Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
GÜN IŞIĞI
Dr.  ÖZLEM MESTÇİOĞLU
Psikiyatri Uzmanı
Yazı Boyutu:
Takıntı yani obsesyon deyince...

 

“Ya sevdiklerimin başına kötü bir şey gelirse?”
“Sevdiklerime bir zarar verir miyim?”
“Dua ederken içimden Allah’a sövmek geliyor.”
“Yolda değdiğim kişilerden mikrop bulaşır mı?”
“İnsanlara kötü sözler söyler miyim ya da onlara bir zarar verir miyim?”
“Ocağı veya kapıyı açık unutmuş olabilir miyim?”
“İçimden arabayı duvara çarpmak geliyor.”


Bu ve benzeri düşünceler;
• İstemeden aklınıza geliyorsa,
• Yaşamınızda belirgin bir sıkıntıya neden oluyorsa,
• Saçma olduklarını düşündüğünüz halde kafanızdan atamıyorsanız.

Bu düşünceleri baskılamak veya etkisiz hale getirmek için;
• Katı biçimde uygulanması gereken,
• Yapmaktan kendinizi alıkoyamadığınız
• Sürekli tekrarlanan davranışlarınız oluyorsa,

VE
Bu düşünceler yada davranışlar nedeniyle hayatınızın alt üst olduğunu, çekilmez hale geldiğini düşünüyorsanız; obsesif- kompulsif bozukluğunuz (takıntı hastalığı) var demektir.


Bu hastalıktan ve yaratabileceği olumsuz sonuçlardan örnekler üzerinden söz edelim.
Takıntılar içinde en sık görülenlerinden biri; kirlenme veya hastalık bulaşacağı ile ilgili olanlarıdır. Otobüste veya sokakta birisi dokunduğunda kirlendiğini düşünüp eve koşan ve ellerini, eşyalarını defalarca yıkayan hatta bununla da yetinmeyip her şeyini çamaşır suyuna basan veya paraya elini sürdüğünde derisi soyuluncaya kadar ellerini yıkayan veya eve girerken eşinin ve çocuklarını tüm eşyalarını daha kapıda çıkarmalarını isteyen ve su-sabunu kapıya getirerek onları orada yıkayan veya her misafirden sonra evi baştan aşağı büyük temizlik yaparcasına temizleyen veya her tuvalete girenin arkasından tuvaleti çamaşır sularıyla dezenfekte eden pek çok kişi tanımışsınızdır. Bu durum abartılı hal aldığında eldivensiz dolaşamayan, sokağa veya herhangi bir arkadaşının evine dahi gidemeyen ve hatta eşine çocuklarına dokunamayan, onları öpemeyen insanları görebilmekteyiz.

KUŞKULAR...
Sık rastlanılan bir başka takıntı  ise; kuşkularla ilişkilidir. Evden çıkarken tüpü, kapıyı kapatıp kapatmadığından emin olamadığı için defalarca eve geri dönen,  geri geri giderken arabasıyla herhangi bir canlıyı ezdiğini düşünerek sürekli kuşku içinde yaşayan ve kendini suçlu hisseden, aklından sürekli küfürler geçen veya dua ederken ya da namaz kılarken Allah’a küfredeceğinden endişelenen , annem üzerine yemin ettim ya benim yüzümden ölürse diye düşünen, çocuklarıma kızar da onlara zarar verirsem diye evdeki bütün kesici aletleri toplayan, sevdikleri zarar görmesin diye her gün bir tören tarzında dualar etmekten kendini alıkoyamayan kişiler tanımışsınızdır.

Duvardaki tablonun simetrik olmaması nedeniyle sürekli onu düzelten, “ona kadar saymadan” bir işe başlamayı uğursuzluk kabul eden ve sayamadığı zaman çok büyük sıkıntı hisseden, uygun olmayan yerlerde aklına pornografik görüntüler gelen kişilerde takıntılı olarak sayabileceğimiz kişilerdir.

GÜNLÜK HAYATIN YERİNİ ALIR...
Takıntılı kişiler düşüncelerinin anlamsız, abartılı olduğunun farkındadırlar; ancak bu düşüncelerin zihinlerine doluşmasına engel olamamaktadırlar. Bazen bu mantıksız düşüncelere karşı mücadele etmek isterler ve çaba gösterirler. Ancak bu çaba çoğu zaman var olan gerginliklerini arttırmaktan başka bir işe yaramaz ve başka bir yineleyici, ancak işlevi olmayan davranış geliştirirler. Zamanla artık direnmekten vazgeçerler, bu düşünceler ve davranışlar günlük hayatlarının bir parçası halini alır. Hatta bu davranışlar günlük yaşamı kolaylaştıran davranışların yerini alabilir. Temizlikle ilgili takıntıları olan bir kadının bir gün içinde ne kadar çok boşa enerji harcadığını düşünün, gün sonunda hem çok yorgun olacak, hem çevresindekileri huzursuz ettiği için ev ortamı gergin olacak ve hem de evinin halen yeterince temiz olmadığını hala ortalıkta mikropların kol gezdiğini düşünebilecektir. Aklına takılan “ Sevdiğime zarar verir miyim” ya da “ ya Sevdiklerimin başına kötü bir kaza gelirse” düşüncesi kişinin dikkatinin dağılmasına ve yaptığı işe yeterince konsantre olamamasına neden olabilir. “Mikrop bulaşırsa” düşüncesiyle kişiler evinden dışarı adım atamayabilir, hiç kimseyle görüşemeyebilir ve böylece sosyal yaşamı ortadan kalkmış olur. “Birine baktığımda gözüme cinsel organı takılıyor” diyen bir kişinin karşı cinsten biriyle herhangi bir ilişki kurabilmesi neredeyse olanaksız hale gelmektedir. “Her dua ettiğimde içimden Allah’a sövüyorum” diyen bir imamın işini yaparken çektiği sıkıntıyı düşünün. Veya çocuklarına kirli olduklarını düşündüğü için dokunamayan bir annenin çektiği acıyı...

