İnsanoğlu asırlar boyunca ateşli hastalıklardan korkmuştur. Bu korkunun altında yatan ana sebep, bazı çocukların ateş ve havaleden sonra sakat kalmaları veya ölmeleridir. Ölüme ve sakatlığa sebep olan hastalıkların belli başlıları, Menenjit, Sıtma ve Tifo’dur. Kızamık gibi bazı döküntülü hastalıklarda ölüm daha ziyade yanlış tedavi ile olmaktadır. Zaten bu hastalıklardan ölümlerde, aşılar ve etkili tedaviler ile en aza indirilmiştir.
Hastalıkların tarihçesine bakıldığında, Hipokrat’ın ortaya koyduğu dört esas madde olan; ateş, su, toprak ve hava ile hastalıkların oluşumu ve tedavilerinin yapılmasına çalışıldığı görülür. Hala bu görüşler kaybolmuş değildir. Sıcak çarpması ve hastalık sonucu ateşin çıkması aynı hastalıkmış gibi sunulmuş ve tedavi edilmeye çalışılmıştır. Sıcak çarpmasında hayat kurtarıcı olan soğuk tatbiki, ateş tedavisinde kullanıldığında zararlı olabilmektedir. Bizde ateşli çocuklara soğuk tatbiki ve sirke sürülmesi yaygın olarak yapılan işlerdir.
ATEŞLİ HASTAYA NİÇİN SİRKE SÜRÜLÜR?
Eski çağlarda Avrupa’da şehirleşme ve nüfus yoğunluğunun artması ile içme suları aşırı derecede kirleniyordu. Bunun da sebebi, bu ülkelerde bırakın kanalizasyonu, evlerde ve saraylarda tuvalet dahi yoktu. Halk ve saray erkanı ihtiyaçlarını bir kabın (oturak) içine yapar ve pencereden dışarı dökerlerdi. Buralarda yaygın olarak beslenen domuzlarda bunları yiyerek biraz temizlik sağlarlardı! Sıvı atıkların su kaynaklarına sızması ile içme suları kirlendiğinden, insanlar bu suların içilmesi ile hastalıklar arasında bir bağlantı olduğunu, içinde alkol olduğundan mikrop barındırmayan bira, şarap gibi fermentasyon ürünlerinden ise hasta olmadıklarını fark ettiler. Ayrıca su şarap ile karıştırılınca da su hastalık yapmıyordu. Bunun sonucu şarapta iyi bir “ruh” olduğunu ve sudaki kötü ruhu kovduğunu zannettiler. Bu yüzden fermentasyonlu içeceklere genel olarak “spirit” adını verdiler. (Bizim dilimize “ispirto” olarak geçti.) İçinde böyle iyi bir ruh barındıran şarap acaba hastalıkları (bilhassa ateşi) da tedavi edebilir mi idi? Bu düşünce ile hastaların cildine şarap sürüldüğünde çok etkili ateş düşürdüğünü gördüler. Alkol sudan daha hızlı bir şekilde buharlaşıyor ve ciltten ısı söküyordu. Bu yeni buluş hemen yeryüzüne yayıldı. İslam alemi de bu yeni buluşu çok sevdi, fakat bir problem vardı, o da şarabın haram bir madde olması idi. Bu güçlük de şarap şişeleri üzerine “Ateş sirkesi” yazarak aşıldı ve hastalara şarap bu şekilde kullanıldı. Zamanla işin aslını bilmeyenler, bu sirke lafına aldanıp hastalarına sirke sürmeye başladı.Günümüzde hala bazıları hastalarına sirke tatbik etmektedirler. Sirke, şaraptaki alkolün parçalanarak Asetik asit şeklini alması ile oluşur ve ateş düşürmekte ancak su kadar etkisi vardır, kötü kokusu da işin cabasıdır.
ATEŞ NASIL DÜŞER? GEREKLİ MİDİR?
Ateş, vücudun bünyesine giren mikroorganizma veya toksik maddelere karşı gösterdiği bir tepkidir. 36’den yüksek ısılarda mikropların yaşamları zorlaşır, dokuların metabolizması artar, bağışıklık sistemleri aktive olur. Vücudumuz zaman içinde dış uyaranlara karşı ateşi yükseltmenin bir avantaj olduğunu öğrenmiştir. Ateşi düşürmekle hiçbir hastalık iyileşmez. Ateş bir hastalık değil, bir arazdır ve mühim olan hastalığın teşhisidir.
YA HAVALE GELİRSE!
Bunun için önce havale niye olur, onu anlamamız gereklidir. Mikrop veya toksik maddelerin beyindeki astrositleri uyarması ile beta-3 adrenerjik reseptörlerin, vücudumuzdaki kahverengi yağ dokusundaki mitokondrilere tesiri ile ısı oluşur. Vücutta ısının yükselmesi ile bütün dokuların oksijen ihtiyacı çok artar. Bunu karşılayabilmek için kalbin ve solunumun hızlanması gereklidir. Ayrıca ilave kanı önemli organlara göndermek için el, ayak, yüz gibi organlarda vazokonstriksiyon yapar. Kalp hızının normalden fazla olduğu altı aylıktan küçük çocuklarda bu sebeple havale görülmez. Altı ay ile dört yaş, çocuklarda havalenin en sık görüldüğü devredir. Bu yaşlarda ateşin yükselmesi ile vücudun ısınarak kalbi ve solunumu hızlandırması gereklidir. Eğer ateş hızlı yükselir ve vücut buna ayak uydurarak kalbi ve solunumu hızlandıramaz ise beyin, gelen oksijeni yeterli görmeyerek, tasarruflu çalışmak ve fazla oksijen tüketmemek için vücut ile olan irtibatı keser (benzer durum aşırı ağrı uyarısı ile de olur, şahıs bayılır). İrtibatın kesilmesi ile vücut, deserebrasyon durumuna geçer. Spinal uyaranlarla kasılmalar ve havale dediğimiz tablo ortaya çıkar. Bunun sonucunda kalp ve solunumun hızlanması ile, beyine yeterli oksijen gelmeye başlar ve beyin eski fonksiyonlarına geri döner. Ateş yavaş yükselir ve vücuda ısınması için zaman tanırsa, havale gelmez.Yani ateşi 40’a çıkmış bir çocukta havale beklemek boşunadır. Böyle bir çocuk, ateş düşürücü ilaç verilmeden, yani iç ısısı düşmeden soğuk tatbik edilirse ve dış ısı düşürülerek kalp ve solunum yavaşlatılırsa havale gelebilir. Bu sebeple ateşli çocuklarda soğuk tatbiki gereksiz ve zararlıdır.