Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

(çocuğum için) bunu biliyor muydunuz

Nereden Yazdırıldığı: Anne Olunca Anladım
Kategori: Genel Konular
Forum Adı: Biz Bize Sorularımız
Forum Tanımlaması: Çocuklarımız hakkında birbirimize sorularımız...
URL: http://www.anneoluncaanladim.com/forum/forum_posts.asp?TID=23008
Tarih: 07 Oca 2025 Saat 06:58


Konu: (çocuğum için) bunu biliyor muydunuz
Mesajı Yazan: bertobat
Konu: (çocuğum için) bunu biliyor muydunuz
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 13:08
 
 
 
c vitaminin vücutta depolanmadığını. bu sebeple de her gün mutlaka çocuklara c vitamini içeren sebze ve meyveler vermemiz gerektiğini biliyor muydunuz


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!



Cevaplar:
Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 13:18
çocuğumuzun zeka gelişimi için aşağıdaki maddeleri yapmamızın önerildiğini biliyor muydunuz

1. Onunla konuşun. Çocuklarınızla konuşmak ve onları dinlemek yapabileceğiniz en önemli iki şeydir. Kimse onunla konuşmazsa konuşmayı öğrenemez ve kimse onu dinlemezse beyni pratik yapamaz; dolayısıyla iletişim kurmayı beceremez. Konuşun, sizinle iletişim kurmaya yaşamının her döneminde ihtiyacı olacak! Araştırmalara göre, bebeğinizle konuşma şekliniz diğerlerinden farklıdır ve bebeğiniz de konuşmayı sizin sözlerinizden öğrenir. Beyin gelişimine sizin anne şefkati dolu sözleriniz faydalıdır.

2. Şarkılar söyleyin. Bebeğinizle şarkılar söyler, güler, şakalaşırsanız çocuklarınız daha erken konuşur.

3. Nesneleri anlatın. Ona bazı nesneleri isimlendirip tarif edin, diğer nesnelerle karşılaştırın, ne işe yaradıklarını açıklayın. Sizi pür dikkat dinlediğini fark edeceksiniz!

4. Arka plandan gelen sesleri kesin. Televizyon ya da radyonun sesi çok açıksa siz ve bebeğinizin dinleme ve konuşma eylemlerini engeller.

5. Çocuğunuz konuşurken bütün dikkatinizi ona verin. Sırtınızı dönmemeye çalışın, diz çöküp göz kontağı kurun.

6. Ona bir şeyler okuyun. Çocuğunuza bir şeyler okumak, dilini öğrenmesini sağlar, algılarını, dikkat genişliğini artırır. Bu yüzden kitapları hayatınızın bir parçası haline getirin, çocuğunuzu uyuturken mutlaka ona okuyun. Çocuğunuzun ilgisini çekmeye başladığında harflerin şekillerini göstererek okuyun, böylece bazı çocuklar okumayı 3 yaşından itibaren öğrenebilir.

7. Müzik çalın. Her ne kadar klasik müziğin çocuğunuza daha parlak bir zeka sağladığı ispatlanmadıysa da, müzik onun zihinsel ve duygusal gelişimini zenginleştirecektir. Bazı insanlar müzik ve matematik yeteneğinin birbirleriyle alakalı olduğuna inanır. Oysa çalışmalar, müzisyenlerin matematikte birçok insandan farklı ya da daha iyi olmadığını gösterir. Çocukların matematik yeteneğine sahip olmasında daha çok ailelerin kitaplar ve iletişimle sağladığı öğrenme cesareti önemli bir rol oynar.

8. Çocuğunuzu uyuturken ona şarkı söyleyin. Bu hem çocuğunuzun daha rahat uyumasını, hem de tekrar ile kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olur.

9. Müzik eşliğinde diğer şeyleri de öğretin. " 1- 2 -3 işte yıkıyoruz ellerimizi 4- 5- 6 şimdi diş fırçalama zamanı..." gibi melodiler çocuğunuzun konsantre olmasına ve kelimeleri hatırlamasına yardımcı olur.

10. Çocuğunuzun sevdiği müziği seçmesine izin verin. Ve davullar, ziller kullanarak gürültü patırtı çıkarmasına bir süre katlanın.

11. Bırakın boyasın. Çocuklarınızın boya kalemleri ve oyun hamurlarıyla vakit geçirmesine engel olmayın çünkü bunlar el becerilerini artırır ve sanatsal bir şekilde kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur.

12. Mutlaka beğenilerinizi sunun. Yaptıklarına iltifat edin ve onları herkesin görebileceği bir duvara asın.

13. Sanatsal faaliyetler için malzemeler bulundurun. Yumurta kutularını atmayın, alışveriş paketlerini saklayın, tuvalet kağıtlarındaki ruloları da kesmek ve yapıştırmak için kullanın. Değişik kolajlar yapmak için parktaki yaprakları toplayabilir ve duvar kağıtlarının parçalarını çocuklarınız için saklayabilirsiniz.

14. Sayıları hayatınızın bir parçası haline getirin. Matematiği ne kadar erken öğrenirse, o kadar rahat eder ve kendine olan güveni artar. Merdiven basamaklarını saymak gibi ufak adımlarla başlayın.

15. Sayıları melodik bir şekilde öğretin. "Beşten sonra altı nerde kaldı kahvaltı, altıdan sonra yedi kedi ciğeri yedi" gibi.

16. Büyük küçük gibi niceliklerden bahsedin. "Masadaki tabakları sayabilir misin?" "Büyük olanı mı yoksa küçük olanı mı istersin?" gibi sorularla başlayabilirsiniz.

17. Oyuncaklar ve oyunlar yardımıyla sayıları öğretin. Buzdolabına yapıştırılan mıknatıslı sayılar, küvete atabileceğiniz köpükten yapılmış olanlar, sayılarla ilgili yapbozlar ya da Monopoly'nin çocuklar için olanlarından alın.

18. Bazı şeyleri parçalara bölerek sayıları öğretin. Yiyecekleri küçük parçalara ayırın ve o parçaları çocuğunuzla birlikte sayın.

19. Televizyonu asla bir bebek bakıcısı gibi kullanmayın. Çünkü o çocuklarınızla iletişim kurmakta sizin yerinize geçemez.

20. Aynı videoyu ya da DVD'yi sayısız kere izlemesi sizi endişelendirmesin. Tekrar etme çocuğunuz öğrenmesine yardım eder.

21. Gezin ve öğrenin. Bir parka, kütüphaneye ya da mağazaya yapılan gezilerde çok şey öğrenebilirsiniz.

22. Ara sıra aktivitelerinizi değiştirmeyi deneyin. Diğer çocuklarla oynamasını, onları ve ailelerini düzenli olarak görmesini sağlayın.
 

Kaynak: Haber 7

 
 


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 13:31
Shockedbebeğinizin zeka testini kendiniz yapmak ister misiniz.  yalnız testi cevaplarken her çocuğun gelişiminin birbirinden ayrı olduğunu unutmayın. Bebek Gelişim Testi


1- Bebeğiniz... a. Yemek yemek istemediği zaman başını başka tarafa çeviriyor mu? b. Kucak istediği zaman başını/kollarını yukarı kaldırıyor mu? c. Ellerini çırpıp bay bay yapıyor mu?

2- Bebeğiniz... a. Uzattığınız oyuncağı elinizden kapabiliyor mu? b. Kasıtlı olarak oyuncağı yere atıyor mu? c. İki fincan ya da iki bloğu üst üste koyabiliyor mu?

3- Bebeğiniz... a. Kapı ya da açılır kapanır kanatları açmakta zorlanıyor mu? b. Kapı ya da kanadı açmak için parmağıyla itiyor mu? c. Kapı ya da kanadı rahatlıkla açıp kapıyabiliyor mu?

4- Bebeğinizi yemeğini yerken... a. Sizin yedirmeniz mi gerekiyor? b. Bezelye gibi küçük besin parçalarını eliyle almaya çalışıyor mu? c. Baş parmak ve diğer parmaklarını kullanarak bezelye gibi küçük besin parçalarını alabiliyor mu?

5 – Bebeğiniz... a. Ritmik bebek şarkılarını söylediğinizde hoşuna gidiyor mu? b. Parmaklarını bir bir saydığınızda elini ya da ayağını hazır hale getiriyor mu? c. El çırpma eşliğinde bir şarkıyı duyunca ellerini çırpıyor mu?

6- Bebeğiniz... a. Düşürdüğü oyuncağına kayıtsız kalıyor mu? b. Düşürdüğü oyuncağını arıyor mu? c. Oyuncağını kasıtlı olarak düşürüp nereye gittiğine bakıyor mu?

7- Bebeğiniz... a. Çıkardığı manasız sesler ile sizinle bir tür sohbet yapabiliyor mu? b. Sizin baktığınız tarafa bakıyor mu? c. Oyuncak bardaktan içmek gibi bir hareketi taklit edebiliyor mu?

8- Bebeğiniz... a. Oyuncak telefonu ile oynadığınızda bu oyuncağa da diğer oyuncaklara olduğu gibi mi davranıyor? b. Oyuncak telefonun neler yapabileceğini görmeye ilgi gösteriyor mu? c. Tuşlara basıp kulağına götürmek gibi bekleneni mi yapıyor?

9- Bebeğiniz... a. Oyuncağını bir örtünün altına sakladığınızda başka bir tarafa mı bakıyor? b. Bir parçası görünen oyuncağını bulmak için örtünün altına bakıyor mu? c. Örtüyü kaldırıp saklanan oyuncağını buluyor mu?

10- Bebeğiniz... a. Adıyla çağrılmasına kayıtsız mı kalıyor? b. Adını çağırdığınızda size doğru dönüyor mu? c. Adını tanıyıp 'Hani anne, hani baba?' diye sorulduğunda anne ya da babayı tanıyor mu?

Yanıtlar ne anlama geliyor?
Yukarıdaki her bir soru için yanıtlardan birini seçin. Bebeğinizin gelişme oranını bulabilmek için her 'a' yanıtına bir puan, her 'b' yanıtına iki puan ve her 'c' yanıtına üç puan verin.

'A' yanıtları ortalama bir bebeğin altı-sekiz aylıkken yapabileceği şeyleri, 'b' yanıtları dokuz aylıkken yapabileceklerini, 'c' yanıtları ise 12-14 aylıkken yapabileceklerini gösteriyor.

Ortalama bir bebek altı aylıkken listedeki her şeyi yapamayabilir, ama soruların çoğundan 'a' alması gerekir. Gereken skor sekiz ya da dokuz olmalıdır.

Dokuz aylık bebeklerin 'a' yanıtlarının çoğunu ve birkaç da 'b' yanıtı alması gerekir. Gereken skor 13-15.

12 aylıklarda ortalama bir bebek 'b' yanıtlarının yanısıra birkaç da 'c' almalıdır. Gereken skor 24-30.

(haberx)
 
 
 
bence hepimizin çocukları çok akıllı bu tarz testlere fazla kulak vermeyin
 


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 13:52
 
12 24 ay arası beyin geliştirici aktiveler
 
* Çocuğunuzla konuşun. Karşılıklı diyalog zekasını geliştirmenin en basit ve en etkili yoludur.

* Her gün mutlaka kitap okuyun.

* Her şeyi sayın ve her şeyin ismini söyleyin.

* Günde 1 saaten fazla televizyon seyrettirmeyin.

* Kendi kendine yemek yemesini ve bardaktan su içmesini özendirin. Böylece güven ve bağımsızlık duyguları kazanacaktır.

* Beraber şarkı ve tekerlemeler söyleyin.

* Dışarıdaki her türlü aktiviteyi beraber yapın. Markete gitmek gibi mesela. Gördüklerinizi ve yaptığınız şeyleri anlatın.

* Eşyaların renklerini söyleyin.

* Çocuğunuza bir kutu vererek kapağını açması, kapatması, içine objeler doldurması ve boşaltmasını sağlayın.

* Açık, kapalı, içeride ve dışarıda kavramlarını öğretin. Bunun için basit kutulardan faydalanabilirsiniz.

* Büyük motor becerilerini geliştirecek aktiviteler yapın. Örneğin; merdiven inip çıkmak. Bu üst ve alt kavramlarının gelişmesine de yardımcı olur.

* Bu yaştaki çocuklar henüz beraber oynamayı ve paylaşmayı bilmeselerde etraflarında çocuk olmasından hoşlanırlar.

* Ona içine bir şeyler doldurup odada gezdirebileceği, hatta içine girip oturabileceği bir kutu veya sepet verin
 
 
çocuk gelişimi org. alıntı


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 15:56

UYUMAYI 7 GÜNDE ÖĞRETİN

Bazı bebekler vardır ; doğumdan hemen sonra hayatlarının başlayacağı eve geldiklerinde ya tüm ev halkına hükmeder, istediğini yaptırır, ya da söz dinleyen bir bebek olur .( TABİİ BU NADİREN GÖRÜLÜR).Bazı bebekler vardır ki annelerini geceler boyunca uyutmaz, gündüzleri uyur, geceleri oyun oynamak ister. Zavallı anne uykusuzluk çeker, yorgun düşer.

Bebeğiniz doğduğu andan itibaren onun için her şeyin en iyisini istiyorsunuz. Belki de bu yüzden ilk günlerde geçirdiğiniz uykusuz geceler sizin için hiç önemli değil. Ama bu  bu tempoya ne kadar dayanacaksınız! Haftalar hatta aylar boyu gecenin bir yarısında tatlı uykunuzdan uyanmak hiç hoş olmasa gerek Geceleri arada bir eşinizden yardım isteyecek oluyorsunuz ama o yorganı başına çekip daha derin bir uykuya dalıyor. Bir gün olsun yataktan dinlenmiş ve kendinizi iyi hissederek kalkmanın nasıl bir his olduğunu unuttunuz artık!

Siz bebeğinize düzenli bir uyku alışkanlığı kazandırmak istiyorsanız en başta karar vermelisiniz. Sabırlı olacak , bu yaptıklarınızın sonucunda bebeğinize uyku alışkanlığı kazandıracağınızı aklınıza getireceksiniz.  Bebekler onlara izin verildiği takdirde 3-4 ay arasında kendiliğinden uyuma alışkanlığı kazanıyor. Tabii bu söylenen, siz onu yıllarca sürecek yanlış bir uyku düzenine alıştırmazsanız geçerli. Hele ki bebeğiniz 6 aylıksa ve siz hala gece kuşu olmayı sürdürüyorsanız burada bahsedeceğimiz programı hemen uygulamaya başlayın. Çünkü 7 günde düzenli uykuyu garanti ediyoruz. Bizden söylemesi...

1. GÜN
Yeni Bir Düzen Kurun
Uzun saatler süren öğle uykusu nedeniyle birçok bebeğin günü ve gecesi birbirine karışıyor. Böylece bebek uykuda olması gereken bir saatte oyun oynamayı tercih ediyor. Şimdi bu durumu düzeltmenin zamanı geldi! Son araştırmalar bebeklerin gece ile gündüzü ayırt edebildiğini ortaya koyuyor. Bunun için ona gerekli ipuçlarını vermeniz yeterli.
Yarından başlayarak onu sabah erkenden kaldırın ve her gün aynı saatte uyandırmaya özen gösterin. Yatağını pencerenin yakınına koyun ve perdeleri aralık bırakın. Gün ışığı onun uyanmasına yardımcı olacaktır. Öğle uykusuna yatırdığınız zaman bile hava kararmadan önce onu uyandırın. Böylece gün ışığında uyanması gerektiğini, gece ise uyuması gerektiğini anlayacaktır. Bebeğinizi akşamları da aynı saatte yatağına yatırın. Gerekirse loş ışıkta ona kitap okuyun veya şarkı söyleyin.

2. GÜN
Uygulamaya Devam
Dün başladığınız rutin programa devam edin. Hemen pes etmeyin. Geceleri karnı acıktığı için ağlamaya devam edebileceğini unutmayın. Onu emzirmek ya da beslemek zorunda kalıdığınızda bunu hafif karanlık bir ortamda yapın. Özellikle geceleri bebeğinizi nelerin rahatlattığını iyi gözlemleyin. Ilık banyonun bir çocuk için sakinleştirici, bir başkası içinse tam tersi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Gece yatırdığınızda müzik dlinletmek gibi rutin alışkanlıklar kazandırın.
3. GÜN
Ağlama Başlıyor
Ağlamak çocukların en büyük silahı! Anne ve babaların da dayanamadığı bir durum. Ancak, sabırlı olun ve kendi kendinize şunu mırıldanın: "Sonuç uyku olacak!" Onu uyutmaya çalışırken ağlaması karşısında endişelenmeyin. Bırakın koyduğunuz uyku kurallarına alışsın. Program değişiklikleri 6 aylıktan küçük çocukları çok daha fazla üzüyor. Bebeğiniz en fazla 15-20 dakika ağlar ama kötü uyku alışkanlığı yıllarca sürebiliyor. Unutmayın ki bu çocuğunuzla sizin aranızdaki bir savaş. Onunla ilgilenmeyin ama kendi merakınızı gidermek için 5-10 dakikada bir kapı aralığından onu kontrol edin. Susması için ışıkları açmayın, yataktan çıkarmayın ya da biberon vermeyin, aksi takdirde ertesi gece de dakikalarca ağlayacağından emin olun.

4. GÜN
Ağlama Savaşı Sürüyor

Geçen gece oldukça uzun sürdü değil mi? Bu gece biraz daha rahat geçecek. Ama bilin ki o yine de ağlamaya devam edecek. Ancak, bu kez daha kısa sürecek, bize inanın. Bunun için kurallarınızın kesin olduğunu ona ispatlamanız gerekiyor. Sabırlı davranmaya devam edin. Ona karşı yumuşak olduğunuz hissini uyandırmayın. Yoksa geçen geceye göre 2 kat daha fazla ağlayacaktır. Sakın ona bu kozu vermeyin.

5. GÜN

Bebeğiniz Sakinleşiyor

Bebeklerin çoğu 3-5 gün içersinde bu programa alışıyor. Dolayısıyla, bu gece belki de şanslı geceniz! 5 dakikada bir onu kontrol etmeyin, en az 15 dakika aralıklarla odasına uğrayın. Bazı bebekler odaya sık sık girilmesinden rahatsız oluyor. Bu nedenle kapı aralığından onu izleyin. Hem unutmayın ki bu gece daha az ağlıyor.
Uyku problemlerinin arasında sıkça rastlananların başında gece emzirmesi ve alt değiştirme geliyor. Tabii ki size bunları yapmayın demiyoruz ama mümkün olduğunca kısa ve sessiz olmasına özen gösterin. Altını değiştirirken bile kesinlikle ışıkları açmayın. Gereginden çok emzirmeyin. Böylece hem onu rahatsız etmemiş olursunuz, hem de yeniden altını değiştirmek, zorunda kalmazsınız!

