Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
GÜN IŞIĞI
Dr.  ÖZLEM MESTÇİOĞLU
Psikiyatri Uzmanı
Yazı Boyutu:
Duygusal gelişim (2)

 

Yazımızın ikinci bölümünde çocukların yaşlarına göre duygsal anlamda ne tür gelişim evrelerinden geçtiğini, anne-babalara bu gelişimin normal seyrinde gitmesini sağlamak için ne gibi görevler düştüğünü inceleyeceğiz. Böylelikle anne-babalar çocuklarının yaşlarına uygun duygusal gelişim izleyip izlemediklerini anlamış olacaklardır.

Elbette, unutmamak gerekir ki, belirttiğimiz yaş aralıkları ve bu aralığa ait gelişimler her çocuk özelinde hafif değişiklikler gösterebilir. Bir-üç yaş arası bir davranış dört’lü yaşlara sarkabildiği gibi, beş yaşlarında görmeyi beklediğimiz bir davranışı dört yaşında bir çocukta da görebiliriz. Bu tür farklılıkların olması sizleri endişelendirmesin. Önemli olan gelişim evrelerinin sırasıyla geçilmesi ve bu evrede taklıp kalınmamasıdır. Beş yaşında bir çocuk sürekli olarak iki yaşındaki gibi bir çocuk gibi davranıyorsa veya üç yaşındaki çocuğunuz her zaman yedi yaşa uygun davranışlar gösteriyorsa bu durumda bir uzmana danışmanız yararlı olacaktır. Zaman zaman (yeni kardeş, taşınma, aileden sevilen birinin ölümü, hastalık gibi durumlarda) çocuklar o ana kadar yaşına uygun davranıyorken, yaşından küçük davranışlar gösterebilir veya fazla olgun davranmaya başlayabilirler. Bu durumun kalıcı hale gelmesi halinde de bir uzmandan yardım istemek yararlı olacaktır.

Şimdi de duygusal gelişim evrelerine göz atalım:


SÜT ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ (0-1 yaş) : “Bana verilen neyse oyum”
Bebeğin gereksinimleri çok yalın-basit olmakla birlikte yetersiz karşılandıklarında sonradan giderilmesi güç sonuçlar doğar. Bebekler isteklerinin bekletilmeden karşılanmasını talep ederler. Kimseye uymazlar, herkes onlara uymak durumundadır. Ağlamak ise ellerindeki en güçlü silahtır, aslında kendi gereksinimlerini ifade edebilmenin tek yolu da ağlatmaktır. İstekleri düzgün aralıklarla karşılanan bebekler yavaş yavaş beklemyi öğrenir.

Gereksinimleri sürekli ve yeterli olarak doyurulan bebeklerde GÜVEN duygusu gelişir. Anne-baba sevgisi, koruması ve desteğiyle pekişen bu güvene TEMEL GÜVEN duygusu denir ve bu duygu tüm yaşantımıza temel oluşturacak bir duygudur, yeterince gelişmemesi halinde yaşantımızda büyük eksiklikler oluşur.

Anne bebek arasında ilk yılda herhangi bir sınır yoktur, bebek kendisini annesinin uzantısı gibi hisseder. Ancak 6.aydan sonra bebek çevresindekileri fark eder ve onları yabancılamaya başlar. İlk 6 ayda herkese gülücükler dağıtan bebeğiniz 4 ile 6.aylardan itibaren çevredeki insanlardan çekinmeye, onların yanında huzursuz olmaya, yadırgamaya, ağlamaya başlar. Anne güvenilir tek kişidir, diğerleri ise yabancıdır, güvenilmezdir, bebek onlardan korkar ( ilk korku). Bu korku bebeğin büyüyüp çevredekileri tehdit olarak algılamamasıyla son bulur, bebek onlarla da iletişim kurmaya başlar. Bu dönemde anne çevredekilere yakın davrandıkça bebeğin de korkuları azalır, hatta onlarla yakınlaşır.

İlk bir yılın en önemli ruhsal gereksinimi SEVGİ’dir.  Bebek için sevgi; annenin gösterdiği sevgi, ilgi, sevecenlik, sıcaklıktır. Annenin gülen yüzü, okşayan eli, ninni söyleyen sesidir sevgi. Sevgi süreklilik göstermeli ve bu dönemde en fazla bir-iki kişiden gelmelidir (sürekli değişen kişilerden gelen ilgi-sevgi bu dönem için uygun olmayacaktır). Annelik içgüdüsel değildir, sonradan kazanılan bir davranıştır. Bebeğe ilgi, sevgi gösterebilmesi için kişinin sadece anne olması yetmez. Ancak; mutlu, ruhsal anlamda sağlıklı ve kendisi de yeterli sevgi, ilgi görmüş bir kadın yavrusuna gereken sevgiyi verebilir.

Sıkıntılı gebelik, zor doğum, ailede hasta birinin olması, eşiyle sorun yaşıyor olmak, maddi sorunlar, bebeğin sakat/ hasta olması annenin ruhsal durumunu olumsuz etkileyebilir ve yavrusuna gereken ilgi ve sevgiyi sürekli göstermesine, onun gereksinimlerini bekletmeden sağlamasına engel olabilir. Bu durum süreklilik kazanırsa, annenin profesyonel destek alması anne için ve özellikle de bebek için kritik önem taşımaktadır. Bu dönemde hamilelik sonrası hüznü yaşanabilir ve kendiliğinden geçebilir. Ancak sıkıntıların devam etmesi halinde uzman yardımı büyük önem taşır, çünkü bu dönemde bebeğin gerekli ve yeterli sevgi ve ilgiyi alamaması, temel güven duygusunun gelişemiyor olması onun tüm yaşamını olumsuz etkileyebilir, sonradan telafisi zor durumlar gelişebilir.

