Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
YENİ BİLİNÇ
HÜRRİYET KALALI
Yeni Bilinç Yaşam Koçu
Yazı Boyutu:
Eril ve dişil enerjilerin dengelenmesi


Eril ve dişil enerjilerin dengesi açısından görünen manzara şudur:

Şu anda, erkeklerin içinde dengesiz bir dişil enerjinin varlığını görüyoruz. Buna mukabil az miktarda dengeli bir eril enerjiye sahipler.

Kadınlarda ise, dengesiz bir eril enerjinin varlığını görüyoruz ve az miktarda dengeli bir dişil enerjiye sahipler.

Bu ne anlama geliyor?

Kadınların ayakta kalabilmek için erkek egemen kültürde, yönetme ve kontrol etme yeteneklerini geliştirdiklerini görüyoruz. Yaşamın pratiğini pragmatist gözlerle görüyorlar ve en iyiyi elde etmekle ilgili stratejiler geliştiriyorlar. Aslında kadınlar, erkeklerle olan ilişkisinin tamamını stratejist bir bakışla götürmekte. Çünkü, içinde bulunduğu güç ve kontrol sistemi ile ilgili çok eskilere varan bir tecrübe birikimine sahipler. Bu birikimi zor yoldan elde ettiler. Ayakta kalmak koşulundan beslenen bu birikim, dengesiz bir eril enerjinin kadın bedeninde birikmesine yol açtı. Bu türden bir eril enerjinin en belirgin özelliği, düzeni her ne pahasına olursa olsun korumak oldu. Bu yüzden düzenli bir evreni kutsallaştırdı ve erkeği bu kutsala ortak etmek üzere değerler sistemini sürekli manipule etti. Sonsuza dek sürecek aşklar, tek eşlilik kavramı, cinsel sadakat, aile kurumunun kutsallığı vb. değerler dengesiz bir eril enerjinin kadının bedeninde birikmesine yol açtı. Semavi dinler, erkeği toplumsallaştırmak hedefini gerçekleştirmek için, kadının dengesiz bir eril enerjiyle doymasına izin verdiler. Böylelikle kadında biriken dengesiz eril enerji, erkeklerin hayatına düzen getirmek, erkekleri toplumsallaştırmak pahasına gelişti.

Bu durum erkeklerin toplumsallaşmasını sağladı, fakat erkeğin içindeki dişil enerjinin dengesizleşmesine yol açtı. Bu yüzden, düzeni sağlayan dengesiz eril enerjiye dengesiz bir dişil enerjiyle tepki verdi. Bu sorumluğu paylaşmamaktı. Buna karşın asla tam anlamıyla kadınlar tarafından yönetilemedi, çünkü içinde az da olsa dengeli bir eril enerji vardı ve bu enerjiyle düzeni sürekli manipule etti. Şaşırtıcı gelebilir ama, savaşlar bile dişil dengesizliğin çoğalmasına tepki olarak dengeli eril enerjinin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir. Az miktarda dengeli eril enerji bile, artık gelişim imkanı vermeyen düzeni parçalayacak bir yol buluyordu. Bu sadece makro düzende değil, mikro düzende de böyleydi. Kadınlar hiçbir zaman erkekleri anlayamıyorlardı, ve onların aptal ya da az gelişmiş olmaları gerektiğini düşünüyorlardı. Neden düzenin güvenliğini ve getirdiği mutluluğu torpilliyorlardı!

BİN YILLAR BÖYLE GEÇTİ!
Ve böyle bin yıllar geçti. Son dört bin yıl bu harmoniksiz etkileşimin ürünüdür. Bugün bir değişim görüyoruz. Kadınlar içlerinde az olarak mevcut olan dişil doğalarını keşfediyorlar ve erkekler içlerinde az miktarda olan eril doğalarını keşfediyorlar. Kadınlar kendi doğalarını hayata ve erkeklere özgürce ifade edebilmeye başlıyorlar ve erkekler kendi doğalarını hayata ve kadınlara özgürce ifade etmeye başlıyorlar.

İlginç bir dinamik gelişiyor. Böylelikle, kadın dengeli dişil enerjisini çoğaltarak, dengeli bir eril enerjiyi içine alacak özgüvene sahip oluyor. Ve bir erkek, dengeli eril enerjisini çoğaltarak, dengeli bir dişil enerjiyi içine alacak özgüvene sahip oluyor. Bu süreç her bir bireyin; kadın ya da erkek olsun, içinde eril ve dişil enerjileri dengelemesine yol açıyor.

BİREYİN ÖZÜNÜ YARATMA NİYETİ
Ve anlaşılıyor ki; dengeli bir eril enerji, yaratıcı kaynakla kopmaz bir bağlantı hattı kurmakla ilgilidir. Ve bireyin özünü yaratma niyetiyle ilgilidir. Var oluşunu gerçekleştirmek için hep başlangıç zihninde olmasıyla ilgilidir. Her anı yeniden yaratacak bir bağımsızlık ve yansızlık duygusu içinde kalışıyla ilgilidir.

Ve dişil enerjinin dengeli olması ise, sadece kendini değil, aynı zamanda birlikte olduğu bütünü de mutlu ve farkında kılacak değerler ve hedefler için yola çıkmak ve yaratmak anlamına gelmektedir.

Böylelikle kadınlar ve erkekler, birbirlerine muhtaç olmayı aştığında, içlerindeki bütünselliği duyumsamaya başladıklarında, tam da o zaman,  aralarındaki ilişki tanrısal bir niteliğe bürünecek ve ilişkiler keşif ve macera duygusu içinde, yaratmanın hazzı için, keşfetmenin hazzı için kurulacak.

BİRBİRİNİ YARGILAMADAN BİRBİRİNİ ANLAMAK...
Şimdi, kadın ve erkeklere düşen birbirini yargılamaktan birbirini anlamaya geçiştir. Unutmayalım ki, anladığımız, ismi olan bir erkek ya da kadın değildir. Anladığımız sadece kadın ve erkeğin evrimsel yolculuk içinde gelişen doğasıdır.

Anladığımız da göreceğiz ki, onlar her halükarda birbirlerini bütünlerler. Ve insanlığın tüm trajik yaşam öyküsü, sadece gelişmek için, evrimleşmek için üretilmiştir.

Kadınlar anlamaya başlarken şuna dikkat edebilirler. Çok değerliler ve bu değer içlerindeki özden tanrısal kaynaklarından gelir. Az miktarda dengeli eril enerjinin onayından değil.

Ve erkekler anlamaya başlarken şuna dikkat edebilirler. Bu güzelim hayat için tamamen yeterlidirler. Dengesiz eril enerjiyi hizmetkarları yaparak kendilerini asla daha iyi hissetmeyeceklerdir. Bunun bedeli, yaşam için yeterli olmadıklarını ve kadınlara muhtaç olduklarını söyleyen bir sesin gittikçe daha çok işitilmesidir.

 

ÖZÜNÜN BÜTÜNSELLİĞİNE ULAŞMIŞ İNSAN
Kadının ve erkeğin ötesinde bir yer var. Hep birlikte oraya gidiyoruz.
Evrimin sonraki basamağı, özünün bütünselliğine ulaşmış insandır.


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.