Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Kriz, hepimizin aynı teknede olduğunu hatırlatsa, ve...


Herkesin dilinde bir kriz sözcüğüdür gidiyor. Henüz, “özellikle yaratılmış” olan malum krizin etkilerine maruz kalmadan bize lafı bile yetti de arttı... Moraller bozuldu, enerjiler düştü, kimse de çalışma, üretme arzusu kalmadı, yaşama sevinçlerimiz azaldı... Fakat, silkinip kendimize gelmemiz gerekiyor, çünkü korkularımızdan beslenemeyiz. Ama sevgiden beslenebiliriz...

Şüphesiz hepimiz olanı yaşayacağız, Pollyanna’cılık oynayalım demiyorum ama, biliyorsunuz ki; “Kriz aynı zamanda fırsattır”, krizi fırsata çevirebilenler için tabii... Krizi, en çok da diziler bir bir yayından kalkınca hissetmeye başladı büyük bir çoğunluk. Her gün, her gece onlarca dizinin karşısında uyuyup, uyuşunca; insan krizi mırizi bile farketmeyebiliyor. Ama sevdiği dizi yayından kalkınca, kriz farkedilir, yani elle tutulur, gözle görülür bir hale geliyor.

Ben de herkes gibi olanı yaşıyorum. Yine de , -maddi-manevi olumsuzluklarını bizzat yaşasam da- kriz zamanlarının bir fırsat olduğunu düşünenlerdenim... 20 yıldır medya sektöründe çalışan bir emekçi olduğumu da hesaba katarsak, krizden en çok etkilenen kesimden olduğumu da söyleyebiliriz. Her şeyin aynası olan medya, çalışanlarına kriz’in “k”sı ortaya atıldığında fırsat bu fırsat yapmadığı eziyeti bırakmaz çünkü...

Şimdi, diziler dışında programlara da fiyatınızı indirin, diyormuş tv yöneticileri... Bir kadın programından, bir sohbet programından, bir dizi başrolünden trilyoner oldu bu ülkede insanlar...  Belki sadece medyada değil, her sektörde kriz sayesinde üretenler de gerçek ederini bulacak... Bir denge sağlanacak belki... Tüketiciler de daha seçici davranacaklar böylece... Önüne geleni tüketmeyecekler... Ve sonuçta, gerçekten iyi olanlar, gerçekten insan kardeşleri için bir değer üretenler yollarına devam edecekler... Diğerleri ise; değişmeleri, kendilerini geliştirmeleri, sadece kendileri için değil, kendilerini ürettikleriyle ifade ederken, diğerlerini de yok saymamayı, paylaşmayı, başkaları için de fayda sağlamayı hatırlayacaklar...

AYNAYA BAKMA VE DEĞİŞME ZAMANI

Ama şahsen, en çok istediğim ne biliyor musunuz? Umarım kriz sayesinde herkes şöyle bir baştan aşağı aynaya bakma ihtiyacı hisseder! Ve bu hissediş de herkeste olumlu değişimlere vesile olur... Çünkü, “Benim nasıl olsa param var, ben nasılsa kariyer-ün sahibiyim, ben nasıl olsa güç sahibiyim, hatta ben nasıl olsa güzelim” diye diye kendisinin de “ herkesle” aynı teknede olduğunu unutan,  o kadar çok insan var ki...
Diyelim ki, sen para, güç, kariyer-ün ve güzellik sahibisin, -ki bunların hepsi birer yanılsamadır- ne olmuş?!.. Bir kişi bile mutsuzsa yeryüzünde, bir kişi bile açsa, açıksa, kendini ifade edemiyorsa bir kişi bile, bu herkesi, hepimizi etkiler; seni de!..

Uzun lafın kısası, hepimiz aynı teknedeyiz arkadaşlar, o yüzden bir an önce iyi-kötü ne varsa paylaşmaya ve kötü özelliklerimizi, artık işimize yaramayan döngüleri terketmek üzere; değişime kendimizi bir an önce açsak, hiç fena olmayacak...

ANNE OLUNCA ANLADIM’A GELİNCE...

Öte yandan, sitemiz, www.anneoluncaanladim.com, bir kar topu gibi büyümeye, paylaşarak çoğalmaya devam ediyor. 132 ülkede ayda 50 bin tekil ziyaretçiye sevgiyle, en yeni bilgiyle, heyecanla ve tutkuyla ulaşıyoruz. 2 ay sonra 2. yaşımızı kutlayacağız; çekirdek kadromuz ve 18 yazarımızla birlikte, önce misyon ve vizyon için, sonra da farkındalık ve değişim için her gün yeniden,  “Anne Olunca Anladım” diyoruz...

