Cem Öğretir 30 kiloyu nasıl verdi?!
Cem Öğretir’i yıllardır büyük bir beğeniyle izlerim. Son derece düzgün bir Türkçe, kaliteli bir ses tonu ve esaslı bir duruşla sunar haberleri… Hep cüsse olarak kallavi, görkemliydi(!) ekranda...
Artık öyle değil, fazla kilolarından kırtulmuş, tüy gibi hafif, neşeli. Birlikte katıldığımız bir televizyon programında hem daha önce hiç bilmediğimiz bir yanına tanıklık ettim (müthiş şarkı söylüyor), hem de 30 kiloyu nasıl attığını öğrendim. İşte anlattıkları…
* Kaç kilodan kaç kiloya düştünüz?
108 Kilodan 78’e. Ama durmadım devam ediyorum, yeni hedef 73-75 aralığı… Benim için sağlıklı olan hangisi ise o arada kalacağım. Bundan sonraki çabam bunun için olacak.
* İçinizden bir çocuk çıkmış! 30 kilo gidince kendiniz nasıl hissediyorsunuz?
Bir kuş misali denir ya, aynen öyle. Şimdi düşünüyorum çalıştığım ağırlıkları kaldırmak ne kadar güç. Ve ben o kadar kiloyu vücudumdan atmışım. Ne kadar eziyet etmişim kendime. Ama o zaman hiç farkında değildim.’’Şişman ve mutlu’’ felsefesini benimsemiştim.Ve bu insanın kendisine söyleyebileceği en büyük yalanlardan biri. Tabii herhangi bir sağlık problemi yoksa, tamamıyla pis boğazlıktan kaynaklanıyorsa bu durum… Ki benim için öyleydi…
* Bu 30 kiloyu nasıl verdiniz? Ne kadar sürdü?
Uzun bir süreç aslında tam olarak 6 yıl sürdü bu yolculuk. Ama net olarak söyleyebilirim her anından keyif aldım. Sonuç aldığımı gördükçe, özellikle gardırobum değiştikçe ve çevreden gelen tepkiler değiştikçe -olumlu yönde tabi- bambaşka bir havaya giriyorsunuz, gücünüz artıyor.Kendimi zorlamadan yavaş ve emin kilo vermeyi hedefe koydum.Yavaş, emin ve geri dönüşü olmaksızın. Hızlı verip hızlı almak bir felaket olurdu çünkü benim için. Ve yıllarca sürecek bir plana hazırladım kendimi. Her yıl belli bir kiloda kendimi sabitledim. Ve o planın artık son aşamasındayım. 7. yılda kendimi çok daha özgür, dinamik ve farklı hissediyorum.
* Haftada kaç gün spor yapıyorsunuz ve neler yapıyorsunuz?
Haftada toplam 4-5 saat spor yapıyorum. Ağırlık antremanı ve kardiyo programları ağırlıkta. Ama arada basketbol ve squash ile destekliyorum sıkıcı olmaması için. Çünkü motivasyon kaybı en büyük düşman. Motivasyonumu kaybettiğim ve güç olarak kendimi düşük hissettiğimde özellikle spor salonuna gidiyorum. Adeta kendimi sürüklüyorum. Çünkü biliyorum ki spordan sonra daha enerjik olacağım. Yaşadım gördüm. Hatta grip başlangıcı dönemlerinde bile. Ateşim yoksa hafif bir antreman gribi önleyebiliyor.
* Bir günlük beslenme şekliniz nedir?
