Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
GÜN IŞIĞI
Dr.  ÖZLEM MESTÇİOĞLU
Psikiyatri Uzmanı
Yazı Boyutu:
Depresyon’da mısınız?

                               

“Canım hiç bir şey yapmak istemiyor.”
“Her şey çok tatsız tuzsuz geliyor.”
“Kendimi çökmüş, yaşlanmış hissediyorum.”
“Her sabah uyandığımda o gün hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.”
“Her tarafım ağrıyor.”
“Her şey kötüye gidecekmiş gibi.”
“Yaşama ilişkin umutlarımın bittiğini hissediyorum.”
“Uykuya dalmakta güçlük çekiyorum” veya “Gece sık sık uyanıyorum “ veya  “ Sabah çok erken uyanıyorum.”
“Yataktan çıkmak içimden gelmiyor.”
“Ne kadar uyusam da kendimi çok yorgun hissediyorum.”
“Artık mutlu olamıyorum.”
“Kendimi işe yaramaz, değersiz hissediyorum.”
“İştahım çok azaldı.”
“Sürekli mutfakta bir şeyler atıştırıyorum, doymak bilmiyorum.”
“Kimseyle konuşmak, görüşmek istemiyorum.”
“İnsanları kendime uzak görüyorum.”
“Hiç bir şeyden tat alamıyorum.”

Son 15-20 gün veya daha uzun bir süreden beri siz de böyle düşünüyorsanız veya benzer duyguları yaşıyorsanız “DEPRESYON” geçiriyor olabilirsiniz.

Depresyon, kişinin kendisini çökmüş, bitmiş gibi hissetmesine neden olan, pek çok zihinsel, duygusal ve bedensel belirtilerle seyreden bir rahatsızlıktır.

Sokakta gördüğümüz, yanımızda yürüyen, bildiğimiz bilmediğimiz her 4-5 kişiden biri yaşamları boyunca en az bir kez depresyon geçirmektedir. Böylesine yaygın bir rahatsızlığı zamanında tanımak ve gerekli müdahelelerde bulunmak toplum ruh sağlığı açısından da oldukça önemli gözükmektedir. Depresyon sık görülmesiyle birlikte neden olduğu kişisel ve toplumsal sorunlar yüzünden de tanınması ve tedavisinin düzenlenmesi gereken önemli bir sorundur. Depresyon nedeniyle kişilerin gerek sosyal gerekse iş ve aile yaşamları oldukça olumsuz etkilenmektedir. Depresyona giren kişiler yaşadıkları sıkıntılara bağlı olark işlerini kaybedebilmekte, toplumdaki saygınlıklarına gölge düşebilmekte, aile ve arkadaş ilişkilerinde ciddi bozulmlar görülebilmekte ve ayrıca beden sağlıklarını da kaybedebilmektedirler. Ayrıca intihar oranları depresyon geçiren kişilerde toplum ortalamasının çok üzerine çıkmaktadır. Yine depresyon dönemlerinde kişilerde alkol, madde kullanımı daha fazla artmakta, bedebnsel hastalıklar daha sık ve görülmekte ve daha şiddetli seyretmektedir.

DEPRESYONUN BELİRTİLERİ
Peki depresyonu belirtileri nelerdir, depresyona girdiğimizi nasıl anlarız?

Elbette ki; kendimizi her üzgün, mutsuz hissettiğimiz dönemi depresyon olarak adlandıramayız. Depresyon tanısını koyabilmek için öncelikle kişinin sosyal, mesleki ve ailesel alanlarda işlevlerinin bozulmuş olması ve sayacağımız depresyon belirtilerinin en az 15 günün tamamında veya büyük bölümünde devam etmiş olması gerekir. Bu çökkün ruh haline yol açabilecek gerçek bir neden olup olmaması depresyon tanısı koymak açısından çok belirleryici olmamaktadır. Gelelim depresyon belirtilerine;

• Kendini mutsuz, keyifsiz, çökkün hissetme,
• Hiç bir şeyden zevk alamama,
• Canı hiç bir şey yapamak istememe,
• Aşırı bir hareketsizlik veya yerinde duramayacak ölçüde huzursuz olma,
• Uyku düzeninde bozulma (aşırı uyuma veya uykularda bölünme, uykuya dalma güçlüğü),
• Kendini sürekli yorgun, halsiz, enerjisiz hissetme,
• Kendini değersiz, işe yaramaz olarak değerlendirme, sürekli kendini suçlama, özellikle geçmişe yönelik olmak üzere yoğun pişmanlık duyguları,
• Dikkatini toparlama güçlüğü, kendini yaptığı işe, okuduğu kitaba veya konuşmaya verememe,
•  İştahta değişiklik (artma veya azalma),
• Tekrarlayan ölüm düşünceleri,
• Karar vermede güçlük çekme.

Depresyon geçiren kişilerde bu belirtilerin pek çoğu bir arada görülmektedir. Bunlarla birlikte; vücutta hiç geçmeyen, sürekli yer değiştiren ağrılar, mide-bağırsak şikayetleri (hazımsızlık, gaz vb.), baş-boyun bölgesinde gerginlik, ağrı hissi, aşırı sinirlilik, tahammülsüzlük, kırıcı olmak, aynı zamanda çok çabuk kırılmak, kimseyle görüşmek- konuşmak istememek, cinsel istekte azalma gibi şikayetlere de çok sık olarak rastlanmaktadır. 

