkında olarak yapmadığın her seçim, tutsaklığı kabul edişindir. Nereden gittiğin hiç önemli değil, nereden gitmeyi seçtiğin, bu seçimin farkında olman ve bu seçimin sorumluluğunu almış olman önemli... Kalbinden geçeni yap, bu seni eninde sonunda huzurun olan o cennete çıkarır. Hayat basittir; bununla birlikte dümdüz bir yol değildir. Esne; bununla birlikte özünü kaybetme, her şey o zaman yerini bulur.

20 Kasım Salı (Mars günü)
Ay: Koç
Güneş: Akrep
Ateş Enerjisi / Ay- Pluto karesi (06:21) Ay- Venüs karşıtlığı (17:24)

"sevgi ağır yük müdür"

Sevgi değil, sevgiyi tanımlama şeklimizdir ağır yük olan, ona yüklediklerimiz, onunla üzerinden büyüttüğümüz beklentilerimiz... Sevgi böyle olmalıdır, bu sevgi değildir, bu sevgiye yakışmaz, sevgi fedakarlık gerektirir, sevgi onunla ilgilenmektir, sevgi nazıyla oynamaktır onun, duyarlılıktır... Sonu gelmez bu ve benzeri ifadelerin... Sevgi dışında kalabilmektir, ona ve kendine dışarıdan bakabilmektir, sevgi bağlayıcı unsur değildir, sevgi kısıtlamaz, sevgi öğretmeye çalışmaz, sevgi saf bir kabul ve görünenin ardından sana gülümseyen hakikate açmaktır gözlerini... Sevmek, ilişki kurmak demek değildir, ilişki kurmadan da sever insan... Bu başka bir şey... Sarılmasa da sever, sesini duymasa da, kokusunu içine çekmese de, bir yerlerde olduğunu bilir, tanımasa bile henüz sever insan... Sevgi Yaradan’ın yarattığınadır. O yaratılanda, kendi yaratan yanını sever insan, bu hikayeyi kaleme almanın mantığını... Sevgi, müdahale etmekle ilgili değildir, dahil olmakla ilgilidir. Bunlar da benim tanımlamalarım! Bu mudur? Kim bilir? Belki alakası bile yoktur. Herkes kendi tanımlarıyla var olur. Benimki var olma mücadelesi! Siz bugün bu mücadeleyi nasıl verdiğinizi fark ettiniz mi?  

21 Kasım Çarşamba (Merkür Günü)
Ay: Boğa (01:42 itibariyle) (00:44 boşlukta)
Güneş: Akrep
Toprak enerjisi / Ay- Uranüs kavuşumu (00:46) Ay- Mars sekstili (07:35) Ay- Satürn üçgeni (13:53)

"güven duymak"

Güvendeyim! Nefes alıyorum, nefesim zihnimi besliyor; görüyor, duyuyor, algılıyorum. Dünya denilen bir boyutun benim zihnimde beliren ifadesine dışarıdan bakıyorum. İçinde olduğumda başka görüyor, dışına çıktığımda başka görüyorum. Ona ait olduğumda, ondan bağımsız kaldığımda... Depremler ürkütmüyor beni; çünkü hayat beşik gibi sallanıyor, bu doğasında var. Belki de hayat bir elektir, eleniyoruzdur, işe aramayan parçalarımız üstte kalıyordur, çerçöp, özümüz yeni bir boyuta geçiyordur, saflaşıyoruzdur, yoğunlaşıyoruzdur. Zihnimiz de böyle bir çöplük değil mi bazen? Bir yere, bir şeye doğru giderken bir sürü düşünce ya da endişe, ya da neyse... Güvende hissetmek nedir kendini? Neye güvenmeli insan? Yaratıcılığına? Yaratıcılık... Güneş... Işık... Akıl... Bilinç... Hadi bugün bir şey yapın, hep yaptığınızdan daha farklı yapın bir şeyi ve bunun size kendinizi nasıl hissettirdiğine bakın, belki de hayat sandığımız kadar karmaşık değildir, bizi zorlayan onun böyle oluşu değildir de belki, bizim onun ne kadar kolaylaşabileceğinin farkında olmayışımızdır. Kendine güven, aklına, kalbine, içindeki yaratıcı güce... Ne yarattığına dikkat et sadece, kelimelerin bedenleniyor.

