Bebek sahibi olmak bir mucize, öncelikle bu mucizenin tadını çıkarmak için bunun bir mucize olduğunu kabul etmek lazım.
Mucize, şölen, muhteşem, harika ve benzer en güzel kelimelerin kullanılarak tarif edileceği bir olağanüstülük. Eğer hamilelik ve doğum bu şekilde yaşanmıyorsa problem var demektir. Evet, hamilelikle beraber değişen vücut farklı sinyaller veriyor, mide bulantısı, şişen vücut, uyku hali, farklı algılar daha önce hiç bilmediğiniz vücudumuzun sesleri duyuluyor. Ama ya bunların bazısı nasıl baktığımızdan, bazısı eski kayıtlarımızdan, bazıları öğrendiklerimizden, bazıları bize bile ait olmayan korkulardan kaynaklanıyorsa… Ne demeye böyle bir mucizenin tadını kaçıralım. Ne demeye bize bile ait olmayan anıları, hayaletleri, hikayeleri, sırları hem biz yaşayıp hem de bebeğimize geçirelim.
Artık RNA moleküllerinin atalarımızdan gelen bizden önceki tüm nesillerin yaşam bilgilerini bize taşıdığını biliyoruz (Kornberg, R. 2006 kimya nobel ödülü). Hiç anlamlandıramadığımız davranışlarımız, duygularımız, kararlarımızın ve hatta sebebi bilinmeyen hastalıklarımızın altında bu bilgilerin olmaması mümkün müdür?
Aşağıda aile ve doğum ağacı grup çalışmalarına katılıp da deneyimlerini paylaşanları okuyor olacaksınız. Bakın bakalım kendinizi nerelerde bulacaksınız?
ANNELER NEGATİF BAĞLANTILARINDAN NASIL ÖZGÜRLEŞTİKLERİNİ ANLATIYOR…
Anneanne Sevgi Hanım (65 yaşında, emekli ): Kızımın doğurmasını çok istedim, ama ona ne kadar korktuğumu hiç söylemedim. Onu doğururken ölümden dönmüştüm, bunu ona anlatmadım. Gruba bir kere geldim, kızım gibi başkaları da vardı. Doktor beni kızımın iskemlesine onu da benim iskemleme oturttu, çok ilginçti. Kızım benim ağzımdan benim hep içimde olan ama hiç söyleyemediklerimi söyledi. Çok ağladım, çok şaşırdım. Bende onun yerinde ne kadar korktuğumu hissettim. Sanki ilk defa konuştum bu kadar yıllık hayatımda..
Anne adayı (26 yaşında, ev hanımı): Yıllardır bebek istiyoruz. Birçok şey denedik. Kocam psikolojiye falan inanmaz ama ben psikodramayı denemek istedim. Bir şey var çizemiyorum tek başıma gibi geliyordu. Grupta çok eğlendim, oyunlar oynadık, benimki gibi düşünen başkalarıyla tanıştım, rahatladım, vücudum rahatladı, zihnim “Çocuk doğurmalıyım, doğurmazsam bir hiçim” düşüncesini o kadar taşımış ki o kadar yorulmuşum ki… Bundan sonra daha her şeyin tadını çıkarmaya başladım ve eşimle artık sadece çocuk yapmak için beraber olmuyoruz.
4,5 aylık hamile (32 yaşında, bankacı): Hamileliğimin her adımı endişeyle geçiyordu, hep ağlıyordum. Her şey benim için bebeğimin sağlığını bozacak bir tehlikeydi. Onu korumalı, kötü bir şey düşünmemeli, kötü bir şey yapmamalıydım. Ama gittikçe bu durum çekilmez bir hal aldı, ben evden çıkamaz oldum. Gruba katıldığımda sadece grup zamanı evden çıkıyordum. Psikodrama da bir sürü rollere girdik, geçmişteki ilişkilerimize ve kendi doğumumuza baktık. Oyunlarla bunları anlatmadan yaşamak çok güzel. Bu oyunlarda benim için inanılmaz bir şey oldu, anneannemi ve annemi grup arkadaşalarım arasından role seçmiştim. Her ikisinde de düşük var mı deyince psikolog, o kadar bebek çıktı ki ortaya kalabalığa inanmadım. Meğerse bunu yaşamamak, onlar gibi bebeği düşürmemek korkusu öyle içime işlemiş ki beni evden çıkaramaz hale gelmiş. Onların rolünden onların ve benim farklı olduğumu, aynı şeyi yaşamak zorunda olmadığımı duymak o kadar güzeldi ki, sanki bebeğim bile karnımda nefes aldı.
