Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Sevgi Merkezli Eğitime Hazır mısınız?

Nereden Yazdırıldığı: Anne Olunca Anladım
Kategori: Genel Konular
Forum Adı: Ve babalar
Forum Tanımlaması: (Babalar hakkındaki yazılarımız ya da babaların yazdıkları)
URL: http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=8035
Tarih: 26 Tem 2025 Saat 18:07


Konu: Sevgi Merkezli Eğitime Hazır mısınız?
Mesajı Yazan: superisi
Konu: Sevgi Merkezli Eğitime Hazır mısınız?
Mesaj Tarihi: 23 May 2008 Saat 17:30

Gönülleri sevgi merkezli eğitime hazırlamanın vaktidir. Anneler, babalar öğretmenler, kafalarından önce kalplerini açmaya hazır olmalılar. Çünkü yeni nesilleri daha çok insan yapmanın başka yolu ve imkânı kalmamıştır. Sevgi merkezli eğitimin ilkokulu, evdir. Evde başöğretmen, şefkat kahramanı anne, öğretmen de babadır. Ne var ki, babaların annelere gerektiği kadar destek vermediğini çoğu şikâyetlerden anlamaktayız
Birçok baba, hala işin vahametini tam olarak anlamış görünmüyor.
İşte o babalardan biri.

Keşke Ben de Köpek Olsaydım”

Okul öncesi yaşındaki bir delikanlı, köpek olmak istiyor. Köpekleri çok seviyor. Hep köpek resmi çiziyor. Köpek taklidi yapıyor. Yemeğini köpekler gibi yemeye çalışıyor. Köpeklerle çok ilgileniyor. Sürekli köpeklerle ilgili sorular soruyor. Adı sorulduğunda kendi adını değil, kendine yakıştırdığı bir köpek adını söylüyor.
Eğitim danışmanı olarak çalıştığım okulda, rehberlik uzmanı, durumu bana da aktardı. Bu ilginç delikanlıyla bir süre ilgilendim. Bu sürenin sonunda, delikanlının köpek olma merakının babasından kaynaklandığını anladık.
Babası, köpek meraklısıydı. Birkaç köpek besliyor ve onlarla çok yakından ve büyük bir sevgiyle ilgileniyordu.
Bu masum delikanlı da, babasının dikkatini ve sevgisini çekmek için köpek olmaya özeniyor, her halini o hayvanlara benzetmeye uğraşıyordu…
Arkadaşlarına, sürekli,“Keşke ben de köpek olsaydım” diyordu…

Kolsuz Baba Resmi

Ana sınıfının sempatik delikanlılarından biriydi… Öğretmenleri, onlara anne ve babalarının resimlerini çizdiriyordu. Bu delikanlının resim kabiliyeti çok iyi idi. Annesini ve babasını oldukça başarılı bir biçimde çiziyordu…
Ancak, yaptığı bütün baba resimleri kolsuzdu... Acaba çocuğun babası gerçekten kolsuz biri miydi? Öğretmeni bu durumun sebebini merak edip, delikanlı ile biraz konuşuyor. Samimi bir görüşmede, bu masum çocuk, babasını niçin kolsuz çizdiğini şöyle açıklıyor:
“Babam, annemi çok dövüyor. Bu yüzden onun kollarını, ellerini sevmiyorum.”
Böylece, baba resminin niçin kolsuz çizildiği anlaşılıyor.

“İğrenç!”