6. GÜN
Bebeğiniz Uyuyor!

Mucize gibi geliyor değil mi? Sakın, bu mutluluğu günlerdir uyguladığınız kuralları rafa kaldırarak bozmayın. Uyumasını garip karşılayarak onu sık sık kontrol etmeyin, Gevşeyin!
Onu sıcak tutan bir pijama giydirin.Böylece üstünü açmasını kendinize dert etmeyin. Bebek monitörünün sesini kısın ve sadece çok ihtiyacı olduğunda onu duyun. Başarınızı gölgeleyecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterin.

7. GÜN
Uyku Sırası Sizde!
Kendinize bir iyilik yapın ve bu gece derin bir uyku çekin. Son 6 gündür belki çok uykusuz kaldınız ama buna değdi değil mi? Çocuğunuza muhteşem bir armağan verdiniz: Düzenli uyku alışkanlığı. Hiç şüphe yok ki, bu program hastalık, tatildeki otel odası gibi etkenler nedeniyle zaman zaman aksaklığa uğrayacaktır. Oysa unutmayın ki, hiç uyku problemi yaşamamış bebekler bile bu durumlarda sorun çıkarıyor. Uyku problemi yeniden baş gösterecek olursa planı en baştan yeniden uygulayın, ikinci sefer ilkinden çok daha kolay olacaktır.

Kaynak: Hande Yüceokur, Eltern Bebek Dergisi, Sayı: 2001/01
< ="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js" =text/> google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 15:59
internetteki araştırmalarıma göre gerçekten işe yarıyormuş. 7 günde uyku.

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 16:01

İyi anne-baba çocuğuna kural koyar... Ve bunları uygular!

Çocuğunuzun mutluluğunu istiyorsanız, bazı isteklerine hayır demeyi bilmeli ve uyması gereken kuralları öğretmelisiniz!

Çocuğa sıcak, güvenli bir yuva ortamı sunmak; paylaşmak, başkalarına saygı göstermek gibi yaşamın çeşitli kurallarını öğretmek ve sağlıklı bir özgüven geliştirmesi için yardımcı olmak anne-babaların en önemli sorumlulukları arasında yer alır. Çocuğa çeşitli kuralların öğretilmesinde ise, doğru şeyleri yapmaya teşvik etmek kadar, bazı şeyleri yapmasına engel olmak da önem taşır.

KURAL KOYMANIZ NEDEN ÖNEMLİ?

Kurallar günlük yaşamın önemli bir parçasıdır. Kurallar bir arada yaşayabilmemizi sağlar. Çocuklar nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmezlerse, hem yetişkinlerle hem de diğer çocuklarla etkileşim sürdürmeyi başaramazlar. Bu da çocuğun okulda öğrenmesini zorlaştırabilir, çeşitli uygunsuz davranışlarda bulunmasına, sosyal ortamlarda dışlanmasına neden olabilir ve büyük olasılıkla da çocuğun mutsuz ve gergin olmasına yol açar.

NE YAPMANIZ GEREKİR?

Çocukların kendilerini güvende hissetmeleri, sevildiklerini ve kendilerine değer verildiğini anlamaları önemlidir. Ayrıca iyi davrandıklarında bunun fark edilmesi ve takdir edilmesi de çok önemlidir. Kural ve sınırlar çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar ve anne-babanın çocuğun güvenliğini koruyan ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurmasını sağlayan kural ve sınırları belirlemesi, olumlu davranışları fark etmesi ve bunları takdir etmesi çocuğa kendisine değer verildiğini hissettirir.

Size yardımcı olacak bazı öneriler:

Tutarlı olun


Siz kurallara bağlı kalmazsanız, çocuğunuz da kurallarınızdan vazgeçebileceğinizi öğrenir ve kuralları görmezden geldiğinde sizin de öyle davranacağınızı umar.

Bol bol takdir edin

Çocuğunuz iyi bir davranış gösterdiğinde bunu fark ettiğinizi ve bundan dolayı memnuniyet duyduğunuzu ona gösterin. Örneğin çocuğunuza sarılın, bir öpücük verin ve ne kadar iyi davrandığını söyleyin. Ancak unutmayın, çocuğunuzun davranışı ile takdiriniz arasında bağ kurması için takdirinizi iyi davranış olduğunda, hemen göstermelisiniz.

Önceden planlayın

Çocuğunuzun belli durumlarda uygulanacak kuralları önceden bilmesi hem siz hem de çocuğunuz için yararlı olacaktır. Kuralı bir şey olduğu anda koymayın veya değiştirmeyin. Örneğin uyku saati 21.00 ise ikiniz de buna sadık kalın.

Çocuğu da dâhil edin

Çocuğunuzla karşılıklı oturun ve iyi davranışlar hakkında sohbet edin. Aslında ne kadar çok konuda uzlaştığınızı görmek sizi şaşırtabilir!

Sakin kalın

Olayın sıcaklığı içerisinde bu zor olabilir ama işe yarar. İsteklerinizi net ve sakin bir şekilde belirtin. (Örneğin "lütfen televizyonu kapat" veya "uyku saatin geldi" gibi.)

Net olun

Örneğin "lütfen oyuncaklarını çekmeceye koy" demek çocuğunuzdan beklentinizi net bir şekilde ifade eder ve bu tür bir ifade genel bir şekilde "iyi davran" demekten çok daha faydalıdır. Unutmayın ki çocuğunuz sizi anlamazsa söylediğinizi de yapamaz. İsteklerinizi kısa ve basit şekilde belirtin.

Gerçekçi olun

Eğer uygulayamayacaksanız harika bir ödül vaadetmeniz ya da ağır bir ceza ile tehdit etmeniz doğru değildir. Örneğin "odanı topladığında dondurma yiyebilirsin" gibi küçük ödüller genellikle cezadan daha yararlı sonuç verir. Ancak hızlı mucizeler de beklememelisiniz. Örneğin çocuğunuz odasını kısmen toplamışsa, görevini yapmadığı için eleştirmek yerine, toplamaya başladığı için methetmeniz daha etkili olacaktır.

BAZI SORUNLARIN KAYNAĞI NE OLABİLİR?

Çocuğunuz için kural koymak veya koyduğunuz kuralları uygulamakla ilgili sorunlarınızın çeşitli nedenleri olabilir.

Kendi çocukluk deneyimleriniz

Kendi çocukluk deneyiminiz önemli olabilir. Siz çocukluğunuzda çok fazla cezalandırıldıysanız, kendinizi de aynısını yaparken bulabilirsiniz. Ya da tam tersi geçerli olabilir ve olmanız gerektiği ölçüde net davranamayabilirsiniz.

Anne-baba arasında tutarsızlık

Anne-babanın kurallar konusunda anlaşamaması durumunda da, çocuk kimin kurallarına uyacağını bilemediğinden karmaşa yaşayabilir. Böyle durumlarda anne ya da babasına yaptıramadığı bir şeyi elde etmek için diğer ebeveyne başvurma yöntemini geliştirebilir.

Fazlasıyla yorgun veya meşgul olmanız

Anne-baba olmak enerji gerektirir. Depresif, yorgun, çok meşgul veya isteksiz olmanız durumunda işleri oluruna bırakmanız söz konusu olabilir. Ancak unutmayın ki kurallar olmadığında çocuklar yanlış davranışları alışkanlık haline getirebilirler. Bu da çocuğunuza zarar vereceği gibi sizin de daha fazla enerji, sabır ve zaman ayırmanızı gerektirecek sorunların oluşmasına yol açabilir.

Düzenli olarak birlikte zaman geçirememek

Zor zamanlarınızda çocuğunuzla birlikte güzel zaman geçirmeyi ihmal edebilirsiniz. Herkes bazen kendini gergin ve öfkeli hissedebilir. Dolayısıyla bu gibi durumların çocuğunuzla zaman geçirmenize engel olmaması için önceden plan yapmanız gerekebilir. Örneğin her gün en azından 10 dakika boyunca birlikte oynayabilir, kitap okuyabilir veya yemek yapabilirsiniz.

KİMLERDEN YARDIM ALABİLİRSİNİZ?

Başka anne-babalarla sorunlarınızı konuşmak çoğunlukla faydalı olur. Çocuğunuzun öğretmenleri ile de konuşabilirsiniz. Sorunun nasıl aşılacağı konusunda öğretmenle işbirliği etmeniz çocuk için de yararlı olabilir. Çocuğun bir davranışını değiştirmek zaman alan, zor bir iş olsa da olanaksız değildir. Ayrıca çocuğunuzun doktoru da size bazı tavsiyelerde bulunabilir.

Tüm çabalarınıza rağmen koyduğunuz kuralları uygulamakta başarı sağlayamıyorsanız, bir çocuk psikiyatrisi hekimine başvurmanız gerekir. Çocuk psikiyatrı sorunun nedenini bulmanıza yardımcı olabilir ve çözüm önerilerinde bulunabilir.

http://www.aile.org/ - www.aile.org



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 16:05

BEBEĞİN AĞIRLIĞI
Her bebekte farklılık göstermekle birlikte ortalama bebek ağırlığı 3.4 kg.‘ dır. Erkek bebeklerin ağırlığılığı kız bebeklere göre biraz daha fazladır.

Ağır bebekler: 4.5 kg. Üzerinde doğum ağırlığı olan bebekler normalden ağır olarak kabul edilirler. Ama bilinenin aksine bu bebekler ekstra sağlıklı olarak kabul edilmezler. Şeker hastası olan annelerin bebekleri normalden daha ağır olabilirler.

Hafif bebekler: Eğer bebeğin doğum ağırlığı 2.5 kg dan daha az ise bu bebekler düşük doğum ağırlıklı bebekler olarak adlandırılırlar. Bu bebeklerin normal bebeklerden tek farkı daha sık beslenmeye ihtiyaçları olmasıdır. Eğer bebeğin ağırlığı 2.3 ile 2.5 kg. Arasında sağlıklı görünse bile önlem olarak özel bakıma alınabilir. Bu bebeklerde en sık görülen sorunlar nefes alma, emme problemleri ve vücut sıcaklığı sorunlarıdır.
Eğer bebek 2.3 kg. Altında bir doğum ağırlığında ise özel bakım gereklidir.

Prematüre bebekler: Gebeliğin 40. Haftasından önce doğan birçok bebek düşük doğum ağırlığına sahiptir.

Ana rahminde birkaç hafta önce çıkmak bir takım gelişme basmaklarını atlamak anlamına gelir. 36-38 haftalardan sonra olan doğumlarda genellikle ekstra sıcaklık, ekstra oksijen ve sık beslenmekle hallolan sorunlar bulunabilir. Ama daha önce doğan çocuklarda daha çok yadıma ihtiyaç vardır. Bu bebekler burunlarından takılan bir tüple beslenmek zorunda alabilirler. Hatta nefes almasına yardımcı olacak bir takım cihazlar da gerekebilir.

Zamanına göre küçük bebekler : Miadına göre küçük bebeklerde rahim içi gelişme geriliği denen ve beklenenden daha az büyüme anlamına gelen bir ifade kullanılır. Bu bebekler ana rahminde 40 hafta kalmalarına karşın doğumda akranlarına göre küçük olabilirler. Bu bebeklere yapılan uygulamada prematüre bebeklere yapılana benzemektedir. Miadına göre küçük bebekler rahimde yeterince beslenememiş demektir. Genellikle bebeğin “küçük “ olması gelecekte sorunları olacağı anlamına gelmez. Rahim içi gelişme geriliğinin fetusun kalori ihtiyacını azaltan bir koruma mekanizması olduğu düşünülmektedir.

İLK MUAYENE
Doğumdan 24 saat sonra bebek tıbbi bir kontrolden geçirilir. Bu muayenenin ailenin yanında yapılmasının aileyi tatmin emektedir. Bu muayenede sırasıyla bebeğin kilosu, ve vücut ölçümleri (baş çevresi,boyu) yapılmaktadır. Sonra sırasıyla kalp ve akciğerleri dinlenmekte, iç organlarının elle muayenesi yapılmaktadır. Ayakları, bacak boyu, kalça çıkığı muayenesi ayrıca yapılmaktadır. Daha sonra erkek çocuklarda testislerin yerinde olup olmadığı kontrol edilmektedir. En sonda bebeğin omurgası ve makatı kontrol edilmektedir. Bu muayene sırasında merak edilen her soru sorulmalıdır.

 YENİ DOĞAN BEBEKTEKİ ALIŞILMADIK ANCAK NORMAL OLAN DURUMLAR:
Deri:

Yeni doğanın derisini rengi pembe-kırmızıdır. Bu derinin inceliğinden kaynaklanmaktadır.
Renk değişimi:

Bebeğin kan dolaşımı henüz çok düzenli olmadığından elleri ve ayakları mavi-mor görünebilir.
Noktalar(spot):
Genellikle burun çevresinde görülen beyaz noktalar henüz tam olarak çalışmayan ter bezlerinden kaynaklanmaktadır. Bu birkaç hafta kalabilir. Yine yüzde kırmazı plakalar halinde olan döküntüye “toksik eritem” olarak adlandırılır ve tedavi gerekmeden kendiliğinden düzelir.
Mavi yamalar:
Bunlar mongol lekeleri olarak ta bilinir ve deri altında mavi pigmenti n geçici birikiminden kaynaklanır.
Soyulma:
İlk günlerde bebeğin derisi soyulabilir. Bu özellikle avuç içi ve ayaklarda görülür. Bu hafif nemlendiriciler ile çözümlenebilir.
Saç:
Bebeklerin saç miktarı çok farklı olabilir. Ama genellikle doğum sırasındaki saçlar dökülür. Vücuttaki siyah tüyler ise zamanla dökülür.
Konak (saçlı derideki kepek benzeri birikim) :
Bu da deri soyulmasının bir türüdür ve temizlikle bir ilgisi yoktur

BAŞ
Biçimi:

Bebeğin başı doğum sırasındaki travmalara uygun olarak değişik bir şekilde görülebilir. Bu kafanın hasarlandığı anlamına gelmez.
Bıngıldaklar:
Bunlar henüz kafa kemiklerinin birleşmedigi yerlerdir. Bingildaklar saglam bir zar ile kaplidirlar ve normal temas ile hasar görmezler. Bazen nabiz atişi şeklinde bingildakta hareketlenme olabilir. Bu tamamen normal bir durumdur. Eğer bıngıldak içeri basık görünüyorsa bebeğin nispeten susuz kaldığının bir bulgusu olabilir. Eğer bıngıldak dışarı doğru çıkık ve bebek ağlamıyorsa, bu bir hastalık göstergesi olabilir ve doktora görünmek gereklidir.

GÖZLER
Şaşılık:

İlk günlerde olan şaşılık normaldir. Bebek gözlerini hareket ettirirler. Ak onları kontrol edinceye kadar gözleri kayabilir. Bu durum 6. Ayda düzelir. Ancak sabit bir şaşılık varsa doktora görünmek gereklidir.

KULAKLAR
Akıntı:
Kulak yolu kendi ürettiği balmumu benzeri bir salgıyla kendi kendini temizler. Ancak bu salgı ile iltihap akıntısının karıştırılmaması önemlidir.
Ağız:
Bebeğin dili altındaki doku nedeniyle erişkinlere göre daha hareketsizdir. Bu dilin hareket etmediği kanaatini doğurabilir. Bu zamanla düzelir. Ve gerçekten bağlı dil olarak adlandırılan durum az görülen bir durumdur. İlk yaş günüde dil tamamen hareket etmelidir.
Üst dudaktaki kabarcıklar:
Bunlar emme sonucunda oluşan kabarciklardir ve bebek emdigi sürece görülebilirler.
Beyaz dil:
Yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerin dilinin beyaz olması normal bir durumdur.
Sıvı dolu keseler:
bunlar damakta görülebilen zararsız kistlerdir.
Memeler:
Yeni doğan kız ve erkek bebeklerde memelerin şişkin olması hormonlara bağlı bir durumdur ve doğumdan 3-5 gün içinde belli olurlar. Bazen az miktarda süt benzeri salgı da gelebilir. Bunun kesinlikle sıkılmaması gereklidir.

KARIN
Karın fıtığı:
Göbek deliğine yakın ve bebek ağladığında belli olan bir şişkinlik normal değildir. Ancak bu durum yaygındır. Bunların az bir kısmında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulur ve çoğu 1 yıl içinde kendiliğinden geçer.
Cinsel organlar:
Erkek ve kız bebeklerin cinsel organları hormonlar etkisiyle büyük görünebilir. Cinsel organlarda kızarıklık, şekil değişiklikleri bulunabilir bunlar ilk muayene sırasında doktor tarafından kontrol edilecektir ancak bu sırada merak edilen her şey doktora sorulmalıdır.
İnmemiş testis:
Erkek çocukların testisleri karın içinde gelişir ve torbaya doğum öncesinde inerler. Eğer ilk muayene sırasında doktor torba içinde testisleri hissetmezse bu her zaman inmemiş testis anlamına gelmez testisler hareketli-retraktil- de olabilirler. Eğer testis gerçekten inmemişse gerekli tıbbi müdahale zaman içinde yapılacaktır.
Kapalı sünnet derisi-fimozis:
Yeni doğanların sünnet derisi genellikle sıkıdır. Sünnet derisi geri çekilemez çünkü bu yaşta elastik değildir.
Katran renkli dışkı:
Mekonyum: bu siyah-yeşil renkte yapişkan olan dişki bebegin ilk dişkisidir. Ilk gün bu dişkinin gelmemesi doktora söylenmelidir.
Dışkıda kan:
Nadiren bebeğin dışkısında kan görülebilir. Bu doğum sırasında olan kanamanın yutulmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bezin doktora gösterilmesi gerekebilir.
Kırmızı idrar:
Çok erken gelen idrar kırmızı renkli ürat kristalleri içerebilir. Benzer şekilde bezin doktora gerekebilir.
Sık idrar:
Bebeğiniz 24 saat içinde 30 kereye kadar idrar yapabilir. Anormal olan 4-6 saat boyunca idrarını yapmamasıdır.
Vajinal kanama:
Kız bebeklerde çok az miktarda vajinal kanama görülebilir, bu annenin hormonlarından kaynaklanmaktadır.
Vajinal akıntı:
Berrak veya beyaz renkli bir vajinal akıntı normaldir ve birkaç gün içinde kesilir.
Burun akıntısı:
Az miktarda burun akıntısı normaldir ve bebeğin soğuk aldığı anlamına gelmez.
Gözyaşi:
Bir çok bebek 4-6 haftalık oluncaya kadar gözyaşı dökmeden ağlarlar. Bu da normaldir.
Terleme:
Bebeklerin ısıyı alıp kaybettikleri yerleri başlarıdır. Bazı bebeklerin boyunlarında da terleme olabilir.
Kusma:
beslendikten sonra bir miktar kusma normaldir.

BEBEĞİ TUTMA VE TAŞIMA
Yeni doğan bebeklerin düşürülme korkusu içgüdüsel olarak bulunmaktadır. Henüz başını tutamayan bir bebeğin başı desteklenemediğinde başı arkaya düşecek ve bebek iç güdülerinden gelen korkuyu yaşayacaktır. Bebek her kucağa alındığında onun bütün vücudunu destekleyecek şekilde tutmak gereklidir. Onu kendinizi belli etmeden kucaklamanız onu yalnızca korkutacaktır.

