Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Savaşlar ve barışlar

10 Eylül - 16 Eylül 2018 haftası

10 Eylül Pazartesi (Ay günü)

Ay: Terazi (18:19 itibariyle) (18:10 boşlukta)
Güneş: Başak
Hava enerjisi / Ay- Pluto üçgeni (00:03) Ay- Mars üçgeni (18:12) Ay- Satürn karesi (22:33)

"kaderin tartısı"

Hayatta her şey bir tartıya mı konur? Biz bunun ne kadar farkındayızdır? Her an bir sonraki anın doğumuna gebe ve doğan, gebelik sürecinin etkilerini mi taşır? Gebelik boyunca yaşadıklarımız, doğacak çocuğun kader düzlemini mi yaratır? Doğacak olan, doğuranın karakterini mi yansıtır? Burada belirleyici dış etkilere verdiğimiz cevaplar mıdır? O çocuk bunun farkında olarak sizi seçmiş olabilir mi? Giydiği gen kıyafeti de onun bu hayatta var olma şansını yaratacak sürecin anahtarı mıdır? İnsan böyle bir toprağa mı ekilir? Burada mı filizlenir? Bu iyileşme sürecinin başlangıcı olabilir mi? Dünya dediğimiz boyut insanın iyileşme ve iyileştirme yeri olabilir mi? Atalar çocukta iyileşirken çocuk böylelikle ışığına mı kavuşur? Özgürleşmek dediğimiz bu deneyimin içinden geçerken insanın ufkunun genişlemesi, aklın, yaratıcı düşüncenin devreye alınması olabilir mi? Var olan hikaye bir kıvılcım mıdır? Alınan dersler, yaşamın bize sunduğu armağanlar mıdır? Bu bizim karakterimizin şekillendiği hikaye midir? Seçimlerimiz sürecin akışında belirleyici midir? Heraklitos bu yüzden mi "Bir insanın karakteri, onun kaderidir." demiştir? Ne yaşadığın programla, nasıl yaşadığın ve yaşadığının seni nereye getirdiği seninle mi ilgilidir? Kaderin tartısı bu mudur?
(Bu satırların doğumuna önemli katkısı olan Sanem Zorlutuna’ya sonsuz sevgilerimle...)

11 Eylül Salı (Mars günü)
Ay: Terazi
Güneş: Başak
Hava Enerjisi

"düşünmek"

"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum." (Nazım Hikmet Ran)

Düşünmek gerek, düş kurmak, düşlerinde yaşatmak, o düşe uzanmak, cesaret etmek bunun için, kendine inanmak, inanmak! İnanç çok değerlidir; çünkü inanmadığında gerçekleşemezsin. Bir seçim meselesidir yaşamak! "Olmak ya da olmamak!" Ekmek, o tohumun ihtiyacı olana ulaşmasını desteklemek, emek vermek, bunu kalbindeki sevgiyle yapabilmek, can suyu kalbinden akan olabilir mi? Bunu fark edebilmek. Hepimiz, birçok doğum yapıyoruz hayatta, bunun ne kadar farkındayız diye düşünmeden edemiyor insan! Sesinizi katmadığınız bir şeyde var olabilir misiniz? Kötü ses yoktur, duymadan söylenen şarkı vardır, duyduğunuzda duyulan rahatsız etmez hatta onun içinde bir ruh vardır, siz sesini dinlerken o ruhun dansını izlersiniz. Dinlediğinizi görür, gördüğünüzü hissedersiniz. Bu bir temastır. Hayatla temas, kendinizle temas, ruhla temas, varoluşla temas, Tanrıyla temas... "Görmez misin?" denmesinin sebebi bu mudur? Hep özlemi çekilen insanın kendine olan yolculuğudur. Her şey bir düşünce ile başlar. Hintliler tüm hayata Vişnu’nun rüyası der. Vişnu sürdüren güce karşılık gelir. Rüya devam ettikçe hayat devam eder. Bir gün bu rüyadan uyanılır. Rüya belki de insanın hakikate en çok ulaştığı yerdir. Öyleyse hakikatin sırrı bizde mi saklıdır? Bu rüyayı değerli kılan nedir?

12 Eylül Çarşamba (Merkür Günü)
Ay: Akrep (21:14 itibariyle) (01:56 boşlukta)
Güneş: Başak
Su enerjisi / Ay- Pluto karesi (01:57) Ay- Mars karesi (21:51)

"savaşlar ve barışlar"

