Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Bir tatilin ardından


İçinde bulunduğumuz koşuşturmanın arasında bulduğumuz fırsatla güzel bir tatil geçirdik ailece. Akdeniz kıyılarının, hepimizin malumu olduğu üzere, uzun yıllardır misafirleri yabancı turistlerdir. Bunun birçok nedeni var,bunlara değinmeyeceğim tabii ki. Değinmek istediğim konu, bizlerle, diğer ülkelerden gelen insanlar arasındaki tatil anlayışı farkı.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin,denizlerinden hiçbir anlamda tam olarak yararlanamadığı, hatta hemen hemen hiç yararlanamadığı apaçık ve acı bir gerçek. Çok değil, 20 yıl önce İstanbul’un tüm kıyılarından denize girilebilirken, sorumsuz bizler, bizlere göz yuman belediyecilik anlayışı, bütün atıklarımızı Marmara Denizi’ne dökerek Marmara Denizi’ni, bir mikrop denizi haline getirdi. Ve biz İstanbullular, tası, tarağı toplayıp her yıl diğer denizlerin kıyılarına koşuyor olduk yıllardır bu nedenle. Özellikle Marmara Denizi’nin bu hali, havuz sevdasını ya da daha doğru bir tanımlamayla, havuz mecburiyetini yarattı. Denizin önemini ve yararlarını unuttuk, havuzun değil de  içindeki fayansların mavisine vurulduk. Bu yazının çıkış noktası, tatilde yaşadığım ilginç bir olay. Sizinle de paylaşayım istedim...

ORTALIK ALKIŞTAN YIKILIYOR!
Tatilin ilk günü otelin plajına indik. Etraf gayet kalabalık ve misafirlerin çoğunluğu her zamanki gibi yine yabancılardan oluşuyor. Türk misafir parmakla sayılacak kadar az gibi. “Yazık, kriz fena vurmuş ülke insanını” diye düşündürüyor bu tablo beni. Akşam yemeğinden sonra otelin amfitiyatrosuna gidiyoruz kızım Doğa’nın isteğiyle ve yerimizi alıyoruz. Animatörler 4 ayrı dilde ve çok da hızlıca programı sunuyorlar. Ve animatörlerden birisi, hangi ülke insanından ne kadar kalabalık olduğunu anlayabilmek için o ülkelere ait dillerde sorular soruyor. “Almanya” deyince cılız bir alkış geliyor topluluktan, “Ukrayna” deyince alkış sesi biraz daha yükseliyor. “Rusya” anonsunda gerçekten kuvvetli bir alkış kopuyor. Tabii ki Türk misafirperverliğinden olsa gerek, en sonunda animatör “ Türkiye” diyor. Ben gerçekten çok cılız bir alkış beklerken ortalık, abartmıyorum, alkıştan yıkılıyor. Amfitiyatronun 2/3’ünün Türk olması animatörü de şaşırtıyor. Beni de alıyor bir düşünce, “Bu kadar Türk neredeydi gündüz” diye.

SORUMUN CEVABI!
Sorumun cevabını ertesi sabah buluyorum, kahvaltıdan sonra. Neredeyiz Türkler olarak sizce? Otelden plaja doğru yürürken görüyorum ülkem insanı. Evet, havuzdayız. İnanın 50 metre ileride kum ve deniz dururken, Türk misafirlerin hemen hemen hepsi havuz kenarında. İşin daha da vahim kısmı, havuz kenarında birçok bebek denecek yaşta çocuğun da bulunması. Uzmanlar, “En pis deniz, en temiz havuzdan sağlıklıdır” diyerek bizleri uyarırken, bizler çocuklarımızı hala havuza sokuyoruz. Havuzdan kapılacak onlarca hastalık var, biliyoruz. Neden bu kadar vurdumduymazız, aymazız? 

DENİZ, KUM VE GÜNEŞ...
Hadi havuzun zararlarını bırakalım, denizin yararları yeterli değil midir, seçimi engin sulardan kullanmak adına? Gerçekten akıl algılamakta ciddi sıkıntı çekiyor bazı durumları bu ülkede. Bakın, iyi bir tatili tanımlayan 3 kelime, deniz, kum ve güneştir. Havuz, taş ve güneş size ne kadar doğal geliyor bir tatili tanımlamak adına?..

ARMUT DİBİNE DÜŞER!
Bir başka sıkıntı daha aktarayım size. Bu güzel yarımadanın çocukları, ülkelerinde deniz bulunmayan çocuklardan daha kötü yüzüyorlar. İlköğretim çağındaki birçok çocuk yüzmeyi bilmiyor bu topraklarda doğan. Bu da trajikomik bir durum, yazık.

Türk çocuklar aktivitelere katılmıyorlar. İlk gün çocuk kulübüne giden kızım Doğa “Baba, çocuk kulübünde tek Türk bendim” diyor. Bu ertesi günler de aynı şekilde devam ediyor, Doğa’nın anlattığına göre. “Anne ve baba ne kadar sosyal ki, çocukları da sosyal olsun” diye bir saptamada bulunacak olursanız, “Yerden göğe kadar haklınız” derim ve “Armut dibine düşer” diye de eklerim.

“İsraf günahtır” deyip, açık büfe bolluğunu bulan ve tabağına 4 kişilik yemek sığdırma becerisini göstererek, Guiness’e girmeye aday olan, ancak o yemeğin çoğunu çöpe döktürenler de,  bu arsızlığı çocuklarının gözleri önünde yaparak onlara örnek olan ebeveynler de bizim insanımız.

“Tatil mi yaptın, millete mi baktın?” diye düşünmeniz gayet normal bu yazdıklarımdan sonra. Şu kadarını söyleyeyim size; hiç zorlanmadım ne bu olanları görürken, ne de bu yazıyı yazarken...

 

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.