Reklam veren henüz istediğimiz derecede  internet sektörünü keşfetmemiş olsa da, biz, binlerce insana ışık olduğumuzun bilinciyle, çıkar gruplarına prim vermeden; bir ağaç gölgesi, sığınılacak bir liman olmaya devam ediyoruz...

Aramıza yeni katılan yazarlarımız Estetik Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar ve Kişisel Gelişim Uzmanı Hürriyet Kalalı’ya ve  sitemize emeği geçen tüm yazarlarımıza, çalışma arkadaşlarıma ve size; bizi özellikle seçen okuyucularımıza; buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum... İyi ki varsınız! Hepimiz, bir yap-boz’un parçaları gibi bu projenin etrafında birbirimizi tamamlıyoruz, paylaşmanın hazzını yaşıyoruz. Ve bu gerçekten harika!..

TV PROGRAMIMI  BEKLİYORSUNUZ; BİLİYORUM...

Bu arada, malum bendeniz 10 aydır TV programı yapmıyorum! Çünkü bir kanal da çıkıp; Sevgili Hülya, “Bak sen 27 hafta boyunca her gün “Anne Olunca Anladım” programıyla günde 1,5 saat canlı yayın yaptın, milyonlarca insana ulaştın, hayatların olumlu yönde değişmesine katkı sağladın, üstelik sponsorun da vardı, reklam gelirlerin de şahaneydi, gel bizimle ekranlardaki yolculuğuna devam et” demedi...

Ama siz sevgili ebeveynler, 10 aydır her gün bana TV programımdan bir haber olup olmadığını, ne zaman, hangi kanalda yayın yapacağımı bıkmadan usanmadan sorup duruyorsunuz. “Yoksa yayınlanıyor bir yerlerde de ben mi kaçırıyorum?” diye paniğe kapılanlarınız var; “Hülya Hanım, kanal kurun, biz sizin programınızı bütün gün seyrederiz” diyenleriniz var... 10 aydır yüzlerce mail alıyorum, sokaklarda beni tanıyan tanımayan, “Hadi ne zaman, hangi kanalda?” diyerek yolumu çeviriyor... Kendimi sorumlu hissediyorum... Yapmam gereken bir işi yapmamanın bastırılmışlığını yaşıyorum...

Ama, “İlle de ekranda olayım” diye de bir kaygım yok, hiç olmadı, siz de biliyorsunuz. “Ne pahasına olursa olsun program yapmalıyım” diye de yaşamıyorum bu hayatı... Zaten öyle olmasaydı, bir şekilde -değerlerimden taviz vermek pahasına- bu 10 ayı sizlerden uzak geçirmezdim... Ama ben de, ben olmazdım o zaman! “Anne Olunca Anladım” da Anne Olunca Anladım” olmazdı! Ve siz de ruhu, enerjisi, ışığı kaybolmuş, bir projeye -bugüne kadar olduğu gibi- böyle sevgiyle, dört elle sarılmazdınız... İnandığım gibi ve ruhla, olsun isterim her şey ve aslında hepimiz de öyle isteriz; inançlarımız, değerlerimiz olmadığında, geriye ne kalıyor ki zaten... 

İşte, siz sevgili ebeveynler de "Anne Olunca Anladım"ı bu nedenlerle bu kadar sevgiyle, destekliyor, el veriyorsunuz biliyorum. Samimiyeti, sevgiyi, bilgiyi, çocuklarımızı birlikte büyütmenin keyfini, işte bu yüzden hep birlikte yaşıyoruz...

Yinde de, 20 yıl sonra bile ben hala medyada olan bitenlere, bu farkındalıksız tutumlara ve bu deneyip yanılarak bile öğrenememelere şaşırıyorum biliyor musunuz? Elimde değil... Üzülüyorum da... Hepimiz aynı teknedeyiz çünkü!

TAKLİTLERİMİZ HER YERDE!

Programımın çok seyredildiğine uyanan tv yöneticileri, bu formatı ünlülere adapte ederek birtakım programlar yapmaya çalışıyorlar. Star’da Tuğba Erbil, tv8’de Ebru Şallı ve Pınar Altuğ gibi... Hatta ünlülerin sunduğu diğer kadın programlarının neredeyse hemen hepsi, annelere ve anne adaylarına sözüm ona seslenmeye çalışıyorlar...