Uzlaşmak güzel bir şeydir. Hoşgörülü olmak da, bazen gördüğünü görmemek de, duyduğunu duymamak da, çok üzerinde durmamak da... Tabii daha önemlisi tüm bunların bardağı taşırmakta olup olmadığının farkında olmak! Gün içinde bastırdığımız duygular, bir yerde bir şekilde patlak verir. Karşımızdakinin üzerine yürümeye kalkışmak ne kadar gereksizse duygumuzu kimseyi zan altında bırakmadan ifade etmek de o kadar değerlidir. Bu bizi çözüm yoluna götürür. Değilse bardağı taşıran son damlayla birlikte buyurun cenaze namazına! Kendinizi hem kiliseyi hem camiyi yakarken bulabilirsiniz. Hayat bizden tepkisiz kalmamızı istemez, tepkimizi uygun bir şekilde göstermemizi ister. Savaşı zafere taşıyacak olan budur. Zafer, barıştır. Bu barış kendimizle, karşımızdakiyle, süreçle, o süreci yaratan programla, Tanrının kalemiyle barıştır. Böylelikle artık kurban olmaktan çıkar kahramanı olduğumuz hikayenin kalemi olmaya başlarız. Burada gelişen anlayıştır. Bu aklın ürünüdür. Akıl barış getirir; akılsızlık savaş çıkarır. Akıl, savaşı plan proje boyutuna taşır ve siz böylelikle ham olanı işleyerek onu kullanmayı öğrenirsiniz. Nerede hareket orada bereket; bununla birlikte kontrolünüzü kaybetmiş bir şekilde yağıp esip gürlemek sizi kırıp döktüklerinizi toparlamak zorunda bırakır. Yumuşadıkça ve akışkanlık kazandıkça kendinizi ifade etmek kolaylaşır, bu sağlıklı bir iletişim ortamı yaratır ve böylelikle taşlar yerini bulur. Yaşamın en büyük zenginliği budur. İnsan böylelikle okuma ve okuduklarını anlama şansı kazanır.

13 Eylül Perşembe (Jüpiter günü)
Ay: Akrep
Güneş: Başak
Su enerjisi / Ay- Uranüs karşıtlığı (00:50) Ay- Venüs kavuşumu (01:31) Ay- Satürn sekstili (01:46) Ay- Merkür sekstili (23:01) Ay- Neptün üçgeni (23:49)

"fırtına sonrasında doğan güneş"

Bazen hiçbir sebep yoktur içinde kopan fırtına için! Seni oradan oraya sürüklüyor, oradan oraya çarpıyordur ve sen bunun sebebini anlayamıyorsundur. Kendince sebepler bulabilirsin; bununla birlikte hiçbiri tam karşılığı değildir, bilirsin. Burası bir eşiktir. İçindeki yılan artık yumurtadan çıkmak istiyordur. O yılan, senin deri değiştirerek kendini yenileyecek yaşam gücündür. Ölü olmak ve olmamak arasındaki ince çizgi! Nelerin üstesinden gelir insan, neleri aşar, neler hiç geçmeyecekmiş gibi gelir de bir gün dönüp baktığında hiç de o günkü kadar acımadığının farkına varır? Tahammül edemeyecekmiş gibi gelen şeyler bir gün duygu uyandırmaz olur. Bu gelişim yolculuğunun bir parçasıdır. Zamanın iyileştiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Yeter ki içeride irin birikiyor olmasın! Bıçak vurulmuş ve kirli kan akmış olsun. Geri kalanı iyileştirir insan! Biriken şey tehlikelidir. Yok sayılan, görmezden gelinen, duyarsız kalınan, içe atılan, insanı içten içe yiyip bitiren... Bugün kendin için bir şey yap, çok derindeki bir duygunun farkına var ve onu yaratan ne olmuşsa onun için teşekkür et, alacağımı aldım, artık bunu taşımaya ihtiyacım kalmadı, süreç artık tamamdır de ve gülümse... Kendine, kalbine, hayata, insana, Tanrıya, zamana... Yük taşmak için değil, yükleri geride bırakıp kanat açmak içindir hayat, anlamak gerek.

14 Eylül Cuma (Venüs günü)
Ay: Akrep (11:52 boşlukta)
Güneş: Başak
Su enerjisi / Ay- Pluto sekstili (06:58) Ay- Jüpiter kavuşumu (07:32) Ay- Güneş sekstili (11:53)

"nereye gidiyoruz"

Sizin de hiç kendinize ne yapmaya çalışıyorum ben, tüm bu çaba ne için dediğiniz oldu mu? Birden bir sürü şeyin anlamını yitirdiği, ne boş yere yıpratmışım kendimi dediğiniz? Bir şeye takılıp bir sürü şeyi gözden kaçırdığınızı fark ettiğiniz? Birilerini memnun etme kaygısıyla kendinizi heder ederken kendi mutluluğunuzu askıya asıp beklettiğiniz? Mutlu olmak için öyle çok şeye ihtiyacımız olduğuna inandırılmışızdır ki onları temin edeyim derken mutluluğu yaşamamızı sağlayan duyguyu yitirmeye başlarız. İşte bu robotlaşmanın başlangıcıdır. Daha çok çalışırsınız, olması gerekenleri sağlarsınız, öyle yorulmuşsunuzdur ki normal şartlarda kazandığınız zaferi kutlayacağınızı düşündüğünüz anda yığılır kalırsınız. Gücün sınırsız olanına sahip olmakla değil sınırlarını bilmekle ilgili olduğunu düşünmüşümdür hep. Güç, gerçekleşme ve gerçekleştirme kapasitesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Başlangıç da göze almakla başlıyor. Yok olmayı göze almak, hiç olmayı, başaramamayı, yarı yolda kalmayı... Bunların hiçbiri son değil, her biri birer basamak, seni kendine götüren basamaklar... En yukarı çıktığında ilk fark ettiğin artık yukarısının ve aşağısının kalmadığı sanki! En azından bunları birbirinden daha özel kılan bir şey! O yüzden "Yukarıda ne varsa aşağıda o vardır, aşağıda ne varsa yukarıda o vardır." Denmiş olabilir mi? Bana her biri birbirinin armağanı gibi geliyor. Aşağısı yukarıyı, yukarısı aşağısını anlamlandırıyor. Mutluluk, olduğunuz anda, olduğunu sandığınız değil olduğunu anladıklarınızda mı saklı dersiniz?

