Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
DENETLEYEN ANNEDEN ETKİLEYEN ANNEYE
BİRSEN ÖZKAN
Psikolog-Eğitimci
Yazı Boyutu:
Ödülsüz-cezasız çocuk yetiştirmek!

“Anne Olunca Anladım” okurları yeniden merhaba,
Bu yazı dizisi çocuğunu yetiştirirken,  “Ödül-ceza yerine koyabileceğim bir şey olsaydı ödül- cezayı bir eğitim aracı olarak kullanmazdım” diyen ana babalar için hazırlandı.

Dr. Thomas Gordon’un “Etkililik Eğitimi” dizisinin “Etkili Ana baba Eğitimi” ve “Çocukta Dış Disiplin mi, İç Disiplin mi?” kitapları, bu yazıların temelini oluşturacak.

Gordon öğretisiyle tanışmam 1988 yılında Serra Cider tarafından çevrilen, “Etkin Ebeveyn” adlı bir kitap sayesinde olmuştu.

Çok naif bir dille çevrilmiş olan, yaşamımı ve mesleki çalışmalarımı tümden değiştiren o kitap beni çok heyecanlandırmıştı. Bu öğretiyi tüm ana baba ve öğretmenlerin öğrenmesi gerek (!) diye düşündüm ve hemen kitabı özetleyen bir seminer hazırladım. Zaten okullarda cinsel eğitim seminerleri veriyordum, iletişim seminerlerine de bu kitap sayesinde başlamış oldum. Seminerim o prematüre haliyle bile çok tutulmuştu.

Yazarın başka kitapları olduğunu da öğrenmiştim. Amerika’dan getirttim. Ve İngilizce Öğretmeni arkadaşım Emel Aksay’la çeviriler başladı:

Etkili Öğretmenlik Eğitimi E.Ö.E

Etkili Anababa Eğitimi E.A.E

Etkili Anababa Eğitiminde Uygulamalar

Etkili Liderlik E.L.E

Doktor Hasta İşbirliği

Çocukta Dış Disiplin mi İç Disiplin mi?

Gordon, yöntemi ile her kesime seslenmişti.

E.A.E, Üniversite hastanelerinin psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi bölümlerinde ana babalara önerilen kitap oldu. (Çünkü ana babalar çocuklarının kabul edilemez davranışları için, genellikle  kendilerinin bu davranışlara neden olup olmadıklarını sorgulamaksızın çocuğu “düzeltmesi” için bir psikoloğa ya da psikiyatriste götürürler. Oysa sorunun nedeni çocukta değil, çoğunlukla yanlış iletişimdedir.)

E.Ö.E, Talim Terbiye Kurulu tarafından yuvalar için önerildi. Şimdi birçok üniversitenin eğitim fakültelerinde ders kitabıdır.

4 BİN YIL ÖNCE SÖYLENMİŞ SÖZLER…
Bu öğretiyi niye çok önemsedim? E.A.E ye yazdığım “önsöz” den bazı alıntılar yapayım:
“Artık büyü okuluna git, oku. Sokaklarda dolaşma. Sabah akşam bana eziyet ediyorsun. Eğlence uğruna zamanını boşa geçiriyorsun.” (Veli seminerlerinde bu sözlere katılıp katılmadıklarını sorarım, içtenlikle katıldıklarını söylerler.)

Bu sözler Sümerler’den kalma bir tabletten alıntıdır. Ortalama 4 bin yıl önce söylenmiş sözlerin güncelliğini bu denli koruması şaşırtıcı değil mi?

Bu değişmezlik, bence üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir konu. Her şey hızla değişiyor ama çocuk eğitimi binlerce yıldır hep aynı! Bilimsel düşünenler, neden sonuç ilişkisini bilenler, bir deneyin aynı koşullar altıda sayısız kere de yinelense aynı sonucu vereceğini bilirler. Bu gerçekten yola çıkıp sorabilir miyiz? İletişim de bir neden sonuç ilişkisi midir? Onu da laboratuara sokabilir miyiz? Nedir Sümerler’den -belki de ilk insanlardan- bu yana değişmeyen laboratuar koşulları ki, büyüklerle küçükler arasındaki iletişim deneyi genellikle çocuk ergenlik çağına gelince hep aynı sonucu veriyor: Karşılıklı olarak birbirini anlayamamak, yani iletişimsizlik.