Anne soğuk-gergin, bebeğe bakmayı bir yük gibi algılıyorsa bebek hırçınlaşır, daha huzursuz olur, daha çok ağlar, bebeğin böyle davranması anneyi daha da olumsuz tutumlara iter. Bebek sevgisiz ve güvensiz olur.

Anne çok kaygılı, aşırı ilgili ise bebeğin gerksinimlerini karşılayamadığını, ona iyi bakamadığını hissediyorsa, bebek tedirgin bir bebek olur.

Yeterli anne ise; bebek bakımının olağan güçlüklerini yaşamasına ve zaman zaman şikayetçi olmasına, bıkmasına, yorulmasına karşın yavrusunun tadını çıkaran, bebeğin kendisine mutluluk verdiği duygusunu yaşayan annedir.

Emzirme bebeğin hem fiziksel hem ruhsal gereksinimlerini karşılamakla birlikte, bebeğin ruh sağlığını güvence altına alan emzirme değildir. Annenin sevecenliği, ilgisi, duyarlılığı, özenli bakımı ve gereksinimlerini karşılama konusunda gösterdiği tutarlı ve kararlı tutumudur. 
Bu dönemde bebeği uzun süreli ağlatmak doğru bir tutum değildir,  bebek sadece gereksinimleri için değil annesinden ilgi istediği için de ağlar. Emzik kullanmak bebek için yararlı olabilir ve zorla bıraktırılmamalıdır.

Bu dönemde bebekler annelerinden ayrı kalırlarsa tedirgin, huzursuz olurlar,  ağlarlar, uyku düzenleri bozulur. Ayrılık bir-iki ayı geçerse bebek çevreye karşı ilgisizleşir, durgunlaşır. 3-5 aydan uzun sürerse bebeğin kendini toparlaması çok zor olur.

Annesini kaybeden bebek daha az ağlar, çevreye karşı tepkisizleşir, ilgi ve uyarılara geç tepki verir, sık hastalanır. Hem ruhsal hem de fiziksel gelişim basamaklarında gecikmeler olur. İnsanlara sokulmayan, kolayca arkadaşlık kuramayan, soğuk biri olablirler. Annenin öz veya üvey olması önemli değildir, önemli olan sevecen, ilgi ve bakım veren bir kişinin olmasıdır.

ÖZERKLİK  DÖNEMİ (1-3 yaş): “Ne olacaksam oyum”
Çocuk güçsüz, edilgen, bağımlı konumundan araştırmacı, bağımsız, gezginci, başına buyruk, tutturan, öfkeli, inatçı konuma geçer. Bu dönemde anne-babanın sınır koymaya başladığı dönemdir. Bu nedenle de çocuk ile ailesi arasında savaş başlar. Çocuk bir yandan halen annesine bağımlıyken bir yandan da başına buyruk davranmak ister, dediğim dediktir, karşıt duygular arasında gidip gelir. Yemeğini kendi yeme, tuvaletini tutup tutmama, yatma ve uyuma gibi davranışlarda çocuk ailesiyle çekişmeye başlar.

Bu dönemde çocuğa sınır konulmazsa ileride sınır tanımayan, bencil, saldırgan ve her ne pahasına olursa olsun istediğini elde etmeye çalışan bir erişkin olur. Tam tersine çok baskı uygulanırsa, çocuk doğal eğilimlerini bastırır ve ailesinin isteklerine boyun eğer. Aşırı duygusal, boyun eğen, edilgen, dirençli, kendine güvensiz, mızmız, onay bekleyen aşırı titiz bir yetişkin olur.

Çocukların en az paylaşımcı olduğu dönemlerden biri de bu dönemdir. Herşeye “Benim” der, hiçbir şeylerini paylaşmak, vermek istemezler. O yüzden de diğer yaşıtlarıyla pek anlaşamazlar. Ebeveynler bu durumdan çok kaygı duyarlar, ancak bu durum geçicidir. Üçüncü yaşlardan itibaren çocuklar yaşıtlarıyla dah çok oynar, paylaşmayı öğrenir.
Unutulmamalı ki; çocukların en zor dönemlerinden biri bu dönem, diğeri ise ergenlik dönemidir. Bu yaşlarda çocuklar, inatçı, tutturan, karıştırıcı, hareketli, çelişik davranan biridirler. Ve elbette ki, bunlar da üç yaşın tamamlanmasıyla beraber azalarak kaybolacaktır.

Anne-babalara bu dönemi çocuğun sağlıklı tamamlayabilmesi için çok iş düşer:

• Soğukkanlı, dikkatli olmalılar, her türlü kazaya karşı önlem almalılar,
• Çocukla gereksiz- kaybedecekleri savaşlara, çekişmelere girmemeliler,
• Tutturduğunda, inatlaştığında sık sık hayır demek yerine çocuğun dikkatini daha ilginç, daha fazla sevebileceği bir alana çekmeye çalışmalılar,
• Çocuğu korkutmamaya, ceza vermemeye, yıldırmamaya çalışmalılar,
• Her istediğini yapmamalılar,
• İnadını kırmaya çalışmamalılar,
• Kendi kendine iş yapmasına destek olmaya çalışmalılar, destek olmalılar,
• Çocuğun öfkesini oyun yoluyla dışarı atmasına yardımcı olmalılar.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.