GİYİM:
Bazı bebekler giyinmekten ve bezlenmekten hoşlanmaz. Bunların başlıca sebepleri şunlardır:

- Soğuk bir yüzeye vücutlarının temas etmesi çıplak derilerinin havayla temas etmesi
- Kıyafetlerin başlarının üzerinden çıkarılması
- Ayaklarının havada tutulması

Deneyler çevre sıcaklığı 29 derece civarına geldiğinde vücudun sıcaklık üretimini durdurduğunu göstermektedir. Buna göre normal doğum ağırlığındaki bir bebeğin giyimi bulunduğu ortamın sıcaklığına göre çabuk değişebilir olmalıdır.
Bebeğin asıl ısı kaybı başından olmaktadır. Buna göre başı korunmalıdır.
Derin uykuda bebek soğuğa daha duyarlı olmaktadır. Derin uykuda bebek arada sırada kontrol edilmelidir. Bebeğin üşüdüğünün belirtileri: nefes alma hızı artar. Huzursuzdur.
Bebek daha çok üşüdükçe daha sakinleşir. Ve bu halde onu sarmak içerideki soguk kiyafetlerin izolasyonuna ve bebegin daha çok üşümesine yol açar. Bu durumda bebek sicak bir ortamda soyulmali ve kiyafetleri degiştirilmelidir. Fazla sicakliginin farkinda olun.
Yazın bebeklerin kıyafetlerinin pamuklu olmasına özen gösterin. Sentetik kıyafetlerden kaçının. Eğer bebek çıplak iken mutluysa ortam müsaitse bırakın çıplak kalsın. Dışarıda ise güneşten koruyun.


BEBEĞİN TEMİZLİĞİ

Bebeklerin altları dışında sık temizlenmeye ihtiyacı yoktur. Genellikle kordon düşünceye kadar bebeğin yıkanmaması önerilir. Banyo yerine vücudunu ıslak bezle silebilirsiniz. Bu sırada burun ve kulaklara kulak temizleme çöpü sokmayınız.

İdrar ve kaka alışkanlıkları
Bebeğin ilk kakası siyah-yeşil renkli katran kıvamındadır ve mekonyum olarak adlandırılır. Eğer ilk gün kaka yapmamışsa doktor haberdar edilmelidir.
Kakanın değişmesi: Mekonyum sonrası kaka kahverengi-yeşil yarı sıvı ve içinde katı parçalar bulunan bir haldedir. Eğer kaka sizi endişelendiriyorsa bezi alın ve doktoruna sorun.

Kaka alışkanlığının oturması:
Anne sütü alan bebeklerin kakası sarı macun kıvamında olur. Fakat bazen yeşil renkli ve sıvı olabilir. Önemli olan bebeğin genel durumudur kakasının değişimi çok önemli değildir. Hazır mama alan bebeklerin kakası daha fazla ve daha yoğundur.

Kabızlık:
Biberon alan bebekler günde birkaç kez kaka yaparlar ancak meme alan bebekler birkaç gün kaka yapmadan geçirebilirler. Biberon alan bir bebek iki günde bir kaka yapıyorsa bunun sebebi genellikle suyu az içmesidir

İshal:
Biberon alan bebekte ishal başlarsa doktora görünmek gerekir eger eşlik eden kusma da varsa acil muayene gereklidir. Gastroenterit denilen sindirim yollarinin iltihabi küçük bebekler için tehlikeli olabilir. Ancak ishallerin çogu iltihaptan degil yiyeceklerdendir.

Renk değişiklikleri:
Katı gıdaya başlamadan önce verilen bazı gıdalar kakanın renk değişikliğine yol açar.

İdrar:
Önemli olan idrarı ne kadar sık yaptığı değil yapmadığı önemlidir. Birkaç saatlik kuru kalan bebeği dikkatle izlemek gerekir. Ağlama ve sakinleştirme bebekler ağladığında genellikle bunun bir sebebi vardır.

EN SIK AĞLAMA SEBEPLERİ

Açlık: en sık ağlama sebebi açlıktır. Bebek aç olduğunda onu yalnızca süt susturabilir.

Fazla uyarı, korku: Çevrelerindeki hızlı değişimlerde bebekleri korkutabilir.

Zamanlama hatası: Bebek karnı tok, uykusunu almışken hoşuna giden hareketler, uykudan hemen önce çok rahatsız edici olabilirler. Aynı şekilde biberon deliğinin değişimi bile bebeği huzursuz edebilir.

Üstünün çıkarılması: Bebek derisinin kumaş ile temasinin kaybettigi zaman bile huzursuz olabilir. Ayrica başindan çikarilan bir giyecek de bebegi huzursuz edebilir.

İrkilme: Bebek uykuya dalarken irkilebilir. Bu irkilme bile bebeği ağlatabilir.

Fiziksel temasın kalkması: Bebekler kucaktan bırakıldığında ağlayabilirler ve tekrar kucağa alındığında tekrar susarlar. Bu sakinleşme fiziksel temastan kaynaklanır.

Bazen bebeklerin neden ağladığı anlaşılamaz. Bu durumda bazı tedbirler almak faydalı olabilir. Bunlar:Ninni söyleme, emzik veya hafif ısıtmak ile olabilir.

Kolik nedir:
Bebek günün aynı saatlerinde (genellikle akşam) ağlamaya başlıyorsa, alınan her tedbir onu yalnızca birkaç dakika sakinleştiriyorsa bebek “kolikli” olabilir. Bebeğinizde infantil kolik varsa;

- akşam veya gece beslenme sonrasi şiddetli şekilde aglamaya başlar
- ağlamaya çığlık atma eşlik eder, sanki bir yeri acıyor gibidir.
- yapılan her şey onu yalnızca birkaç dakika sakinleştirir. Birkaç dakika sonra ağlama ve çığlık tekrar başlar.
- bebek bu ağlama nöbetleri arasında tamamen sakin değildir. Hala hıçkırmakta ve titremektedir.
- bütün bu olay birkaç saat sürer ve geçer. Gece genellikle bir problem yoktur
- aynı olay genellikle her gün tekrar eder ve ertesi gün aynı saate kadar bir problem yaşanmaz.

Bu bulgular varsa bebekte “infantil kolik “ vardır veya başka bir tanımla bebek koliklidir.İnfantil kolikin sebebi bilinmemektedir. Eğer sebep ararsanız kafanız daha fazla karışacaktır. Bebekte organik bir problem yoktur. Her ağlayan bebekte infantil kolik yoktur.

İnfantil kolikin tedavisi: maalesef yoktur. Bu durumdaki bebekleri olan ailelerle konuşmak, hangi davranışın bebeği rahat ettirdiğini bulmak, kolik sırasında nöbetleşe bebeğe bakmak, yürüyüşe çıkarmak,bazen kendi haline bırakmak, faydalı olabilir. Kolik genellikle 6. Aydan sonra kesilir ancak 12 aya kadar da sürebilir. Unutmayın kolik çocuğunuza zarar vermez.

Diş çikarma:
Bebekler genellikle 6. Ay civarında ilk dişlerini çıkarırılar. İlk çıkan diş önde ve alttadır bir çok bebekte diş çıkarma geç başlar. Bu çocuğun geç kaldığı anlamına gelmez. Ama bazı bebeklerde ilk diş 4. Ayda da çıkabilir. Diş çıkarma çocuğu halsiz düşürüp, ateşinin çıkmasına yol açar. 6. Ayında damağını kaşıyan, halsiz, ateşi bulunan bir bebek diş çıkarıyor demektir. Ama bebeğin diş çıkarması tıbbi muayeneden ihmal edileceği anlamına gelmemelidir. Diş çıkarma sırasında ateş 38 derecenin üstüne çıkmaz, havale geçirilmez, kusma ve ishal olmaz. Bunları göz önünde tutmak gereklidir. Bunlar başka hastaliklarin belirtileridir ve bir doktora görünmek gereklidir.

İsilik:
İsilik, hafif kırmızılıktan cerahatli iltihaba kadar değişen görüntülerde olabilir. Erken dönemde hafif kırmızılıkla başlar, ama ileri dönemlerinde iltihaplı hale dönüşebilir. İsilik, bebeğin altını silerken kullanılan bezlerin yapıldığı maddelere karşı alerjiden olduğu gibi idrarın asitliğinden de kaynaklanabilir. Veya her ikisi birden de olabilir. Çözüm basittir. Ilık su en iyi çözümdür. Bebek her altını kirlettiğinde altı hemen temizlenmedir. Mümkün olduğunda altını açık bırakın ve bu halde tutun.
 
EMZİK ALIŞKANLIĞI

Avantajlar:


- eğer bebeğiniz emzik emmeyi seviyorsa ve rahatsız olduğunda emziği verin bu bebeği sakinleştirecektir.
- eğer bebek uyuduğunda emzik ağzında kalıyorsa, bebek uyanınca tekrar emecek ve uykuya tekrar dalacaktır.
- bebek emzik emiyorsa büyük ihtimalle parmağını emmeyecektir.

Dezavantajlar:

- bebek bir kez alıştığında emziksiz yapamaz. Yıllar boyunca kullanabilir ve bırakmakta zorlanır.
- emzik genellikle derin uykuda düşer. Bebek uyaninca emzigi tekrar emmek ister. Bu da onu uyandirir.
- uyanıkken emziği emen bebek ses çıkarmayı azaltır. Ve oyuncakları ağzıyla keşfetmeyi erteler.
- her seferinde temizleyemiyorsanız emzikler hijyenik değildirler.



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 16:27
internette beğendiğim yazıları paylaşıyorum ama yararlı oluyor mu sizeConfused bilemedim.

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: NeLLy
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 18:51
valla süper olmuş arkadasım....
benim oğlum akşam 10 diyince yatar ama kendi kendine asla uyumaz. onun yanında uzanmam lazım.  :((( acaba kendi kendine uyumayı öğretmeliyimiyim? kafam karıştı :(((
 
7 günde işe yarar tabi cocuk ağlamakdan yorgun düşüp uyuyakalıyor:)))


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 27 Mar 2010 Saat 19:50
uzmanlar ayrı yatırmamız gerektiğini söylüyor ama ben çocuğum mayısta 3 yaşına girecek dha tek başına hiç uyumadı. bu yanlış bir tutum ama bende eşimde çocuklarla yatmanın daha yararlı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikimizde çalışıyoruz. akşam telafi edebileceğimizi düşünüp içimizi rahatlatıyoruz.

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:23
bebeğimizi nasıl emzirmeliyiz
 
Anne ve bebeğin uygun pozisyonu ve bebeğin memeyi doğru kavraması önemlidir, bu göğüs ucu çatlağı oluşmasını ve yetersiz süt üretimin engeller. Birçok anne, koltukta, kanepede, sallanan iskemlede oturarak veya bazen de yatağa uzanarak rahat eder. Özellikle ilk günlerde annelerin düz bir kucak oluşturabilmek için ya ayaklarını kaldırması, ya da bir yastıktan destek alması gerekebilir. Bazı anneler, bebeklerini memelerinin hizasına kadar yükseltir ve orada tutarlar; bazıları ise en doğal emzirme pozisyonu olan duruşta, bebeklerini vücutlarına çaprazlamasına getirerek kendilerine yaslarlar. En sıkça rastlanan emzirme pozisyonları ya kucağın üstüne çaprazlama tutuş, ya da bebeğin ayaklarının annenin arkasına doğru uzandığı duruştur.

Kucakta çaprazlama (beşik tutuşu)
Bebeğinizin başını ya dirsek içinize, ya da kolunuzun iç kısmına yerleştirirsiniz. Bütün vücudu size dönüktür. Kolunuzu bebeğinizin sırtına yaslayarak destek alır ve elinizle de bebeğinizin kalçasını veya arkasını tutarsınız.

Çaprazlama (beşik tutuşu)

Emzirdiğiniz memenizin diğer tarafındaki kolunuzla, bebeğinizi göğüs hizanıza kadar yükseltir ve orada tutarsınız. Dirseğiniz bebeğinizin altını tutar ve kolunuz da bebeğinizin sırtına destek verir. Avuç içinizle, bebeğinizin sırtını tutarsınız ve parmaklarınızla da boynunu tutarsınız. İşaret parmağınızla kulağının altından, başının alt kısmına destek verirsiniz.

Ayakları arkada rugby tipi, tutma ve sabitleme pozisyonu

Kolunuzu yarım ay gibi kıvırırsınız - bebek yan yatar, vücudunu kendi yanınız ve kıvrık kolunuz arasına yerleştirirsiniz. Bebeğinizin omuzları, boynu ve başının alt kısmı sizin elinizden destek alır; gerekirse diğer elinizle de emzirdiğiniz memenizi böylece tutabilirsiniz. .

Her pozisyonda da dikkat etmeniz gereken en önemli husus, bebeğinizin başının ve vücudunun daima memenize çevrili olmasıdır. Meme ucunu ağzına ilk kez vereceğiniz zaman, ilk yapmanız gereken, memeye önce çenesini yaslamasını sağlamaktır. Böylece, ağzının damak kısmıyla meme ucunu ağzına alabilecek ve ağzını tamamen açabilecektir. Bebeğinizin, meme ucunuzdaki Areola kısmının (koyu renkli bölüm) büyük bölümünü ağzına alabilmiş olmasına özellikle dikkat edin. Böylece çok daha rahat emecek ve çok daha fazla süt alabilecektir. Meme ucunun, bebeğin ağzının derinine girmesini ve böylece damağı ile meme ucunda tahrişi önlemesini sağlayan düzgün pozisyonlar, emzirme esnasında oluşabilecek bütün ağrı ve sancıları azaltır ve bebeğin yeterli miktarda süt almasını sağlar.

7gün sağlık.com alıntı


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:26
AYLARA GÖRE ÖRNEK BESLENME PROGRAMI

0 - 4 AY

Bebeğiniz ağladıkça ve acıktıkça anne sütü vermelisiniz.
Anne sütü yoksa veya yetersizse anne sütüne adapte bir biberon maması kullanmalısınız.

4 - 6 AY
Anne sütüne aldığı sürece ve miktarda devam edilmelidir.
Anne sütü yoksa veya yetersizse 3-4 öğün 2 numara devam maması verilmelidir (500 ml/gün).

Saat 10.00: Meyve suyu (Mevsimine göre suyu sıkılarak hazırlanır. 1-2 hafta sonra püre şeklinde verilebilir.)

Saat 13.00: Sebze çorbası(1-2 hafta sonra püre şeklinde verilebilir.)

Saat 16.00 Yoğurt (100 ml hazırlanmış ılık Devam Mamasına 1 çay kaşığı yoğurt konulup mayalanır ve 3-4 saat mayalkanmaya bırakılır.)

Saat 20.00 Kaşık Maması veya Muhallebi (100 ml su ile 1 tatlı kaşığı pirinç unu pişirilir. Ocaktan indirildikten sonra 3 ölçek Devam Maması ilave edilir.)

6 - 8 Ay

Anne sütüne aldığı sürece ve miktarda devam edilmelidir.
Anne sütü yoksa veya yetersizse en az 300 ml. devam maması verilmelidir.

Saat 06.00-07.00: Kahvaltı (Devam maması içine akşamdan tuzu alınmış peynir +haşlanmış yumurta sarısı +reçel ilave edilerek hazırlanır.)

Saat 10.00: Kavanoz maması veya meyve püresi

Saat 13.00: Sebze çorbası veya sebze püresi (İçersine ince çekilmiş kıyma ilavesine başlanabilir.)

Saat 16.00: Yoğurt

Saat 19.00-20.00: Kaşık maması veya muhallebi (Muhallebi devam maması ve pirinç unu ile hazırlanmalıdır.

8 - 10 Ay
Anne sütü veya devam maması (en az 300 ml.)

Saat 07.00: Kahvaltı

Saat 10.00: Kavanoz maması veya meyve püresi

Saat 13.00: Sebze çorbası veya diğer unlu çorbalar (Tarhana, yayla, şehriye çorbasına et, tavuk, kıyma ilave edilebilir.)

Saat 16.00: Yoğurt veya meyve püresi + tahıllı mama

Saat 19.00: İnce çekilmiş kıymadan yapılan köfte veya herhangi bir çorba

Saat 20.00-21.00: Anne sütü veya 2 ya da 3 numaralı devam maması

10 - 12 Ay
Anne sütü veya 2 ya da 3 numaralı devam maması günlük en az 300 ml. olmalıdır.

Evde hazırlanan yemeklere yavaş yavaş geçilebilir. Yemeklerin sadece suyu değil kendisi ezilerek verilmelidir.

Haftada 1-2 öğün haşlanmış veya ızgara taze balık ve haşlanıp ezilmiş karaciğer verilmeye başlanabilir.

