Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
En büyük servet


Eğitim ve öğretim, kuşkusuz insanoğlunun hayatındaki en önemli olgulardan ikisi. Bir Çin atasözü der ki; “Eğitim, her zaman sahibini peşinden takip eden bir servettir.”

Saygı duyulan, çevresi tarafından kabul edilebilir, başarılı bir birey olmak için, kaliteli bir öğretim almak şart olmuştur, çoğu zaman... Ancak inancımca, işin odak noktasında çocuğun, insanın kendisi olmuştur her zaman. Eğitimin hep aile ile başladığını düşünür ve bilirim. Okullarda ne kadar iyi eğitim ve öğretim verilirse verilsin, çocuğun kişiliğinin, başarısının ya da başarısızlığının temelini atan, ailesidir. Sağlam aile yapısı olan çocukların hayatta her zaman daha mutlu ve başarılı olduklarını biliriz. Okudukları okuldaki öğretim ve eğitim düzeyi ya da kalitesi çok yüksek olmasa da, hem daha akıllı hem de daha mutlu olmalarından dolayı başarı kazanmış bir çocuk vardır çevremizde. Son açıklanan OKS sonuçlarına baktığımızda 500 tam puan alan 61 çocuğun 28’i devlet okullarında okuyor, yani yarıya yakını... Demek ki, başarının anahtarı, sadece okul ya da paralı, özel eğitim değil. Çocuğun da hem içinde hem mayasında olmalı bazı şeyler.

EŞİT EĞİTİM FIRSATI...
Ülkemizdeki eğitim sisteminin durumu da, gittiği ya da götürülmek istendiği nokta da hepimizin malumu. Bir devletin en önemli görevlerinden bazıları, insanlarına eşit eğitim ve eşit sağlık hizmeti sağlamaktır. Ülkemizde durum, beklenenden ve arzu edilenden henüz çok uzaklarda. Pazartesi günü, 2008 eğitim ve öğretim yılında 14 milyon öğrenci ve 662 bin öğretmen büyük bir maratona başlayacaklar. Baktığınızda, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 21. Gelişmiş ülkelerde bu sayı, öğretmen başına 5 ile 10 öğrenci arasında değişiyor. Tabii ki, her öğretmene 21 öğrenci düşmesi gibi iç açıcı bir resim görsek de, branş farklılıklarından dolayı 21 öğrenciye 1 öğretmen düşmüyor. Esas dikkate alınması gereken nokta ise, sınıf başına düşen öğrenci sayısının 51 olduğudur. Buna göre, öncelikle derslik sayısı olmak üzere, yetişmiş öğretmen sayısı da yeterli değil ülkemizde. “Yetişmiş öğretmen” kelimelerinin  altını özellikle çizmek isterim. Zira, ne kadar derslik ya da okul yaptırırsanız yaptırın, bu okullar için iyi eğitim almış, idealist öğretmenler yetiştiremezseniz, bu öğretmenlere maddi ve manevi anlamda değer vermezseniz, bu okulları gereken ekipmanlarla donatamazsanız, inşa ettiğiniz okulun 4 duvarlı diğer yapılardan hiç bir farkı kalmaz. Bakın İstanbul’un durumuna... Bırakın Türkiye’yi, dünyanın en büyük metropollerinden birisi olan bu yedi tepeli güzel, 2008 OKS sonuçlarına göre Türkiye’nin en başarılı 52. şehri. Başka bir söyleyişle, 81 il içersinde en başarısız 29. şehir. Neden durum böyle? Öncelikle fazla ve gereğinden fazla göç. İstanbul’da öyle okullar biliyorum ki, Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile bu kadar yetersiz okullar bulamazsınız belki de. Hani, Doğu’da ya da Güneydoğu’daki okullar için yardım kampanyaları düzenleniyor ya, ben olsam öncelikle İstanbul’daki bu okullara yardım kampanyası düzenlerdim!

EN PAHALI ÖZEL EĞİTİM-ÖĞRETİM TÜRKİYE’DE
Geçen Pazartesi günü yepyeni bir heyecan vardı, evlatları ilköğretim 1. sınıfa başlayan yüzbinlerce ebeveyn ve çocukları için. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulamasını çok doğru buluyorum bu arada. İlk gün ya da ilk hafta sendromu, hem ebeveynler hem de çocuklar için daha kolay ve yönetilebilir bir hal aldı böylece. Hepimiz çocuklarımız için en iyisini yapmaya, onlara en iyiyi sunmaya çalışıyoruz. En iyinin sonu da var mı, bilmiyorum. Bazı okulların 1 öğrenci için 1 yıllık masrafı, bir asgari ücretli çalışanın 4 yıllık kazancına eşit. Gerçekten dünyanın en pahalı özel eğitim-öğretimi de bu ülkede. Devlet öncelike buna bir el atmalı ve bir tavan fiyat belirlemeli, özel eğitimde ödenecek ücretler için. İlk sene zordur. Ebeveynler için doğru okulu bulduğundan emin olmak, okuldaki eğitim-öğretimin ve öğretmenlerin kalitesi, hep akılları kemiren sorulardır. Bu soruların cevabını almak, bazen uzun da sürebilir. Hatta amaç iyi bir üniversiteyse, yıllar alabilir bu sorulara cevap bulabilmek. Tabii ki, bütün bu endişeleri taşırken, sorulara cevap ararken, öncelikle ne istediğimizi, çocuğumuzu nasıl yetiştirmek istediğimizi bilmemiz gerekmektedir. Bu arada çocuğunuzu da iyi tanımanız gerekir, bütün bu sorulara cevap bulabilmeniz için. Ve eğitim- öğretim ciddi bir planlama gerektirir, çocuğun hayatının ilk yıllarını yönlendiren, planlayan bizler tarafından... Ve unutmayalım ki, özellikle ilköğretimde okuyan, ancak başarısız olan bir çocuğumuz varsa, suçu çocukta değil kendimizde aramamız gerekmektedir. Zira her şeyi planlayan, çocuklarımızı yönlendiren, disipline eden, çalışmalarında onlara yardımcı olması gerekenler hep biz ebeveynleriz. Çocuklarımız bir çok alanda olduğu gibi, eğitim ve öğretim hayatının ilk yıllarında da bizlere muhtaç. Kimseye kızmaya hakkımız yok, bir başarısızlık durumunda, hele hele çocuklarımıza asla! Her şeyi yöneten ya da yönetemeyen biz ebeveynleriz. Önce kendimizle hesaplaşalım, yüzleşelim başarısızlık durumunda.

2008 -2009 eğitim ve öğretim yılının ve sonrasının, daha Atatürkçü, daha aydınlık, vizyonu daha geniş, Türk insanına ve vatanına daha yararlı nesiller yetiştirmede önemli bir dönem bir başlangıç ve hayırlı olması temennisiyle, bütün çocuklarımıza zihin açıklığı, mutlu, sağlıklı yarınlar diliyorum. Ve tabii ki, hepsine sabırlı ebeveynler ile aydın, Atatürk’ün izinde yürüyen öğretmenler...

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.