Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
PROFESYONEL BİR BABA'DAN ANNELERE
Yazı Boyutu:
Yurtdışında Türk olmak ve spor

 

Çok fazla zorluğunu yaşamamış bir insan olarak, belki de bazı şeyleri eksik yazarak o anlamda ahkam keseceğim bu yazı da birazcık yurtdışında Türk olmak hakkında. Yaşanmışlıklar da var, duymuşluklar da bu yazıda.

18 yaşındayken ilk defa çıktığım yurtdışı seyahatleri olanca hızla devam ediyor bugün de. 1987’de çıkılan ilk yurtdışı yolculuğu kısa bir seyahat değil, geleceğimi şekillendirmek adına çıkılan 4 yıllık bir sürecin başlangıcıydı. Hem okul hem de çalışmayla geçen 4 yılda çok değişik insanlarla, çok farklı yaşam hikayeleriyle karşılaştım. Daha sonrasında da devam eden seyahatlerde bu karşılaşmalar devam etti. Dünyanın neresine gidersek gidelim,  büyük bir ihtimalle  bir Türk  ile karşılaşmışızdır birçoğumuz. En fakir ülkelerden en zengin ülkelere, hatta en zengin ülkelerin en lüks şehirlerine  gidip yerleşmişiz. Monako’nun Monte Carlo’su, İtalya’nın Como’su gibi gayet lüks ve zengin şehirlerde birçok yerleşik Türk vatandaşının yaşadığını biliyorum. Ama hangi ülke olursa olsun, bu ülkelere giden vatandaşlarımızın bir çoğu ekmek parası ve yaşam derdinde. Çok iyi durumda, rahat yaşayanlar olsa da büyük bir çoğunluğun hayatının önemli bir bölümünün sadece çalışma ile geçtiğini biliyoruz hepimiz. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki vatandaşlarımızın bir anşamda kaderi bu, diğer 3. Dünya ülkesi vatandaşlarının da olduğu gibi. Lafı getirmek istediğim yer, bu yazının amacı  yurtışında yaşayan Türkler’in yaşam standartları değil sadece. O ülkelerde yaşayan ve biraz da ikinci sınıf insan muamelesi gören insanımızın psikolojik durumu bahsetmek istediğim. Özellikle Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk’ün ciddi bir birlik ve lobi oluşturamamış olması bu sonuçları doğruyor kanımca. Biraz daha fazla birbirini desteklemenin ve birlikte hareket etmenin birçok problemi çözeceğini ve ciddi, kontrollü bir güç oluşturacağını kestirmek çok da zor olmasa gerek.

ZORLUKLARDAN BAŞARIYLA ÇIKMAK...
Kabuğumuzu kırmamız gerekiyor artık. Potansiyeli yüksek bir millet olduğumuz çok açık bir gerçek ve bizler bunu tarihte defalarca kanıtlamış bir milletin fertleriyiz. Genlerimizde var zorluklardan başarıyla, yüz akıyla çıkmak. Buna son örnek, Türk milli futbol takımının Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gösterdiği inanılmaz başarısı. Maçları Türkiye’de  seyrederken ve maçlar sonrasında bu başarının dünyadaki yankılarını duyarken çok gururlandık hepimiz. Ancak ben esas gururu bu başarının ardından iş amaçlı çıktığım ve 15 ülkenin insanlarıyla katıldığım bir toplantıda yaşadım doğrusunu isterseniz. Toplantı salonuna iki Türk olarak girdiğimizde birçok insanın bize dönerek tebrik etmeye başlamaları ve övgü dolu sözleri inanılmaz sevindirdi bizleri. Sanki ben oynamışım o turnuvada gibi hissettim bir ara kendimi. Emin olun Türk milli takımı hangi takıma karşı oynadıysa diğer ülke vatandaşları da Türk milli takımını desteklemişler. Daha da ötesi babası İtalyan, annesi Alman olan ve Almanya’da yaşayan bir arkadaşım; “ İnanın Türkiye-Almanya maçında ben Türkiye’yi tuttum bir Alman olarak” dedi. Diğer Alman arkadaşlarının O’na nasıl baktığını siz tasavvur edin artık. Peki, ben o iki günlük seyahatte bu kadar gururlandıysam, Avrupa’da ya da Dünya’nın diğer ülkerinde yaşayan Türkler’in sevinci ve gururu nasıl olmuştur acaba?  Bunu kelimelerle anlatmak zor olsa gerek.

HER ÇOCUK SPORUN BİR DALIYLA UĞRAŞMALI
Spor, çok önemli ve birleştirici bir olgu kuşkusuz. Ve sporda, özellikle futbolda böyle uluslararası bir başarı müthiş ve bulunmaz bir reklam ve pazarlama aracı. Milyonlarca doları harcasanız ülkenizin ismini bu kadar duyurabilmeniz çok zor çok gelişmemiş bir ülke olarak. Dolayısıyla spora çok önem vermemiz gerekiyor. Alacakları iyi bir eğitimin yanında çocuklarımızın hem beden hem de ruh sağlığı için mutlaka bir spor dalıyla uğraşmalarını sağlamak  ve bu spor dallarından birisine de kabiliyetlerinin olduğunun farkedilmesi durumunda, onları desteklemek ve cesaretlendirmek biz ebeveynlerin görevi. Futboldaki başarıyı diğer spor dallarına da taşımamız gerekiyor artık. 70 milyonluk ve nüfusu hala çok genç olan bir ülkenin insanları olarak çok yüksek bir potansiyele sahip olduğumuzu bir kez daha tekrarlamak gerekiyor burada. Dünya’nın en ileri görüşlü lideri Mustafa  Kemal Atatürk’ün  “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözüyle bize ışık tuttuğu yolda ve şekilde yetiştirmemiz gerekiyor evlatlarımızı.

Ve bu yazının sonunda, elde ettikleri bu büyük başarıyla Türk insanını Dünya’nın neresinde yaşıyorsa yaşasın çok sevindiren, gururlandıran Türk milli futbol takımı futbolcularına, teknik kadroya, kısacası başarıda emeği geçen herkese sonsuz teşekkür, sevgi ve saygıyı bir kez daha göndermek gerekiyor buradan. Ve yine bu başarının sevincini belki de tam yaşayamadan aramızdan ayrılan,  başarıda çok büyük pay sahibi olan merhum Hasan Doğan’a Allah’tan bir kez daha rahmet dilemek boynumuzun borcu bu satırlardan. Ruhunuz şad, mekanınız cennet olsun.

 

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.