Yeni anne (35 yaşında, turizmci): Bebeğim şu anda 2 aylık. Psikodrama grubuna hamileliğimin 7. ayında geldim. Doğumdan duyduğum korkuyu anlatamam size, hatta diyordum ki ben böyle hamile olarak kalsam, bu bebek içimden çıkmasa. Kabuslarım çok fazlalaşmıştı. Doğum anından başka şey düşünemiyordum. Hem düşünüp planlamaya çalışıyor ama her düşündüğümde de nefes alamaz hale geliyordum. Herkes bana doğru nefes almanın ne kadar önemli olduğunu söyledikçe boğulur gibiydim. Astım krizlerimde etkiliydi ve sanki daha bir artıyordu. Bir gün psikodrama grubunda kendi doğum sahnemizi canlandırdık. Annem hep çok güzeldi diye bahseder, çok anlatmazdı ama ben o sahneyi kurupta psikodramada doğumu tekrar yaşadığımda öyle bir nefessiz kaldım ki her şey aydınlandı sanki. Psikolog, bana doğumumu tekrar canlandırdı bu sefer her şey istediğim gibi oldu, törenle doğdum artık yeni bir doğum sahnem oldu. O hafta anneme gerçekten beni doğururken ne oldu söyle dedim, ağlayarak beni korkutmamak için söylemediğini ama kordon dolanması nedeniyle mosmor çıktığımı ve çok korktuğunu söyledi. Artık her şey çok netti. Doğuma çok güzel gittim, her şey yolunda oldu şimdi harika bir kızım var ve astım krizi hiç yaşamadım ve yaşayacağımı da hiç zannetmiyorum.
1 yaş bebek annesi (38 yaşında, tercüman): Ben öncelikle böyle bir şeyi yaşadığım için grup arkadaşlarıma ve psikologlarıma teşekkür ediyorum. Öyle minnetkarım ki… Önceden utanıyordum ama artık söyleyebiliyorum. Doğumdan hemen sonra bebeğime bakamayacağımı, beceremeyeceğimi düşünüyordum. Öyle çaresizdim ki onu susturamıyor, ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece ve sadece onunla ilgileniyor ama yine de ağlamasını susturamıyordum. Neredeyse hiç uyumuyor, işe gitmiyor, başka hiç ama hiçbir şeyle ilgilenemiyordum. Bir arkadaşım psikologa git dedi, ama ona gidecek bile değil telefon edecek gücüm bile yoktu. Eşim, işim, bebek dışında hiçbir şey umurumda değildi, ama yine de ona bakamıyordum. Bir gün aklımdan acaba yok olsa diye geçirdiğimde sinir krizinin eşiğindeydim. Arkadaşımı aradım, psikoloğun doğum sonrası anne-bebek ilişkisine bakmak için ev ziyaretleri yaptığını söyledi. Tek kurtuluşum gibiydi ama eyvah psikolog gelip benim ne kadar berbat bir anne olduğumu görecekti. Uzun bir süre boğuştum sonra bir randevu için yalvardım. Eve gelen uzman sadece benim değil eşimin de kurtarıcısı oldu. Bizim ilişkimizi gözledi, beni destekledi eşim, ben ve bebek üçgenini inceledi. Bunlarla ilgili konuşurken beni hiç yargılamadı. Neyi değiştirirsek ne olur’a birlikte baktık. Bu 2. ayımızda idi. Ondan sonra bugüne kadar ara ara bizi tekrar evde ziyaret etti. Beraber çözümler bulduk. Bebeğimin rolüne geçerek onun gözünden bakabildim. Artık kendimle gurur duyuyorum. Hala eşimle uzun bir tatile çıkmadık ama yemeğe ve sinemaya gidip de suçluluk hissetmemeyi öğrendim. Oğlum çok mutlu, zaten o ağlamaları galiba 3. veya 4. ev ziyaretinde normale girmişti. Müteşekkirim… Sağ olun…