Yeni bir yıla girerken hepimiz yeni kararlar alırız. 5 kilo verilecek, daha çok kitap okunacak, bir kursa başlanacak, yeni sosyal gruplara girilecek, eski olumsuz alışkanlıklar bırakılacak (sigara, alkol, çikolata)…
Bir süre kararlı bir şekilde uygularız. Sonra da kaldığımız yerden devam ederiz. Her şey en başa döner. Ve “Benim yapım bu kilo veremiyorum, sigarayı bırakamıyorum, yeni arkadaşlar edinemiyorum…” gibi bahanelerin ardına sığınırız. Peki, kaç kişi düşüncelerinin ürünü olduğuna inanıyor?
“Bugün ne isek, dünkü düşüncelerimizin ürünüyüz ve bizim şu anki düşüncelerimiz yarınki hayatımızı oluşturur; hayatımız aklımızın yaratıcısıdır. Bir adam saf ve temiz bir aklın yönlendirmesiyle konuşur ve hareket ederse sevinç ve mutluluk onu gölgesi gibi izler” der Buda. Aynı inanç, Hint felsefesindeki Karma (nedensellik enerjisi) düşüncesiyle de anlatılır. Varoluşçular da insanın kendi özünü kendisinin yarattığını söyler, buna göre insan kendisini nasıl yaparsa öyle olur. İnsan özgürdür ve istediğini seçer, bu seçme özgürlüğü de sorumluluğu getirir.
Kuantum Yaşam Koçluğu eğitimi aldığımda bazı sorular sorulmuştu; “Yaşamı idame mi etmek istiyorsun? Yaşamı yaşamak mı? Hayatı başarmak mı istiyorsun? Hayatta başarılı olmak mı? Tercihlerimizle yaşamımıza yön veriyoruz. Bunların temeli hayatın sorumluluğunu kendi eline alabilmekte yatıyor. Biz bu sayede "biz" olabiliyoruz. Elbette hayat sorumluluğum elimde demekle iş bitmiyor. Örneğin; “Aldığın eğitimden memnun musun?” sorusuna yanıtınız; “Aslında annem ve babam istedi diye mühendislik okudum” ise, çok yazık ki hayat sorumluluğunuzu alamamışsınız. “Ben yeterince istemediğim için tıp okumadım” sorumlu kişinin vereceği yanıt oluyor.
Sorumluluk almak demek, suçlamamak, bahaneler üretmemek ve affetmekle oluyor. Seçenekler her zaman mevcut. Önemli olan bu seçenekleri istemek ve ulaşmak için çaba göstermek.
“Kötü kaderim var” diye hayıflanmak ve Allah’ı suçlamak anlamsız. Başkalarını suçlamaktansa sebebi kendimizde aramamız ve Allah’ın bize verdikleri için ona teşekkür etmemiz gerekiyor. Benim tüm yaptığım çalışmalardan sonraki inancım bu.
Bu hikayeyi ilk okuduğum an kayıt etmiştim, çok anlamlı gelmişti bana.
Efsane Wimbledon''un ilk zenci Şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS''den ölüm döşeğindeydi.
Hayranlarından biri sordu:
"Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?"
Arthur Ashe cevap verdi.
"Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50''si Wimbledon''a kadar gelir, 4''ü yarı finale, 2''si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı''ya “Neden ben?” diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı''ya nasıl “Niye ben?” derim?”
Yeni yıla az bir zaman kalmışken, yeni kararlarınız ve “yeni siz” için biraz düşünme zamanı.
“Neden ben?” değil, “Neden olmasın?”