Doğru iletişim kurabiliyor muyuz? Yoksa,
duyup uyduruyor muyuz? Ya da düşüncelerimizi-duygularımızı her zaman kolay ifade edebiliyor
muyuz?
İletişim, diğer insanlarla her türlü sözlü ve sözsüz etkileşim kurmaktır.
En az iki kişiyi gerektiren dinamik bir süreçtir. İletişim söylenen sözlerden fazlasını
içerir.
“Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz,
karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı, anladığı…arasında
farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az dokuz (9) ihtimal
vardır.” Sylviane Herpin
Bazen bir söz söylersiniz, karşınızdaki kişi o sözü öyle bir
algılar, söylediğinize söyleyeceğinize bin pişman olursunuz. Oysa sizin düşünceniz çok farklıdır. Bu
durum yine bir derece düzeltilmeye açıktır. Hele ki yanlış anladığı şekliyle size söylememişse…
Tavır almalar, tafralar, kırılmalar hatta ileri bile gidip küsmeler… İletişim kazaları hepimizin bir
kez olsun başına gelmiştir.
Şimdi tüm bunları neden yazıyorum.
Eşim, “Pantolonumu
kuru temizlemeye gönderir misin? Yılbaşı akşamı bu yeni pantolonumu giymek istiyorum” dedi. Apartman
görevlimize vermek üzere, torbanın içine hazırladım. Ertesi sabah apartman görevlimiz geldi. Geldiği
sırada ben telefon ile görüşüyordum. Ayrıca Kerem kapıdan dışarı çıkmaya yeltenince bir de onunla
ilgilenmek durumunda kaldım. Bir elimde telefon, bir elimde Kerem, “Kuru temizlemeye gidecek, kolay
gelsin” dedim ve kapıyı kapattım. Kendisi de başını salladı ve gitti.
PANTOLON
ÇÖPTE!..
On beş-yirmi dakika sonra yeniden geldi. “Abla alınacak bir şey var mı?” diye sordu.
Bende “Yok sağ ol öğlene kadar pantolonu verir misin lütfen. Yılbaşı üzeri işleri yoğundur. Bir an
önce temizlensin” dedim. “Olur abla, ver pantolonu” dedi. “Az önce torba ile verdim yaa” dedim.
“Abla ben onu anlamadım, çöp verdin diye çöpe attım” demez mi. “Dedim ya, kuru temizlemeye gidecek”
diye dedim. O da benim telefondaki kişiye bir şeyler anlattığımı sanıp dinlememiş! Allahım gitti
canım pantolon diye bende bir panik. “Apartmanımızın çöp tankerine attın değil mi?” dedim. Yüzü yere
düştü ve “Abla evet de çöp kamyonu gelmiş olabilir” dedi. İkimiz hızlıca aşağıya koştuk. Bir çöp
tankerine bu kadar heyecan ile koşabileceğimi hiç düşünmemiştim. Şükür yerinde ve
doluydu!
Sağ olsun çöplerin arasından benim torbayı bulup çıkardı. Derin bir nefes aldım.
Daha apartmana girmeden çöp kamyonu geldi. İyi ki daha fazla geç kalmadık. Akşam eşime yeni
pantolonun başına gelenleri gerilim filmi anlatır gibi anlattım. Allahtan mutlu son ile bitti.
Kendimizi ifade ettiğimizi düşünüyoruz ya da iletişimimizin iyi olduğunu var sayıyoruz. Ancak
böyle küçücük bir yanlış anlama bile olayları farklı noktalara getirebiliyor.
Üzerinden
zaman geçtiği için, nerede okuduğumu ya da kimin anlattığını anımsayamadığım bir olay daha var. Çok
gülmüştüm. Yine komik bir iletişim kazası. Yaşları, 4 ve 2,5 olan iki kardeş anne ve babaları ile
yatıyormuş. Baba bir haftalığına iş için yurt dışına gitmiş. Giderken, “Ben evde yokken eğer anneniz
ile yatmazsanız size büyük sürprizlerim olacak” demiş. Bir hafta sonra anne ve iki çocuk hava
alanına babalarını karşılamaya gitmişler. Büyük çocuk, babasını görünce bağıra bağıra, “Babaaaa
güzel haberlerim vaaar. Sen evde yokken kimse annemle yatmadı” !!!
Yeni yılda, sohbetleriniz
keyifli, ağzınız tatlı, yüzünüzde gülümseme bol olsun.
Sevgiler…