Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
RUHSAL ASTROLOJİNİN BÜYÜTECİNDE
GAMZE ÖZŞAHİN
Aydınlanma Çağı Astroloğu

https://twitter.com/SALLUGALGAL
Yazı Boyutu:
Sevgi mi, ihtiyaç mı? Neden birlikteyiz?

 

Geçen hafta Psikiyatrist Dr. Erdoğan Çalak NCGR Türkiye bünyesinde ikinci seminerini verdi. Sevgi üzerine düşünmemizi sağlayan aydınlatıcı konuşmaları hepimizi derinden etkiledi. Dilimizden düşürmediğimiz bir sözcük olan sevgi nedir aslında? Kimler sevebilir ve bizler ne zaman gerçekten sevmeye başlayabiliriz? Sevgiden söz ederken aslında sevilmek istediğimizi mi ifade ediyoruz yoksa? Bütün bu sorularımıza açıklıkla yanıtlar alabildik.

RUHSAL YATIRIMLAR
Doktor Çalak’a göre, öfke ne kadar tahripkarsa, sevgi de o kadar yapıcı ve canlılık veren bir duygu. Sevginin olumlu tarafları bütün kültür ve dinlerde ifade edilmiş. Bir insanı sevebildiğimiz gibi, bir eşyayı veya bir hayvanı da sevebiliyoruz.  Neyi seversek sevelim onunla bir bağ kurar, ona bir ruhsal yatırım yaparız. Yani kaybından üzüntü duyar, uzak kalırsak acı çeker, bir eksiklik hissederiz. Sevgi bir ruhsal yatırımsa da, bütün ruhsal yatırımlar sevgi olmuyor. İhtiyaçlar ve dürtülerle sevgi, sıklıkla birbirine karıştırılıyor. Tıpkı bebeğin hayatta kalmasını sağlayan insanlara bağlanması gibi, tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan kişilere ruhsal yatırım yapabiliyoruz. Onları yitirdiğimizde ise içe kapanıp hayatla ve diğer insanlarla bağımızı kopma noktasına getirebiliyoruz. Bir başka ihtiyaç türü ise, anneyle birlikte yaşanmaya başlanan yakınlık, sevilme, görülme, duyulma, anlaşılma ihtiyacı. Doktor Çalak, annemizle olan bağımızın sevme kapasitemizde oldukça etkili olduğu görüşünde. Geçen sene vermiş olduğu seminerinde de vurguladığı gibi, bebeğe 2,5 yaşına kadar mutlaka annenin bakmasını öneriyor. Çocuk sevgiyle ve çok iyi bakılıyor, yedirilip içiriliyor olsa bile, annenin vereceği yakınlık ve bütünlük duygusunun yerini hiçbir şey tutmuyor! Etrafta gördüğümüz öfkeli, ya da sevme kapasitesi sınırlı, ilişki sorunları yaşayan pek çok kişinin ilk bebeklik döneminde anneden gereken ilgi, özen ve ruhsal yatırımı alamamış olduğunu belirtiyor. Hepimiz  öğrendiğimiz yakınlık biçiminin kodlarına göre davranıyoruz. Örneğin, anne çok dokunmadığında o insan ileride kendisine dokunulmasından rahatsızlık duyan biri haline gelebiliyor.

ANNE İLE BEBEĞİN SERÜVENİ
Anne ile bebeğin ilişkisi henüz doğmadan, ana karnındayken başlıyor. Annenin ruhsal durumu, içinde bulunduğu şartlar bu anlamda büyük önem taşıyor. Anne babanın sorunlu bir döneminde  dünyaya gelmiş veya istenmemiş, benimsenmemiş bir bebek ileride sorunlu bir insana dönüşebiliyor. Aynı şekilde annenin annesi de, zamanında iyi bir annelik üretememişse veya küçük yaştayken yitirilmişse, anne yeterli annelik yapamayabiliyor. Şöyle bir düşününce,  insan gerçekten bir evlat yetiştirmenin ne kadar hassas, adeta kuyumcu işi gibi olduğunu ve sürekli dikkat ve özen istediğini daha iyi görebiliyor.