15 Eylül Cumartesi (Satürn günü)
Ay: Yay (03:44 itibariyle)
Güneş: Başak
Ateş enerjisi / Ay- Mars sekstili (05:23)

"bir yol çizmek kadere"

Kader akan su, yağan yağmur gibi mi sanki? Siz ona bir yol çizmediğiniz müddetçe akıp gidiyor ya da toprak tarafından emilerek kayboluyor mu dersiniz? Düşünüyorum. Enerjinizi nasıl kullandığınız, zamanınızı nasıl değerlendirdiğiniz, gücünüzü neye harcadığınız gerçekliğiniz olabiliyor. Tabii burada gerçekleşenin ne olduğu da önemli! Somut şeyleri var eden soyut şeyler söz konusu! Bir şeye sahip olma yolculuğunda bir sürü sınavdan geçiliyor. Zekanızı kullanıyorsunuz burada! Zekanızı kazan- kazan ilkesiyle de kazan- kaybet ilkesiyle de kullanabilirsiniz. Kazan- kazan ilkesi sizi kazanırken en az kazandığınız kadar değerli olan gönül kazanmaya da taşıyor ki bolluk ve bereketin kaynağı belki de budur. Genişliyorsunuz. Paylaşıyorsunuz. Büyüyorsunuz. İtibar kazanıyorsunuz. İtibar, güvenirliktir. Bir kişinin güvenini kazanmak, sınırlı olan bir şeyleri kazanmak adına bu güveni kaybetme gafletine düşmemeyi gerektirir. Güven, huzur verir ve bu kadere bir yol çizmenizi sağlar. Karakteriniz böylelikle dış dünyaya kendini açmış olur. Bu bir hayat inşa eder. Akan su böylelikle zamana ektiğiniz tohumları filizlendirir, bunlar dostluklardır, birlikteliklerdir, bir araya gelerek gerçekleştirilenlerdir, dokunuşlardır, paylaşımlardır. Yaşama en çok değerli kılan da bu olabilir mi?

16 Eylül Pazar (Güneş günü)
Ay: Yay
Güneş: Başak
Ateş enerjisi / Ay- Neptün karesi (08:12) Ay- Merkür karesi (17:47)

"bilmek ve bilmemek"

Ne kadar bilirseniz bilin, sonsuz bilgi olan evrende hep daha öğrenilecek çok şey vardır. Bilme halinden daha değerli olanın öğrenme, yani kendini evrendeki sonsuz bilgiye açma hali olduğunu düşünüyorum. Böylelikle daha farklı bakıyor ve daha çok şeyin farkında olarak nispeten daha bilinçli seçimler yapabiliyoruz. Burada ince bir ayrımın da altını çizmek gerekir. Çok bilmek değil, bilgiyi işleme tabi tutmak değerli diye düşünüyorum. Sorgulamaksızın, bağlantı kurmaksızın papağan gibi ezberlenen bilgi çok da anlam ifade etmiyor olsa gerek! Çünkü o zaman bir kitap sayfasından farkınız kalmıyor. Burada aklını kullanmak deyimi geliyor aklıma ve hemen akıl kelimesinin "ukl" kökünden geldiğini söyleyen Değerli Hocam Selma Mine’nin "Ukl, kervanlarda öküzlere takılan halka, bu halka ile öküzler birbirine bağlanıyormuş." diye eklemişti. Burada parlayan gözlerinin benim akıl yürütmemi beklediğini hemen anladım. Öyleyse akıl da bilgiler arasında bağlantı kurmamızı sağlıyordu. Yani bilgiyi işlememizi! Öyleyse öğrenmek, ezberlemekten farklı bir şeydi. Bilgiyi içselleştirmek de böyle bir şey olsa gerek, o tohuma kendi topraklarımızda yer açabilmek! Bilmek, bunun için gerekli olan bilgiye kendi birikiminizde o birikimi güncelleyecek bir yer ve karşılık bulabilmek! Aklın olmadığı yerde bilgi, ağır yüktür; çünkü havada kalır, ortalıkta dolanır, ayak bağı olur. Bilgilerinize...

Dosta selam olsun,

Hüseyin Akdağ

Kaynak: www.anneoluncaanladim.com

Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz:

0212 274 08 47 / 0544 798 52 07
www.heraakademi.com

Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.



Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.