07.00-09.00: Kahvaltı (150 ml. devam maması + yumurta +peynir +bir dilim ekmek + 1 tatlı kaşığı reçel)

12.00-13.00: Evde pişmiş etli sebze yemeği veya sebze püresi +meyve suyu

15.00-16.00: Yoğurt veya devam maması

19.00-20.00: Çorba + köfte veya balık
bakterim.net alıntı


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:28
Kalsiyumun vücuda yararlı hale dönüşmesini sağlar. Normal bir beslenme, gerekli fosforu almaya yeter. Peynir, süt, yumurta sarısı en iyi fosfor kaynaklarıdır.
GLÜSİDLER, KARBONHİDRATLAR, ŞEKERLER
Bunlar enerji veren gıda maddeleridir. Yaşamak için enerji harcamanız gerekir. Beşiğinde yatan bir bebek fazla hareket etmemesine rağmen çok enerji harcar. Bunun için şekere ihtiyacı vardır. Şekerin her gramında 5 kalori vardır.
İki tip şeker vardır: Hızlı şekerler: Şeker kamışı, şeker pancarından elde edilen şekerler balda meyvede bulunan şekerlerdir.
Ağır şekerler: Pirinç, makarna, ekmek ve genel olarak bütün nişastalı gıdalarda bulunur.
Birinci tür şekerler hızla kana karışırlar,ikinciler ise ağır ağır emilirler. İkinci tür şekerler tercih edilmelidir.
İYOT
Tiroit bezinin çalışması için gereklidir.Bu bez boyunda bulunur, en önemli işlevi enerji kullanımını kontrol etmektir. Normal bir beslenme düzeninde, iyot yeterince bulunur. İyot, özellikle balıkta çok vardır.
KALORİLER
Vücudun ihtiyacı olan gıda miktarı, kalori ile ölçülür. Gıdaların besin değeri de kalori ile ifade edilir. Örnek: Bir oduncunun günlük ihtiyacı 4500 kaloridir, yeni doğmuş bir bebeğinki ise kilo başına 120 kaloridir. 2 ila 6 aylık bebeğinki 110, 6 ila 12 aylık bebeğinki 100, 1 yaşından 3 yaşına kadar ise 90 kaloridir. 1 litre anne sütünde (ve inek sütünde) 700 kalori vardır.
KALSİYUM
Kemiklerin sağlamlığında büyük rol oynar. Bebeklerin iskeletlerinin oluşması için kalsiyum çok gereklidir. En çok kalsiyum içeren gıdalar süt ve sütlü maddelerdir. İnek sütü, anne sütüne nazaran 3-4 kat daha fazla kalsiyum içerir. Ama bu kalsiyumun bebek bünyesine geçişi çok zordur. Kremada gravyer, kaşar peynirlerinde de bol kalsiyum bulunur. Kuru incir,kuru fasulye,karnabahar, tere de kalsiyum içerir, Vücudun kalsiyumu alabilmesi için fosfora ve D vitaminine ihtiyacı vardır.
KATKI MADDELERİ
Piyasada satılan gıda maddelerinin çoğunda bir veya birden fazla katkı maddesi bulunur. Renklendirici, koyulaştırıcı, koruyucu, koku verici, vb. Bu maddeler doğal veya suni olabilirler. Kullanımları yasalara bağlıdır. Kod numaraları paketlerin üstünde yazar. (E harfi ve 3 rakam) Bu maddelerin yararları ve zararları tartışılabilir ama bazılarından özellikle uzak durmak gerekir. E100, E180 kodlu renklendiriciler, kuru yemişlerde kullanılan sülfitlerdir. E250, E251 tuz adı vermekte kullanılan nitrat ve nitritlerdir.
MADENİ TUZLAR
Besinlerden alınan başlıca madeni tuzlar şunlardır:tuz, kalsiyum tuzu, fosfor, demir, iyot, potasyum.
OLİGO ELEMENTLER
Vücudumuzda çok küçük miktarlarda bulunan minerallerdir. Biyokimyasal açıdan çok gereklidir. Oligo elementler, bakır, çinko, kobalt, manganez, gümüş alüminyum, molibden, selenyum olarak sayılabilir. Bunların eksikliği, ya beslenme bozukluğu, ya da sindirim sisteminin bunları absorbe edememesinden kaynaklanır. Bebeklerde oligo element eksikliği, erken doğum halinde, kötü beslenme, bağırsak hastalıkları olduğu zaman ortaya çıkar.
POTASYUM
Şekerlerin vücuda yararlı hale gelmesini sağlar. Vücutta bulunan tuz miktarı, potasyuma bağlıdır. Yani az tuz alan bir vücut (örneğin vejetaryen bir kişide) tüm tuzunu kaybeder. Sağlıklı bir beslenme düzeninde yeterince potasyum vardır.
PROTEİN veya PROTİDLER
Vücudumuzu inşa eden maddedir. Bu yüzden, protein çocuklar için gereklidir. Protein sütte, ette, peynirde, balıkta, yumurtada, tahıllarda, baklagillerde vardır. Proteinler, gram başına 4 kalori içerirler.
Çocuk proteinsiz büyüyebilir mi? Yani vejetaryen rejim uygulanabilir mi? Bu rejimde, et ve hayvansal proteinler (süt ve yumurta) yenmez, nebati proteinler (soya,badem) yenir. Bu rejimi hiç tavsiye etmiyorum, hatta zararlı olabileceğini bile düşünüyorum. Büyümekte olan bir bebek, böylesine dengesiz bir beslenme ile gelişemez.
Buna karşılık, et ve balık verilmeden ama başka hayvani proteinler (yumurta,süt) ilave edilerek hazırlanmış bir rejim, çocuğun gelişmesini tehlikeye atmaz.
Ne kadar protein verilmeli? Uluslar arası sağlık örgütlerinin tavsiyelerine göre 0 ile 2 aylık bebeklere günde kilo başına 2, 4 gram , 2 ila 6 aylık bebeklere günde, kilo başına, 1, 7 gram, 6 ile 12 ay arası günde kilo başına 1, 2 gram, 1 ile 3 yaş arasındaki çocuklara günde kilo başına 0, 9 gram protein verilir.
SELÜLOZ
Ağırlığı ve hacmi sayesinde bağırsakların çalışmasına yardım eder, bu açıdan çok gereklidir. Selüloz meyve ve sebzelerde bulunur.
SODYUM KLORÜR
Mutfakta kullandığımız tuzun kimyasal ismidir. Vücudumuzun tuza ihtiyacı vardır. Çünkü, tuz vücuttaki suyun hareket etmesinde rol oynar. Ayrıca, tuz midedeki asitlerin salgılanmasını sağladığı için hazmı kolaylaştırır. Aşırı tuz zararlıdır çünkü yetişkinlerde yüksek tansiyona neden olur. Bebeklerin mamalarına da fazla tuz konulmamalıdır.
VİTAMİNLER
Yağlar, şekerler, proteinler, kalori kaynağıdır yani enerji verirler. Vitaminler ve mineraller kalori vermezler. Onların görevi, kalori veren besinlerin vücut tarafından kullanılmasını sağlamaktır. Vitaminler çok çeşitlidir:
A VİTAMİNİ: Çocuğun büyümesinde ve mikrobik hastalılıklarla savaşmasında önemli bir rol oynar. A vitamini, havuçta, maydanozda, kayısıda, tereyağında, balık yağında, yumurta sarısında, ciğerde, sardarya balığında bulunur.
B VİTAMİNLERİ: B vitaminleri çeşitlidir: B1,B2,B6,B12,vs... B vitaminleri, sinir sisteminin, kasların, sindirim sisteminin, kanın sağlığı üzerine etkisi vardır. Bitkisel ve hayvansal gıdaların hemen hemen tümünde bu vitaminler bulunur. Özellikle buğday ve ciğerde çok vardır.
C VİTAMİNİ: Bu vitaminin kimyasal işlevi çok önemlidir. C vitamini eksikse, kanamalar, yorgunluk, ağrılar ortaya çıkar. Eski zamanda, gemiciler denize açıldıkları zaman, skorbüt denilen bir hastalığa tutulurlardı. Dişleri dökülür, ciltlerinin üstünde kırmızı kan lekeleri belirir, bitkin düşerlerdi. Bunun nedeni, C vitamini eksikliğidir. Artık bilinmektedir ki yalnızca konservelerle beslenen kişilerin bol bol limon, portakal gibi meyveler yemesi gerekir. Artık, skorbüt hastalığı ortadan kalkmıştır. C vitamini, sıcakta ve açık havada yok olur. Çabuk ve üstü kapalı olarak pişirilirse, besinlerde bir miktar C vitamini kalır.

100 gram taze meyvede bulunan C vitamini miktarları (mg olarak): Limon, portakalda 45, greyfurtta 40, Frenküzümü 35, mandalinada 30, frambuazda 25, ananasta 24, domateste 23, Ayı üzümü 16, olgun muzda 10, kiraz,şeftalide 8, kavunda 6, erik ve elmada 5, üzüm,kayısı,armutta 4,incirde 2. Kivi, 300 mg ile, en fazla C vitamini içeren meyvedir.
D VİTAMİNİ: D vitamini eksikliği raşitizme neden olur. Kalsiyum ve fosforun bünye tarafından emilmesine yarar. D vitamini, güneşin ültraviyole ışınlarının, deriye temasıyla oluşur. Ayrıca balık yağı da D vitamini açısından çok zengindir çünkü balıklar, güneş gören yosunlarla ve hayvanlarla beslenir.
Şehirlerde, sis ve hava kirliliği, güneş ışınlarını engellerler. Bu yüzden kış mevsimlerinde çocuklara D vitamini verilir... Esmer, koyu tenli çocukların D vitamini ihtiyacı daha fazladır.
Bu saydıklarımızın dışında, başka vitaminlerde vardır. E vitamini büyümede, K vitamini kanın pıhtılaşmasında, P vitamini damarların sağlamlığında, folik asit, sinir sisteminin direncinde rol oynar. Dengeli bir beslenme, çocuğun vitamin ihtiyacını karşılamak için yeterlidir.
YAĞLAR 2 türlü yağ vardır:
Bir besin maddesinin yapısının içinde olan yağlar: bunlar en çok sığır etinde bulunur.
Saf halde bulunan yağlar: Bu yağların bir kısmı hayvani, (tereyağı), bir kısmı da nebatidir.(bitkisel) Yağların bazıları temel yağlardır, vücut bunları üretmez gıda yoluyla alınması gerekir. Bunlar doymamış yağlardır. En önemlisi linoelik asittir, bu asit beynin ve sinir siteminin oluşmasında temel bir rol oynar. Doymamış yağlar, ay çiçeği, soya, mısır yağlarında bulunur. Anne sütünde, doymamış yağ vardır. İnek sütündeki doymamış yağ oranı anne sütüne nazaran çok azdır. Bu yüzden hazır bebek sütlerine bu yağlar ilave edilir.

Yağlar çok besleyicidir: 1 gramında 9 kalori vardır. A ve D vitaminlerinin vücut tarafından emilmesinde büyük rol oynarlar. Ancak, yağların hazmı zordur. Bu yüzden pişmiş yemeklerin yağ emmemiş olması gerekir. Yemek pişirilmeli, yağ sonradan ilave edilmelidir. Yağ sıcaksa mideyi tahriş eder. Tekrar tekrar ısıtılması daha da kötüdür.
Çikolata, badem, ceviz, zeytin de bu tür yağlar vardır. Günümüzde fazla yağlı yemenin kalp ve damar hastalıklarına yol açtığı bilinmektedir. Bu yüzden çocuğun beslenmesinde de yağ ölçülü olarak kullanılmalıdır.
Kaynak:Çocuğumu Büyütüyorum, Laurence Pernoud, E Yayınları
&amp;#1082;&amp;#1084;&amp;#8467;z&amp;#1082;&amp;#951; isimli Üye şimdilik offline konumundadır  


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:30
UNLAR

Tahılların tanelerinin öğütülmesi ile elde edilen unlar, (buğday, arpa, çavdar, yulaf, pirinç,mısır) nişasta denilen bir tür şekerden oluşurlar. Nişasta, iki aylıktan küçük olan bebeklerin sindirim sistemlerine uygun değildir.
Piyasada çok çeşitli unlar vardır: Suda eriyenler, sütlü ve sütsüz olanlar şekerli ve şekersiz olanlar, kakaolular vs. Sütlü unlar anneler için çok pratiktir.
Glüten İçermeyen Unlar
Glüten tahıllarda bulunan bir proteindir. Buğday, arpa, yulaf ve çavdarda bulunur, pirinç ve mısırda yoktur. Bazı bebeklerin sindirim sistemi glütene karşı tahammülsüzdür. Bu, çocukta büyüme bozukluğuna kadar gidebilecek sorunlara neden olabilir. Risk almamak için, bebek beş aylık oluncaya kadar glütensiz unların kullanılması tavsiye edilir.
Miktarlar
Senelerce bebeklere un verildi ama son zamanlarda unları azaltma hatta hiç vermeme eğilimi ortaya çıktı. Unların en büyük mahsuru, şekere dönüşmüş kalori vermeleridir. Bu şekerlerin büyük bir bölümü vücutta depolanıp kilo aldırır ve gerçek bir yarar sağlamaz.
Çocuğunuza unlu mama vereceksiniz, yavaş yavaş başlatın : bebek üç aylık olunca basit ve glütensiz bir un seçin. Biberonuna önce bir kahve kaşığı un katın, sonra iki, daha sonra da üçe çıkartın. Çocuk altı aylık olunca, sütü koyu bir muhallebi haline gelecek ve kaşıkla verilebilecektir.
SEBZELER
Sebzeler bol miktarda vitamin ve madeni tuz içerirler. Bebeğe sebze dördüncü ve beşinci ayında püre veya çorba şeklinde verilir.
Klasik sebze çorbası, pırasa, havuç, patates ve birkaç salata yaprağı ile yapılır. Sebzeye havuç püresiyle başlayın. Sonra ıspanağı deneyin ama ıspanağın bağırsakları yumuşattığını unutmayın. Son zamanlarda brokoli de çok kullanılıyor. Bu sebzede çok vitamin vardır, hem de görünüşü çok güzeldir. Yeşil fasulyenin ishal yaptığı bilinmelidir.
Patates püresi , bebekler beş, altı aylık oldukları zaman verilir. Bazı anneler patates püresine başka sebzeler katıp, tadını bozarlar. Çocuklar patates püresine bayılırlar onları bu zevkten yoksun bırakmayın.

Havuç
Çocuğa en çok verilen sebzedir, çok faydalıdır ve çeşitli şekillerde kullanılabilir. Bebeklerin midesi tarafından çok iyi kabul edildiği için, verilen ilk sebzedir. Daha büyük çocuklara havuç, çiğ olarak verilir.
Havuç, A vitamine dönüşen karoten maddesi içerir. Havuç bebeklerin tenine, özellikle yüz ve avuç içine turuncumsu bir renk verir ama bu çabucak geçer. Havucun ishal durdurucu özelliği vardır.
Havuç çorbasının tarifi şöyledir: 500 gr. havuç yıkanır, soyulur, halka halka doğranır. Bir litre suda, hafif ateşte yumuşayıncaya kadar pişirilir. Düdüklü tencerede ise 10 dakika pişirmek yeterli olur. Bunu mikserden geçirin ve bir litreyi tamamlayana kadar su ve 2-3 gram tuz koyun. Çocuğa büyük delikli biberonla içirin ve 24 saat içinde tüketin. (Bu süre içinde de buzdolabında koruyun, kullanmadan önce çalkalayın.)
Patates

Bu sebze, nişasta ve madeni tuzlar (%20) içerir. Bebeğin beslenmesinde patates önemli bir yer tutar, kalori değeri dışında iki yararı daha vardır.
- Sıvı gıdalardan katı yemeklere geçiş yaparken çok büyük kolaylık sağlar çünkü sıvı, yarı sıvı ve katı hale girer.
- Et, balık, yumurta, sebzeler çocuğa tanıdığı ve sevdiği patates püresine katılarak, verilirse alışması daha kolay olur.
Çocuk 10-11 aylık olunca patates kızartması yiyebilir ve bunu çok sever. Kızartılmış olması kalori miktarını oldukça arttırır: 100 gram haşlanmış patateste 85 kalori vardır. Ama 100 gram kızarmış patateste 400 kalori vardır. Bunun için patates kızartması ara sıra verilmelidir ve mümkün olduğu kadar az yağlı, yumuşak ve az tuzlu olarak hazırlanmalıdır.
Lahana
Bebekler lahanayı pek sevmezler ayrıca lahananın hazmı zordur. Çocuk 3-4 yaşına gelmedikçe lahana verilmemelidir. Baklagiller, mercimek, kuru fasulye protein ve madeni tuzlar açısından çok zengindir(fosfor,demir) Ama hazımları zordur. Bu yüzden en erken 18 ayda verilmelidir. Sebze çorbalarına az miktarlarda katılarak, çocuk, yavaş yavaş alıştırılmalıdır.
Kırmızı Pancarlar
Çocuklar kırmızı pancarı severler. Bebekler 5-6 aylık olunca rendelenmiş olarak veya sebze çorbasına katılarak verilir.
Not:Pişmiş sebzeler soğukta saklanmazlarsa bozulurlar. Zaten pişmelerinden itibaren 24 saat içinde tüketilmeleri gerekir.
Havuç yiyen çocuğun dışkısında küçük parçalar olması, ıspanak yiyen çocuğun dışkısının yeşil olması ve pancar yiyen çocuğun çiş ve dışkısının olması gayet normaldir. Sebzeler pişme esnasında, vitaminlerinin bir bölümünü kaybederler. Bazı önlemlerle bu vitamin kaybı önlenebilir:
Sebzeler yıkanırken suda uzun süre bekletilmemelidir.
Çok az kaynar suda mümkün olduğu kadar kısa sürede pişirilmelidir.
Patates kabuğu ile pişirilirse daha az vitamin kaybeder ama kabuk yedirilmemelidir. İlaçlı olabilir.
Sebzeler çocuklara yalnız vitamin sağlamakla kalmazlar, aynı zamanda içerdikleri selüloz sayesinde bağırsakların düzenli çalışmasında da önemli bir rol oynarlar.
Taze sebzelerin yanı sıra konserve ve dondurulmuş sebzelerde kullanılabilir. Bunlar güvenilir, kullanımı kolay, ekonomik ürünlerdir.
MEYVELER
Meyve, en önemli C vitamini kaynağımızdır ve çocuğun beslenmesinde önemli bir rol oynar. Meyve bebeklere erken yaşlarda verilebilir. Olgun olmak şartıyla, hemen hemen bütün meyveler verilebilir ama ilk olarak verilebilecek olanlar portakal, muz ve elmadır.
Portakal
C vitamini açısından çok zengin olduğu için, eskiden, biberonla beslenen bebeklere portakal suyu verilirdi, ama artık hazır satılan bebek sütlerine C vitamini ilave edilmektedir. Yine de, bebek kabul ediyorsa, ona portakal suyu verin. Yeni bir tat keşfedilmiş olur hem de kaşıkla tanışır. Ona bir kahve kaşığı portakal suyu biraz su ile karıştırılıp, gerekirse biraz şeker de katılarak verilir. Yavaş yavaş su miktarı azaltılır, portakal suyu arttırılır, sonunda hiç su konulmaz.

