İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk günden itibaren mikroplarla beraber yaşamaktadır. Bağırsaklarındaki bakteri florası sayesinde sindirim yapabilmekte, bazı vitaminlerin sentezi ile vitamin ihtiyacını giderebilmektedir. Bu yararlı bakteriler ayrıca, vücudun dışarıya açılan (ağız, vajina gibi) organlarında ve cilt sathında da bulunurlar. Bu yararlı mikroplardan başka birde insanlarda hastalık yapan mikroplar vardır.
(Bakteri: Çekirdeği olan tek hücreli canlılar. Mikrop: Bakteri, Virüs, Maya ve benzerlerinin genel adı)
İnsanlar bu gözle görülemeyen varlıklara karşı bazı savunma sistemleri geliştirmişlerdir. Sağlıklı bir erişkin de bu mikroplarla mücadele eden ve onu koruyan 3 sistem vardır.
1- Yararlı bakteriler (Probiyotikler): Vücut sathında ve bütün giriş kapılarında bulunan bu doğal, Probiyotik bakteriler, gerek salgıladıkları maddelerle, gerek yaptıkları bakteri işgali ile hastalık yapan bakterilerin yerleşmelerini zorlaştırarak hastalık yapıcı yerleşmeleri (kolonizasyonu) önlerler. Bağırsaklardaki; Koliform bakteriler, boğaz ve vajinadaki ‘normal flora bakterileri’ bu tip bakterilerdir. Aşırı antibiyotik kullanımı sonucu, bu bakterilerin yok olmaları ile o şahıs daha sık ve uzun süre hasta olmaktadır. Yeni doğan bir bebeğin ağzında ilk ay Pamukçuk( Monilia) olabilmesi, normal boğaz florasının henüz gelişmemiş olmasındandır. İlk 1 aydan sonra bu floranın gelişmesi ile bir daha Pamukçuk oluşamaz. Ancak ağır antibiyotik tedavileri sonucunda boğaz florasının yok olması ile 1 aydan büyük çocuklarda Pamukçuk görülebilir.
2- Antikorlar: Bağışıklık sistemimizin temel taşları olan antikorlar, 3 mekanizma ile oluşurlar.
a) Anne karnında iken alınan antikorlar: Bebekler ilk doğduklarında, sadece annelerinden geçen antikorlara
sahiptirler ve en az anneleri kadar dış ortama bağışıktırlar. Bu
antikorlar, annenin daha evvel geçirdiği hastalıklar veya olduğu
aşılarla oluşturduğu antikorlardır. Bu antikorların koruyucu etkileri 1
sene olup, 1 sene boyunca bebek kendi antikorlarına sahip olana kadar
bebekleri korurlar ve 1 yaş sonunda azalmaya başlarlar. İşte bu
antikorlar nedeni ile 1 yaşından evvel yapılan; Kızamık, Suçiçeği gibi
canlı virüs aşıları, bebek bunlara karşı bağışıklık kazanamadan yok
olurlar. Gene bu antikorlar nedeni ile ilk 1 sene, Bakterilerle olan
hastalıklar son derecede nadir olup, bu devredeki ateşli hastalıkların
büyük çoğunluğu viraldir. Bu virüslere karşı anneden geçen antikorlar
olsa bile, virüs ( Grip virüsleri gibi)şekil değiştirdiğinden etkili
olamazlar. Kızamık, Suçiçeği, Kızamıkçık gibi virüsler ise, yaşlı
virüsler olup vücut yapıları sabit olduğundan, anne antikorları bunlara
karşı etkilidirler. İlk 1 sene içinde her ateşlendiğinde antibiyotik
kullanılması ile hem Probiyotik bakteriler yok olur, hem de çocuk kendi
antikorlarını yapamaz. Böyle çocuklar, devamlı hasta olurlar ve her
hastalığı ağır geçirirler. Bazı çocukların çok az hasta olmaları ve
ayakta atlatmaları, diğerlerinin hastanelik olmaları hep bu sebeptendir.
b) Aşılarla oluşan antikorlar: Bunların da 2 türü vardır.
A-
Hücresel bağışıklık: Kanda dolaşan antikorları yoktur. Bağışıklık hücre
içinde oluşur. Verem aşışı ve eskiden yapılan Çiçek aşısı bu tipte
bağışıklık yaparlar. Timus bezinin etkili olduğu bu bağışıklık,
“T-Hücreleri” ile oluşur. Bu sebeple, oluşan bağışıklık, kanda antikor
bakılarak değil, deri testleri (PPD-testi gibi) ile anlaşılabilir.
B- Hümoral bağışıklık: Kanda dolaşan antikorları vardır. Bursal
sistemle oluşan “B-hücreleri” vardır. Verem ve Çiçek aşıları haricindeki
bütün aşılar bu sistemle çalışırlar. Bu sebeple, bu aşıların ya aynı
gün veya en az 1 ay ara ile yapılmaları mecburiyeti varken, Verem aşısı
bunlardan bağımsız olup, her zaman yapılabilir.
c) Hastalık geçirerek oluşan antikorlar: Bu şekilde kazanılan bağışıklıklar hayat boyu sürseler de, Grip virüsü
gibi, genç virüslerin devamlı yapılarını değiştirmesi sonucu, kazanılan
bağışıklık pek bir işe yaramaz. Buna mukabil, Kızamık, Suçiçeği gibi
vücut yapısı sabit olanlar hayat boyu bağışıklık sağlarlar.
3- Lenfatik Sistem: Doğumdan sonra, sadece anneden geçen antikorlara sahip olan bebekler, ayrıca, lenf sistemi ile de korunurlar. İlk günden itibaren, bu lenf sistemi mikroplarla her karşılaştığında onlara karşı antikor imal eder. 1 yaşından sonra, vücut savunması tamamen Lenf sitemine kaldığından ve bilhassa yuva/ana okul devresinde her hastalıkta bunlar çalıştığından irileşirler. Zamanla antikorların oluşması ile(takribi 2 senede) lenf sistemi geri planda kalır, mikroplarla Probiyotik bakteriler ve onlar yeterli olmazsa, antikorlar devreye girerek hastalıklar önlenir. Ancak bu devreden sonra; Geniz eti-Bademcik gibi lenf bezleri küçülmeye başlarlar.
Bu devrede her ateşli hastalıkta, antibiyotiklerin kullanılması ile hem 1. Siperdeki Probiyotikler yok olurlar, hem de 2. siperdeki antikorlar oluşamazlar. Bu gibi çocuklarda bağışıklık tamamen 3. Siperdeki Lenf sistemi üzerine kaldığı için, aşırı çalışan lenf bezleri çok irileşirler ve uzun süre küçülmezler. Böyle çocuklarda, daha fazla Bademcik, Geniz eti ve Kulak problemlerinin fazla olması bu sebeptendir. Bakteriyel olsa bile her ateşli (hafif seyreden) hastalıkta antibiyotik almayan çocuklar daha sıhhatli bir hayat sürerler.