Kendi alanının sınırlarını anlamaya ve belirlemeye çalışan bir çocuk için kendine ait olan her şey çok kıymetlidir, çünkü sahip oldukları tıpkı vücudunun bir bölümü gibi ona aittir. "Eğer benim elimdeyse benimdir. Eğer senin elindeyse ve ben onu istiyorsam yine benimdir!” İşte, 2 yaş ve daha küçük yaştaki çocuklarda paylaşma kavramı tam da bu cümle ile özetlenebilir. Kısacası, bu yaş döneminde paylaşma kavramı henüz oluşmamıştır. Bu yaş çocukları arasında "Benim-senin" kavgasının yaşanması son derece doğaldır ve bu durum çocuğun bencil olduğu anlamına gelmez. Paylaşma fikrinin oluşması, çocuğun bir ölçüde kendinden haberdar olmasını, farkındalık kazanmasını gerektirir. Daha kendi sınırlarını ve gücünü keşfetmekte olan, ancak bu konularda kendine güvenini tam olarak oluşturamamış bir çocuk, kendi parçası saydığı oyuncaklarını ya da diğer kıymetli eşyalarını başkalarına vermek konusunda son derece isteksiz olabilir. Çünkü verilen oyuncağın ödünç olmadığını, yani artık arkadaşının olacağını sanabilir. Çocuk, oyuncağın sahibi olmakla geçici olarak oynamak arasındaki farkı anladığı zaman paylaşma konusunda daha rahat davranır. Çocukların karşısındaki kişilerin isteklerini ve ihtiyaçlarını anlaması ve ona vermesi 3 yaş civarında gözlenen bir davranıştır. Çocuk bu yaşa geldiğinde artık arkadaşına verdiği oyuncağın geri geleceğini anlayabilir.
VE PAYLAŞMAYI ÖĞRENMENİN VAKTİ GELDİ...
2 yaş öncesi her ne kadar çocukların paylaşma kavramına uzak oldukları bir dönem olsa da, anne babaların bu dönemde sergileyecekleri tavır ve uygulamalar, çocukların paylaşma fikriyle tanışmalarını ve benimsemelerini sağlayabilir. Bu yaşlarda çocukların yetişkin gözetiminde buluşmaları ve oynamaları, onların sosyalleşmelerine ve paylaşma kavramıyla tanışmalarına katkıda bulunur. Ancak, bu buluşmaları düzenlerken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var:
• Buluşmadan önce çocuk için kıymetli olan oyuncak ve eşyaları ortadan kaldırmak.
• Ev sahibi çocuğa, oyuncaklarının sahibinin kendisi olduğunu, arkadaşı o oyuncaklarla oynasa da, oyuncakların sonunda kendi evinde kalacağını ve onun olmaya devam edeceğini vurgulamak.
• Çocuğun oyuncağına bir zarar gelecek olursa, o oyuncağın yerine yenisinin alınacağını söylemek.
• Popüler olabilecek oyuncaklardan birkaç tane bulundurmak ya da benzer oyuncaklar almak.
• Oyun sırasında, zaman zaman çocukların oyuncaklarını değiş-tokuş etmelerini önermek.
• Çocukların birlikteyken sürtüşme olasılıkları yüksekse, iki çocuk için ayrı oyun kutuları oluşturmak.
• Oyuncak paylaşımı nedeniyle ciddi bir sürtüşme yaşanırsa, onları sırayla oynamaya yönlendirmek ve her birinin oyuncakla kısa sürelerle oynamalarını ve bu sırada diğer çocuğun başka bir şeyle ilgilenmesi için imkan sağlamak.
• Çocukları sıra beklemeli oyunlara yönlendirnıek. Örneğin, birbirlerine top atmalarını sağlamak.
• Çocuklar arasında tartışma yoğun olduğunda, oyuncakları ortadan kaldırıp onları başka bir etkinliğe yönlendirmek. Hep beraber parmak boyası yapmak ya da birlikte parka gitmek gibi...
TAKLİT YÖNTEMİNİ DENEYİN
Çocuklar için en etkili öğrenme yöntemlerinden biri de taklit etmektir. Bu nedenle anne babanın öncelikle çocuklarıyla bir şeyler paylaşmaları, bundan keyif aldıklarını ona hissettirmeleri ve yaptıkları şeyin adının "paylaşma" olduğunu belirtmeleri iyi bir yoldur. Anne baba, çocuğun bir şeyleri paylaşması için fırsatlar yaratabilirler, örneğin arkadaşı geldiğinde poğaçaları onun dağıtması gibi. Çocuğun bu davranışı, paylaşmanın ilk aşaması sayılabilir. Anne babanın bu davranışı övmesi ve zaman zaman bir oyuncağını arkadaşına da göstermesini istemesi çocuk açısından paylaşıma geçişi kolaylaştırır. Bunun dışında çocuk kendi isteğiyle bir oyuncağını paylaştığında çok abartmadan övülebilir ve paylaşmanın kişiyi ne kadar iyi hissettirdiğine değinilebilir.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı):
|
|