Muz
Nişasta açısında çok zengindir (%20). Olgunlaşmamış muzda, saf nişasta bulunur ve bu yüzden hazmı çok güçtür. Olgunlaşmış muzda ise nişasta basit türden bir şekere dönüşür ve hazmı daha kolay olur.
Muz, bebeklere 6-7 aylıkken verilebilir ancak muz olgun olmalı ve kaynar suda iki dakika kaynatılmalıdır. Daha sonra ezilmiş ve çiğ olarak verilir. İshale çok etkilidir, mikserden geçirilerek biberonla verilir.
Elma
Hem yeni doğmuş bebeğe hem yaşlılara, pişirilip, emzirerek verilir, canlılık kazanmalarını sağlanır. Muz gibi, elma da ishale karşı kullanılır, (bebek 6-7 aylık olmalıdır). İçerdiği selüloz sayesinde kabızlığa, pektin sayesinde de ishale iyi gelir.
- Kabızlığa Karşı: Çocuğunuza olgun bir elma yedirin. Elmayı iyice yıkayın ve soymayın. İçerdiği selüloz bağırsakta birikip, onu harekete geçirir.
- İshale Karşı: Olgun,soyulmuş, çekirdekleri çıkartılmış ve rendelenmiş elmadan, çocuğa, her saat başı iki tatlı kaşığı yedirilmelidir. İçindeki pektin toksinleri ve suyu alacaktır.
İlk başlarda bebeğe yalnız elma, portakal ve muz verilir. Sonra kayısı ve erik kompostosu ezilerek yedirilmeye başlanır. Bazı anneler kuru erik kompostosunun sadece kabızlık çeken çocuklara verildiğini düşünürler ama bu yanlıştır: Kuru erik kompostosu her zaman verilmelidir çünkü mükemmel bir bağırsak düzenleyicidir. Altı aydan büyük olan bebeklere, meyveler çiğ olarak(soyulup,ezilerek) verilir, böylece daha çok C vitamini almış olurlar. Şeftali, armut gibi soyulan meyveleri tercih edin, son zamanlarda her yerde rahat bulunan kivi de vermenizi tavsiye ederim. Kivide, limon ve portakaldan çok daha fazla C vitamini vardır.
Çocuklara iki yaşından itibaren her türlü meyve verilir. Meyveler olgun olmalı, küçük parçalara bölünerek verilmelidir. Erik bağırsakları yumuşatır,fazla miktarlarda yedirilmemelidir.
Çilek
Bazı çocuklarda döküntü ve kaşıntı yapar. Önce bir tane yedirin vücudunun tepkisini kontrol edin. Kışın, konserve ve dondurulmuş meyvelerden yararlanabilirsiniz.
Reçeller ve Kuru Yemişler
Fazla aşırıya kaçmamak şartıyla, çocuklara bir yaşından itibaren reçel verebilirsiniz.
Kuru incir ve hurma iki yaşından önce verilmemelidir. Fındık, badem, fıstık gibi kuruyemişler kesinlikle küçük çocuklara verilmemelidir. Hatta erişemeyecekleri yerlerde saklanmalıdır zira kolayca boğaza kaçıp boğulma vakalarına sebep olabilirler.
NOT:SEBZE VE MEYVELER ÇOCUĞUN BESLENME SİSTEMİNE 6-7 AYLIK OLDUĞU ZAMAN DAHİL EDİLİR. Bu yavaş yavaş yapılmalıdır. Önce, birkaç kahve kaşığı ezilmiş sebze veya meyve, biberona katılır. Çocuk bunu kabul ederse, miktarlar yavaş yavaş arttırılarak 50 sonra 100 grama ulaşır.
Et ve balık

En önemli protein kaynağıdır ve bebeklere beşinci aylarından itibaren verilir.
Önce sığır eti, sonra kuzu, sonra da dana, tavuk etleri verilir. Jambon verilebilir, ara sıra da salam yiyebilir. Balık da beş ile altı ay arasında, et ve yumurta ile değişimli olarak verilir. Çocuğa verilen balığın çok taze ve yağsız olması gerekir. Mezgit, dilbalığı gibi balıklar tercih edilmeli, ama uskumru, ringa balığı gibi yağlı balıklar verilmemelidir. Ara sıra, ona konserve sardalya veya ton balığı tattırabilirsiniz. Bazı çocuklar balığı hiç sevmezler o zaman et ve yumurtayla yetinin.
Et ve balık, 6-7 aylık olmuş çocuğa yavaş yavaş başlatılır. Önce 5 gram (bir kahve kaşığı), sonra 10 gram verilir, böyle devam ederek bir yaşına geldiği zaman 40-50 grama ulaşılır. Et ve balık çok iyi pişirilmeli ve pişirirken yağ kullanılmamalıdır.
Yumurta

Yumurtada, bir canlı varlığın yaratılması için gereken her madde bulunur, bu açıdan mükemmel bir besindir. Yumurtaya da, diğer besinlere olduğu gibi kademeli olarak başlatılmalıdır. Bazı çocuklar yumurtaya tahammül göstermezler, o zaman ısrar edilmemelidir. Yumurtanın çok taze olmasına dikkat edilmelidir.
Yumurta fazla verilirse, ishal,döküntü,kaşıntı yapabilir. 6-7 aylık bebeklere katı pişmiş yumurtanın sadece sarısı verilir, 10 aylık olunca da katı pişmiş yumurtanın tümü yedirilebilir. Rafadan yumurta ve tatlılara katılmış yumurtayı ise bir yaşına gelince yiyebilir. 15 aylık olunca, omlet ve sahanda yumurta verilir. Bunları pişirirken tereyağı kızdırılmamalıdır çünkü hazmı zorlaşır. Jöleli yumurta hiç verilmemelidir zira jöle hemen tüketilmezse gerçek bir mikrop yuvası haline gelir.
Yoğurt
Yoğurt, inek sütüne katılan laktik basillerin, sütteki laktozu, laktik aside dönüştürülmesi ile elde edilir. Yoğurt proteinlerin hazmedilmesine yardım eder ve kalsiyum vücut tarafından emilmesini kolaylaştırır.
Piyasada çeşit çeşit yoğurtlar bulunmaktadır: tam yağlı, yağı alınmış, meyveli olanların yanında ayranın hazır satılanı vardır. 120 gram yoğurt, protein ve kalsiyum açısından, 150 gram sütle aynı değerdedir. Süte alerjisi olan veya sütten bıkmış çocuklara süt yerine yoğurt verebilirsiniz.
Peynirler
Çocuğun büyümesi için gerekli madeni tuzlar, özellikle kalsiyum peynirlerde bol bol vardır. 30 gram gravyer peynirinde, 250 gram sütte olduğu kadar kalsiyum vardır. Süt gibi peynir de protein ve yağ içerir. Bu yüzden, çocuk süt içmek istemezse, peynir onun yerini tutar.
Çocuğa ilk olarak taze peynir verilir:yoğurt, çökelek peyniri gibi. Arkadan rendelenebilir, sert hamurlu pişmiş peynirler gelir: çorbasına ve sebze püresine kaşar, gravyer gibi peynirler katılır. (6-7 aylık bebeklerde 1-2 kahve kaşığı ) Mayalanmış peynirler (rokfor , kamamber vs) 6-7 aylık olan bebeklere verilebilir.
Tahıllar
Bebek 10-11 aylık olunca, corn flakes, müsli gibi kavrulmuş tahıllar, sıcak veya ılık sütle , biraz da şeker katılarak verilir. Çocuklar genellikle bunlardan çok hoşlanırlar ama şeker katılmış olanlar pek tavsiye edilmemektedir.
Makarna
Küçük harfler veya minik şekiller çorbasına katılabilir. 8-9 aylık olan bebeğe normal şekilde pişirilmiş makarna verilebilir.
EKMEK, BİSKÜVİ VE HAMUR İŞLERİ
Pastalar
Kuru bisküviler 6-7 aylıktan itibaren, süte ufak ufak doğranır ya da emmesi için eline verilir. Kremalı bisküvi ve pastalar 2 yaşından önce verilmemelidir.
Ekmek


18 aylık oluncaya kadar, çocuğa emmesi için verilen ekmek kabuğu, verilir. Ekmek iyice çiğnenmediği zaman hazmı zor olan bir besindir onun için çocuğa ekmek 18 ayından sonra verilmelidir. İkindi kahvaltısında, reçel ve bal sürülmüş olarak yedirilebilir.
Çikolata, kakao
Kakaolu unlar, 8-10 aylıkken başlatılabilir. Daha sonraları, ara sıra bir parça çikolata verilse de bu bir alışkanlık haline gelmemelidir.
Dondurma
Çocuğa 3 yaşından önce dondurma yedirmeyin, sonra da, ya iyi bir marka seçin ya da bildiğiniz gibi iyi bir pastanenin dondurmasını alın. Açıkta satılan dondurmalar, çocuğunuzun sağlına zarar verilebilir.
Şekerlemeler
Diş çürümesi iştah kaybı, mide ve bağırsak bozuklukları: bunlar şekerin zararlarının yalnızca birkaç tanesidir. Gece yatmadan önce verilen şeker daha da fazla zarar verir. Dişlerin arasında kalan şeker asitleri, çürüklerin oluşmasını hızlandırır. Ayrıca, ağzında şekerle uyuyan çocuğun boğulma tehlikesi de vardır.
İçecekler
Çocuk katı mamalara başlatılınca, artık ona içecek vermek gerekir. Sadece su vermek yeterlidir. Gazlı içecekler, fazla kalori içeren şekerli meyve suları ve tabii ki alkollü içkiler verilmemelidir.
Hazır Mamalar
Hazır mamalar çok sıkı kontrolden geçmiş et, sebze ve meyveler kullanılarak imal edilir. Zehirli olabilecek böcek ilaçları, suni gübreler, nitratları içermeyen ürünler kullanılır. Şeker, protein oranları yönetmeliklerle kurallara bağlanmıştır. Bu mamaların diğer bir avantajı da çok ince ezilmiş olup, kolayca hazmedilmesidir. Bebekler bu mamaları severek yerler. Ayrıca, bir kaşık mamayı biberonla karıştırıp, bebeğin sebzeleri kabul edip etmediğini kontrol etmek çok kolay olur.
Uzun hazırlama işlemlerine gerek kalmadan, hazır mamalar sayesinde, bebeği yeni besinlere başlatabilirsiniz. Mevsim ne olursa olsun, her türlü sebze ve meyvanın elinizin altında bulunması da bu hazır mamalar sayesinde mümkün olur. Hazır bebek mamaları, tatillerde, seyahatlerde, telaşlı zamanlarda annelerin işini çok kolaylaştırır.
Ama hazır mamaların bazı sakıncaları da vardır. Bazı ailelere fiyatı pahalı gelmektedir. Bu mamaların tatları birbirine benzer(meyveler hariç) bunu siz de tadarak fark edebilirsiniz. Çocuğunuzu devamlı bu mamalarla beslerseniz, onun damak zevkini geliştiremezsiniz.
Sonuç olarak, bu mamaları yeni gıdalara başlatmak için veya tatillerde işinizi azaltmak için kullanabilirsiniz. Ama çocuğu yalnız bu mamalarla beslemek veya bunları uzun süre kullanmak sakıncalıdır.
DİKKAT:Açılan hazır mama buzdolabında korunmalı ve 48 saat içinde tüketilmelidir.
Dondurulmuş besinler
Dondurulmuş gıdaların bebeklere verilip verilemeyeceğini soran mektuplar artarak gelmeye devam ediyor.
Dondurulmuş gıdalardan hoşlanıyorsanız, onları mutfağınızda kullanıyorsanız, bebeğinize de verebilirsiniz. Ama bir şartla: son kullanma tarihini kesinlikle geçirmeyin, kullanma talimatı okuyun ve ona uyun. Çözülmüş bir gıda maddesini kesinlikle tekrar dondurmayın ve 24 saat içinde bitirin.
Taze sebzeden çorba ve püre yapacağınız zaman biraz fazla yapın, bunu küçük kavanozlara koyup dondurun. Dondurularak korunan gıdalar, besin değerlerini kaybetmezler, vitaminleri yok olmaz, hiçbir koruyucu madde ilavesi gerekmez.
Ezilmiş et ve tablet halinde dondurulmuş et, balık, sebze ve meyveler satılmaktadır. Bunlar az miktarda hazırlanacak mamalar için çok pratiktir.
Bunları çok az suda ve kısa sürede pişirmelidir, daha az vitamin kaybı olur. En ideali mikrodalga fırında 1 dakika tutmak yada düdüklüde pişirmektir. Dondurulmuş ve taze gıda maddeler karıştırılabilir, örneğin dondurulmuş et ve balıkla taze sebze püresi gibi.
Dondurulmuş etlerin ve sebzelerin tadı tazeleri gibi değildir. Bu yüzden taze ve dondurulmuş maddeleri aynı zamanda vermek doğrudur.
Çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için dengeli ve çeşitli bir beslenme sistemi gerekir.
Çocuk bebekken fazla bir seçeneği yoktur, yalnızca süt içer. Bütün öğünler birbirinin aynıdır. 4 ila 12 ay arasında sürekli yeni gıdalar ilave edilir. Doktorunuzla sık sık konuşup onun tavsiyelerine göre hareket ediniz. Çocuk 1 yaşına gelince çok çeşitli şeyler yiyebilecek durumdadır. Doktor artık daha genel tavsiyeler verir , her öğünün ayrıntılarına girmez. Artık çocuklarının iyi beslenmesi anne ve babalarının işidir.
Kaynak: Çocuğumu Büyütüyorum, Laurence Pernoud, E Yayınları

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:33
Bebeğin anne sütünden ayrılması
Emzirme anne bebek ilişkisinin en güzel ve özel bölümüdür. İdeal beslenmenin ötesinde aralarındaki sevgi bağının kurulduğu, güçlendiği ve birbirleri için anlamlarını keşfettikleri bir dönemdir. Bebek kadar anne için de önemlidir. Bu nedenle de sonlandırılması hem anne hem de bebek için zor verilen bir karardır. 
    
İlk 6 ay anne sütü verilmeli
Bebek beslenmesinde günümüzde kabul gören teori ve uygulama ilk 6 ay sadece anne sütü vermek daha sonrasında 9-12. aya kadar ek besinleri öğünlere oturtmak ve anne sütünü geri plana çekmektir. Bir yaşından sonra duruma ve isteğe göre anne sütü kesilebilir veya iki yaşına kadar devam edilebilir.

Bazı bebekler doğumdan itibaren emmeyi reddeder
Bazı bebekler başlangıçtan itibaren emmeyi reddeder, sağılarak biberonla beslenir. Bazen annenin ruhsal durumu emzirmeye izin vermez, beslenme mama ile yapılır. Bu özel durumlar dışında çoğu anne ilk yaşında bebeğini meme ile besler. Anne sütü 6. aydan sonra besleyiciliğinin azalması, bebeğin çiğneme ve katı gıdaya alışma sürecinde destekleyici duruma geçer.

Bebek kendiliğinden memeyi reddederse anne için kesme kararı diye bir sorun olmaz. Ama bebek memede mutlu ise ve emmeye devam ediyorsa kesme süreci anne için kargaşa oluşturur. Bilinmelidir ki her bebek ve anne kendine özeldir ve onlara uygun olan yöntem başkalarına uymayabilir.

Bebeği sütten ne zaman kesmeli?
Memeyi bıraktırmanın net bir zamanı yoktur. Bebek günlük öğünlerini düzenli tüketiyor, uyku sorunu yoksa ve anne de emzirmek istiyorsa iki yaşına kadar sürdürülebilir. Ama bebek anne sütü dışında beslenmeyi reddediyor, sürekli emmek istiyor ve kilo alımı düşüyorsa ya da gece boyu sadece anne göğsünde olmak için sık sık uyanıyor ve bu anne için sağlık sorunu yaratıyorsa 6 aydan sonraki herhangi bir dönemde de sütten kesme kararı alınabilir.

Bebeği sütten nasıl kesmeli?
En doğru an annenin bu ayrılığa hazır olduğu, kararlı olduğu ve bebeğin zarar görmeyeceği zamandır. Genellikle bu zaman 1 yaş sonrası olacaktır. Kesme zamanı bebeğin yaşamında herhangi bir stresin olmadığı bir dönem olmalıdır. Taşınma, ayrılık, hastalık dönemleri uygun değildir. Diş çıkarma, bakıcı değişim süreci de zorlu dönemlerdir.

Öncelikle azaltmayı denemek daha doğrudur. Aniden hayır artık emmiyorsun demek bebeğin bocalamasına ve artık istenmediğini, annenin onu cezalandırdığını düşünmesine neden olabilir. Başlangıç olarak gündüzleri bir, iki emzirme atlanarak daha sonra da gündüz emzirmesi kesilebilir. Bebeğe belli yer ve zaman göstererek kısıtlamalar yapabilirsiniz. Mesela sadece yemekten sonra, karanlık olunca, uyumadan önce gibi. Bebek duruma alışınca, tamamen bırakmadan önce ona artık sütün anneden gelmeyeceği, biberon ya da daha doğrusu bardakla sütünü içeceği, annenin onu hala çok sevdiği ama bunun büyümek demek olduğu anlatılmalıdır.  Annesi ile sıcak yakın tensel bağdan kopmamaması için, annenin bebeğini kucağında emzirir gibi beslemesi, hatta tensel temas sağlanacak şekilde göğsüne yatırmasında fayda vardır. Sadece akşamları uykuya dalarken veya uyumadan önce emzirilerek bu bağ bir sure daha devam eder. Sonraları bebek uykuya dalmadan anne kucağına alır, emzirmeden çocuğuyla birlikte uykuya dalmaya alıştırır.

Sütten kesme sürecinde anne ve çevrenin davranışları nasıl olmalı?
Annenin sabırlı olması bebeğini daha sık kucaklayıp okşaması, daha çok oyun zamanı yaşamaları süreci rahatlatacaktır. Bu süreçte kolay uyum sağlayanın bebek olduğunu, asıl zorlanan ve üzülenin anne olduğunu unutmamak gerekir. Çevrenin anneyi desteklemesi, tepki gösteren bebeği sakinleştirmede yardımcı olması ve kararın doğruluğu konusunda anneyi desteklemesi önemlidir. Sütten kesme anne ve bebek için doğru zaman seçildiğinde sorunsuz biter. Bu nedenle en önemlisi kesmeye karar vermek değil, doğru zamanı bulmaktır.

Dr. Hatice KARABÖCÜOĞLU
Karaböcüoğlu Çocuk Sağlığı Merkezi


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:44
Aslında ne anlatmak istiyor?

Bebekler konuşmayı öğrenmeden de anlatırlar! Ellerini kollarını oynatır, yüzlerini binbir şekle sokarlar... Anlamak, size kalır. Aman elinizi çabuk tutun! Yoksa en klasik yönteme başvururlar; ciyak ciyak ağlarlar. Onun gözyaşları karşısında çaresiz kalmak istemiyorsanız, bu yazımızı dikkatle okumanızı öneriyoruz.

Bakmayın siz onun henüz konuşamadığına. O istediklerini beden diliyle anlatmakta son derece yeteneklidir. Diyelim uzattığınız kaşıktaki yemeğin tadından hiç hoşlanmadı ve yememeye karar verdi; ağzını sımsıkı kapatır, gözlerini kocaman açar, başını sağa sola oynatır... Bu davranışı, 'Ye-di-re-mez-sin' anlamına gelir... Tabii anneler bunu hemen anlar! Ama bazen öyle ince mesajlar verirler ki, anlamakta zorluk çekebilirsiniz. Özellikle ilk kez anne baba olmuşsanız bebeğinizin beden dilini keşfetmek için biraz çabalamanızda yarar var. Çünkü konuşamadığı için beden diliyle söylediklerini anlamanız hem iletişiminizi güçlendirir hem de ona yardımcı olmanızı kolaylaştırır. Peki bebeğiniz neyi, nasıl anlatır? Bu sorunun yanıtını hazırladığımız yazıda bulacaksınız.

'Yemek istemiyorum'

Pek çok anne için bebeğin yemek zamanı, sıkıntılı anlar demektir. Malum, bebeğin sağlıklı gelişmesi için yeterli yemeği yemesi gerekir. Bunu bilen annelerin psikolojisi, şöyle formüle edilebilir; bir kaşık, bir kaşık daha... Anneler kaşıkta ısrarcıdır. Ama bebekler anneleriyle hem fikir olmayabilirler. Henüz 'istemiyorum' diyemeyecek kadar küçük olduklarından sözle anlatamadıklarını beden diliyle anlatmaya çalışırlar. Ağızları sımsıkı kapatırlar. Siz çeşitli komikliklerle güldürürken ağzına soktuğunuz yiyeceği, zevkle yüzünüze püskürtürler. Bu aşamadan sonra ısrar etmenin anlamı yoktur. Hatta bu aşamaya getirmek bile yanlıştır. Çünkü bebeklerin doyma hissi vardır ve bu his onlara ne kadar yemeleri gerektiğini de söyler. Bebeğinize inanmanız, onun hislerine saygı duymanız gerekir. Peki, ya bebeğiniz doyma oyunu oynuyorsa? İşte bunu bilmeniz için birkaç ipucu.

