Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
GÜN IŞIĞI
Dr.  ÖZLEM MESTÇİOĞLU
Psikiyatri Uzmanı
Yazı Boyutu:
Çocuk ve suç

Bu iki kelime yan yana geldiğinde bile insanı ürkütmeye yetiyor. Gün içinde yerinde durmayan, bizde hal bırakmayan,  akşam uyurken izlemeye doyamadığımız, çocuksu saflıklarıyla gözlerini kocaman açarak sorular soran, bize çok sıradan gelen artık kanıksadığımız şeyleri büyük bir heyecanla karşılayan çocuklarımız nasıl olur da suç işleyebilir?

Aslında “Suçlu çocuk yoktur, suça itilmiş çocuk vardır” cümlesi belki de bu durumu açıklayabilecek en iyi ifade.

Son yıllarda ülkemizde ve aslında tüm dünyada çocuk suçluların sayısında ciddi artışlar gözlenmekte. Suç işleme yaşı da giderek düşüyor. İşlenen suçların çeşidi incelendiğinde de; basit suç olarak adlandırılan hırsızlık, yankesiciliğin yanı sıra; cinayet, organize suçların bir parçası olarak görev alma gibi durumlara da daha sık rastlamaktayız. Korku hatta dehşet verici bu tabloyu biraz daha yakından inceleyelim ve ailelere, öğretmenlere, topluma ve medyaya düşen görevleri gözden geçirelim.

ÇOCUK SUÇLU DOĞMAZ!
Doğuştan suçlu olunmaz. Her ne kadar suçluluğun nedenleri incelenirken kalıtımsal nedenlere atıfta bulunuluyorsa da, kalıtımsal geçişlerin çevresel etkenler olmadan suça dönüşmeyeceği açıktır. Öyleyse, çocuğun anne karnına düşüşünden başlayarak onu suça yönelten nedenlere bir göz atalım:

1. Kalıtımsal: Kalıtımla suç işleme davranışları arasındaki ilişki çok sayıda ve farklı daldan araştırmacının ilgisini çekmiştir ve bu konuda pek çok araştırma yapılmıştır. Araştırmaların sonucunda, kalıtımsal özelliklerin suça eğilim yaratmanın ötesine geçmediği sonucuna varılmıştır.

2. Hamilelik: Hamilelik döneminde annenin yetersiz beslenmesi, sigara-alkol-uyuşturucu madde kullanması, radyasyona maruz kalması, fiziksel veya psikolojik şok yaşaması ile suç işleme oranları arasında ilişki saptanmıştır.

3. Doğum: Doğum sırasında yaşanan travmalar (zor doğum gibi), enfeksiyonlar...

4. Bedensel hastalıklar: Hormonal bozukluklar, metabolizma hastalıkları, epilepsi, menenjit, ensefalit.

5. Zeka geriliği ve gelişimsel gerilik olarak adlandırılan otizm benzeri rahatsızlıklar: Özellikle zeka düzeyi ile suç işleme oranları arasında ciddi bir ilişki bulunmuştur. Bu noktada önemli olan, zeka düzeyi düşük olan kişiler yaptıklarının sonuçlarını iyi kavrayamadıklarından, diğer insanlara kolayca inanıp yönlendirilebildiklerinden, hatta kullanılabildiklerinden-kandırılabildiklerinden suç işleyebilmekte ve işledikleri suçlarda kasıt çok fazla bulunmamaktadır.

6. Psikiyatrik hastalık öyküsü ve-veya varlığı: Suç işleyen çocukların yüzde 52’sinde uyum-endişe sorunları, yüzde 70’inde depresyon, yüzde 40’nda anksiyete, yüzde 54’ünde korku ve yüzde 45’inde psikopatik belirtiler gözlenmiştir.

7. Taciz: Suç işleyen çocuklarda ve gençlerde küçük yaşlarda cinsel tacize uğrama, istismar edilme ve ihmal edilme öykülerine çok sık rastlanmaktadır.

