Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Engelleri kaldırmak gerek!

“Engel” tek başına bile ne kadar negatif bir kelime değil mi? Belki de değil, bilemiyorum. Bana öyle geliyor en azından. Belki de bu ülkede doğup, büyümenin ve yaşamanın verdiği, hissettirdiği duygudur bu. Bu yaşıma kadar o kadar çok engelle karşılaştım ki, engelle yaşamayı öğrendim aslında, birçoğunuz gibi...

Okul hayatıyla başlayan engeller, hayatın her safhasında devam etti, ediyor ve edecek, biliyorum. Engel hayatımızın önemli bir gerçeği bu ülkede. Her an, her yerde bir engel çıkar karşınıza. Alışmış, kanıksamış olduğumuz için de umursamayız artık. Ancak şöyle de bir durum var ki, bu kadar engelle yaşamasını bilen bir toplum, engelli insanlarıyla yaşamaktan bihaber.  Açmaya çalışayım konuyu biraz.

Ülkemizde 8,5 milyon engelli insanımız var, yani toplam nüfusumuzun yüzde 13’e yakını engelli.  Dünya’da ise 650 milyon engelli insan var. Bu da toplam Dünya nüfusunun yüzde 10’una denk geliyor. Ülkemiz son yıllarda engelli sayısı Brezilya ve Nikargua ile birlikte en çok artan ülkelerden. Neden ve nasıl oluşuyor bu engeller? TUİK verilerine göre, ülkemizdeki kayıtlı engellilerin yüzde 56,8’inin engelli bir hastalık sonucu meydana gelmiştir. Bunu ikinci sırada yüzde 15,9 ile genetik veya kalıtsal bozukluk, yüzde 9,6 ile kaza ve yüzde 3 ile gebelikte/doğum sırasında yaşanan problemler takip etmektedir. Gebelik ve doğumdaki problemleri de dahil etsek bile doğuştan engelli insan oranı kendi içinde yüzde 19’a geliyor. Başka bir deyişle, her 5 engelliden biri, hayata fiziksel ya da zihinsel olarak sağlam olarak gözlerini açıyor, ancak dış nedenlerden dolayı engelli duruma geliyor. Bu oranı genel nüfusa vurduğumuzda ülkemizde hemen hemen her 10 insandan biri, herhangi bir kaza ya da hastalık sonucu engelli olma olasılığına sahip. Peki, bu kadar yüksek olasılığın olduğu bir ülke engelli olmayanlar, engellilerin ne kadar farkında? Bunu engelli insanlarımıza sormak gerekiyor aslında. Ve TUİK’ in araştırması diyor ki, engelli insanlarımızın yüzde 86’sı kendilerine sunulan sosyal yardım ve destekten memnun değiller. Yine yüzde 67’si kendilerinin daha rahat yaşamaları için gerekli, kaldırım, yaya yolu, yaya geçidi gibi fiziklsel koşulların sağlanamadığını düşünüyorlar. Engelli insanlarımızın sadece yüzde 21’i çalışıyor. 7 milyon engelli evlerinde yaşıyor gibi. Bu yüzdendir ki, çevremizde fazla engelli göremiyoruz bu kadar çok olmalarına rağmen. Onların hiçbir suçu yok. Bütün suç, onları görmeyen, umursamayan, yok sayan bu toplumundur. Gelişmişlik seviyesinin en önemli parametrelerinden biri olan engellilere verilen önem, ülkemizin bu anlamda nerede olduğunu da açıkça gösteriyor bize. Size küçük bir örnek daha vereyim: Yıllardır Olimpiyat Oyunları’nın ülkemizde yapılması için çalışıp duruyoruz. Olimpiyat Oyunları’nın ülkemize verilmemesinin en büyük nedenlerinden biri,  Olimpiyat Oyunları’nın hemen sonrasında düzenlenen Paralimpik (Engelli) Olimpiyatları’na yapılamayan hazırlıklar ve organizasyonlar olmuştur. Engelli insana bakış açısı bu kadar zayıf olan bir ülke ve insanından Engelli Olimpiyatları düzenlemek de beklenemez herhalde.

NE YAPMAK GEREK?
Ne yapmak gerekiyor engelli insanlarımızı kazanmak için peki? Bence öncelikle işin tanımından başlamak gerek. Onlara özürlü değil, engelli demekle başlamak lazım işe. Buna devlet tarafında başlayıp her alandaki özürlü kelimesini engelli kelimesiyle değiştirmek gerek. Zira özür ile engel farklı anlamlarda olan iki kelimedir. Devletin yanında, özel kurum ve kuruluşların da engelli vatandaşlarımızın sosyal hayata dahil olabilmeleri için önemli bir kaynak ayırmaları gerekmekte, hatta bu devlet tarafından kurum ya da kuruluş büyüklüğüne göre mecburi hale getirilmelidir. Benim engelliler hakkında bilinçlenmeye başlamam, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kurduğu Tekerlekli Basketbol Takımı,  nam-ı diğer “Demir Pençeli Kartallar“ sayesinde olmuştur. Onların her maçına gitmek, hayata sarılışlarını görmek beni çok mutlu etmenin yanında, çokça da kendime kızdırmıştı bu kadar geç farkına vardığım için engelli insanlarımızın önemini.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü. Kendilerini hatırladık ve geçtik. 10-16 Mayıs da Dünya Engelliler Haftası. O zaman da 1 hafta hatırlarız, unuturuz yine. Birçok konuda olduğu gibi, engelli insanlarımız hakkında, bir toplum bilinci oluşmadıkça bir yerlere varmamız mümkün değil maalesef. Ülke ekonominiz istediği kadar iyi olsun,  engelli insan bilinci düşük bir devlet ve toplum hiç bir zaman gelişmiş olamayacaktır.

Onlardan beklemek yerine, önce biz engellerimizi kaldıralım.

Engelsiz günler dileklerimle...

 

 

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.