Siz hiç Karadeniz’e gittiniz mi? Karadeniz’ in yeşiliyle mavisi arasında kendinizden geçtiniz mi? İnsanlarının sıcaklığı ısıttı mı içinizi? O inanılmaz yemekleri ile kendinize ziyafet çektiniz mi?
Benim Karadeniz sevdam, 2001 yılının bir Ramazan akşamı Samsun’dan Trabzon’a otomobille ilerlerken, Ünye’ye girerken başladı. O akşam Ünye girişindeki o muhteşem manzarayı görünce, otomobili kullanan arkadaşıma “Tacettin dur bir dakika, ne olur” diyerek, çıkıp uzunca bir süre o güzelliği seyrettiğimi hatırlıyorum. İlçenin ışıklarının denizde yarattığı yakamozların parıltısı, hatırladıkça tebessüm yaratır dudaklarımda.
Daha sonra da defalarca gittim Karadeniz’e. Her gidişimde yeni bir güzelliğini, başka bir özelliğini keşfettim bu güzel bölgenin. Ve bende öyle bir yer etti ki Karadeniz, hiçbir yeri özlemesem, özleyeceğim tek yerdir, özellikle de Trabzon...
EVİMDE GİBİ HİSSEDERİM
Yıllardır ne zaman Trabzon’a gitsem evimde gibi hissederim kendimi. Oradaki arkadaşlarım, dostlarım olsa gerek bu duygunun kaynağı. Hani koşulsuz dostlara, dostluklara ihtiyacı vardır ya insanın, işte öyle dostlarım, kardeşlerim var benim Trabzon’da... Kalbimde, gönlümde yerleri çok ayrı, hep öyle kalacaklar.
Yazımın en başında değindiğim gibi, son derece sıcaktır bölgenin insanı. Kendileriyle bu kadar dalga geçebilen, kendilerine bu kadar gülebilen, bu kadar pratik zekalı insanın bir arada bulunması, bölgedeki uçsuz bucaksız yeşilliğin ürettiği bol oksijenden olsa gerek. Millet olarak çok güldüğümüz Karadeniz fıkralarınının arkasında hep o pratik zeka vardır. Bu kadar eğlencenin yanında, son derece mert ve dürüsttür Karadeniz insanı. Ben Karadeniz’i ve Karadenizliler’i tanıdığıma emin olduktan sonra, konu Karadeniz olunca hep söylediğim bir şey vardır; ”Karadeniz, Türkiye’nin emniyet sübabıdır” diye ki, gerçekten de öyledir. Dikkat ederseniz, hainlerin palazlanamadığı tek bölgedir Karadeniz. Bunun nedeni de, Karadeniz insanıdır.
2700 YILLIK TARİH...
Trabzon, hemen hemen 2700 yıllık tarihi olan ve bir çok uygarlığa tanıklık etmiş bir şehir. Doğal güzelliğinin dışında, son derece önemli bir tarihe sahip olan ve o tarihin mirası olan eserleri koruyan Trabzon’da görülecek çok yer var. Sümela Manastırı, Ayasofya Müzesi ki; 1200’lü yılların ortalarında kilise olarak inşa edilen ve sonra Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de (61 Trabzon şehrinin kaderinde var herhalde) Trabzon’u fethiyle cami olarak kullanılmaya başlanan bu yapı, gerçekten inanılmaz, etkileyici ve muhteşem.
Şehirde çok sayıda tarihi cami ve manastır da bulunmakta. Bütün bunların yanında, yüce önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Trabzon’a gelişlerinde kullandığı, Trabzon’u tepeden görür bir şekilde Soğuksu sırtlarında inşa edilmiş Atatürk köşkü de görülmeye değer kesinlikle.
Ve Karadeniz yemekleri... Çok zengin ve lezzetli bir mutfağa sahip olan Karadeniz’de, Türk insanına çok iyi tanıtılan yemeklerin yanı sıra, birçoğumuzun bihaber olduğu lezzetler de bulunmakta. Kara lahana, kuymak, kaygana, hamsi, Akçaabat köftesi, Rize’nin Çayeli ilçesinde üne kavuşmuş Erzurum İspir’in kuru fasulyesi, Samsun pidesi, Görele pidesi gibi bir çoğumuzun bildiği lezzetlerin dışında; Türkiye’de en iyi döner nerede yenir diye sorarsanız, ben size “Trabzon” derim yine. Bursa, Ankara gibi dönerleri ile üne kavuşmuş şehirlerin yanında Trabzon’un döneriyle çok daha öne çıkması gerekirdi aslında, biraz kıyıda köşede kalmış bu muhteşem lezzet. Bu arada, tüm Karadeniz’de bence yine en güzel, en lezzetli pideyi de Trabzonlular yiyorlar. Özellikle çatal bıçak kullanılmadan yenilmesi gereken Trabzon peynirli Trabzon pidesinin lezzeti sizi başka dünyalara götürebilir. Ama Görele pidesinin de hakkını yememek gerek.
UZUN SAÇLI’NIN YERİ
Bakın unutuyordum, Ordu’nun Medreseönü beldesinde “Uzun Saçlı’nın Yeri” diye küçük ve şirin bir çaycı var. Bu yerin sahibi Nusret ağabey, nam-ı diğer Uzun Saçlı. Profesyonel bir dalgıç kendisi, 60’ına merdiven dayamış ve saçları gerçekten uzun. Yıllardır yolum düştükçe uğrarım Uzun Saçlı’ya. Son gitttiğimde yazdığım kitapta kullanmak için bazı bilgiler aldım kendisinden, yaptığı çayla ilgili. Söylediğine göre, bana verdiği bazı bilgileri daha önce hiç kimseye söylememiş. Nusret ağabey inanılmaz lezzetli bir çay yapıyor. Bunu nasıl başarıyor peki, ünlü yapan nedir kendisini? “Öncelikle çayın kendisi” diyor, Nusret ağabey. Ama tabii ki çayı da bazı işlemlerden geçiriyor. Daha sonra ise kullandığı çaydanlıktan bahsediyor. Demlik kesinlikle porselen, su da bakırda kaynamalıymış. Ve öyle bir şey söylüyor ki, birçok kişinin saatlerce çay demleyerek hata yaptığını bize haber veriyor, “İyi çay, 8 dakikada demlenir, 12 dakikada tüketilir, bu süreden sonra çay acılaşmaya başlar” diyor. Daha bir çok püf noktası ve ilginç şeyler söylüyor ama ona bu yazıda yer yetmez doğrusunu isterseniz. Yolunuz düşerse kesin uğrayın Uzun Saçlı’ya. Çok da gülersiniz birlikte Nusret ağabeyle, yoğun değilse...
KONAKLAMA...
Birkaç yıl öncesine kadar konaklama tesisleri açısından çok da zengin olmayan bölge şimdileri daha iyi durumda. Trabzon konaklama tesisleri açısından da bölgenin en iyi şehri. Diğer illerin bu alanda daha fazla yatırıma ihtiyacı var. Son yıllarda insanlar arasında “Bu sene kesin Karadeniz’i gezeceğim, çok güzelmiş” demek bir trend. Ama iş icraata gelince, konuşulduğu kadar yok Karadeniz’e ziyaret. Bir tatilinizi Karadeniz’de geçirmenizi tavsiye ederim, ailenizle. Hani kavun, karpuz satarken manavların kullandığı bir tabir vardır ya “Kelek çıkarsa para yok”. Ben de Karadeniz için size aynı garantiyi veriyorum. Karadeniz’de kelek de çıkmaz, amiyane tabirle kelek de olmaz.