22 Kasım Perşembe (Jüpiter günü)
Ay: Boğa (11:57 boşlukta)
Güneş: Yay (11:01 itibariyle)
Toprak enerjisi / Ay- Neptün sekstili (02:00) Ay- Pluto üçgeni (11:58)

"değişimin değişmezliği"

Dün uyandığın gibi uyanmayacaksın bugün, bu çok net; bir gün, bir günün benzeri olmaz. Bu benzersizliğin içinde neye tutunuyor olabilirsin, neyin özlemi çektiğin? Aradığın ne; bulduğun, bulamadığın ne? Önüne gelen ne? Bunun içinde ne var? Tanrının gülümseyen gözleri nerede durmuş izliyor olabilir seni? Hiç düşündün mü? Hep bir arayış içindeyiz, hep bir şeyleri yerine koyma çabası içindeyiz; ya her şey zaten yerli yerindeyse, biz burnumuzu sokuyorsak sadece? Tabii ki boş ver her şeyi, her şey olacağına varır demiyorum; çünkü insan neyle doldurursa içini, onu yaşatır. Yüklemeler... Sen busun dediğimizde kişi o olmaya başlıyor, ben buyum dediğimizde biz o olmaya başlıyoruz; bir gün sığmıyor, sığmıyoruz ki bundan daha doğal ne var? Bir çiçekle bahar geçmez sözü bir sıfatla insan tanımı derinleşmez demek istiyor olabilir mi? Biz sadece bir şey değiliz ki! Olamayız, buna sığamayız! Dün, onun olduğuna inandığını, bugün onda göremediğinde, hayal kırıklığına uğruyorsun. O senin olmasını istediğin olamaz, bu onu değersizleştirir. O, olduğu ve sen de tam olarak bunun için buradasın. O bizim istediğimiz hale geldiğinde kendimizi daha iyi hissetmeyeceğiz, biz arzu ettiğimiz ruh halini kendi içimizde yakalayabildiğimizde, onun her haline gülümseyebileceğiz. Varoluşa saygı duymak, varoluşu okumak, onda kendine dair olanın farkında olmak, kendine olan duruşun... Suçlamamak; anlamak, anlayış... Kızarak değil, şefkatli bir gülümseyişle... Belki bugün anlamayacak, belki yarın da anlamayacak, belki hiç anlamayacak, belki bu onun sorumlu olduğu derslerden birisi değil. Bildiğin her şeyi öğretmeye çalışma, benim sorumlu olduğum dersler, seçtiğim bölümle ilgilidir ve insan olmak, herkesin kendi yolunda ilerliyor olduğunu kabul etmekle başlıyor olabilir mi? Sana kendimden bahsedeyim, o zaman kendini tanıyacaksın. Sır bu olsa gerek...

23 Kasım Cuma (Venüs günü)
Ay: İkizler (06:10 itibariyle) (0⁰İkizler 52’ Dolunay)
Güneş: Yay
Hava enerjisi / Ay- Jüpiter karşıtlığı (11:47) Ay- Mars karesi (14:11) Ay- Merkür karşıtlığı (22:29)

"kelebeğin kanatları"

Ben bir kelebeğim, çiçek çiçek gezerim; her çiçek yeni bir yaşam deneyimi, her çiçek başka bir yerden bakmak, başka bir şeyi görmektir benim için... Ben bir kelebeğim, bir günlük ömrüm var benim ve bu benim zenginliğim, senden farkım yok ki! Kanatlarıma kavuştuğumda zaman kavramını yitirdim, öyle mutlu, öyle sevinçliyim ki bu dünyaya gözlerimi kapatırken sadece gülümseyeceğim. Nereye doğru gideceğim? Nereye doğru gitmeliyim? Neyi öğrenmeliyim? Bunları sormak yerine sadece gittim ve etrafımdakileri gözlemledim. Bir masal kahramanı gibiydim. Kocaman dişleri olan canavarlar da gördüm, güzeller güzeli prensesler, yakışıklı prensler de... Bir günlük ömrüm var benim, o gün de yağmurlu geçti, böylece günü bitirdim, zaten uçmayı hiç bilmemişsem neye üzüleceğim? Bir günlük ömrüm var benim, bir örümcek ağına takıldım, ne kadar daha ömrüm vardı benim? Gökyüzünde olmayı deneyimledim, bunun ne kadar daha süreceğini nereden bilirim, belki şimdiydi gözlerimi kapama vaktim. Neye izin vermek, nerede çaba göstermek? Çabam beni olduğum yerden başka bir yere götürüyorsa buna devam edebilirim, içimde yükselen coşkuyla akar giderim; çabam yerimde saymaktan ileri gitmiyorsa dururum. Bazen saf bir kabul, çok daha değerlidir. Tam da orada çıkış yolunu bulurum. Neredesin? Ne için buraya geldin?  

24 Kasım Cumartesi (Satürn günü)
Ay: İkizler
Güneş: Yay
Hava enerjisi / Ay- Neptün karesi (05:21)

"masal kahramanı"

"Bana bir masal anlat baba,
İçinde denizle balıklar,
Yağmurla kar olsun,
Güneş ay."