8. Ailesel etkenler: Evlilik dışı dünyaya gelmiş olmak çocuklarda dışlanmışlık duygusu yaşatıyor ve bu duygunun etkisiyle başta anneye olmak üzere topluma karşı adeta bilenen çocuklar öfkelerini suç işleyerek yansıtabiliyorlar. Geniş ailelerde çocuklarla ilgilenmek pek mümkün olamadığından, bazı çocuklar özellikle de ilk çocuklar fazlasıyla yük almak durumunda kaldığından zorluklar yaşayabiliyor ve bu durumda suça eğilimi arttıran bir neden olarak ortaya çıkabiliyor. Aile içi etkileşimin az olması, anne babanın sürekli çatışma halinde olması da çocukları suça iten nedenler arasında sayılabilir. Çok küçük yaşlarda anne veya babanın kaybı çocuklar için çok büyük bir boşluk ve eksiklik yaşanmasına neden olur. Bu dönemde gerekli güven ve sevgiden yoksun kalan çocuklar kendilerini değerli bulma, özgüven geliştirme konusunda ciddi sıkıntılar yaşarlar. Pek çok psikiyatrik sorunun bu eksikliğe bağlı geliştiğini söylemek abartı olmaz. Suç işleyen çocuklarla ilgili yapılan çalışmaların neredeyse hepsinde bu etkenin öneminden söz edilmektedir.

9. Okul: Okuldan kaçma suçla yüzde 94-98 oranında ilişkili bulunan bir etkendir.

10. Aile yapısı: “İstediğim gibi olursan, öyle davranırsan değerlisin ve seni sevebilirim”, “Doğru tektir ve o da benim sana öğrettiğimdir” tarzı davranışlar gösteren ailelerin yetiştirdiği çocuklar kendi olmayı başaramıyorlar. Kendilerine güvenemiyorlar, kendilerini değerli bulmuyorlar ve başarılı olacaklarına inanmıyorlar. Böyle olunca da yaşama ve kendilerine dair sorumlulukları yeterince üstlenmiyor ve hep başkalarını suçluyorlar. İnsanlara yakınlaşma, dayanışma içinde olma konusunda sorunlar yaşayabiliyorlar. Tüm bunların sonucunda da suç işlemeye daha eğilimli kişiler olabiliyorlar. Baskıcı disiplin yöntemleri, ailede çatışmaların çözülemiyor olması, ailede stresle baş etmenin bilinemiyor oluşu, bireye saygı duyulmaması da çocukların mutsuz, mücadele gücü gelişmemiş, kendini gerçekleştiremeyen, bir topluluğa ait olma becerisi gösteremeyen, kendi duygularını keşfedememiş ve-veya ifade etmekte güçlük çeken ve başkalarının duygularını anlamaya ve saygı duymaya çalışmayan dar kalıplara sıkışmış olarak büyümelerine neden oluyor. Bu tarz çocuklar ise suç işleme potansiyeli en yüksek olan çocuklardır. Çocukluk yaşında yaptıklarının sorumluluğunu almaya, bedel ödemeye alışmamış çocuklar büyüdükçe bedel ödemeyi bilmediklerinden heyecan verici suç davranışlarını rahatça sergileyebilirler. Ailesinde suç işleyen kişiler olması da çocukların suça eğilimini arttıran çok önemli bir etkendir, çocuklar evde yaşadıkları kişileri model alırlar ve modelleri suç işleyen kişiler olduğunda davranışları da ona göre şekillenir.

11. Sosyal: Küçük yaşta çalışmak zorunda kalmak, göç, ailede ekonomik yetersizlik suça iten önemli toplumsal nedenlerdir.