Ana sınıfı öğrencisi o kadar çok, “İğrenç!” diyordu ki… Dikkatimi çekti. Yerli yersiz, olur olmaz, her şeye, herkese “İğrenç!” diyordu…
Daha sonra annesiyle tanışınca, bu kelimenin onun da dilinde çok yer aldığını hemen öğrenivermiştim. Çelişkiye bakınız ki, bu anne, çocuğunun sevgisizliğinden ve hırçınlığından şikâyet ediyordu. Farkına varamıyordu ki, çocuğunda görüp de şikâyet ettiği sevgisizliğin öğretmeni bizzat kendisiydi.
Sahi bizler, günde kaç kere nefretimizi, kaç kere sevgimizi söyleriz. Her gün ne kadar şikâyet, ne kadar şükür duyulur dilimizden… Yani çocuklarımız, nefreti mi öğrenirler bizden, sevgiyi mi?
Çünkü onlar bizden duyduklarını ve gördüklerini öğrenirler. Bütünüyle bizi taklit ederler. Özellikle de okula başlayınca kadar, anne babalar olarak örnekleri biziz…
Küçükler, önce evet demeyi mi, yoksa hayır demeyi mi öğreniyorlar.
Çocuğunuzun ilk söylediği kelimeler arasında, “Seviyorum” da var mı?
Eğer bu kelime dünyalarına geç giriyorsa, sorumlusu anne baba olarak, siz değil misiniz?

“Babam Toplantı Yapar”

“Daha İlköğretim birinci sınıfta” deyip geçmeyin, onların neler bildiğini, neler düşündüğünü bilmek sizi çok şaşırtacaktır. Onlardan birine soruyorum:
“-Baban ne iş yapıyor?”
“-Babam toplantı yapar…”
Gerçekten de bu sevgili kardeşim, bir üst düzey bürokrattı ve hep toplantıdan toplantıya koşuyordu. Çocuk, “Toplantıya gidiyorum”, “Toplantıdan geliyorum”, “Toplantı yapacağım” laflarını o kadar çok duymuştu ki… Babasının asıl işinin toplantı yapmak olduğunu sanması gayet normal bir sonuçtu.
Acaba, “Babam toplantı yapar!” diyen bu sevimli hanım kızımız, babasının yapmadığı bir şeyi de ifade etmiş olmuyor mu bu ifadesiyle?
Toplantı hep evin dışında ve başkalarıyla yapılan bir eylem… İçinde ev ahalisi yok. Ama çok önemli. Tehir edilemez, gecikilemez, atlatılamaz… Küçük kız, bu toplantılar yüzünden hasret kalır babasına… Babasıyla arasına giren zararlı ve zalim bir engeldir toplantılar…
Siz o masum yavrunun yerinde olsanız, sever misiniz bu toplantı denen şeyi?
Dolayısıyla, küçük kız, “Babam toplantı yapar!” derken, aynı zamanda bir özlemini de örtülü biçimde dile getirmiş olmuyor mu?
Babalar, asıl ve en önemli toplantının, aile meclisini kurarak yapılacağını mutlaka anlamak zorundadırlar. Çünkü baba sevgisinden yoksunluk, masum yürekleri derinden yaralar.
Ve bu yürek yaralarının tam tedavisi mümkün değildir…
Anne, sonu gelmeyen toplantıları tenkit eder… Babayı uyarmak ister. Çünkü çocuklar, babalarını ona sormakta ve durumunu anlamaya çalışmaktadırlar.
Anne der ki:
“Sen geldiğinde çocuklar uyumuş oluyorlar. Sabah giderken de uyanmamış bulunuyorlar. Bu gidişle seni unutacaklar… Daha da kötüsü, bu bitmek bilmeyen toplantıları, onlara tercih ettiğini sanıp, seni yüreklerinden atacaklar… Ne olur, çocuklara da biraz zaman ayır…”
Baba, duygulanır ve söze girmek ister. Ancak, daha ilk kelimesiyle gülünç olur. Zira, der ki, “Tamam başkanım, çok haklısınız!”
Baba gövdesiyle evde, anneyledir ama kafasıyla ve gönlüyle hala toplantıdadır.
Hiçbir iş toplantısı, ailede sevgi iletişimini kuracak birliktelikler kadar önemli değildir.
Bu sebeple anne babalar, ama özellikle de babalar, önceliklerini mutlaka çok iyi ayarlamalıdırlar.
Yoğun çalışan bütün babaların bir manevi dikiz aynası olmalıdır. Bu dikiz aynasıyla, arkayı sürekli gözlemelidirler. Arka, evdir, çoluk çocuktur, eştir… Ne kadar hızlı, ne kadar meşgul, ne kadar dolu olursanız olunuz, bir gözünüz, bir kulağınız hep orada olmalıdır. Fakat, gönlünüzün önceliği ev olmalı, oraya ayırdığınız zamanı hiç kimseye vermemelisiniz…
Zira çocuklarınızın, sizin paranızdan çok yüreğinize ihtiyaçları vardır.
Bazı babalar, sevgi ve şefkat meselesini annelere ihale ediyorlar. Anneler tabii ki şefkat kahramanlarıdır… Ama kesin olarak bilelim ki, hiçbir anne, hiçbir babanın bıraktığı boşluğu dolduramaz. Bu bakımdan babalar da çocuklarına gönüllerini açmalı, kendilerini bir para makinesi durumuna düşürmemelidirler.
Bazı anne babalar da, iyi bir okul seçerek, eğitim işinden kendilerini kurtardıklarını sanıyorlar. Onlara da kırk yıllık tecrübemin sonunda şunu söylerim:
“Dünyanın en kaliteli okulu ve en candan öğretmenleri bile, ailenin bıraktığı açığı kapatamaz. Evinden mutlu çıkmayan çocuğu, okul mutlu edemez. Çocuğun okuldaki başarısı da, sevgiye ve şefkate doymuş bir gönülle evinden gelmesine bağlıdır.
Eğitimci anne babaların ikinci adresleri, çocuklarının okulu olmalıdır. Anne babanın içinde aktif olarak bulunmadığı eğitim eksiktir.
Evi biraz okul, okulu da biraz ev yapmalı; anne babaları biraz eğitimci, öğretmenleri de biraz anne babalaştırmalıyız. Ancak bu dayanışma ile çocuklarımızı geleceğe hazırlayabiliriz.”
Vehbi VAKKASOĞLU