AŞK NEDİR?
Dürtülerimiz bir insana yöneldiğinde o insana duyulan duygusal yatırımız artar.  Sonuçta ne mi olur? Aşık oluruz işte! O kişiyi gözümüzde büyütür, yüceltiriz. Karşımızdakinin de normal bir insan olduğunu anladığımızda, aşk, sevgiye dönüşür veya geride hiç bir şey kalmayabilir kimi zaman!

İlk dürtüsel ilişki anne ile bebeğin ilişkisi yine. Anne ilgilendiğinde, bebeğin her ihtiyacını karşıladığında bebek daha huzurlu bir varoluşa doğru kaymaya başlar.

Öfkesi söner, rahatlar. Kucağa alınmaktan haz duyar hale gelir.

SEVGİ NEDİR?
Sevgi bizi canlı ve enerjik kılan, daha verimli, daha bütünlüklü ve dikkati yüksek hale getiren müthiş bir enerji. Bu enerjinin tezahürlerinden biri de sevdiğimiz varlıkla ilgili sorumluluk duymak, Sevgi ortamında ilişki kurma kapasitemiz de artar ve bu dışarıdaki ilişkilerimize de yansır. Burada en önemli konu sevme kapasitemizin kendimizi ne kadar sevebildiğimiz ile yakından ilgili olması. Kendimizden melek gibi, insanüstü olmayı bekliyorsak kendimizi sevmiyoruz demektir. Bu tip durumlarda kusursuz olmadığımız sürece sevilmeyeceğimizi içselleştirmişizdir çünkü.

Herkesin en çok istediği şey sevebilmektir ve herkes daha çok sevebilecek bir insana dönüşmek ister. Sevmek ise kabullenmekle eşdeğerdir. Kendimizi sevmek kendimizi olduğu gibi kabullenmemizle başlar. Oysa, sevdiğimiz kişilerin ister çocuğumuz ister eşimiz, bizim istediğimiz gibi olmalarını isteriz çoğunlukla. Özenle büyüttüğümüz çocuklar, bizim gözümüzde halen birer parçamız olma niteliğini taşırlar. Bizi temsil ettiklerini düşünüp kendi kalıplarımıza uydurmaya çabalar, kendileri olmalarına izin vermeyiz kimi zaman. Onlara duyduğumuz sevgi kendimize duyduğumuz sevginin devamı olduğu için narsisistik ve handikaplı bir sevgidir aslında. Hele bizler de zamanında kendi anne babalarımızın beklentilerine uymaya zorlanmışsak, kendi çocuklarımızın da böyle olmalarını isteriz, bekleriz.

SEVGİ İLE İHTİYAÇ ARASINDAKİ FARK?
Sizlere tuhaf gelebilir ama ihtiyaçtan ötürü bağlandığımız kişiden kopmakta zorlanmamıza karşın, sevgi ilişkisinde ayrılmak daha kolay bir karar. Üstelik Dr. Çalak’a göre, ayrılma kararını daha çok seven taraf daha kolay alabiliyor! Çünkü sevgiyle bağlanıldığında sevgi ilişkisi bitse de, ne o kişi sizin için bitiyor, ne de sevgi bitiyor. Hala o kişinin iyiliğini düşünüyor, onun için en iyi olanı istiyorsunuz. Sevgisi az ihtiyacı bol bir ilişkide kayıplar kolay kolay tolere edilemiyor.

SEVME KAPASİTESİ HİÇ ARTMAZ MI?
Çalışmak, emek vermek ve kendimizi geliştirmek için yaptığımız herşey kendimize olan yatırımımızı arttırır. Emek verdiğimiz şeyleri severiz. Kadınların hamilelikte içlerindeki bebeğin tekrar uyanması nedeniyle tekrar kendi bebekliklerine dönebilme ve böylece bebeği anlayabilme şansları vardır. İçimizdeki bebek, biz aşık olduğumuzda da uyanır. Yaşadığımız yüzeysel olmaktan uzak, yüksek yatırım içeren bir ilişkiyse sevme kapasitemiz artar.

