Bebeğin doğup, plasentanın çıkması ile başlayan ve anne organizması ile genital yollarda gebelik ve doğuma bağlı gelişmelerin, gebelikten önceki durumuna dönüşmeleri için geçen 4 ila 6 haftalık döneme lohusalık, kadına da lohusa denir.
Plasentanın rahim içinde yapışık olduğu duvardan ayrıldığı zaman bir yara dokusu oluşur. Doğum sonrası olan kanama bu yara dokusunun salgısıdır. Doğum sonrası hijyen önemlidir. Bu kanama, hem yeni doğum yapmış anne, hem bebek için enfeksiyon kaynağı olup, bebek kucağa alınırken ve emzirilirken, ellerin sabun ve bol su ile yıkanması, tırnakların da kısa kesilmiş olması gerekir. Halk arasında doğum sonrası çok korkulan “al basması” olayı, rahim içindeki plesantanın çıktığı duvardaki yaranın, hijyenik olmayan doğum şartları veya sonrası, bakım sırasında mikrop kapması ve mikrobun kana karışarak, tüm vücuda ve organlara yayılması sonucu, yüksek ateş ve vücutta parçalar şeklinde oluşan kırmızı döküntülü halidir.
AL BASMASI NEDİR?
Yüksek ateş, lohusa kadının halüsünasyon (hayaller) görmesine de sebep olur. Böylece sepsis (mikrobun kana karışarak organların işlevlerini durdurmasına neden olması durumu) sonucu kadınlar ölürlerdi. Eski yıllarda mikroplar bilinmezken hastalıklara görünmeyen kötü güçlerin sebep olduğu düşünülür ve korunma çareleri aranırdı. İşte “al basması” olarak isimlendirilip, bunun olmaması için de başa kırmızı kurdela takmak, loğusa kadını yalnız bırakmamak, 40 gün boyunca evden çıkmayıp, istirahatini sağlamak, yeni annenin ve bebeğin korunması için alınan bir önlemdi. Kırmızı enerji çeken, çevreden enerji toplayan bir renk olduğundan; doğum sonrası yorgun ve tüm enerji kaynaklan sıfırlanmış anneye başa bağlanan kırmızı kordela kesinlikle yarar sağlar.
Siz de doğumdan sonra üstünüzde kırmızı renkli bir eşya bulundurabilirsiniz. Mesela, kırmızı bir şal ya da geleneksel olan saça kırmızı kordela... Ama onun haricinde anlatılan hikayelere inanmayın. Tabii ki doğum, normal spontane de olsa, operasyonla da gerçekleşse, sonrasındaki günlerde istirahat etmeye özen göstermelisiniz. Bebeğin gece gündüz düzeni henüz olmadığından, onun rutinine uymalısınız. Ev işleri, misafirler size engel olmamalı; önceliğiniz, bebek, dinlenmek ve emzirmek olmalıdır. Bu duruma herkesin hoşgörülü olacağından emin olun. Rahim içindeki yara iyleştikçe, gelen kanama kahverengimsi bir hal alır. Zaman geçtikçe pembeleşir ve akıntı şeklinde yaklaşık 40 gün gelmeyi sürdürür. Bu süre içinde ayakta duş alabilirsiniz. Havuza, denize girmek ve küvette yıkanmak ise sakıncalıdır. Cinsel ilişki 6 hafta sonra doktor kontrolünden sonra başlar.
EMZİRİRKEN HAMİLE KALMAYIN!
Plasenta çıktıktan sonra gebelik hormonları kesilir. Bebek emmeye başladığı için sütün salgılanmasını sağlayan prolaktin hormonun kandaki düzeyi artar. Bu hormon regli olmayı ve hamile kalmayı önler. Ancak her 2,5-3 saatte bebeğinizi emzirmelisiniz ki, bu hormonun kandaki seviyesi hamile kalmanızı önleyecek düzeyde olsun. Regl, 2-3 ay sonra başlasa bile yumurtalıklar 1,5 ay içinde faal hale gelebilir. Emzirmenin gebeliği önleyeceğini düşünmek yanıltıcıdır. Geceleri emme süresi uzadığında kandaki prolaktin (süt hormonu) düzeyi düşer, bu esnada overde (yumurtalıklarınızdan birinde) gelişen bir folikül, içindeki ovumu (kadının döllenmeye hazır hale gelmiş eşey hücresi) olgunlaştınp atar, siz de böylece farkında bile olmadan hamile kalabilirsiniz. Bu nedenle doktor kontrolüne gittiğinizde aile planlaması ile ilgili önerilerinden birini seçmelisiniz. Doğumdan sonra, ikinci kez hamile kalmak için aradan geçmesi gereken ideal süre 2 yıldır. Hemen ikinci çocuk düşünseniz dahi, en erken 6 veya 8 ay ara olmalı; hem vücudunuz, hem bebeğiniz, hem de ruhsal durumunuz için kendinize süre tanımalısınız.