Çocuk yaşamının ilk 3 yılında her şeyin kendisine ait olduğunu düşünür, paylaşmayı bilmez, sevdiği bir şeyin başkasına ait olabileceğini düşünmez, karşısındakinin duygularını anlayamaz. Böyle olunca da, arkadaşının oyuncağını alıp rahatlıkla eve getirebilir. Bu durumu hırsızlık olarak adlandırıp telaşlanmak gereksiz elbette. Çocuğa sert davranmak, aşırı tepkiler vermek çocuğun yanlış bir şey yaptığını anlamasından çok nedenini bilemediği bir korku duymasına neden olur ve bir süreliğine geri çekilir. Ancak neyi yanlış yaptığını anlamamıştır, o kendi doğasına uygun davranmaktadır. O zaman kendisi olmak kötü bir şeydir, o da değersiz bir çocuktur tarzı algılar geliştirebilir. Oysa, oyuncağı eve getirdiğini fark ettiği noktada büyüklerin sakin bir tonda oyuncağın arkadaşına ait olduğunu ve çok üzülebileceğini, böyle yapmanın doğru olmadığının söylenmesi ve oyuncağı çocuklarına verip arkadaşına götürmesini istemesi daha doğru ve amaca daha uygun bir davranış olacaktır. Çocuklara yaşına uygun biçimde olmak kaydıyla, yaptığı yanlışın bir bedeli olduğunu ve bunu ödemesi gerektiğini öğretirsek ileride suçu hep başkalarına atan, kendi sorumluluğunu üzerine alamayan bir çocuk olmasının önüne geçmiş oluruz.

ÇOCUĞA DEĞERLİ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN
Değersizlik duygusu çocukların yaşamında en önemli duygulardan biri. Kendini değerli, dolayısıyla da sevilebilir hissetmeyen çocuk pek çok psikolojik ve hatta bedensel sorun yaşayabilir, son derece olumsuz bir yaşam tarzı benimseyebilir veya yaşam boyu mutsuz olabilir. Değersizlik duygusu yaşayan çocukların bazıları kendini ispatlamak, bir şekilde dikkat çekici-görünür olmak adına da suç işleyebilirler.

MEDYANIN VE BİLGİSAYAR OYUNLARININ ETKİSİ
Medyanın şiddete verdiği prim, bilgisayar oyunlarından ve filmlerden yayılan ve kahramanlaştıran şiddet her yaşta çocuk için çok çekici olabilir. Özellikle aidiyet ve değerli olma duygusunu daha yetersiz yaşayan çocuklar, suç işlemeyi bir kahraman olma vesilesi gibi algılayabilirler. Kendilerini ait ve önemli hissedebilecekleri başka alanı olmayan veya olmadığına inanan çocuk rahatlıkla bireysel olarak veya çete benzeri gruplar içinde suç işleyebilir. Ayrıca sanal ortamdaki şiddet küçük yaştaki çocukların algılarını da farklılaştırdığından neyin gerçek neyin sanal olduğunu kavrayamadıklarından işledikleri suçun yol açacağı sonuçları da kestiremeyebilirler.

ÇOCUKLARIMIZ HATA YAPTIĞINDA NASIL TEPKİ VERECEĞİZ?
Tabii ki, çocuğun yaşı, algıları,  kavrama ve değerlendirme yetilerinin ne kadar geliştiği ve işlenen hatanın boyutu tepkimizin ne ve nasıl olacağını belirleyen önemli etkenler. Ancak iki noktayı sürekli göz önünde bulundurmamızda fayda var. Birincisi, hata yapmak onu değersiz ve kötü biri yapmaz, hata o duruma özgüdür ve kişiliği etkilemez. İkincisi de bir hata yapılıyorsa, bunun mutlaka uygun bir karşılığı olacaktır. Çocuğunuz tüm uyarılara rağmen çok sevdiği oyuncağını yere vuruyor ve kırıyorsa o oyuncağı ona bir daha almamak ve dolayısıyla onu çok sevdiği oyuncağından mahrum etmiş olmak bir cezadır. Benzer şekilde karnesi kötü gelen çocuğunuza tepkisiz davranmak (diğer zamanlarda takdirinizi coşkuyla belli ederken) bir cezadır. Sevdiği yere gitmekten mahrum etmek, fazla gelen telefon parasını harçlığından kesmek, aldığı sorumlulukla uyumlu hak belirlemek ve sorumsuz davrandığında elde ettiği hakları geri almak etkili ceza örnekleri olarak sayılabilir.