Sonuç olarak sevgi, kimler arasında olursa olsun, büyüten bir duygudur. O nedenle sevdiğimiz kişilerin yanlışlar yapmasına izin vermemek gerekir. Bu anlamda çocuklarımızın bir problemine adapte olmak veya hoşgörmek ileride onun karakteri haline gelebileceğinden çok dikkatli olmamız gerekiyor. İdare ettiğimiz her ilişki, kişilerin sevilebilir ve güvenebilirliğini azaltarak hayatın kalitesini düşürüyor. Sevdiğimiz insanları kendimize bağımlı kılmak, her başı sıkıştıklarında sorunlarını onların yerine halletmek ve rahatlatmak hiç de büyüten durumlar değil. Tersine o kişinin zorlansa da, acı çekse de yapması gerekeni yapmasına izin vermek büyütücü bir davranış. Bu açıdan baktığımızda sevgi sanıldığı gibi pek yumuşak değil, tersine sert bir duygu aslına bakarsanız.

BU HAFTA İÇİMİZDEKİ GÖKYÜZÜ NASIL?

24 Kasım Pazartesi, akşam saatlerinde Ay yoğun ve nüfuz edici Akrep burcuna girene kadar dikkatimizi yoğunlaştırmakta ve girişimlerimizi sonuçlandırmakta zorluklar yaşayabiliriz.

25 Kasım Salı, Ay halen Akrep burcunda ilerliyor. Akşama doğru Yay burcunda Güneş ve Merkür birleşerek zihinsel aktivitemizi arttıracaklar. Öğrenmeye ve zihnimizin sınırlarını genişletmeye açık olacağız. Ayrıntılarda boğulmamaya ve veriler arasında kaybolmamaya çalışmamız iyi olur. Seyahat planları yapabiliriz.

26 Kasım Çarşamba, Ay öğleden sonra saatlerinde boşluğa düşmeden bütün işlerimizi halletmekte yarar var. Gün içinde kararsızlıklar yaşayabiliriz.

27 Kasım Perşembe, astrolojik açıdan çok önemli bir tarih. Bugün enerjilerin yön değiştirdiği, bizi değişimlere taşıyan enerjilerle dolu, gökyüzünün çok hareketli olduğu bir gün. Doğum ve ölümün, rejenarasyonun temsilcisi Plüto Yay’daki son yolculuğunu bitirerek, artık 16 yıl boyunca kalacağı Oğlak burcuna 04:06 itibariyle giriş yapacak. Hemen ardından Ay neşeli ve iyimser Yay burcuna girerek, içimizdeki kasveti ve yoğun duyguları bir ölçüde dağıtacak. 18:09’da Uranüs Balık burcunda direkt harekete geçerek yoluna devam edecek. Bunu 18:54’te 5 derece ile Yay burcunda gerçekleşecek Yeniay izleyecek.. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri Kasım ayına ilişkin yorum yazımda bulabilirsiniz.

28 Kasım Cuma, Ay gün boyu Yay burcunda olarak içimizi iyi duygularla dolduracak.

29 Kasım Cumartesi Yay burcunda Merkür ve Mars birleşiyorlar. Düşüncelerimizde hızlılık, girişimci ruhumuzun uyanması, yoğun ve aktif bir zaman bizi bekliyor. Kendimizi daha iyi ifade edebiliriz. Yakınlarımızla iletişimimiz artabilir. Kızgınlıklarımızı dile getirmekte zorlanmayacağımız bir dönemdeyiz.  Akşam saatlerinde Ay, Oğlak burcuna geçiyor.

30 Kasım Pazar, Oğlak burcundaki Ay ile sorumluluk duygumuz ve çalışma kapasitemiz yüksek bir durumdayız. Günü verimli bir hale getirebiliriz.

Herkese sevgi dolu, güzel günler diliyorum. Esen kalın…

 

 

 


Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.