Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ BİLİNÇ
HÜRRİYET KALALI
Yeni Bilinç Yaşam Koçu
Yazı Boyutu:
2009: Bağımlılıklardan özgürleşme yılı

 

Bağımlılık durduramadığın şeydir. Denilebilir ki, durdurmak istemiyorsam ne olacak? O hala bağımlılıktır! Öncelikle fark etmemiz gereken şey, bağımlılığın verdiği zevkin ya da kendini iyi hissetme halinin tamamen yanıltıcı olduğudur. O sadece, bireyin hayatında sürüp giden ıstırap dolu rutinleri hissetme kapasitesini uyuşturur.

Dikkat edilirse, tüm bağımlılıklar, hayatta kalabilmek ve onu sürdürebilmek için bir tepkiden doğmuştur ve bu tepki ihtiyacı sayesinde de sürmektedir. Kısaca demek istiyorum ki, tavşanın şapkadan çıktığı yer, sihirbazın bize gösterdiği yer değildir. Bağımlılık süre giden bir hayat tarzına ve onun onlarca rutinine teslim olmaktan ve bu teslimiyeti sürdürebilmek kaygısından doğar.

O yüzden tüm bağımlılıklar, hayatımızda olan biteni bütünüyle görmemize engel olur. Ve zaten hedefleri de budur.

Burada bize bir numara çekerler. Bize derler ki, bağımlılıkların olmasa bu düzeni sürdürmen imkansızdır. Nefes alma anlarına ihtiyacın var. Bir bataklığın içindesin ve varlığını sürdürmen için belli zamanlarda, onu unutmayı başarman gerekir.

Bu mantığın temelinde, hayatın koşullarının çok ağır olduğu ve bizim dışımızdaki bir kudret tarafından belirlendiği ve bize düşenin de bu sistemin içinde ayakta kalmayı başarmak olduğu düşüncesi vardır.

ÇARESİZ OLDUĞUMUZ DÜŞÜNCESİYLE...
Bu düşünce, yani çaresiz olduğumuz düşüncesi temeldeki bağımlı düşüncemizdir. Ve tüm bağımlılıklar bu temel düşünceden yaratılırlar.

Ve koşullara rıza gösteririz. Bu kolay olmaz. Bu rızayı sürdürebilmek için bizi kuvvetle etkileyecek ve zihnimizi kendi odağında hapsedecek alışkanlıklara ihtiyaç duyarız. Yani zihnimizi yaşadığımız koşulların bizde yarattığı histen bir süre için bile olsa kurtarmak isteriz.

Görüldüğü gibi bağımlılıklar önce alışkanlıklarla başlar. Sigaraya, alkole, kötü yiyeceğe, hareketsizliğe, konfora, televizyona, internete, kumara, kötü sekse, sağlıksız kiloya, yapay ve menfaat için kurulan ilişkilere, lüks tüketim isteğine, bağımlı hale geliriz.

Ve ne ilginçtir ki, içinde bulunduğumuz ve birlikte yarattığımız toplumsal yapımız ve üretim sistemimiz, yukarıdaki koşulları bize modern yaşamın hayat tarzı diye sunmaktadır. Dikkatle bakın onlara, insanı en çok rahatsız eden kumarı devlet eliyle oynatıyoruz. Diğerleri ise zaten meşru üretimler. Ekonominin en doğal unsurları.

OLMAK İÇİN ÇIRPINDIĞIMIZ DÖRT HEDEF!
Popüler olmak, zengin olmak, güçlü ve saygın olmak, güzel ve yakışıklı olmak. Bu dört alan insanlığın önünde, olmak için çırpındığı hedeflerdir. Medya, yirmi dört saat bu propagandayı yapar. Asıl bağımlılık, hayatımızı yaşamak için bu hedeflerin yeterince tatmin edici olduğuna inanmamızdır. Bu dört alandaki başarı ile özümüzün değerinin toplumca kabul ve tasdik edileceğini, böylelikle kendimizi tam ve bütün hissedeceğimizi zannederiz.

Bu dört alandaki başarıya kaderin bir oyunu olarak ulaşan az sayıdaki insan arasında, ruhen ve bedenen tatmin olmuş tek bir insan göremezsiniz. Toplumsal sistemimizin en büyük illüzyonu, bizden bu açık gerçeği saklamayı başarmasıdır.

