Her anne ve baba
çocuğunun, sağlıklı, neşeli, kendini rahat ifade eden, iyi iletişim kuran, kitap okuyan, mutlu bir
birey olmasını arzu eder. Çocuğunu iyi yetiştirmek için elinden gelen tüm gayreti gösterir. Ancak
tüm bu gayretler bazen beklenilen sonucu vermeyebilir.
Son zamanlarda sık duyduğum bir
cümle var. "Çocuğum kitap okumuyor. Ne yaparsam yapayım bir türlü alışkanlık kazanamadı." Bu cümleyi
söyleyen anne babaya hemen soruyorum. "Siz kitap okuyor musunuz?" Yanıt çoğunlukla "Hayır" oluyor.
"Zamanım yok, işten yorgun geliyorum, fırsatım olmuyor..." Bende şaka ile karışık, "Bu durumda, ben
ve çocuğum kitap okumuyoruz, demeniz daha uygun galiba diyorum."
Anne ve babasını okurken
görmeyen bir çocuk, kitap okumuyor. ABD'de 1996 yılında Doris Durkan ve 1998 yılında Denny
Taylor/Catherine Dorsey Gines tarafından yapılan iki araştırmaya göre yetişkinlerin kitap okuduğu
evlerde büyüyen çocuklar, iyi birer kitap okuyucu oluyorlar. Bu çocuklar, okuduğunu anlama
testlerinde yüksek puanlar almışlar. İki araştırmada göstermiş ki, hangi sosyoekonomik grup ya da IQ
aralığında olursa olsun, ebeveynleri kitap okuyan çocuklar kitap okumaya erken
başlamakta.
Yani anne ve babasının elinde, kitap, dergi, gazete görmeyen çocuk yazık ki
okumaya meyilli olmuyor. Çünkü çocukların öğrenme şekli modellemedir. Neyi görürse onu modeller.
Anne ve babası sürekli TV izliyorsa, çocuk da bunu modelliyor. Kitap okumak yerine TV izlemeyi
tercih ediyor.
Çocuklarının iyi birer okuyucu olmasını arzu eden ailelere, Elise
M.Griffith'in tavsiyelerini aktarmak istiyorum.
Griffith, "Her çocuk bir dâhidir" adlı
kitabında diyor ki, "Okumayı, onları yıldırmak yerine, eğlenceli hale getirin. Olumlu tutumlarınızla
okumanın korkulacak bir iş olmadığını anlatın. Çocuğunuza nasihat vermek yerine ona örnek olun.
Okumayı oyunlarla alışkanlık haline getirin."
Kerem'i daha çok küçükken bile kitapçıya
götürür ona yeni çıkan kitapları gösterirdim. Kitap rafları arasında dolaşırken gezdiğimiz
raflardaki kitap türlerini söylerdim. Ve mutlaka çıkarken kendisine bir kitap alırdım. Hala daha
bunu yapmaya özen gösteriyoruz. Kerem daha 8-9 aylıktı. Pusetinde oturuyordu. Eline bir kitap verdim
ve "Canım sen bunu incele ben de bu kitabı inceleyeceğim" dedim. Eline verdiğim kitabı ağzına soktu,
sayfalarını buruşturdu, evirdi, çevirdi. Kapağında bulunan resme baktı. Bu arada biz (yani ben)
konuşmaya devam ettik. Karşıdan bir bayan bizi izliyormuş. Yanıma geldi ve şaşkın bir ifadeyle, "Bu
mağazada şu anda çok iyi bir kitap okuyucusu görüyorum. Henüz çok genç, ancak gerçekten iyi bir
okuyucu. Beni çok şaşırttınız, ancak sizi tebrik ederim. Yırtacak kaygısı duymadan eline kitap
vermeniz harika bir düşünce" dedi. Bayanla biraz sohbet ettik. Kendisi emekli öğretmenmiş. Kendi
çocuklarına da daha bebekken kitap verirmiş. Şimdi ikisi de çok iyi eğitim almış, iyi birer okuyucu
olmuş.
Çocuğum kitap okumuyor, diyorsanız, önce lütfen siz elinize kitap alınız. Birlikte
kitapçıları geziniz. Hatta ayın belli günlerinde halk kütüphanelerine gidiniz. Hem kütüphane
hakkında bilgisi olur hem de kitabı okuması için vesile yaratmış olursunuz. Sevdiği kitaplardan
kendisine ait küçük bir kütüphane oluşturunuz. Eğer mümkünse yaşına uygun yazarların imza günü
etkinliklerine götürünüz.
Anne ve baba olarak bizim vereceklerimiz ile onun dünyası
şekillenecek. Okuyan, araştıran, düşünen yetişkin olmasını arzu ediyorsak, işe önce kendimizden
başlamak gerekiyor.