Sabah çok iyi bir kahvaltı yaparım. Ailece olması çok önemli moral açısından.Yumurta, bal, ev yapımı tahıllı ekmek baş köşede benim için. Balı fazla kaçırmadan tabi. Ve peynirler özellikle ev yapımı lor peyniri. Narlı, maydanozlu veya kurutulmuş domatesli. Yine fazla kaçırmamak şartıyla. Bazen de yoğurt yulaf ezmesi ve ananas. Genelde öğlen antreman yaptığım için bir ila birbuçuk saat öncesinde bulgur ya da pirinç pilavı yiyorum bir porsiyon ya da muzlu süt. Antreman sonrasında da hindi eti,t on balıklı salata veya türevleri. Öğleden sonraysa akşam yemeğine kadar bazen kuru meyveler ve kuru yemişler, bazense eğer muzlu süt içmemişsem ve ananas yememişsem sabah, muzlu sütü, yulaf ve bir miktar bitter çikolata ile karıştırıp içiyorum.Akşam yine antreman durumuma göre değişiyor. Eğer antreman günüyse mutlaka bitkisel protein veya et tüketiyorum. Mercimek ve balık favorilerim. Bu arada yoğurt ve süt de vazgeçilmezlerim.
* Neden o kadar kilo almıştınız peki?
Kendime saygısızlık etmişim. Hiç düşünmemişim. Kendimi sevmemişim diyorum şimdi. Çünkü gerçekten kendini seven, sevdiklerini düşünen insanın kendine bunu yapması için bence hiçbir neden yok. Galiba insan bir döngüye kapılınca konforlu geliyor bir süre sonra bu durum. Rahatını bozmuyor, ta ki sağlık sorunları baş gösterene kadar. Bazıları bunu doktorlar ve ilaçlarla çözüyor, bazıları da yaşam tarzını değiştirerek.
* Bu kadar kilo eşinizle ilişkinizi etkiliyor muydu? Bir erkeğin kilosu evliliğe duygusal açıdan olumsuz yansıyor mu? Kadınlarınki yansıyor çünkü…
Etkilemez mi! Bence etkiliyor ve kadınlar bunu çok nazik biçimde zaman zaman eşlerine hissettiriyor. Ama erkek duymazdan geliyor. Toplumsal kabul bu noktada erkeğin ve dolayısıyla kadının en başta gelen düşmanı. Çünkü erkekte göbek olsa da ne kadar yağlansa da kulağı üstüne yatabiliyor. Ben bizzat yaşadığım için biliyorum. Ama son 10 yıldır erkekler de hareketlendi. Çünkü kanser ve kalp krizi gibi koskoca gerçekler artık çok daha göz önünde. Çok net bu süreci yaşamış bir kişi olarak diyebilirim ki, kendine bakmayan insan toprağa diğerlerinden daha yakın. En azından kendi üzerine düşen açısından söylüyorum. O kadar çok hastalığı bir arada yaşadım ki, son olarak beynim bana işte bu cümleyi çok sık tekrar eder oldu. “Toprağa yakınım.” Hayatımı değiştiren cümle bu oldu.
* Sizin gibi sevilen, beğenilen bir haber spikeri pek çok kilo vermek isteyen umutsuz insana iyi bir rol model olacaktır. Onları motive etmek için ne söylemek istersiniz?
Bu çok uzun bir yolculuk. Acele etmeyin, önce ruhunuzu ve aklınızı bu sürece ikna edin, kendinizi sıkmayın, yemek kaçamaklarını ihmal etmeyin, ama ertesi gün mutlaka telafi edin. Sınırlarınızı zorlayın, çünkü o sınırı aşabildiğinizi gördüğünüzde, gücünüzün sınırsız olduğu hissine kapılıp daha da motive oluyorsunuz. Kendinizi diyet listelerine boğmayın, size uygun olanı mutlaka medikal bir danışmanlıkla bulup onda ısrar edin. Diyet listelerinizi değil, hayat tarzınızı değiştirin.
*Şu anda mutfağımın baş tacı dediğiniz yiyecekler?
Tam tahıllı ekmek, yoğurt, lor peyniri, yulaf, kara buğday, bulgur, balık ve hindi, fıstık ezmesi, muz, tarçın, her türlü yeşil ve kırmızı sebze özellikle pancar. Bolca da moral ve motivasyon…