En sık olarak 25-44 yaşlarında görülmekle birlikte depresyon her yaşta ve o yaşa göre değişen belirtilerle görülebilen bir rahatsızlıktır. Kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha fazla görüldüğüne dair istatistikler olmakla birlikte, bu oranı erkeklerin yardım isteme, şikayet bildirme davranışının daha az olmasının etkilediği düşünülmektedir.

Depresyon genetik yolla geçen bir hastalık değildir, ancak depresyon geçirmiş ebeveynleri olan kişilerde çocukluk döneminde dikkat eksikliği-hiperaktivite ve erişkinlik döneminde depresyon çok daha sık gözlenmiştir.

Kendine güveni, saygısı az olan, kötümser, karamsar, diğer insanlardan çabuk etkilenen, kendini aşağı-ezik gören kişilerin depresyona daha yatkın oldukları söylenilebilir. Ayrıca, evlilik sorunları, iş değişiklikleri, çocukluk döneminde yaşanan olumsuz yaşam olayları, tacize veya ihmale uğrama, önemsenmeme, şiddet görme, ergenlik öncesi anne-baba kaybı, fiziksel hastalık geçirmiş olmak, sosyal desteğin az olması, işsizlik gibi faktörler de kişilerin depresyona girmesine neden olabilecek faktörler olarak sayılabilir. Kadınlarda doğum ve menopoz, erkeklerde ise emeklilik depresyon için kolaylaştırıcı rol oynayabilirler. Ancak unutulmamalıdır ki; depresyondan kimse muaf değildir. Yukarıda saydığımız faktörlerin hiç birinin de olmadığı durumlarda pek çok kişi depresyon geçirebilmektedir.

DEPRESYON TEDAVİSİNDE NELER YAPILABİLİR?
Depresyon kendi haline bırakıldığında 4-6 aylık bir süreçte düzelebilir, ancak bu sürede kaybedilenleri ve düzelmeme olasılığını göze almak koşuluyla... Oysa ilaç tedavisi ve psikoterapi ile depresyon kişilerin yüzde 90’a yakınında 4-6 haftalık bir sürede tamama yakın düzelmeler olabilmektedir. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar toplumda genel olarak inanılanın aksine bağımlılık, alışkanlık yapmaz, aşırı durgunluğa, sürekli uyku haline yol açmaz. Her şeyi pespembe gösteren mutluluk hapları değildir. Sadece belirli bir süre kullanılması gereken (psikiyatristin önerisine göre en az bir yıl), depresyon belirtilerinin düzelmesini sağlayan ve depresyonun tekararlamasını kısmen de olsa önleyen ilaçlardır. Depresyon tedavisinde en büyük pay depresyon geçirmekte olan kişidedir. Yani, depresyonunuzun iyileşmesinde bir şeyler yapacak biri varsa, o ilk planda siz olacaksınız.
Psikoterapi, depresyon tedavisinde çok önemli bir rol oynar. Kötüye giden kişilerarası ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yardımcı olur. Kişinin kendine zarar veren yaşamla başa çıkma stratejilerinin değişmesini sağlayabilir. Olumsuz düşüncelerle mücadele edebilme becerisi kazandırır. Kişiyi depresyona yatkın kılan bakış açılarının, düşünce ve davranışların yeniden, kendine iyi gelebilecek biçimde düzenlenmesine yardımcı olur.

Mutlaka psikiyatrist ve psikolog kontrolünde yapılması gereken bu tedavilerin yanında kendine yardım kitapçıklarından (İyi Hissetmek vb.) da yardım görerek depresyonla baş etmeyi öğrenebilmek olasıdır.

VE ÖNERİLER…
Son olarak depresyon geçirmekte olan kişilere bazı önerilerde bulunacağız:
• Depresyonun bir hastalık olduğunu kabullenin ve yardım istemekten çekinmeyin.
• Depresyonda iken önemli kararlar almaktan kaçının.
• Çok istekli olmasanız da kendinizden “eskisi gibi” olmayı beklemeden ufak da olsa “bir işin ucundan tutun”. Yapacağınız küçücük bir şey bile “hiç bir şey yapmamış olmak”tan daha iyidir. Önemli olan; gün bittiğinde “Bugün şu işe başladım veya bitirdim” diyebilmektir. O işin boyutlarının, türünün hiç bir önemi yoktur.
• Olumsuz düşüncelere odaklandığınızı hissettiğinizde zorlanarak da olsa sanki o olay başkasına aitmiş gibi düşünerek olumlu yanları da ortaya koymaya çalışın.
• İçinde bulunduğunuz ruh halinin kişiliğinizin bir parçası olmadığını, geçici ve hastalıklı bir durum olduğunu sık sık kendinize hatırlatın. Depresyon bir tür ruh kırılmasıdır, doğru biçimde alçıya konulur, yeterince alçıda bekletilir ve alçı çıktıktan sonra da gerekli egzersizler yapılırsa kırık tam kaynar. Sabısız veya hızlı davranılırsa alçı tam kaynamaz ve kırık  yaşam boyu sorun yaratır.

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.