-------------
ZÜLAL(Bookworm)



Cevaplar:
Mesajı Yazan: oğuzkağan
Mesaj Tarihi: 23 May 2008 Saat 21:09
çok çok güzel bir yazı.paylaşımın için teşekkürler zülal

-------------
[


Mesajı Yazan: sengul
Mesaj Tarihi: 25 May 2008 Saat 13:23
çok güzel bir yazı Zülal, emeğine sağlık.. canım..
Buradaki   tüm  yazıları okuyoorum,  hepsinin özünde   babaların çocuklarına  fazla vakit ayıramadıkları anlatılıyor...Ama babalardan tepki yok..  WinkYoksa yine işin kolayına mı gidiyorlar..LOLLOLLOL.Beğendiğim  ve babamızı ilgilendiren yazıyı ben okuyorum  eşime...Wink
 
Ben  özellikle bu topicdeki   yazıların çoğunu   babalarında okumasını istiyorum..
 


-------------
Kesinlikle çocuğuna “çocuk gibi” davranma.

Bu anneler olarak yaptığımız en büyük kabahat aslında.

Küçük olabilirler ama onlar da birey birey.



Mesajı Yazan: superisi
Mesaj Tarihi: 25 May 2008 Saat 14:27
Orjinalini yazan: sengul sengul Yazdı:

çok güzel bir yazı Zülal, emeğine sağlık.. canım..
Buradaki   tüm  yazıları okuyoorum,  hepsinin özünde   babaların çocuklarına  fazla vakit ayıramadıkları anlatılıyor...Ama babalardan tepki yok..  WinkYoksa yine işin kolayına mı gidiyorlar..LOLLOLLOL.Beğendiğim  ve babamızı ilgilendiren yazıyı ben okuyorum  eşime...Wink
 
Ben  özellikle bu topicdeki   yazıların çoğunu   babalarında okumasını istiyorum..
 