1. Durum: Önüne konan yiyeceği reddetmesinden önce bebeğinizi iyi gözlemleyin. Bebekler aç olduklarını belirtecek hareketler yapar. Siz yemeği gösterdiğinizde gözlerindeki parıltı artar. Ağzını açıp kapar, ellerini ve kollarını sallar. Heyecanlandığını görmemek mümkün değildir. Doyduğunda ise bakışları yemek tabağında değildir. Çevrede ilgisini çeken nesnelere kaymıştır. Eliyle yemek tabağını iter. Verdiğiniz yiyeceği yutmadan önce ağzında daha uzun süre tutar. Eğer bu belirtileri görüyorsanız, bebeğinizi zorlamamanızda yarar var. Ama daha tabağını bitirmedi diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sağlığında bir sorun yoksa bebeklerin de tıpkı biz yetişkinler gibi daha az iştahı olduğu öğünler olduğunu düşünebilirsiniz.

2. Durum: Bebekler sık sık, bilmediğiniz nedenlerle ağlayabilirler. Bebeğiniz böyle ağladığında ilk aklınıza gelen şık, 'açlık' olmamalı. Eğer bebeğinizi daha önce yeterli doyurduğunuzu biliyorsanız ya da ağladığı zaman aç olmadığını düşünüyorsanız boşuna yorulmayın. Bebeğinizin yine beden diliyle size aç olmadığını başını sallayarak, biberon ya da meme ucunu ağzından çıkararak anlatacaktır. Dikkat, yiyecek teklifleriniz onun daha çok sinirlenmesine de neden olabilir.

ÖNERİ

Bebeğinizi karşınıza oturtun. Kollarınızı göğsünüzün üzerine getirin ve bütün dikkatinizi bebeğinizin gözlerine verin. Ona ciddi bir yüz ifadesiyle bakın. Bu bakış, eğer yaramazlık yaptığını düşünüyorsanız, yaramazlıklarını bildiğinizi ama onaylamadığınızı belli eder. Bu durumda bebeğiniz huysuzluk yapmaktan vazgeçebilir.

Haberin Kaynağı:

http://www.milliyet.com.tr/">



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 10:45
Yemek ve uykuyu reddediyorsa...

İSTANBUL - Amerikan Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Uysal, "Aslında dert etmeniz gereken bir şey yok çünkü o sadece bir birey oluyor” diyor ve bebeğin birey olma sürecini şöyle anlatıyor.

Benlik farkındalığı ve bağımsızlık aşamalı alarak yaşam boyunca gelişir. Mesela bebeklerin kendi ayna görüntülerine ilgi göstermeleri 6-9 aylıkken oluşan kişilik ile ilgili ilk göstergelerdir.

7-8 aylık çocuklar da kaşık ve tabakları tutmayı, beslenmedeki pasif roller yerine tercih ederler. Bu dönemlerde yapmayı tercih etmedikleri bir şey yapmaya direnç gösterebilirler (Örneğin, oturdukları zaman ayakta kalkmaya karşı yaygara yaparlar).

1 yaşın ötesinde, yeni yürüyenler hızla benlik duygusunu geliştirirler. Çevrelerini kolaylıkla keşfederler ve giderek artarak bağımsız aktivite göstermeye başlarlar. Kendilerini bir tabak ve kaşık ile besleyebilirler. Ne istediklerini hakkında açık fikirleri vardır.

3 YAŞINDA SÖZEL YETENEKLER ARTAR

1-2 yaşlarındaki çocuklarsa kendi başarılarından hoşlanırlar ve kendi başarıları için ellerini çırparlar. Benlik duygusunu yükselmesi ve bağımsızlık dürtüsü, yeni yürüyen çocuğu disiplinini bir meydan okuma haline getirir. Çocukların yemek, uyku veya yıkanmayı reddetmelerini gören ana-babaların bunları artan bağımsızlığa doğru pozitif adımlar olarak görmeleri gerekir. Bu durum aslında onun bir birey olmaya başladığının açık bir göstergesidir..

Çocuk 2-3 yaşlarına yaklaşırken, sözel yeteneklerde artmış bağımsızlık, vücut duyularında artmış farkındalık ve elbise giyme ve çıkartmada beceriler, çocuğun yetişkinleri taklit etme isteği ve ana-baba onayını almaları ile bir araya gelir. Bu başarıların birlikteliği tuvalet eğitiminin başlamasını sağlar.

Haberin Kaynağı:

http://www.ntvmsnbc.com/">



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 15:15
Çocuklarda Konuşma ve Dil Gelişiminin Desteklenmesi http://www.cetinozbey.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=1591&itemid=2">E-Posta

A- Anne ve Babanın Çocuğuna İletişim Ortamını Sağlaması

Bebekler, doğuştan dil ve konuşma yeteneğiyle doğarlar; ancak yönlendirme çok önemlidir. Araştırmalar, çocuğun nasıl ve ne zaman konuşmayı öğrendiği konusunda, ailesinin desteğinin olumlu etkisi olduğunu göstermektedir.

Dili kullanmayı öğrenmek göreceli bir süreçtir. Bebekler, çevresinde konuşulan dili dinlemekten mutlu olacaktır ve duyduklarını, pratik yaparak konuşmayı öğrenecektir. Önce kendisine söylenen şeyleri anlamaya, daha sonra da sözcükleri tek tek kullanmaya başlayacaktır. Başlangıçta bu sözcükleri tutarsız olarak kullanabilir. Daha sonra bu sözcüklerle basit cümleler kuracak ve en sonunda da daha uzun ve anlaşılır cümleler kurarak, hangi sesleri nasıl kullanacağını doğru olarak öğrenecektir.

Çocukların konuşmayı öğrenmesi çok karmaşık bir süreçtir. Bu aşamada anne babaların katkısı çok önemlidir. Çocukların konuşmayı öğrenme sürecinde desteklenmesi için aşağıda bazı öneriler verilmiştir:

 

Konuşmayı öğrenmeleri için çocuklara uygun ortamların yaratılması.

  • Çocuğunuza konuşmak için zaman ayırın. Onun kendisini ifade etmesini sağlayın.

  • Onunla konuşurken sıranızı bekleyin, bir şey söyleyin ve size yanıt vermesine fırsat tanıyın.

  • Günde en az bir saat, onunla yüz-yüze konuşmak ve kitap okumak için zaman ayırın.

  • Odadaki televizyon, radyo, video, müzik ve bilgisayar oyunları gibi değişik seslerin olmadığı ortamda iletişim kurmayı deneyin.

  • Az konuşmanın çocuğunuzun sizinle konuşmasını zorlaştıracağını unutmayın.

  • Konuşurken çocuğunuza bakın ve size dikkat ettiğinden ve dinlediğinden emin olun.

  • Çocuğun ifadesinde kullandığı yanlış sözcükleri, "yanlış kullandın" gibi uyarmalar yerine, doğru model olarak, kısa cümle içinde tekrar edin.

  • Dilin, iletişim için gerekli olduğunu ona hissettirin. İşaretle ya da nesnenin ismini söylemeye çalışarak, bir şey istediği zaman; örneğin "Süt mü istiyorsun?" gibi yönergelerle, ona hem uygun konuşma modeli olun hem de istediği nesneyi vererek kendisini ödüllendirin.

  • Çocuğunuzun her sözcüğü söyleme çabasını övgü ile pekiştirin.

B- Aile - Çocuk İletişim Becerilerini Geliştirme Önerileri

Birçok aile, çocukların nasıl ve ne zaman konuşması gerektiğini bilmekte güçlük çekerler. Ancak, her çocuğun iletişim beceri kapasitelerinin farklı olduğunu unutmamak gerekir. Aynı ailedeki çocukların konuşmayı öğrenme süreleri farklı olabilir. Burada önemli olan, çocuğun dil gelişiminde tutarlı bir süreç göstermesidir. Ailelerin, çocuklarının dil gelişimlerini desteklemek ve iletişim kurabilmek amacıyla, her gelişim döneminde yapabilecekleri aşağıda sıralanmıştır;

0- 6 ay arasında

 

İletişim becerilerinin geliştirilmesi

  • Şarkı ya da ninni söylerken, onun yüz hareketlerini taklit edin.

  • Beslenme, altını değiştirme ve banyo saatlerini konuşma saatlerine dönüştürün.

  • "ce" oyunları gibi oyunları oynayarak çocuğunuzla olan karşılıklı iletişiminizi geliştirin.

  • İsmini söylediğinizde size bakması için onu teşvik edin.

  • İletişim çabasıyla çıkardığı bütün sesler için olumlu ifadeler kullanın. Örneğin: "Ne güzel gülüyorsun?" gibi.

6-12 ay arasında

  • Seslerin farkına vardıkça, (örneğin telefon çaldığında) ne olduğunu ona açıklayın.

  • Ne söylediğinizi anlaması için ona zaman tanıyın.

  • Günlük aktivitelerinizi tanımlamak için aynı ifadeleri kullanın."Ayşe'nin banyosu", "yatma vakti" gibi.

  • Nesneleri gösterip, doğal bir konuşma ortamında isimlendirin.

  • Parmak oyunları oynayın.

  • Çocuğunuzu kitaplarla tanıştırın; kitapta bulunan, basit ve günlük yaşantısında çok karşılaştığı nesneleri isimlendirin

12-18 ay arasında

  • Çocuğunuzla konuşurken basit ve kısa cümleler kullanın.

  • Doğal bir formda, ancak yavaş, anlaşılır ve açık konuşun.

  • Çocuğunuzun kelime hazinesini geliştirmek için, tercihli kelimelerle soru sorarak ona model olun. Örneğin; “elma ya da muz ister misin?” gibi.

  • Oynayabileceği bazı oyuncakları sağlayın. Örneğin; oyuncak bir telefon. Telefon konuşma taklitleri yapabileceği en iyi oyuncaktır.

18-24 ay arasında

  • Yaptığınız işleri ve bu işlerin ne olduğunu anlatın.

  • Bazı günlük işleri birlikte yapın, böylece konuşacak çok şey olacaktır.

  • Çocuğunuzun oyun içinde gerçek nesnelerle oynamasını teşvik edin, örneğin; gerçek yiyecekler kullanılan bir çay partisi gibi.

  • Resimli olay ya da nesne kartlarıyla grup oyunları oynayın, bulmacalar çözün.

  • Geçmişten, günümüzden ve gelecekten söz edin; “bugün ne yaptınız?”, “yarın babaanne gelecek” gibi.

  • Eğer çocuğunuzun çıkarabildiği bir ses veya hece varsa (örneğin; ba), öncelikle bu sesle başlayan çevresindeki nesneleri kelime hazinesine kazandırmayı hedefleyin. Örneğin; ‘bardak' gibi. Bu kelimeyi basit cümlelerde ve duruma uygun ifadeler içinde kullanın.

  • Hedeflediğiniz ve çıkarabildiği seslerin bulunduğu resimli kelime kartları hazırlayın. Bu kartlarla evin içinde çeşitli oyun ortamları hazırlayın. Karttaki resmi göstererek ismini söyleyin. Kelimenin nasıl söylendiğini duymasına yardımcı olun. Bazen ona da sorarak resmi isimlendirmesini isteyin. Her ne şekilde isimlendirme yaparsa yapsın, doğru kabul edin ve resmin ismini tekrar edin. Örneğin; Evet bu bir "bardak". Daha sonra /b/ sesiyle başlayan diğer karta geçin. Unutmayın, bu sadece bir oyundur, çocukları zorlamak ve eğitimci rolü oynamak çocuğunuz için gereksiz ve hatalı olacaktır. Kendi gelişim süreci içinde yalnızca onu desteklemeyi hedef alın.

2-3 yaş arasında

2-3 yaş döneminde, aileler çocuklarının kullandığı sözcüklerde bir "patlama" olduğunu görürler. Her durum için bir sözcükleri vardır ve sürekli "neden?" tipinde soru yöneltirler.

  • Çocuğunuza "edatları" öğretebileceğiniz oyunlar oynayın. Örneğin; "topu kutunun 'içine' koymak" veya "masanın 'üstünden' atmak" gibi.

  • Yaptığı resim hakkında konuşabilmeniz için boya kalemleri ve kâğıt sağlayın.

  • Diğer çocuklarla oyun oynayarak iletişim sağlayabilmesi için fırsatlar yaratın.

  • Kitap içindeki eylemleri tanımlayarak, onları kısa cümlelerle anlatın. Anlattığınız cümlelerle ilgili her olaya ilişkin hemen soru yöneltin. Her ne cevap verirse versin, tekrar sorunuzun cevabını bir de sizden duyması ona uygun konuşma modeli olmanız açısından etkili olacaktır. Örneğin; "Evet çocuk ayakkabısını giyiyormuş" gibi.

3-5 yaş arasında

3 ve 4 yaş arasında sıklıkla "kim?", "nerede?" ve "ne?" ile başlayan soru cümlelerini kullanabilirler. Cümleleri daha uzundur ve konuşması daha akıcıdır. Çocuklar, 4-5 yaş arasında kendisine söylenen her şeyi anlar ve anlaşılır bir şekilde konuşur.

 

3-5 yaş arasındaki çocuklar ile oynanabilecek oyunlar.

  • Büyük-küçük, sert-yumuşak gibi zıtlıkları içeren oyunlar oynayın.

  • Çocuğunuza 10'a kadar saymasını öğretin ve sayı sayma oyunları oynayın.

  • Yazıları taklit edebilmesi için boya kalemleri ve kâğıt sağlayın.

  • Konuşmalarınızda zamana ilişkin kavramları kullanın (bugün, yarın, daha sonra, gelecek hafta gibi).

  • Çocuğunuza olaylara ilişkin hisleri ve duyguları hakkında konuşma fırsatı tanıyın ve paylaşımda bulunun.

  • Kendinize ait kelime oyunları, tekerlemeler, hikayeler yaratın.

  • Kelime bulma oyunları oynayın.

  • Bir kelimenin hangi sesle başladığı veya herhangi bir sesle başlayan kelimenin bulunması gibi seslerin farkında olunmasını sağlayan oyunlar oynayın.

 

 (Başbakanlık Özürlüler İdaresi



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 15:20

Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. KOMUTAN ZEKİCE BİR PLAN YAPAR?Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak ?Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak? der.

Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine, ?Kimse kaderi değiştiremez? der. Bunun üzerine ?Haklısın? der komutan, iki tarafı da ?tura- olan parayı göstererek…!!

Hepimiz hikayede yazdığı gibi zor durumlarla karşı karşıya kalmışızdır.Çoğu zaman karar vermek ve harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duymuş ve sanki içimizde bizi biz yapan ve harekete geçmemize yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır.

Burada asıl önemli olan o gücü ne zaman ve hangi koşullarda hissettiğimizdir aslında.Şöyle bir gözlerinizi kapayın.Hayatınızda gerçekten bir işi başardığınız aklınızda yer etmiş geçmişinizdeki o günleri hatırlayın.Örneğin okul yıllarınızda çok büyük bir kalabalığın karşısında yaptığınız konuşmayı hatırlayın.Veya ilk flörtünüze çıkma teklifi yaparken yaşadığınız heyecanı ve her şeye rağmen tüm heyecanınıza ve hata yapma korkunuza rağmen ona çıkma teklifi ettiğiniz günü hatırlayın.Ve her iki örnekte de başarıya ulaştığınız zaman içinizde hissettiğiniz iç huzuru hatırlayın.Ne kadar mutlu olmuştunuz değil mi?

Şu bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler sonucu kazanılmamıştır.Yani burada önemli olan nokta bizim başarılı olmak ve kazanmak için kadercilik oyunu oynamayıp bu kaderi oluşturabilmemiz için bir ön hazırlık yapmamız, çabalamamız, başarma içgüdüsüyle harekete geçmemizdir.
Bazen, sanki bir şeyler sesimizi keser; beğenilmemek korkusu, dışlanma kaygısı, süregelen düzene boyun eğmişlik ya da yoğun bir yetersizlik hissi, vs. gibi olumsuz öngörüler duygu ve düşüncelerimizi pek az açmamıza ya da hiç açmamamıza neden olur.

Özgüveni gelişmemiş bireyler kendilerine bir görev verildiğinde, ya da karşılarına başarmaları gereken bir durum çıktığında, bu durumdan kaçmaya çalışabilirler hatta mümkünse bu işleri başka arkadaşlarına, dostlarına yaptırmaya gayret ederler. Mahcubiyet duygusunu yaşamamak için bu çeşit riskli durumlardan sürekli uzak dururlar. Peki böyle bir durumdan kurtulunması için ne yapılması gerekir?

Esasında özgüven konusundan bahsederken özgüvenin tanımını yapmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.Özgüven kendimizle ile ilgili olumlu ve pozitif duygular geliştirmemiz sonucunda ortaya çıkan harekete geçme gücü şeklinde düşünülebilir.Ayrıca özgüveni yine iç ve dış özgüven olarak ta ikiye ayırabiliriz. . İç özgüven, kendimizle ilgili hissettiğimiz memnuniyet ve kendimize dair inancımız, dış özgüven ise dışarıya kendimiz hakkında verdiğimiz görüntü ve insanlarla olan iletişimlerimizde farklı duygularımızı ifade edebilme becerimizle ilgilidir.

Bizler toplumda yaşayan bireyler olarak hem iç hem de dış özgüveni farkında olarak ya da farkında olmadan çoğu zaman kullanırız.Bunlar arasında da zaten çok iyi bir dengenin kurulmuş olması gerekir.

Eğer iç ve dış özgüveni dengeleyemezsek sağlıksız bir iletişim kurmaya başlarız ki bu da bizim ilişkilerimiz olumsuz bir yönde etkiler.Keza bu durum çoğu zaman bizlerin bağımsız birer fert olmasını engellediği gibi bizlerin sadece yakınımızdaki topluluğun bizi iteklemesiyle harekete geçirmesi ya da toplumla çatışma topluluğa ters düşme şeklinde olumsuz sonuçları görülebilir.
Özgüven konusunda temel nokta bizi harekete geçiren bu gücün ne kadar sağlıklı ve gerçekten ne kadar olumlu ve pozitif olduğudur.Çünkü özgüvenin temelinde insanın pozitif olma duygusu yatar.Eğer bir durumla ilgili negatif düşünceleriniz ne kadar fazlaysa o durumla ilgili iş yapma kapasiteniz de o oranda azalacaktır. Kısacası o işi yapmak istemeyeceksiniz ya da mecbur olduğunuz için yapacaksınız.Bu da sizin o işten alacağınız verimi ve başarıyı haliyle düşürecek. Hangimiz başarmayı yürekten istediğimiz bir konuda çok çalışıp ta kaybetmiş ki.