ORTAK ÖZELLİKLERİ
Takıntılı kişilerin bazı ortak kişilik özellikleri de olduğu dikkati çekmektedir. Genellikle  temiz ve özenli giyinen, resmi bir tavır içinde görünen kişilerdir. Tüm hareketlerinde çok dikkatlidirler ve hata yapmamaya özen gösterirler. Oldukça ayrıntıcıdırlar. Uzun ve kapsamlı cümleler kurarlar, resmi ve kalıplaşmış ifadelere sık rastlanır.  “Oysa ki...........yine de........”, “Bir yandan.....öte yandan..........” gibi birbirini dengeleyen cümlecikler kullanmaları karakteristiktir. En basit konularda bile çok entelektüel terimler kullanırlar. Söylediklerinin arasına “aslında”, “elbette”, “sanıldığı gibi” gibi çok sayıda gereksiz sözcük serpiştirirler. Çok gergindirler ve bu gerginliklerini kontrol edebilmek için kesintisiz konuşurlar, çok katı tavırlar alırlar. Hep söyleyecekleri birşeyler eksik kalmıştır, basit konularda bile tuttukları notlara  başvururlar. Pek çok günlük davranış tören halini almıştır, hep aynı şekilde başlaması, devam etmesi ve bitmesi gerekmektedir, olayların akışında en ufak bir terslik olursa kendilerini çok huzursuz hissederler. Ayrıntılara çok takıldıkları, bir türlü bir davranışa başlayamadıkları ve yaptıklarından bir türlü emin olamadıkları için  saatlerce banyoda kalabilirler. Traş olmak için çok uzun zaman harcarlar.

Takıntı hastalığı birdenbire de başlayabilir, sıkıntılı bir olaydan sonra da ortaya çıkabilir. Ancak başlaması ile kişilerin bir yardıma gereksinimi olduklarını fark edip bir psikiyatriste başvurdukları zaman arasındaki süre yılları bulabilir. Bazen de çevresindekiler o kişinin bu durumuna dayanamayarak kişiyi bir doktora gitmeye zorlayabilirler.

Tüm bu takıntıların kişinin yaşamını ne kadar zorlaştırabildiği ve hatta yaşamın tüm amacının bu takıntılara uygun davranmak olarak şekillenebildiği ortadadır. Zaman zaman bu hastalığa depresyon gibi kişiyi daha da umutsuz, mutsuz, yaşamdan zevk almaz, bezgin hale sokan hastalıklar eklenebilir. Kişiler sıkıntılarını hafifletebilmek için alkol kullanabilmekte, sigara kullanmakta veya miktarını çok arttırmakta ve beden de bu durumdan zarar görmeye başlamaktadır. İntihar riski de bu kişilerde artabilmektedir.

YAKIN ÇEVRE DE OLUMSUZ ETKİLENİR!
Takıntılar sadece bu rahatsızlığı yaşayanı değil yakın çevresini de çok rahatsız eder. Sürekli kendini merak eden ebeveynlerini düşünmek zorunda kalan bir genç. Eşinin temizlik takıntısı nedeniyle evde serbest davranamayan bir koca. Tüpleri, kapıları kontrol eden bir koca nedeniyle sürekli her yere geç kalmak, azarlanmak, hatta bazen aşağılanmak durumunda kalan bir kadın...  Annesi tuvalete gitmesini istemediği için okulda sürekli sıkışan ve kendini kontrol altında tutmaya çalışan bir çocuk. Başına birşey gelip gelmediğini merak ettiği için babası tarafından günde en az 10 kere işyerinden aranan bir adam.

Hastalığın kendisi ve olası sonuçlarını göz önüne aldığımızda tedavisinin en kısa zamanda yapılması kaçınılmaz görünmektedir. Bir psikiyatristin üstlenmesi gereken bu tedavide; ağırlık ilaçlarda olmakla birlikte, takıntılı hale gelmiş düşüncelerin ve davranışların üstüne gitme şeklinde yapılan alıştırma tedavileri de kişiler için çok yararlı olmaktadır. Doktoruyla kurulacak iyi bir diyalog ve bu takıntılardan kurtularak normal yaşamına geri dönebileceklerine dair hissettikleri güvence tedavinin ilk adımıdır.

Takıntılar yaşamı herkes için çekilmez hale getirir. Takıntılarınızdan kurtulduğunuzda yeni bir yaşama merhaba demiş olursunuz.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.