Isırma, çiğneme, yutkunmaya ve konuşmaya
destek olma fonksiyonlarının yanı sıra dişler, ayrıca estetik görünümün de yükünü taşıyan
organlardır. Ancak, dişlerde çapraşıklıklar ya da çeneler arası ilişkilerde bozukluklar görülmesi
oldukça sık rastladığımız bir durumdur.
Bizim "ortodontik anomaliler" dediğimiz
bu durumun bir kısmı kalıtsal yani anne ve babadan gelen, bir kısmı ise edinilmiş yani birtakım
faktörlere bağlı olarak çocukta sonradan gelişen bozukluklardır.
Edinilmiş diş
çapraşıklıları ve çeneler arası uyum problemlerinin (ortodontik anomalilerin) büyük bir kısmı süt
dişlerinin vaktinden erken çekilmesi ya da süt dişlerindeki çürüklerin tedavi edilmemesi ve bu
nedenle meydana gelen madde kayıplarının sonucudur. Bu durum süt dişlerinin tedavisinin
önemsenmemesinin doğal bir neticesidir.
ÇOCUĞUN OLUMSUZ ALIŞKANLIKLARI DİŞLERE
YANSIYOR Bununla birlikte ortodontik anomalileri meydana getiren çok önemli bir diğer faktör
çocuğun edindiği parafonksiyonel (fonksiyon dışı) ya da kötü alışkanlıklardır. Bunlar; parmak emme,
dudak ısırma, dil emme, tırnak yeme, kalem ısırma, emzik ve biberon alışkanlığının devam etmesi ve
bebeklik yutkunma tipinin sürdürülmesi olarak sınıflanabilir. Bu alışkanlıkların tümünün diş
yapısını bozan etkileri vardır. Bu etkiler alışkanlığın devam ettiği süre ve şiddetine bağlı olarak
çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Genel olarak ön dişler etkilenerek ön açık kapanış dediğimiz
(üst keser dişler ve alt keser dişlerin birbirine ulaşamayıp arada mesafe kalması) durumu meydana
gelir.
Ya da, alışkanlık neticesinde, üst keser dişlerle birlikte üst çene
ileriye doğru yönlenerek Sınıf II kapanış dediğimiz ortodontik tedavi gerektiren bir çene
anomalisine sebep olur.
Bu alışkanlıklardan belki de en sık rastladığımız parmakların
emilmesidir. Parmak emme, genellikle başparmağın emilmesi şeklindedir. Nadir de olsa diğer
parmaklarını emen çocuklar da vardır. Parmak emme, ön açık kapanış ve hatta üst çenenin öne doğru
büyümesi ve üst keser dişlerin öne fırlaması gibi ciddi ortodontik etkileri olan bir alışkanlıktır.
Parmak emmeyi üç döneme ayıracak olursak…
PARMAK EMMENİN DÖNEMLERİ: 0-3 yaş
arası dönemde çocuğun bebeklikten kalma alışkanlığının devam ettiği uykuya dalarken ya da diş
çıkarırken parmaklarını emdiği gözlenir. Bu dönemde alışkanlık çocuğun diş gelişimi tamamlandıktan
sonra kendi kendine ortadan kaybolur.
3-7 yaş arası dönemin ilk yıllarında özellikle 3,5-4
yaşa kadarki dönemde alışkanlık bıraktırılırsa dişlerde oluşmaya başlamış bozukluklar kendi kendine
düzelebilir. Ancak 7 -8 yaşta da devam eden alışkanlık diş hekiminizin hazırlayacağı birtakım
yardımcı apareyler ile mutlaka tedavi edilmelidir. Bu apareyler sabit ya da hareketli olmak üzere
iki tipte hazırlanabilir. Kullanılacak apareyin tipine, çocuğun alışkanlığının şiddeti ve
alışkanlığı bırakma isteğine göre ebeveyn ile birlikte karar verilir. Aparey uygulaması ile başarılı
sonuçlar elde edilmektedir.
9 yaş ve sonrasına da uzamış parmak emme alışkanlığında çocuğun
psikolojik durumu değerlendirilmeli, multidisipliner bir yaklaşım sergilenmeli, çocuk psikolojik
destek de almalıdır. Artık bu dönemde geri dönemeyecek bir ortodontik etki oluştuğu için çocuğa
ortodontik tedavi de gerekecektir.
Dil dayama (tongue thrust) ve bebeklik yutkunmasının
devam etmesi çocuğun yutkunma sırasında bebeklikteki gibi dilini alt ve üst keser dişlerin arasına
konumlandırmasıyla ortaya çıkar. Ön açık kapanışa sebep olan bu durum özellikle bebeklik
yutkunmasının uzun süre devam ettiği vakalarda yüz kaslarının uzamış gibi görünmesine (long face)
sendromuna neden olur ki tedavisi oldukça güçtür.
Dudak
emme, dudak ısırma da üst keser dişleri etkiler ve öne doğru gitmelerine neden olur. Kötü
alışkanlıklardan bahsederken tam olarak bir kötü alışkanlık değil ancak dişler üzerinde son derece
kötü etkileri olan bir parafonksiyonel alışkanlık olan "Bruksizm" dediğimiz diş gıcırdatmadan da
bahsetmek gereklidir.
DİŞ GICIRDATMA Bruksizm genellikle kişinin farkında olmadan
gece uyurken yaptığı dişleri gıcırdatma alışkanlığıdır. Çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya
çıkabilmektedir. Genellikle duygusal yanı kuvvetli olan bireylerde görülebilirken, çocuklarda genel
hayat akışında meydana gelen minimal değişikliklerin bile diş gıcırdatmanın ortaya çıkmasına neden
olabildiği görülmüştür.
Diş gıcırdatma ayrıca alerjik-astımlı ve buna yönelik ilaç kullanan
çocuklarda da görülmektedir. Bununla birlikte diş gıcırdatma bazen bağırsak paraziti bulunan
çocuklarda da ortaya çıkabilmektedir.
Diş gıcırdatma, süt dişlenmeden kalıcı dişlenmeye
geçiş döneminde yeni çıkan dişlere ağzın adapte olmaya çalışması ve dişler arasında oluşmuş erken
temas noktalarını aşındırmak ve çeneler arası ilişkinin düzenlenmeye çalışılması için vücudun bir
tepkisi olarak ortaya çıkabilir. Bu durum normal kabul edilmektedir.
Ancak süt dişlenme
döneminde şiddetli bir biçimde devam eden, dişlerde bariz aşınmaların tespit edildiği Bruksizm
alışkanlığının tedavisi için gerekli girişimler yapılmalıdır. Bruksizm, bireyin yalnızca gece
yatarken takacağı, ağzından alınan ölçüye göre laboratuar şartlarında kişiye özel hazırlanan bir
plak yardımıyla kısa sürede tedavi edilebilmektedir.
SONUÇ Kötü alışkanlıklara
bağlı olarak ortaya çıkan diş ya da çenesel bir gelişim bozukluğu varsa alışkanlığın bir an önce
bıraktırılması amaçlanır. Öncelikle alışkanlığın altında yatan neden belirlenmeli, bu nedene yönelik
olarak da alışkanlığın kırılması psikolojik telkin ve/ veya ağza uygulanacak yardımcı apareyler
(araçlar) ile çoklu yaklaşım sergilenerek hekimler arası ve hasta işbirliği ile çözüme
ulaştırılmalıdır.