 
Maalesef canım çok haklısın. Babalar anneler gibi olamıyor. Yorgunluklarını, işlerini bahane ediyorlar.Özellikle babalık hakkında bir sürü kitap aldım. eşime tavsiye ediyorum. eşimin bana cevabı: Babalık kitaptan mı öğrenilir? diye sıyrılıyor. İş başa düşüyor ve babalıkla ilgili kitapları maalesef ben okuyorum. Allah a şükür duyarsız bir baba değil. işi çok yorucu olmasına rağmen vakit ayırmaya çalışıyor ama maalesef maneviyatı besleye miyor. Ne yapalım dilerim bir gün düzelirler. Olmazsa artık biz babalıkla ilgili bilgiler ediniriz. Babalara babalığı da bizler öğretirizLOLLOLne yapabiliriz başkaTongue

-------------
ZÜLAL(Bookworm)


Mesajı Yazan: suzi
Mesaj Tarihi: 25 May 2008 Saat 18:32
Aynen canım,benim eşimde fazla eleştiriye açık değil.Ama yorgun olamadığı zamanlarda her türlü nazını çekiyor,ilgileniyor,gezdiriyor,alıyor.İş okumaya gelince vaktimi var diye sıyrılıyor malaesef.Angryteşekkürler canım..

-------------


Mesajı Yazan: alara
Mesaj Tarihi: 26 May 2008 Saat 00:08
ClapClapClapClapClapClapClapClapClapClap

-------------
Fatoş


Mesajı Yazan: superisi
Mesaj Tarihi: 28 May 2008 Saat 18:01

Maalesef babalar fazla okumuyor. Onları yönlendirmeliyiz. İnanıyorum ki çocuğuna değer veren her baba okur, yeter ki o fırsatı yaratalım.



-------------
ZÜLAL(Bookworm)


Mesajı Yazan: SUDEMK
Mesaj Tarihi: 29 Kas 2008 Saat 15:49
Tek kelimeyle harika bir yazı teşekkürler.

-------------
http://lilypie.com">


Mesajı Yazan: yeşim
Mesaj Tarihi: 30 Kas 2008 Saat 15:32
Orjinalini yazan: superisi superisi Yazdı:

Orjinalini yazan: sengul sengul Yazdı:

çok güzel bir yazı Zülal, emeğine sağlık.. canım..
Buradaki   tüm  yazıları okuyoorum,  hepsinin özünde   babaların çocuklarına  fazla vakit ayıramadıkları anlatılıyor...Ama babalardan tepki yok..  WinkYoksa yine işin kolayına mı gidiyorlar..LOLLOLLOL.Beğendiğim  ve babamızı ilgilendiren yazıyı ben okuyorum  eşime...Wink
 
Ben  özellikle bu topicdeki   yazıların çoğunu   babalarında okumasını istiyorum..
 
 
Maalesef canım çok haklısın. Babalar anneler gibi olamıyor. Yorgunluklarını, işlerini bahane ediyorlar.Özellikle babalık hakkında bir sürü kitap aldım. eşime tavsiye ediyorum. eşimin bana cevabı: Babalık kitaptan mı öğrenilir? diye sıyrılıyor. İş başa düşüyor ve babalıkla ilgili kitapları maalesef ben okuyorum. Allah a şükür duyarsız bir baba değil. işi çok yorucu olmasına rağmen vakit ayırmaya çalışıyor ama maalesef maneviyatı besleye miyor. Ne yapalım dilerim bir gün düzelirler. Olmazsa artık biz babalıkla ilgili bilgiler ediniriz. Babalara babalığı da bizler öğretirizLOLLOLne yapabiliriz başkaTongue
Alah'ın doğurganlığı babalara vermemesinin nedenide bu zaten.geçen 3 gün boyunca sabaha kadar uyumadım.Ezandan sonra 2 saat uyuyabildim.Bunu babalar asla yapamaz.ConfusedBen bu durumun şikayetini dile getirmezken yorgunluğumu sineye çekerken üstüne üstlük eşimde söylemleriyle bi o kadar yordu beni.Çok kızgınım,çokk kırgınım...(Şengül özelden yazdığın sorunun yanıtı)
maalesef ane gibi yar olmaz arkadaşlar...


-------------
İkizlerim Azra ve Arda


Mesajı Yazan: superisi
Mesaj Tarihi: 19 Oca 2009 Saat 12:36
İlginize teşekkürler.

-------------
ZÜLAL(Bookworm)



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat