Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Kanat çırpmak

20 Ağustos - 26 Ağustos 2018 haftası

23 Ağustos Perşembe Güneş Başak Burcuna Geçiyor "sapla samanı ayırmak"
Bir şeyde ne kadar iyi olduğun çok da önemli değildir aslında! Çünkü ne kadar iyi olduğun sınırlı bir şeydir ve bir yerden sonra yetersiz kalacaktır. Bir şeyde kendini ne kadar geliştirmekte olduğun ve buradaki istekliliğin önemlidir. Bu seni sınırları aşabileceğin bir noktaya getirir. Eninde sonunda... Hiç değilse, kendi sınırlarını ki daha önemli bir şey var mı, tartışmaya açık bir konu... Hayat bizim önümüze bir sürü şey getiriyor. Bunlar kimileri tarafından fırsat kimileri tarafından zorluk olarak kabul ediliyor. Her şey bizim popomuzu kaldırmaya üşenen yanımızı devre dışı bırakmak için! Verimlilik, önceliklerin bilincinde olmayı gerektirir. Öncelikler, yaşam kalitesini belirler. Her emek, karşılığını alır. Yeter ki içinde samimiyet, dürüstlük olsun. Yalancının mumu yatsıya kadar... Hiç olmadı, işleyen demir ışıldar! Bunun adı sağlık, sağlam kafanın, sağlam vücutta olması! Buna bile değer.  

25 Ağustos Cumartesi Güneş- Uranüs Üçgeni "özgürlüğün matematiği"
İnsan ya içindedir çemberin ya dışında! Çemberin dışına çıkmak, çemberin matematiğini çözmeyi gerektirir. İnsan bir konuda bilgi sahibi olur, beceri geliştirir ve deneyim kazanarak ustalaşır. İnsanı özgür kılan, geliştirdiği ustalıktır. Eskiler buna altın bilezik demişler. Bu insana kendi ayakları üzerinde durarak saygınlık kazanmayı sağlar. Böylelikle hayatında seçenekler oluşur. Değilse tüm vasıfsızlığıyla birilerinin seçimi olmayı bekler. Bu var olamamaktır. Özgürleşmek, sistemin matematiğini anlayarak kendi yaratıcı potansiyelini ortaya koyabileceğin denklemi kurmaktır. "Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin."

26 Ağustos Pazar Güneş- Satürn Üçgeni, Venüs- Pluto Karesi ve Balık Dolunayı (14:56) (3⁰ 12’) "gerçekleştirmek, dönüştürmek ve büyük resimde kendine bakmak"
Ne yapmam gerekiyor? Bu gerekliliği yaratan nedir? Sorumluluğum olarak kabul ettiğim nedir? Bu sorumluluğu ne kadar yerine getiriyorum? Bunun ne için yapıyorum? Sorumluluğum kime karşı? Tüm bunlar kimin için? Bu noktada önceliklerimin ne kadar farkındayım? Neyin üzerine gitmek istiyorum? Bu bana ne kazandırır? Tüm bunların içinde gerçekten mutlu muyum? Neyi değiştirmek istiyorum? Nerede neyi fark ediyorum? Büyük resme baktığımda gördüğüm nedir? Ne beni zorluyor? Nerede adil olamadığımı hissediyorum? Kendime yaptığım haksızlık nedir? Nerede fazlaca katı ve sertim? Neye kalbimi açmam, bir şeylerin değişmesini sağlayabilir? Neyden korkuyorum? Neye takılıp kalıyorum? Nerede kendimi sağlama almaya çalışırken ne gibi fırsatları gözden kaçırıyorum? Büyümeye, deneyimlemeye, yaşayıp görmeye kendimi açamadığım yer neresi? Neyden vazgeçmenin vakti gelmiş olabilir? Bu vazgeçiş bana nasıl bir alan açar? Ben bu alanı yaşamımı çok daha zenginleştirecek ne için değerlendirebilirim? Hayatın bana sağladığı bilgi akışının farkına varmak, rüyalarımın iç sesim, algımın bir uzantısı olduğunu anlamak, geleceği yaratanın bugün aştıklarım olduğunu hatırlamak, yapabiliyorsam yapmak, değilse anlamak için kendime zaman tanımak, gerçek potansiyelimin farkına varmak, bu değişimi tutkuyla hayatıma katmak... Kabuklarımızı kırılmasına, bir yılan gibi derimizin değişmesine izin vermek...