İYİ NİYET YETMİYOR!
Bu sonucun nedenleri, diğer deyişle laboratuar koşulları, ana babaların kendi ana babalarından öğrendikleri belki inanarak, belki de başka bir yol bilmedikleri için zorunlu olarak uyguladıkları eğitim anlayışında saklı. Bu anlayış, üst-ast ilişkisi içinde çocuklarımızın bize göre yanlış olan davranışlarını, yanlışı yaptıkları anda kendi doğrularımız doğrultusunda düzeltmemize dayanıyor. Ana baba olarak yaptığımız, çocuklarımızın beğenmediğimiz yönlerini törpüleyerek onları değiştirmeye çalışmak.  Böyle yaparak onların gelecekte “daha iyi” insanlar olacaklarına inanıyor ve tüm enerjimizi bu yönde kullanıyoruz. Böyle yapınca onlar üzerinde etkili olmamız bir yana, çocuklarımızı kendimizden uzaklaştıran “iletişim kazaları” yaratmış oluyoruz.

Hiçbir anne-babanın iyi niyetinden kuşku duyulmaz. Ancak mutlu, anlamlı bir ilişki ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek için iyi niyet yetmiyor, niyetler iyi olsa da yöntemler yanlış olunca etkili sonuç yerine, çocuğumuz ergenliğe geldiğinde “kuşak çatışmaları” ile karşı karşıya kalıyoruz.

İşte,” Etkili Anababa Eğitimi” bizlere eski iletişim deneylerimizin laboratuar koşullarını tümden değiştiren ve biraz çabayla kolayca uygulanabilecek yeni bir seçenek sunuyor.

ÇOCUKLARIMIZI DEĞİL, KEMDİMİZİ DEĞİŞTİRELİM!
Bize göre yeni olan bu yöntemle çocuklarımızı değiştirmekten vazgeçip daha kolay bir şey yapacağız: Kendimizi değiştireceğiz! Kendimizi değiştirerek çocuğumuzun üzerinde biçimsel etkimizi azaltarak, özde etkimizi çoğaltacak ve binlerce, binlerce yıldır uygulanan değişmezliği değiştireceğiz.

Böylece  -hep özlediğimiz gibi- çocuklarımız sorumluluk duygusu gelişmiş, özdenetim yapabilen, kendini ve başkalarını sayan, hak yemeyen-hakkını yedirmeyen, kendine ve insanlara güvenen, kendisi ve ‘Dünya ile barışık’ mutlu, atılgan bireyler olabilecekler.
Gordon Öğretisi’ne öğreti denebilir mi? Şeklen hayır. Çünkü bu kitapların kuramını yazılı olarak vermiyor Gordon. Oysa okuyunca ve uygulayınca anlaşılıyor ki, “Eğer önem verdiğiniz ilişkilerinizde denetleyen değil, etkileyen kazan-kazan felsefesine inanıp ona göre davranırsanız……………………… -yukarıda saydığımız- nitelikleri taşıyan çocuklar yetiştirip mutlu olabilirsiniz” diyor çocuk yetiştiren ana baba, öğretmen ve çocukla ilgilenen tüm büyüklere.
Aşağı yukarı 20 yıldır uyguladığım bu öğreti ile aile ikliminin yumuşadığını ve gerçekten atılgan çocuklar-gençler yetiştiğini yaşayarak gördüm. Tehlikeye giren evliliklerin kurtulduğuna tanık oldum.

ÇOCUĞUNUZLA İLETİŞİMDE HANGİSİSİNİZ?
Ancak Gordon kitaplarını biraz kafa karıştırıcı biçimde yazmış. Öğretisine geçince “Denetleyen değil, etkileyen ana babalar” olabilmek için iletişim becerilerinin hangi sırayla uygulanılmasının doğru olacağını anlatacağım. Becerilere geçmeden önce şu anda iletişimde hangi noktada olduğumuzu saptamanın öneminden söz edeceğim. Önemli olan önce çocuk yetiştirme anlayışımızın adını koymak.

Şimdilik bir giriş yapalım: Acaba çocuğunuzla iletişiminizde;
1. “Ben büyüğüm, doğruları ben bildiğim için benim dediğim olur” yaklaşımında mısınız?
2. “O henüz minnacık onun dediği olsun, üzülmesin” diyenlerden misiniz?
3. Sizi rahatsız eden davranışları karşısında önce sabır gösterip dayanamayacak noktaya geldiğinizde başa dönenlerden misiniz?
4. Yoksa, kendinizi yok saymadan; çocuğunuzun da yaşı, boyu ne olursa olsun onu kendinizle aynı haklara sahip bir “birey” olarak görüp üst-ast ilişkisi kurmadan kazan-kazan diyenlerden misiniz?

Gelecek yazıda buluşmak üzere…

Sevgiler.

 

 

 


                                                                                                                                                                                      


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.