Özümün değeri, diğer insanların gözünde aradığım kesinlikten değil, kendi gözlerimde aradığım kusursuzluktan gelir.

Bağımlılık, özünün değerini bilmeyen insanın, kendini değersiz hissetmesine tahammül edemeyişinden doğar.

ÖZÜNÜN DEĞERİNİ BİLEN...
Özünün değerini bilen birey, onu ve onun sesini her koşulda öne alması gerektiğini bilir.
Özünün değerini bilen, eğer onun sesini izlerse, hayatını yeniden ve istediği kadar değiştirebileceğini bilir.

Özünün değerini bilen, korkarak tüketilmiş bir hayatın, hayata yapılmış en büyük acımasızlık ve hatta günah olduğunu bilir. Çünkü bir ömür ruhunun sesi bastırılmıştır.

Bağımlılık, hayatın, doğanın bir parçası olduğumuz gerçeğini unutmaktan doğar. Tüm bağımlılıklarımız, doğadan ayrılmış olmamıza bedenimizin tahammül edememesinden beslenir. Beden doğal haline dönmek ister. Koşmak, yüzmek, yürümek, hareket etmek, çimenlere uzanmak, toprakla uğraşmak, ekmek, biçmek, hayvanlarla haşır neşir olmak ister. Rüzgarı teninde hissetmek, biraz risk almak ve ürküyü hissetmek ister. Beden andan ana yaşamak ve bir sonraki anda ne yapacağını  bilmemek ister. Beden kendini akışa bırakmak, bastığı toprakla bir olmak, hayatın içinde bir dalga gibi akmak ister. Beden dünya anayla olan birliğini tüm hücrelerinde hissetmek ve birliği terennüm etmek ister. Bu birliği bilinçlendirmek ister. Ayrıca insan bedeni, keşfetmeyi, yaratmayı  macerayı özler. İnsan bedeni ve insan bilinci var oluşa kıymet katarak onu bilinçlendirmek ister.

YANILSAMALAR KÖK SALINCA...
Bağımlılıklar bu doğal duruma gitmeyen bedenin ve bilincin hayatta kalmak için mecburen yarattığı yanılsamaların kökleşmesidir.

Görüldüğü üzere, bağımlılıkların lokal olarak tedavisi bir mana ifade etmekle beraber, işe bütünüyle baktığımızda; bir bağımlılık tedavisi sadece, bedensel ve ruhsal sağlığımızı tehdit etmeye başladığında, yaşam kalitemiz tehlikeli derecede düşmeye başladığında, ya da beden sağlığımız açıkça bozulduğunda aklımıza gelir. Bu durumda, bırakılmış bir bağımlılık geçici bir manevra olarak işe yarayabilir; eğer birey, yanılsamadan doğal durumuna bir geçiş yapmaya istekli olursa. Olmazsa, bağımlılıklar genellikle şekil değiştirerek varlığını sürdürecektir.

ASIL BAĞIMLILIK
Vurgulamaya çalıştığım nokta şu ki, bağımlılıklar beden düzeyinde değil, ruh düzeyinde başlar ve asıl bağımlılık hayat ve kendimiz hakkındaki fikrimize bağımlı hale gelmektir.

Tüm bağımlılıklar, özümüzün değerini keşfedip onu yaşama cesaretiyle son bulur. Ve bu durumda bedenin gösterdiği direnç, rahatlıkla başa çıkılabilir düzeydedir.

2009 yılında bu makaleyi okuyan tüm kardeşlerimi, özlerinin değerini keşfetmeye ve onu yaşamaya davet ediyorum. Böylelikle hayatınız bir keşif ve macera yolculuğuna dönüşür. Bu keşif ve macera yolculuğu hem özünüzün keşfi ve hem de bu güzelim dünyanın keşfiyle dopdolu olacaktır. Bu durumda iken, en zor anlar  bile harika ödüllerle doludur. Değişim her boyutuyla kolay, besleyici ve haz verici hale gelir.

Ve hayatın, bize öğretildiği gibi katlanmak zorunda olduğumuz bir yaşam süresi değil, bir mucize olduğunu anlarız.

2009 hepimiz için değişim ve dönüşümün yılı olsun.

2009 tüm bağımlıklarımızdan özgürleştiğimiz ve özümüzün değeriyle yaşamaya başladığımız yıl olsun.

Sevgimle...

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.