Özgüven konusuyla, hayattaki başarılarımızın doğru orantılı olarak birbirini tamamladığı göz önünden kaçırılmaması gereken bir nokta.Bizler başarılı olduğumuz, üzerinde defalarca alıştırma yaptığımız bir konuda daha az hata yapma olasılığına sahibiz.Sizlere hata yapmayacağımızı söylemiyorum ama gerçekten böyle bir durumda heyecanımızı daha iyi kontrol ettiğimiz için daha başarılı oluruz.Çünkü biz önceki yaşantılarımızla, birer deneyim kazanmış ve artık tecrübe sahibi olmuşuzdur.

Dolayısıyla herhangi bir konuda ne kadar çok çalışırsak ve başarılı olursak özgüvenimizde o oranda artmakta diyebiliriz
Biz insanların en çok yaptığı hatalardan biri bir başarısızlıkla karşılaştığımızda o başarısızlığımızın sonucunda kendimize olumsuz ifadelerde bulunmamızdır.

Bunu biraz açarsak hepimiz zaman zaman ?Ah ben ne beceriksizim?, ?benden adam olmaz?, ?zaten şu işi başarsaydım alim olurdum? vb. bir sürü olumsuz yükleme yapmışızdır kendimize.Esasında bu yüklemelerimiz bizlerin gelecekte ki hayatında gerçekten pahalıya mal olmakta.Bizleri pasif , çekinden, özgüveni olmayan, arka planda kalmayı tercih eden bireyler haline getiriyor.Her şeyden korkar oluyoruz ve içimizde bulunan girişimcilik ruhunu yok ediyoruz.

Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz ?yıkıcı? düşünce yapılarımızı yenmek için bazı ?onarıcı? teknikler de var:

Güçlü yönlerimizi belirlemek ve onların üstünde daha çok durmak: Denediğimiz her yeni şey için kendinize şans tanımalıyız. Önemli olan elde edilen sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi bilmeliyiz.

Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öğrenme fırsatı olarak bakabilmek.Asıl olan kazanmak yahut kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliriz. Aksi taktirde, her fırsat açılmamış bir kutu olarak içimizde kalacak; dolayısıyla doğrudan başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimimizi engelleyecektir.

İç konuşma yapmak: İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, ?dur bakalım, o kadar da değil? diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda , herşeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir fikirdir.

Kişisel değerlendirme yapmak: Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek… İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim etmemizi engelleyecektir.

Kendini sevmek: İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar.

Kendini tanımak: Kendilerini tanıyan insanlar kendi güçlü ve güçsüz yönlerini iyi bilirler. Bir topluluğa girdiklerinde kendilerini ifade ederken kendi potansiyellerinin farkında olarak harekete geçerler.

Hedef Koymak: Tabi burada kastedilen hedef açık venet koyduğumuz hedefler.Elbetteki çok büyük genel hedeflerimiz olabilir.Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka planlı ve daha gerçek hedeflerimizde olmalı.

Pozitif Düşünmek: Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli etkenlerden biri. Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek çok güç. Bu bizi ancak karamsarlığa götürür. O yüzden kendimizi pozitif düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize hayatımızda çok şeyler kazandıracak.

İyi bir iletişim: Sağlıklı bir iletişim yeteneğimiz olması bizlerin çevremizde sevilen saygı duyulan güvenilen insanlar olmamızı sağlar.Çevremizde olumlu bir imaja sahip olduğumuzda kendimize güvenimiz artacaktır.

İyi bir ifade yeteneği: Toplum içinde konuşmak için bol bol okumamız konuşma tekrarları yapmamız ve hatta zaman zaman iyi birer hatip olabilmek için evde çalışmamız ve sonucunda da konuşma yeteneğimizi artırmamız bize topluluk içinde daha çok söz söyleme imkanı tanıyabilir.Bu da bizi yine özgüven konusunda olumlu destekleyebilir.

Duyguları kontrol etme : Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar. Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunurlar. Kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları yaşadıklarında suçluluğa kapılmazlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar. Kimseye körü körüne kapılmazlar.

Anne babalar çocuğu özgüvenli yetiştirmek için neler yapabilir ?
* Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi.
* Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verilmesi.
* Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor…. vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek…..vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. (Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik yerine Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik …. vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması (Öğretmen beni hiç dinlemiyor yerine Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor…..vb.)
* Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çesitli konularda sohbetler edilmesi.
* Kültür farklılıkları,farklı insanlar ve durumlar hakkında tartısmalar yapılması.
* Beden dilinin önemi üzerinde durulması.
* Ev içinde ve dışında basarabileceği sorumluluklar verilmesi. (Sofrayı kurma, telefon faturasını yatırma, ufak tefek alısveris yapma…. vb.)
* Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat yaratılması.
* Pozitif düşüncelerin paylaşılarak olumlu düşünme yeteneğinin gelistirilmesi.

Sonuç olarak ; Özgüven için başınızı kaldırıp biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle pozitif bir şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır.
Kaynak : http://www.kigem.com/ - www.kigem.com



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 15:23
Hayatın olumsuzlukları karşısında savunmasız kalmak stres yükünü artırıyor. Stres ise yaşam kalitesini günden güne düşürüyor. Dr. Michael Fisch’in, hayatın olumsuzluklarına karşı geliştirdiği ilkeler stresle başa çıkmak isteyenlerin imdadına yetişiyor. İşte can simidi işlevi gören o ilkeler… Çalışma hayatının ve yaşamın gereklerinin neden olduğu stresten hepimiz etkileniyoruz. Ancak stresin oluşumunda çevre kadar kişinin algılama ve düşünme biçiminin de büyük bir etkisi var. Bu sebeple kişinin stres karşısında kendi bilişsel yapısını daha iyi anlayarak, stres düzeyini denetlemesi ve kendi yaşam kalitesini yükseltmesi de mümkün.

Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Araştırma Merkezi uzmanlarından Dr. Michael Fisch’in, doktor olarak kendi ve meslakdaşlarının ve hastalarının hayatları üzerindeki gözlemlerine dayalı olarak belirlediği ilkeler can simidi gibi hayatın içinde boğulmayı engelliyor. Dr. Fisch’in 10 ilkeden oluşan reçetesi, yalnız kanserle mücadele eden hastalar ve stres altında çalışan doktorlar için değil, hayatın olumsuzları karşısında daha güçlü olmak isteyen herkes için.

Işte Dr. Michael Fisch’in stres ve hayatın olumsuzlukları ile başa çıkma reçetesi:

1. Kendi özgürlük alanınızda seçebilme özgürlüğüne sahip olmaya çalışın: Dr. Fisch’e göre nasıl giyineceğinizden tutun, nasıl çalışıp nasıl yaşayacağınızın başkaları tarafından söylenmesi kişiyi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle hayatın olabilen her alanında seçebilme özgürlüğünüzü kullanın.

2. Kendi yeteneklerinizi kullanın: Sevdiğiniz işi yapın. Ya da sevdiğiniz şekilde yapmaya çalışın. Bu şekilde hayattaki en büyük stres kaynaklarından birini doğrudan saf dışı bırakmış oluyorsunuz. Sevdiği işi yapmak kişiye mutluluk ve gurur veriyor.

3. Hayatın her alanında güzel ilişkiler kurun: Gerek iş gerekse özel hayatınızda kuracağınız güzel ilişkiler neticesinde insanlarla aranızda yaşanacak her türlü gerginlik engellenmiş ve bu sayede stres yaşamanıza neden olacak tartışmalara da girmemiş oluyorsunuz.

4. Anlık ihtiyaçlarınızın farkındalığını arttırın: Bu ilke, sürekli farklı ihtiyaçların karşılanmaya çalışıldığı hayatta, o anda asıl neyin önemli olduğunu belirlemek anlamına geliyor. Robot gibi yaşanmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Fisch, karnınız aç olduğunda ilk yapmanız gereken şeyin onu doyurmak olduğunu söylüyor.

5. Hayatta sahip olduklarınıza minnettar olun: İşlerin kötüye gittiği bir anda sadece yürüyebildiğiniz veya nefes alabildiğiniz için minnettar olmak sizi olumsuz duygular ve stresten uzaklaştırıp olaylara daha pozitif bakmanızı sağlıyor.

6. Korkularınızdan korkmayın: Hayatta yapmak isteyipte çeşitli korkularınız yüzünden sürekli ertelediğiniz ya da yarım bıraktığınız şeylerin sizi üzmesine izin vermeyin. Dr. Fisch, korkularla başa çıkmak için biraz daha cesaretin yeterli olduğu görüşünde.

7. Değişimin sürekliliğini kabul edin: Evrende her konuda sürekli varolan değişim, evrenle eşzamanlı olarak yaşanmadığında kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun en basit örneğiyse yaşlandığımızın farkına varıp, kabul etmek.

8. İçinde şefkat ve iyi niyet barındıran bir kafa yapısına sahip olun: İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen en önemli unsurlardan biri bu. Dr. Fisch, iyi niyetle yaklaştığınızda olayların veya karşınızdaki insanların da size karşı iyi niyetli olacağını belirtiyor. Bu nedenle iyi niyet ve şefkat büyük önem taşıyor.

9. Kendinizi güvende hissedin, emniyete alın: Kişiye özel olarak kendinizi güvende nasıl hissedecekseniz o şekilde davranın. Bu durum bazı insanlar için maneviyatın önem kazanması, bazı insanlar için sıcak aile ortamı ve bazıları içinse refah içinde yaşamak şeklinde olabiliyor.

10. Hayatın neresinde fark yaratabileceğinizi bulun: Benim bir önemim var mı? sorusuna vereceğiniz cevaplar bu maddenin karşılığını veriyor. Büyük ya da küçük olsun bu soruya verdiğiniz yanıtlar hayatta diğer insanlar arasından hangi özellikleriniz nedeniyle farklı olduğunuzu ve neden özel olduğunuzu anlamanız açısından büyük önem taşıyor.

Dr. Fisch’in hayatın içinde boğulmayı engelleyen ilkelerinin önem ve sıralaması zamana ve ihtiyaca gore değişiyor. Ancak stres düzeyini düşürme ve yaşam kalitesini yükseltme konusundaki etkileri Dr. Michael Fisch’in kendisinin ve hastalarının hayatından pekçok örnekle kanıtlanmış durumda. 

Kaynak : http://www.anneyiz.biz/ - www.anneyiz.biz



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 15:32

guven hissiHer çocuk özeldir. Ama bazıları bebekliklerinden itibaren davranışlarıyla herkesi şaşırtır. Yaşıtlarından farklı olduğunun sinyallerini verir. Bu durumda pek çok ebeveynin aklına ’acaba çocuğum üstün zekalı mı?’ sorusu takılır. İşte bu sorunun doğru cevabını bulmanızı sağlayacak ipuçları… Kimi çocuk, davranışları ya da sözleriyle çevresinde-kileri şaşırtır. Bu durumda birçok anne-babanın aklına ‘Acaba çocuğumuz üstün zekalı mı?’ sorusu takılır. Bunu anlamak için çocuğunuzu iyi gözlemlemelisiniz.

Her anne - baba çocuğunu dikkatle inceleyip ondaki farklılıkları yakalamak ister. Bunun temelinde kendi için özel olan çocuğunun herkes için de özel olması arzusu yatar. Ama bu, bazı çocukların diğerlerinden özel olmadığı anlamına gelmez. Bazı çocuklar gerçekten diğerlerinden daha farklı olabiliyor. Bazılarını da biz farklı sanıyoruz, çünkü çocukların neler yapabileceğini bilemiyoruz. Bebek dergisi mart sayısında üstün zekalı çocuklarla ilgili kapsamlı bir dosya hazırladı.

SİNYALLERİ TAKİP EDİN!
İki-dört yaş arasındaki sinyaller
* Artistik becerilerini ya da sayılarla arasını takip edin. Gerektiğinden daha fazla realist resimler çiziyor ya da basit matematik işlemlerini kafasında yapabiliyorsa çocuğunuzun biraz farklı olduğunu düşünebilirsiniz.
* Konuşma ve yabancı dil konusunda hızlı bir gelişim kaydedebilir. Kelime haznesi çok çabuk genişler.
* Gerçi üç yaş, çocukların çok soru sormaya başladığı bir dönemdir ama özel çocukların soruları asla bitmez.
* Hiperaktif değil, ama son derece hareketli çocuklardır. Aradaki fark da şurada: Hiperaktif olan çocuklar çok hareketlidir ama konsantrasyon zorluğu çeker. Ama bu çocuklar çok hareketli olsalar bile uzun süreli dikkat bütünlüğü sağlayabilir.
* Geniş, karışık ama çarpıcı hayal güçleri vardır. Ve bu özellikleri sayesinde çevrelerinde kendileri gibi çocukları bulur, onlarla diğerlerine nazaran daha yakın olurlar.
* Kitap, televizyon ya da filmlerden öğrendikleri bilgileri unutmazlar, aksine her zaman hatırlar ve bu bilgileri kullanırlar. Hatta siz, çocuğunuzun bu bilgiyi nereden, nasıl edindiğini bilmezsiniz bile.

BELİRTİLER
Üstün zeka ve yetenek belirtileri şöyle sıralanabilir: Mükemmel uzun süreli bellek, geniş sözcük dağarcığı, okuduğunu anlama başarısı, matematiksel akıl yürütme başarısı, tartışmalarda gelişmiş sözel beceriler sergileme, bilgisayar kullanmada beceriklilik, daha güç işlerde daha başarılı olma, karmaşıklığı çözebilme, aşırı yaratıcılık ve yüksek hayal gücü, sonuca iyi ulaşabilme, keskin gözlemci olma, çok ilginç fikirlere sahip olma, aşırı merak, çok soru sorma, yüksek düzeyde enerjik, espri anlayışı; sanat, bilim, geometri, mekanik, teknoloji ya da müzikte başarı.

TEST ÜÇ YAŞINDAN İTİBAREN YAPILABİLİR
Son yıllarda birçok anne - baba, çocukların özel olup olmadığını anlamak için onları testlere tabi tutmaya başladı. Doktorlar öncelikle bu testlerin sadece ‘özel çocuk keşfi’ amacıyla yapılmadığını ailelere açıklamaya çalışıyor. Bu testler belli yaşlarda yapılarak ve belli dönemlerde tekrarlanarak çocuğun gelişimi takip edilebiliyor. Daha yetenekli olduğu alanlar tespit edilip, onları daha iyi değerlendirmesi amaçlanıyor.
Uzmanlar üç yaşından itibaren çocuklara zeka testinin yapılabileceğini söylüyor. Ancak elde edilen sonuçların kesinliği yok. Daha doğru sonuçlar elde etmek için beş yaşın beklenmesi gerektiği belirtiliyor.

ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUĞU NASIL TANIRSINIZ?
FİZİKSEL ÖZELLİKLER
* Fiziksel gelişimleri ve sağlıkları diğer çocuklardan daha iyidir.
* Çok enerjiktir.
* Aşırı duyarlı sinir sistemine sahip olmaları, yaşıtlarına oranla daha fazla hareketli olmalarına yol açabilir.
* Bebeklik döneminde daha az uyku gereksinimi duyabilir.
* Duyu organları çok hassastır.
* Bebeklerde battaniyeleri üzerinden atma, giyim eşyalarındaki etiketlerden rahatsız olma, altlarının ıslanmasına ve gürültüye aşırı tepki gösterme şeklinde kendini belli eder.
* İki ayrı fabrikanın ürettiği meyve suyu arasındaki farkı hemen anlar.
* Kuvvetlidirler ve hızlı olgunlaşır.

SOSYAL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
* Kendilerinden büyük çocuklarla karmaşık oyunlar oynamak ister.
* Karşısındakilerin duygu, düşünce ve isteklerini tahmin edebilir.
* Lider olma özellikleri vardır.
* Espri yetenekleri gelişmiştir.

KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
* Bağımsız olma özelliği gösterir.
* Eline yeni bir oyuncak verilince saatlerce onunla ilgilenebilir.
* Yüksek amaç ve idealleri vardır.
* Aşırı duygusal olabilir.
* Arkadaşlarına yapılan bir haksızlık bile onların gözlerinin dolmasına neden olabilir.
* Mükemmelliyetçidir.
* Özgüvenleri yüksektir.

ZİHİNSEL ÖZELLİKLER
* Kolay ezberleyip, ezberlediği bilgileri uzun süre hafızasında tutabilir.
* Kelime hazneleri geniştir.
* Başladıkları görevleri bitirmek için daha fazla fırsat verilmesini ister.
* Erken konuşmaya başlar.
* İki kelimeli cümleleri yaşıtları iki yaşında söyleyebilirken, onlar bir yaşında söyleyebilir.
* Kendi başlarına okumayı öğrenebilir. Ama kas gelişimi aynı hızı gösteremez.
* Hızlı düşünürler, ama yazarken kasları o hızı takip edemez. Bu nedenle birinci sınıfta en büyük sorunları yazmayı sevmemektir.
* Sayılara erken ilgi duyarlar. Üç yaşındaki bir çocuk, ‘10 bin’lerden bahsedebilir.

Kaynak : http://www.milliyet.com.tr/ - milliyet.com.tr



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: *sincap*
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 18:12
Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

internette beğendiğim yazıları paylaşıyorum ama yararlı oluyor mu sizeConfused bilemedim.
 
eline sağlık canım
Anladım ki sende benim kafadansın
bende neredeyse bu konuların hepsini ezberledim ...
bence ilgilenen Anneler zaten bu konuları buluyor fakat senin her konuyu bir araya toplaman bizim için kolaylık oluyor..
tekrar teşekkürler..
paylaşımların devamını bekliyorum..Clap


-------------
http://lilypie.com">


Mesajı Yazan: *sincap*
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 18:14
Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

uzmanlar ayrı yatırmamız gerektiğini söylüyor ama ben çocuğum mayısta 3 yaşına girecek dha tek başına hiç uyumadı. bu yanlış bir tutum ama bende eşimde çocuklarla yatmanın daha yararlı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikimizde çalışıyoruz. akşam telafi edebileceğimizi düşünüp içimizi rahatlatıyoruz.
 
ben dinen ve ve okuduğum kadarıyla
3 yaşına kadar aynı odada olmasının bir sakıncası yok diye biliyorum..


-------------
http://lilypie.com">


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 21:46
Orjinalini yazan: *sincap* *sincap* Yazdı:

Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

uzmanlar ayrı yatırmamız gerektiğini söylüyor ama ben çocuğum mayısta 3 yaşına girecek dha tek başına hiç uyumadı. bu yanlış bir tutum ama bende eşimde çocuklarla yatmanın daha yararlı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikimizde çalışıyoruz. akşam telafi edebileceğimizi düşünüp içimizi rahatlatıyoruz.
 
ben dinen ve ve okuduğum kadarıyla
3 yaşına kadar aynı odada olmasının bir sakıncası yok diye biliyorum..
 
 
aynı oda değil canım orada bahsettiğim. aynı yatakta birlikte uyumak ben beratla yatıyorum
 
bertanlada eşim yatıyor. berat mayısta 3 olacak bertan haziranda 2 yaşında olacak.beratla bertan aynı odada birbirini uyutmuyorlar. ikiside ikiz olsa bu belki biraz daha kolay olurdu ama yaş araları 1 yaş olunca durum çok zorluyor


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 28 Mar 2010 Saat 21:50
Orjinalini yazan: *sincap* *sincap* Yazdı:

Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

internette beğendiğim yazıları paylaşıyorum ama yararlı oluyor mu sizeConfused bilemedim.
 
eline sağlık canım
Anladım ki sende benim kafadansın
bende neredeyse bu konuların hepsini ezberledim ...
bence ilgilenen Anneler zaten bu konuları buluyor fakat senin her konuyu bir araya toplaman bizim için kolaylık oluyor..
tekrar teşekkürler..
paylaşımların devamını bekliyorum..Clap
 
 
amacım bu bilgilere erişenlere kolaylık sağlamak olduğu gibi internette araştırma yapack zamanı olmayanlara da bu bilgileri sunmak yardımcı olmak.....
 