Her şey ne kadar gerçek? Neyi gerçekten görüyoruz, neyi bize yansıtıldığı haliyle kabul ediyoruz? Eski Türk filmlerindeki o meşhur sahneler geliyor aklıma! "Seni sevmiyorum, zaten hiç de sevmedim, hadi git şimdi!" Öfke, hakaret, gözyaşları... Aslında söyleyemediği şeyler vardır, onun hayatını mahvetmek istemiyordur, böyle olacağına inanmıştır, bunu gururuna yediremiyordur. Gurur! Benzer bir durumda olsaydı kendisinin ne yapacağını düşünüyor insan! "Sana yük oluyorum!" Belki de varlığın tüm yükleri hafifletiyor, nereden biliyorsun? Sen de bir ucundan tutuyorsun bir şeylerin ve hayat akıp gidiyor. Bunun ne kadar değerli olduğunun farkında mısın? Bir masal gibidir hayat, mutlaka kötü kalpli bir cadı, sivri dişli bir canavar vardır; bununla birlikte sonunda hep iyiler kazanır. İyinin en büyük kazancı vicdanının rahatlığıdır. İyi olamamışsak? Kötülük yapmışsak istemeden, belki de isteyerek... Nasıl çıkacağız bu işin içinden? Kurt, avcı tarafından öldürülür, kırmızı başlıklı kız ve büyükanne kurtulur. Ya biz kurtsak, doğamızda varsa bu? Karnımız açsa ve bir şeyler yememiz gerekiyorsa ne yapacağız? Kırmızı başlıklı kızın peşine düşmüş bulacağız kendimizi... Şükür ki biz kurt değiliz, insanız. Biz bu masalın kahramanıyız. Kırmızı başlıklı kızız! Öyleyse kurttan kendimizi korumalıyız. Ya her ikisi de bir tek bedende yaşıyorsa? Ya her ikisi de bizsek ve bu masal kendi içimizdeki parçaların diyaloglarıysa? Ya kötüysek bazen? Ben bir kurtsam, benden kendinizi korumalısınız; bununla birlikte dünyadaki bütün kurtları öldürmeye kalkıştığınızı düşünebiliyor musunuz? En son ne zaman bir kurt saldırısına uğradınız ya da kurt saldırısına uğrayan birisini gördünüz? O kurt sizde yaşıyor ve siz onun farkında olduğunuzda, o kurt size kırmızı başlıklı kızın yani sizin ne yapmanız, ne yapmamanız gerektiğini hatırlatıyor. Sizce bu kurdun doğada yiyebileceği birçok şey varken neden kırmızı başlıklı kızı yemeyi seçiyor? Bizi öldüren doğamız mıdır yoksa doğamızı yaşama şeklimiz mi?

25 Kasım Pazar (Güneş günü)
Ay: Yengeç (08:37 itibariyle) (07:29 boşlukta)
Güneş: Yay
Su enerjisi / Ay- Venüs üçgeni (03:03) Ay- Uranüs sekstili (07:31) Ay- Mars üçgeni (18:46) Ay- Satürn karşıtlığı (20:43)

"her şeyin başladığı yer"

Cevaplar, dünde saklıdır. Dün, bugünde gülümseyen bir yansımadır. İnsan, unutur. Ne zaman? Her şey yerini bulduğu zaman, değilse hep bir şeyler dalgalanmaktadır. Taşlar yerini bulmadığı müddetçe gözümüz hep oraya takılır ya da ayağımız o yerini bulamamış taşa... Ne zaman ki hatırlanacak çok güzel şeyler olduğunun farkına varılır, o zaman unutmaya çalışmak yerine hatırlamanın tadına varılır. İnsanlığı hatırla, güzelliği hatırla, güzel olanın sana nasıl dokunduğunu, sana nasıl ulaştığını hatırla, kaynağı, her şeyin başladığı yeri, yaşam deneyiminin içindeki büyümeyi, gelişmeyi hatırla... Kızma, küsme kimseye... Kızma, küsme kendine... Her şeyin içinden nasıl geçilip gittiğini hatırla... Herkesin nasıl da peşinde olduğunu cevabın ve bu cevabın basitliğini... Gözlerini açabildiğin için teşekkür et yeni güne, gözlerini açabildiğin için teşekkür et hayata, gözlerini açabildiğin için teşekkür et kendine, sevebildiğin, sevişebildiğin, nefes alabildiğin, düşünebildiğin, hissedebildiğin için... Bunların hepsi zenginliktir. Yaşam, ceza değil, armağandır. Kimse hiçbir yerden kovulmadı, herkes yeryüzünü hak ederek dünyaya geldi. Burası da açılacak yeni kapılara gebeydi. Olduğu haliyle sevebildiğin her şey sana armağanını verir. Bu armağan değişim, bu armağan büyüme ve gelişme, bu armağan bir tohum olup filizlenebileceğin topraklarda kendini bulabilmektir. Sert olma kaya gibi; kırar, kırılırsın. Yumuşak olma pamuk gibi, ezilirsin. Yılan gibi ol, kıvrılırsın. Hayat kendimizi ritme bırakıp dans edebildiğimizde genişler içimizde... Tırmanış mutluluğun kendisidir.

Dosta selam olsun,

Hüseyin Akdağ

Kaynak: www.anneoluncaanladim.com

Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz:

0212 274 08 47 / 0544 798 52 07
www.heraakademi.com

Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.



Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.