20 Ağustos Pazartesi (Ay günü)"
Ay: Yay
Güneş: Aslan
Ateş enerjisi / Ay- Neptün karesi (02:11)

"biz sarhoşken henüz üzüm yaratılmamıştı" (İbn Farıd)

Bazen insan puslar içinde bulur kendini ve herhangi bir konuda net bir şey söylemek hiç de kolay gelmeyebilir. Böyle zamanlarda yapılacak en güzel şey biraz durmak ve düşünmektir. Neler olabilir, neler oldu, neler oluyor? Tüm bu hengamenin içinde kalbin arzusu nedir? Ne eksik bırakılmış olabilir? Ne için cesaret edilmelidir? Cesaret hep savaşı başlatmak mıdır yoksa bazen vakit kaybı olduğunu fark ettiğin bir şeyde pes edip hayatında yeni bir başlangıca yer açmak mıdır? Zaman öyle değerli ki... Bugünler bir daha geri gelmeyecek, paylaştığımız her güzel şey, şükranla aldığımız her nefes altın değerinde... Bugün bunun için kendine izin verebilir misin?

21 Ağustos Salı (Mars günü)
Ay: Oğlak (07:00 itibariyle) (02:45 boşlukta)
Güneş: Aslan
Toprak Enerjisi / Ay- Güneş üçgeni (02:46) Ay- Uranüs üçgeni (12:00) Ay- Satürn kavuşumu (12:33)

"zorunluluk mu sorumluluk mu"

"Yaşamak yalan belki, yalan delice sevmek" diye başlar hicaz şarkı. Bir yalanı nasıl anlarsınız? Bir yalan varsa bir de gerçek olmalı! Gerçek olan nedir? Yalana ihtiyaç duymamıza sebep olan nedir? Yalan da gerçeğin farklı bir boyutu olabilir mi sadece? "Yalan olsun, ziyanı yok, ah bir inansam!" der şarkının sözleri! Yalan söylemek onun seçimi miydi yoksa onu buna ben mi zorladım? Yüzleşmemek istemediklerim midir beni yalanla karşı karşıya bırakan? Hangi gerçeklerden kaçar insan? Kabul ettiğimizde geriye hangi seçenekler kalır? Zorunluluk olduğuna inandıklarımız bir seçimle mi ilgilidir? Göze alamadıklarım mı beni zorunlu bırakır? Başka hangi farklı seçenekler söz konusu olabilir? Bir seçim söz konusu olasılıkların da sorumluluğunu almayı gerektirir. Neyin sorumluluğunu aldığınızın farkındaysanız, bu seçimi hür iradenizle bilerek ve isteyerek yapmışsanız, özgürlük budur.

22 Ağustos Çarşamba (Merkür Günü)
Ay: Oğlak
Güneş: Aslan
Toprak enerjisi / Ay- Venüs karesi (13:36) Ay- Neptün sekstili (14:26) Ay- Jüpiter sekstili (15:20) Ay- Pluto kavuşumu (21:45)

"hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"

Öyle zamanlar vardır ki hayatta, bir ondan öncesi, bir de ondan sonrası olur. Öyle bir şeyi fark edersin, öyle bir his kaplar ki tüm bedenini, bir parçan sana şunu fısıldar sanki: "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." Bunun çok güzel bir şey olması ya da çok kötü bir şey olması gerekmiyor. Bazen nasıl koptuğunu anlamadığın bir fırtına sonrası doğan güneş, bazen bir an şahit olduğun bir sahne, bazen kulağına gelen bir cümle, bazen tam da buna ihtiyaç duyduğunuz anda bir dokunuş, bazen bir bakış, bir ses tonu... Bir şeyin varlığını hatırlatır sana, küçük bir hikayenin içindeki debelenmenin dışına sürüklenmiş bulursun kendini... Çok daha derindeki bir duygu açığa çıkar, bir şeyler çözülmeye, daha anlaşılır olmaya başlar. Bunu kendine yapmanın gerek olmadığını anlarsın. Kabuklar çatlar, içeri ışık sızar. Hayat, gerçekleşme yeridir. Gerçekleşmemizi sağlayan, gerçekleştirebildiklerimizdir. Neyi gerçekleştirmek? Nasıl? Sen bir potansiyelsin ve gerçekleştiğinde, saf bir hissin, o hissin içinde genişlediğinde, zaman dediğimiz boyutun ötesine geçip çağların sırrına ulaşabilir, çağların sırrı olup gökyüzüne yükselerek orada bir yıldız olabilirsin. Belki de oradan geldin! Hatırladığın ne varsa, işte o kadar gerçeksin.