Oysa, “Seyirci-okuyucu anlamaz, seyirci-okuyucu ne verirsen onu alır” devri çoktan bitti, eskilerin deyimiyle “Atı alan Üsküdar’ı geçti”... “Ama olsun, biz bildiğimiz gibi davranacağız” diyor bazıları ve çağa, insanların ihtiyaçlarına cevap vermektense, eski hatta örümceklenmiş bilgilerini yenilemektense,  “ünlü” simalar üstünden çarklarını döndürmeye çalışıyorlar. Ünlü simalar da “Anneyim Ben” diyerek, “Hamileyim Ben” diyerek birtakım işlere soyunuyorlar böylece. Oysa, burada mesele anne olup olmamak değil ki...

Örneğin; “Anne Olunca Anladım” programının başarısı, benim anne olmama bağlı değil ki... Annelik, benim gazete sayfası, internet sitesi ve tv programıyla yürüttüğüm bu projenin sadece sağ duyusu, sadece bir ayağı, bir rengi... Yoksa, ben anne arkadaşlarıma, bir iletişimci olarak, bilgiyi taşıyan bir araç olmanın bilinciyle sesleniyorum, haddimi aşmıyorum... Benim anneliğim ya da falancanın anneliği sadece yavrusunu ilgilendirir ve ona özeldir, diğerleri için örnek teşkil etmez, etmemelidir de...

O yüzden ben, “Anne Olunca Anladım” ile; en yeni, en doğru, en anlaşılır bilgiyi, sosyo ekonomik ve sosyo kültürel seviye gözetmeksizin aktarmak  üzere yola çıkıyorum. Gündelik hayatlarda annenin; yalnızlığına, çaresizliğine, bilgi karmaşasına bizzat kendisinin çözüm olması için, uzmanlar aracılığıyla, yollar nelerdir’e işaret ediyorum. Bunu yaparken de biraz ondan biraz bundan değil, tek bir konu da derinleşebilme cesaretini gösteriyorum. Uzmanları ağırlayabilmek de kuşkusuz, iyi bir formasyona, tartıştığınız konuda deneyimden ziyade bilgi sahibi olmaya ihtiyaç gösteriyor. Zaten uzmanlar da uyandı artık, sadece ünlüler sunuyor diye birtakım programlara gitmeyi reddediyorlar.

BİRİCİKSİN! HANGİ RENKSEN ÖYLE OL!

O yüzden de, herkes hangi konuda iyi ise o konuda üretmeli şu dünyada diyorum... “Bana her elbise yakışır” derseniz çuvallarsınız, “Biraz ondan biraz bundan” derseniz  kendi kendinizi tatmin etmeye çalışmanın ötesine geçemezsiniz. Örneğin; Cem Yılmaz baba olunca, en iyi yaptığı iş olan güldürmeyi bırakıp, babalık vaazları mı atmalı, ekranlardan... Bir hayal edin... Traji-komik!.. Üstelik, hayata yeni gelen bir bebeğin hayatına, verdiğiniz bilgiyle dokunmaksa söz konusu olan, “Dikkat!” derim. Sonra, çok ah alırsınız, çünkü bu alan yani ebeveyne öneri sunma meselesi hata kabul etmez...

Eğlence programları olsun eğlenelim, dizler olsun farklı hikayelere yolculuk yapalım, haber programları olsun günü yorumlayalım, ama herkes her işi yapmasın artık, herkes hangi konuda iyi ve biricik ise o işi yapsın lütfen! Aynaya baksın herkes! Uzun lafın kısası hepimiz biriciğiz ve çok özeliz, neysek o olmamız kafi’dir! Pekala’dır! Harika’dır!..


Yorumlar
ezodemir - (22.12.2008 21:29:36)
hülya hanım harikasınız umarım en kısa sürede ekranlardfa görebiliriiz sizi.çünkü size çok iht,yacımız var:)
duyguu - (15.11.2008 02:09:36)
Yazarak alkışlamak nasıl olur bilmiyorum ama sizi ayakta alkışlıyorum Hülya Hanım. O kadar güzel ifade etmişsiniz ki... Yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum. Teşekkürlerin en büyüğü bizden size...
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.