Nihayet, ’92 yılında tayinimiz İstanbul’a (hem de doğup büyüdüğümüz şehir) çıktığında, çok sevinmiştik. Rüyamız gerçek olmuştu. Her şey planladığımız gibi gidiyordu. Arkadaşlarımızın yardımıyla bütçemize uygun bir ev kiraladık ve Cihan’ı iyi bir okula yazdırdık. Ben de özel bir şirkette işe başladım. Bazen eski günleri anıyor, birbirimize kızıyorduk; “Mardin gibi egzotik bir şehirden bir hatıra bile almamışız onca zaman” diye…
Artık sosyal yaşantımız da çok değişmişti. Ekonomik sıkıntılarımız azalmış olduğundan
çok rahat istediğimiz yere gidip eğlenebiliyorduk. Arkadaşlarımızla hoş vakitler
geçirebiliyorduk.
ANİDEN BAŞIM DÖNDÜ, BAYILMIŞIM…
Fakat ise başladığımın daha üçüncü ayında, bir gün iş yerinde aniden başım döndü ve bayıldım. Gözümü açtığımda hastanedeydim ve arkadaşlarım beni tebrik ediyordu. Çünkü üç aylık (evet tam üç aylık) hamileydim. O an ne hissedeceğimi bilemiyordum. İş hayatım daha başlamadan bitmeye mahkumdu. O gece eşim Zafer’le sabaha kadar konuştuk ve düşündük. “Meğer biz Mardin’den çok güzel bir hatıra getirmişiz” diye sevindik. Altı ay sonra kızıl, kıvırcık saçlı dünya güzeli bir oğlumuz olduğunda ikinci bir şok daha yasadık. Çünkü biz kız bekliyorduk. Doktorumuz yanılmıştı. Kaan bizi yine şaşırtmıştı.
ÇOK AMA ÇOK MUTLUYUM…
Şimdi Kaan (10 Şubat’ta) 14 yaşını bitiriyor. Hem okuyor hem de 5 yıldır fotomodellik yapıyor ve reklamlarda oynuyor. Yani, o annesi gibi iş hayatına geç değil, pek erken başladı. Haa ben mi? Ben de yedi yıldır part-time çocuklarla ilgili bir işte çalışıyorum Çok ama çok mutluyum. İlerde torunlarıma bakacağıma ve gelinlerimin çalışmasına destek olacağıma söz veriyorum.
Aysun Arzu Cingü
|