23 Ağustos Perşembe (Jüpiter günü)
Ay: Kova (19:55 itibariyle) (17:17 boşlukta)
Güneş: Aslan
Hava enerjisi / Ay- Mars kavuşumu (17:18)

"fırtınalar koparsa kopsun, sürüklesin ikimizi, arzular tutuştursun bizi, razıyım sonuna, senle olsun"

Ateşi yakan nedir? Ateş nedir? Sabah uyanırken, yüzünü gülümseten, kalbinde bir heyecan yeşerten, tatlı bir telaş sardıran nedir? Bu kıpırtı... Yaşamak ve yaşamamak arasındaki ince çizgi! Yaşamı yaşanılır kılan iniş ve çıkışlar... Önüne dikilen engel ve senin bu engeli aşan fikrin, bu fikrin zikrin olması ve bu zikrin seni bir üst boyuta atlatması... Benzer bir şey artık senin için bir engel değil, sadece yoldur. Yolculuk devam ediyor. Yeni engeller çıkacak karşına, yeni fikirler gelecek aklına, bunlar zikrin olacak, başka bir yerden bakacaksın ya da bir cehenneme sıkışacaksın, sığındığın çaresizliğine... "Ya çare sizsiniz, ya çaresizsiniz." Ateşi yakan havadaki oksijendir. Ateş eylemlerimizdir, hava düşüncelerimiz... Oksijen, bizdeki ateşi yakan düşünceler mi o zaman? Dışarı karbondioksit veririz. Bu da tepkimeden çıkan sorular mı? Ağaçlar bu karbondioksit ile fotosentez yapar yani beslenir. Tüm soruların cevabı doğada mı saklıdır? Biz birbirimizi böyle mi besliyoruz? Eylem bizi yeni sorulara, yeni cevaplara götürür. Tasavvufta buna kulaç atmak, kanat çırpmak denir. Kartalın kanatları, bilincin kanatları... Bilmek ne kadar kalıpların ötesine geçerse o kadar geniş, özgür, saf ve gerçek olur. Unutan hatırlar, hatırlayan unutur. Neyi hatırladın? Neyi unuttun? İşte senin yolun, işte senin sonsuzluğun...

24 Ağustos Cuma (Venüs günü)
Ay: Kova
Güneş: Aslan
Hava enerjisi / Ay- Uranüs karesi (00:54) Ay- Merkür karşıtlığı (23:27)

"anlamıyorum, anlamıyorlar"

İletişim kazaları... Herkes harıl harıl bir şeyler anlatma telaşı içinde... Herkes bir atarlı giderli... Laf koymalar, laf çakmalar, trip (?) atmalar, trollemeler... Teknolojinin hayatımıza getirdiği fırsatların yan etkileri olan amacından sapmış uygulamalar... Birilerinin sizi dahil ettiği ya da etmediği gruplar... Bu grupların kendi içinde geliştirdikleri ya da grup içinde oluşan dinamiklerle gelişen ya da gelişmesi adına tohumların atıldığı diller... Kuşaklar arasında oluşan uçurumlar... Ben bir şey diyorum sen anlamıyorsun, sen bir şey diyorsun ben anlamıyorum! Kelimenin popüler kullanımı bir yere gitmiş gerçek anlamı bir yerde! Dinlememe de devreye girince anlamıyoruz. Derdimiz tasamız anlatmak ve anlaşılmak. Bunun olmadığına inandığımızda "kendimizi kapatmak"! "Kimse beni anlamıyor." Bizim bir şeyi anlamamış olabileceğimizi düşünmeye ayıracak vaktimiz yok. Bas arabeski! "Anlamadılar beni!" Hüngür de hüngür... Doğal seleksiyon da bu tipler kendi yarattıkları depresyonlarında kırılıp ebediyete intikal ettiklerinde gerçekleşecek herhalde... Fırsatları fark etmek ve onları değerlendirmek bir yana fırsatların tembelleştirdiği bir zihnin kendi karanlığında boğulması... Dinleyin, öğrenin, gözlemleyin, kendinize dönüp bakın, özeleştiri yapın, büyüyün ve sevin. En çok da kendiniz için... Sevemediklerimiz, anlamayı reddettiklerimizdir ve insanın dersi, sevemediklerinde saklıdır.

25 Ağustos Cumartesi (Satürn günü)
Ay: Kova (07:37 boşlukta)
Güneş: Aslan
Hava enerjisi / Ay- Jüpiter karesi (04:55) Ay- Venüs üçgeni (07:38)

"kırk katır mı kırk satır mı"

Ölümlerden ölüm beğen! Ölüm herkes için gizemini koruyan bir konu! "Birçok giden memnun ki yerinden, çok seneler geçti dönen yok seferinden." dese de Yahya Kemal "Sessiz Gemi" şiirinde, "meçhule giden bir gemi" olduğunun da altını çizmeden edemiyor. Ölüm gibi diyerek tanımladığımız şeyler vardır hayatta, sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı... İlk zamanlar ne yapacağımızı bilememenin şaşkınlığıyla sudan çıkmış balığa döneriz. Sonra sonra kabulleniriz. Bir gün geriye dönüp baktığımızda, öyle uzak gelir ki o eski ruh hali... Ele alış biçimimiz değişmiştir içinden geçtiğimiz hikayeyi, sanki ölmüş ve yeniden doğmuşuzdur. Ölüm belki de salt fiziksel boyutta deneyimlenmiyordur. Belki düşünce boyutunda da deneyimleniyordur. Fiziksel ölüm bile aslında düşünce boyutunda bir sıçrama olabilir mi? Bir düşüncenin yerini yeni bir düşüncenin alması gibi bir yaşamın yerini yeni bir yaşamın alması... Ne değişiyor? Değerler... İnsanın kaybettikleri, bizim için değerli olan şeyleri tekrar bir gözden geçirmemizi sağlıyor. Değerlerimizce, değerli olanlarımızca inşa oluyor hayat... Ölüm, bu inşa ettiğimiz hayatın parelelince bir yere götürüyor olsa gerek bizi... Mevlana Celaleddin Rumi ölümden "düğün günü" olarak bahsetmiştir. Demek ki bu dünyada ondan ayrı olmadıklarının farkında olanlar, öteki dünyaya geçiş anlamına gelen ölümden korkmayacaklar. "Yaradılanı sev Yaradan’dan ötürü..."  denir tasavvufta, demek ki Yaradan herkesten gülümsüyor bize, ölümün sırrı sevgide mi saklı dersiniz? "Birçok giden" birçok gelen olup buluşuyor mu yine bizimle?

26 Ağustos Pazar (Güneş günü)
Ay: Balık (08:32 itibariyle) (Dolunay 14:56 3⁰ Balık 12’)
Güneş: Aslan
Su enerjisi / Ay- Uranüs sekstili (13:21) Ay- Satürn sekstili (13:48)

"ruha açılan kapı"

Hayatın insana armağanı nedir? Her şey aslında ne için? İnsan neyin üstesinden gelmeye çalışıyor? Bunun ona sağladığı nedir? Tekamül basamaklarından bir bir çıkarken neleri keşfediyor? Bu keşifler onu nereye götürüyor? "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak." der Ahmet Haşim "Merdiven" şiirinde. Bir yığın anı biriktirir yaşamı boyunca insan! Bu anılar içinde hep hatırlamaya çalıştığı bir şey vardır. Anılar onun dünya ila kurduğu bağdır. Hatırlamaya çalıştığı şeyse dünya deneyimini anlamlandıran Yaradan’la olan bağı olsa gerek. Bir güç sanki bizi buraya getiriyor da bir güç bizi buradan bir yere taşıyor gibi mi dersiniz? Bir gün sır perdesi kalkıyor. Kalp bunu biliyor. Belki bu yüzden kalbe daha çok yer açmak gerekiyor. Ondan mıdır ki tasavvufta son kapı gönül kapısıdır? Hep uçmayı hayal eder insan... Bugün uçmanın fiziksel bir deneyim olduğunu kabul ediyoruz. Eskiler için de mi böyleydi dersiniz? Tasavvufta kanat çırpmak, bilgi deryasında yol almaktır. Uçmak da düşünsel bir deneyim olabilir mi? Öyleyse biraz kanat çırpalım. Bilgi ruhun ilacıdır. Düşünmek insanı dinçleştirir.  

Dosta selam olsun,

Hüseyin Akdağ

Kaynak: www.anneoluncaanladim.com

Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz:

0212 274 08 47 / 0544 798 52 07
www.heraakademi.com

Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.


Copyright 2007-2025 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.