İŞLEDİĞİ SUÇUN KARŞILIĞINDA CEZA ALMAYAN ÇOCUK

• Bilinçsizce kendini ele verebilir.
• Etraftakileri ona kötü davranmaları için kışkırtır, hırçınlaşır. Aldıkları cezayı da başkasının bilmediği işledikleri suçun karşılığı olarak kabul edebilir.
• Çete kurar, suçu tek başına üstlenmemiş olabilir.
• Kendi kendini cezalandırma yoluna gidebilir.
• Benzer bir suçu üzerine alabilir.

“SUÇLU” BİR ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN:
• İstediği her şeyi yapın.
• İstediği her şeyi alın.
• Çok yüksek harçlık verin.
• Hiç sorumluluk vermeyin, her işini siz yapın.
• Hata yaptığında hatasının üzerini kapatın.
• Benim yavrum hata yapmaz, başkası yapmıştır şeklinde yaklaşın, hep onun haklı olduğunu söyleyin.
• Hiç bekletmeyin.
• Sınır koymayın.
• Yaşamda mutluluğun olmadığını, hep felaketler olduğunu söyleyin.
• Sürekli kendinizin doğru olduğunu, diğer düşüncelerin yanlış ve kötü olduğunu söyleyin.
• Yaptıklarını beğenmeyin, motive etmek için başkalarıyla karşılaştırın.
• Önünde sık sık kavga edin.
• Çatışmalarınızı şiddet yoluyla çözmeye çalışın.

SUÇTAN UZAK ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN:
• Güven duygusunu geliştirebileceği şartları hazırlayın.
• Her koşulda sevginizi esirgemeyin.
• Gelişme dönemlerini bilip beklentilerinizi ve davranışlarınızı ona göre ayarlayın.
• Çatışma veya gerginlik durumunda baş edebilmeleri için gerekli donanımları kazanmalarına ve deneyim yaşamalarına olanak tanıyın.
• Yeterince sevgi, şefkat, ilgi gösterin.
• Takdir etmeyi unutmayın.
• Sürekli olumsuzu söylemeyin, olumsuz kadar olumluluklara da dikkat çekin.
• Onların minyatür kopyanız olmadığını, farklı duygu ve düşünceleri olan bireyler olduklarını kabul edin ve bunu ona hissettirin.
• Duygularını ifade etmeleri için uygun ortamlar yaratın.
• Yeteneklerini ve kapasitesini önce algılayın, sonra kabullenin ve yönlendirmelerinizi bunlara göre yapın.
• Aile ortamını olabildiğince huzurlu kılmaya çalışın.
• Aidiyet duygularının gelişebilmesi için sosyal ortamlara girmelerini, etkinliklerde bulunmalarını teşvik edin.
• Yetenekleri ve arzuları oranında çok yönlü yetişmeleri için gereken fırsatları sunun.
• Oyunun önemini unutmayın.
• Model olduğunuzu hep aklınızda tutarak sözlerinizden çok davranışlarınızla örnek olmaya çalışın.
• Zorlama yapmaksızın bazı değer yargılarını, empati duygusunu aşılamaya çalışın.

Ve hepsinden önemlisi mutlu olun ki, çocuğunuza da mutluluk verebilin. Mutlu, huzurlu ve kendi değerini bilen çocukların suç işlemek için bir nedeni olmaz. Olsa da bu nedenle baş edebilecek ruhsal donanıma sahiptir veya gereken yardımı alabilecek derecede becerikli ve sosyaldir.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.