 
 
eğer burada olmasını istediğin konu varsa yaz.  hatta sende dikkatini çeken yazıları pylaşırsan mutlu olurum


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: *sincap*
Mesaj Tarihi: 29 Mar 2010 Saat 19:04
Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

Orjinalini yazan: *sincap* *sincap* Yazdı:

Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

uzmanlar ayrı yatırmamız gerektiğini söylüyor ama ben çocuğum mayısta 3 yaşına girecek dha tek başına hiç uyumadı. bu yanlış bir tutum ama bende eşimde çocuklarla yatmanın daha yararlı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikimizde çalışıyoruz. akşam telafi edebileceğimizi düşünüp içimizi rahatlatıyoruz.
 
ben dinen ve ve okuduğum kadarıyla
3 yaşına kadar aynı odada olmasının bir sakıncası yok diye biliyorum..
 
 
aynı oda değil canım orada bahsettiğim. aynı yatakta birlikte uyumak ben beratla yatıyorum
 
bertanlada eşim yatıyor. berat mayısta 3 olacak bertan haziranda 2 yaşında olacak.beratla bertan aynı odada birbirini uyutmuyorlar. ikiside ikiz olsa bu belki biraz daha kolay olurdu ama yaş araları 1 yaş olunca durum çok zorluyor
 
Allah kolaylık versin canım .. küçüklükleri zor oluyor umarım büyüdüklerinde rahat edersin...


-------------
http://lilypie.com">


Mesajı Yazan: *sincap*
Mesaj Tarihi: 29 Mar 2010 Saat 19:06
Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

Orjinalini yazan: *sincap* *sincap* Yazdı:

Orjinalini yazan: bertobat bertobat Yazdı:

internette beğendiğim yazıları paylaşıyorum ama yararlı oluyor mu sizeConfused bilemedim.
 
eline sağlık canım
Anladım ki sende benim kafadansın
bende neredeyse bu konuların hepsini ezberledim ...
bence ilgilenen Anneler zaten bu konuları buluyor fakat senin her konuyu bir araya toplaman bizim için kolaylık oluyor..
tekrar teşekkürler..
paylaşımların devamını bekliyorum..Clap
 
 
amacım bu bilgilere erişenlere kolaylık sağlamak olduğu gibi internette araştırma yapack zamanı olmayanlara da bu bilgileri sunmak yardımcı olmak.....
 
 
 
eğer burada olmasını istediğin konu varsa yaz.  hatta sende dikkatini çeken yazıları pylaşırsan mutlu olurum
 
 
elbette bulursam paylaşırım..


-------------
http://lilypie.com">


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 04 Nis 2010 Saat 11:33
aslıcım işte burda     LOLLOL  içine gir sayfaları karıştır

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: Aslı
Mesaj Tarihi: 04 Nis 2010 Saat 11:38
teşekkür ederimm canım


Mesajı Yazan: nurdan
Mesaj Tarihi: 12 Nis 2010 Saat 14:23
LOLmaşallah ayşegül döktürmüşsünLOL 
hepsi çok değerli bilgiler paylaşım için teşekürlerKizBebek


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 12 Nis 2010 Saat 18:59
önemli değil şekerim Embarrassedsen ihtiyacın olan bilgiyi söyle benLOL  burada kopyalar LOLyapıştırım........

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 18 Nis 2010 Saat 13:03
çocuklara küçük yaşlarda yedirilen şekerli yiyeceklerin ileriki yaşlarda yan etkilerinin ortaya çıktığını..ve vücuttaki ünsilin salgılanmasını sekteye uğrattığını.....................yaşlılık tipi şekerin temellerinin bebeklik çağlarında atıldığını............biliyor muydunuz
 
 
 


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: ÇİTOS
Mesaj Tarihi: 23 May 2010 Saat 13:53
Emeğinize sağlık,çok değerli bilgiler hepsi.Benim 8 ve 1 yaşında oğullarım var.denge kurmakta zorlanıyorum..Herkese kolay gelsin.sevgiyle kalın..


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 13 Haz 2010 Saat 22:31
Orjinalini yazan: ÇİTOS ÇİTOS Yazdı:

Emeğinize sağlık,çok değerli bilgiler hepsi.Benim 8 ve 1 yaşında oğullarım var.denge kurmakta zorlanıyorum..Herkese kolay gelsin.sevgiyle kalın..
 
teşekkür edrim canım


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 13 Haz 2010 Saat 22:38
yapılan bir araştırmada...........beyin olarak meslek ve kariyer olarak ileri insanların  neden en zeki oldukları yönünde yapılan araştırmada küçük yaşlarda aile eğitimine inilmiş       
 
 ve şu ortak sonuca varınılmış...
 
.küçük yaşlarda edinilen özbenlik özgüven sorumluluk alma ve karar verme hakimiyeti oluşturulan çocuklar hep daha
 
çok başarılı oluyor..........
 
 
 


-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: Ziyaretçi
Mesaj Tarihi: 14 Haz 2010 Saat 09:55
dünürcüm emeğine sağlık hepside çok faydalı bilgiller saygılarNuke


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 22 Haz 2010 Saat 12:37

Dahi Çocuklar İçin 25 Yol
1. Onunla konuşun. Çocuklarınızla konuşmak ve onları dinlemek yapabileceğiniz en önemli iki şeydir. Kimse onunla konuşmazsa konuşmayı öğrenemez ve kimse onu dinlemezse beyni pratik yapamaz; dolayısıyla iletişim kurmayı beceremez. Konuşun, sizinle iletişim kurmaya yaşamının her döneminde ihtiyacı olacak! Araştırmalara göre, bebeğinizle konuşma şekliniz diğerlerinden farklıdır ve bebeğiniz de konuşmayı sizin sözlerinizden öğrenir. Beyin gelişimine sizin anne şefkati dolu sözleriniz faydalıdır.
2. Şarkılar söyleyin. Bebeğinizle şarkılar söyler, güler, şakalaşırsanız çocuklarınız daha erken konuşur.
3. Nesneleri anlatın. Ona bazı nesneleri isimlendirip tarif edin, diğer nesnelerle karşılaştırın, ne işe yaradıklarını açıklayın. Sizi pür dikkat dinlediğini fark edeceksiniz!
4. Arka plandan gelen sesleri kesin. Televizyon ya da radyonun sesi çok açıksa siz ve bebeğinizin dinleme ve konuşma eylemlerini engeller.
5. Çocuğunuz konuşurken bütün dikkatinizi ona verin. Sırtınızı dönmemeye çalışın, diz çöküp göz kontağı kurun.
6. Ona bir şeyler okuyun. Çocuğunuza bir şeyler okumak, dilini öğrenmesini sağlar, algılarını, dikkat genişliğini artırır. Bu yüzden kitapları hayatınızın bir parçası haline getirin, çocuğunuzu uyuturken mutlaka ona okuyun. Çocuğunuzun ilgisini çekmeye başladığında harflerin şekillerini göstererek okuyun, böylece bazı çocuklar okumayı 3 yaşından itibaren öğrenebilir.
7. Müzik çalın. Her ne kadar klasik müziğin çocuğunuza daha parlak bir zeka sağladığı ispatlanmadıysa da, müzik onun zihinsel ve duygusal gelişimini zenginleştirecektir. Bazı insanlar müzik ve matematik yeteneğinin birbirleriyle alakalı olduğuna inanır. Oysa çalışmalar, müzisyenlerin matematikte birçok insandan farklı ya da daha iyi olmadığını gösterir. Çocukların matematik yeteneğine sahip olmasında daha çok ailelerin kitaplar ve iletişimle sağladığı öğrenme cesareti önemli bir rol oynar.
8. Çocuğunuzu uyuturken ona şarkı söyleyin. Bu hem çocuğunuzun daha rahat uyumasını, hem de tekrar ile kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olur.
9. Müzik eşliğinde diğer şeyleri de öğretin." 1- 2 -3 işte yıkıyoruz ellerimizi 4- 5- 6 şimdi diş fırçalama zamanı..." gibi melodiler çocuğunuzun konsantre olmasına ve kelimeleri hatırlamasına yardımcı olur.
10. Çocuğunuzun sevdiği müziği seçmesine izin verin. Ve davullar, ziller kullanarak gürültü patırtı çıkarmasına bir süre katlanın.
11. Bırakın boyasın. Çocuklarınızın boya kalemleri ve oyun hamurlarıyla vakit geçirmesine engel olmayın çünkü bunlar el becerilerini artırır ve sanatsal bir şekilde kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur.
12. Mutlaka beğenilerinizi sunun. Yaptıklarına iltifat edin ve onları herkesin görebileceği bir duvara asın.
13. Sanatsal faaliyetler için malzemeler bulundurun. Yumurta kutularını atmayın, alışveriş paketlerini saklayın, tuvalet kağıtlarındaki ruloları da kesmek ve yapıştırmak için kullanın. Değişik kolajlar yapmak için parktaki yaprakları toplayabilir ve duvar kağıtlarının parçalarını çocuklarınız için saklayabilirsiniz.
14. Sayıları hayatınızın bir parçası haline getirin. Matematiği ne kadar erken öğrenirse, o kadar rahat eder ve kendine olan güveni artar. Merdiven basamaklarını saymak gibi ufak adımlarla başlayın.
15. Sayıları melodik bir şekilde öğretin. "Beşten sonra altı nerde kaldı kahvaltı, altıdan sonra yedi kedi ciğeri yedi" gibi.
16. Büyük küçük gibi niceliklerden bahsedin. "Masadaki tabakları sayabilir misin?" "Büyük olanı mı yoksa küçük olanı mı istersin?" gibi sorularla başlayabilirsiniz.
17. Oyuncaklar ve oyunlar yardımıyla sayıları öğretin. Buzdolabına yapıştırılan mıknatıslı sayılar, küvete atabileceğiniz köpükten yapılmış olanlar, sayılarla ilgili yapbozlar ya da monoply'nin çocuklar için olanlarından alın.
18. Bazı şeyleri parçalara bölerek sayıları öğretin. Yiyecekleri küçük parçalara ayırın ve o parçaları çocuğunuzla birlikte sayın.
19. Televizyonu asla bir bebek bakıcısı gibi kullanmayın. Çünkü o çocuklarınızla iletişim kurmakta sizin yerinize geçemez.
20. Aynı videoyu ya da DVD'yi sayısız kere izlemesi sizi endişelendirmesin. Tekrar etme çocuğunuz öğrenmesine yardım eder.
21. Gezin ve öğrenin. Bir parka, kütüphaneye ya da mağazaya yapılan gezilerde çok şey öğrenebilirsiniz.
22. Ara sıra aktivitelerinizi değiştirmeyi deneyin. Diğer çocuklarla oynamasını, onları ve ailelerini düzenli olarak görmesini sağlayın.
23. Bütün kamu imkanlarından yararlanın. Parklar, kütüphaneler, müzeler, sanat galerileri ve yüzme havuzları gibi yerlere çocuğunuzu götürerek sosyalleşmesini sağlarsınız.
24. Aynaları kullanın. Bebeğinizin yansımasını izleyerek vücudunu ve hareket kabiliyetini fark etmesini sağlayın.
25. Anne sütüyle besleyin. Bebeğiniz en az 6 aylık olana dek onu emzirin.

Makalenin Kaynağı: Mother & Baby Dergisi



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 22 Haz 2010 Saat 16:20

Çocuklarımızı farklı yiyeceklerle tanıştırmak, yeni tadları kabullenmelerini sağlamak, bazı yiyeceklere karşı oluşturdukları tepkilerle başa çıkabilmek çoğumuz için zorlu bir süreçtir. Önceki yazımda da anlattığım gibi rahat olmak, çocuğu zorlamamak, iyi model olmak, onların midelerinin daha çok küçük olduğunu kabullenmek gibi alt alta sıralayabileceğimiz temel davranışların yanı sıra, yiyecekleri çocuğumuzun hoşuna gidebilecek farklı şekil ve yöntemlerle (ama onları kandırmadan) sunmak da bize bu süreçte yardım edecektir. İşte size 10 farklı öneri:

1- Bir tabağı parmak şeklinde veya değişik şekillerde minik doğranmış, salatalıklar, havuçlar, elma dilimleri vs. ile renkli renkli süsleyin, çocuğunuzun kolaylıkla görüp, ulaşabileceği bir yere koyun.

2- Değişik içecekler hazırlayın, çocuklar içecekleri çok severler. Örneğin 1 bardak kadar yoğurdun içine 7-8 adet çilek koyun. Dilerseniz 1 çay kaşığı pekmezle tadlandırıp mutfak robotundan geçirin. Bir bardağa döküp kamışla çocuğa verin. Bu içeceği havuç, muz, kivi, şeftali, kayısı v.s. gibi değişik meyvelerle, yoğurt yerine sütle de hazırlayabilirsiniz. Tatların uyumlu olmasına özen gösterin.

3- Minik buz kalıpları hazırlayabilirsiniz. Örneğin; havucu iyice püre haline getirip, şekilli buz kalıplarına koyun. Kalıpların içine birer tane kürdan koyup, dondurun. Çocuğunuz dilediğinde meyve veya sebze buzunu kürdandan yapılmış sapından tutarak yiyebilir. Buz kalıbının her bir bölümüne farklı sebze, meyve, yoğurt, süt vb.’den hazırlanmış yiyecekler koyarsanız, elinizin altında birkaç gün içinde tüketebileceğiniz değişik tatlarınız olur.

4- Yiyecekleri süsleyin. Örneğin; karpuz veya kavunun içinden dondurma kepçesi ile alıp bir tabağa koyun ve üzerine sos olarak çok az yoğurt dökün. Çekilmiş fındık, ceviz, badem vs. serperek süsleyin.

5- Yiyecekleri değişik şekillerde sunabilirsiniz. Büyük marketlerde kurabiyeleri yıldız, yuvarlak, çam ağacı vb. değişik şekillerde kesmek için kalıplar satılıyor. Bu kalıpların özellikle çocukların hoşuna giden şekillerde yapılmış olanları var. Örneğin; kepekli tost ekmeğini bu kalıpları kullanarak değişik şekillerde kesip, üzerine zeytin ezmesi veya krem peynir sürüp, salatalıkdan burun, mısır tanelerinden göz, ağız yaparak keyifli öğünler yaratabilirsiniz. Dilerseniz elmadan, salatalıktan, peynirden eğlenceli şekiller kesip, öylece çocuğa sunabilirsiniz.

6- Sunumları neşeli hale getirin. Örneğin; köfteyi kayık şeklinde pişirin. Kayığın içini püre, haşlanmış mısır taneleri, yuvarlak kesilmiş zeytinler, pilav vb. ile doldurup kürdandan da yelkenini yapın. Haşladıktan sonra ikiye bölüp, sarısını çıkardığınız yumurtanın beyaz kısmını, yarıya bölünüp içi çıkarılmış orta boy oval bir domates veya salatalığı, yarıya bölünüp çekirdeği çıkarılmış kayısıyı vb. kayık olarak kullabilirsiniz. İçine dolduracağınız malzeme ile kayığın tadlarının uyumlu olmasına dikkat edin.

7- Çocuklar batırarak yemeği çok severler. Parmak şeklinde doğranmış değişik meyve ve sebzeleri farklı soslarla sunabilirsiniz. Örneğin; bir tabağa veya bardağa parmak şeklinde kestiğiniz havuçları yerleştirin. Bir kaseye de yoğurt koyup ikisini birlikte çocuğa verin. Çocuğunuz havuçları yoğurda batıra batıra yemekten çok keyif alacaktır emin olun. Çok değişik sosları, çok değişik yiyeceklerle sunabilirsiniz. Elma püresiyle havuç dilimleri, limonlu havuç püresiyle kepekli ekmek dilimleri, ıspanak püresiyle patates dilimleri, elma dilimleriyle ile yoğurt alternatiflerin sadece birkaçı.

8- Çocuğunuzla birlikte bir tepsi veya büyük bir tabak içinde değişik sebzelerden oluşan “yenilebilir bahçe” yapın. Örneğin; salatalıkları ve domatesleri yuvarlak, ay şeklinde kesin ve bu şekillerden çiçekler oluşturun. Uzunlamasına kestiğiniz havuçlardan çiçeklerin saplarını yapın. Brokoli ve karnıbahar parçacıkları ağaçlarınız, maydanozlar bahçenizin çimenleri olsun. Daha sonra bu bahçenin tadına hep birlikte bakın. Sebzeleri yıkamaktan yerleştirmeye kadar olan her aşamayı çocuğunuzla birlikte yaparsanız, daha da keyifle tadına bakacaktır emin olun. Aynı bahçeyi meyvelerle de yapabilirsiniz.

9- Birlikte evinizde minik bir bahçe oluşturun. Bahçenize değişik sebzeler ve meyveler ekin. Her gün birlikte bahçenizle ilgilenin, birlikte sulayın. Daha sonra bu bahçede yetiştirdiğiniz sebzelerden birlikte salatala vb. yapın ve yiyin. Bunun için büyük alanlara ihtiyacınız yok, balkonunuza koyacağınız birkaç küçük saksı bile yeterli olacaktır.

10- Çocuklar kendi hazırladıkları yemekleri yemeği de, sunmayı da çok severler. Birlikte mutfağa girin ve keyifle birlikte pişirip, birlikte tadına bakın.

7 gün sağlık alıntı

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 22 Haz 2010 Saat 16:21

ORGANİZE OLMAK
Mutfağınızda sağlıklı yemek pişirme temel prensipse, lezzet ve sağlığı aynı anda yakalamakta güçlük çekiyor da olabilirsiniz. Ayrıca bir de kilo vermeye çalışıyorsanız mutfakta ne pişireceğinizi organize etmek iyice zorlaşmış demektir.

BESİNLERİ DOĞRU PİŞİRİYOR MUSUNUZ?
Mutfakta daha düşük yağ ve kalori için sağlıklı beslenme genel ilkelerini ve evdeki çocukları da düşünerek 25 farklı öneri hazırladık.

1. Sebze yemeği yaparken, bir kilo sebzeye iki yemek kaşığı sıvıyağ koyun. Etli sebze yemeklerinde ise dışardan yağ ilavesi yapmanıza gerek yok.

2. Pişirirken yağda kızartma, kavurma yerine haşlama, fırında ızgara veya sulu ısıda pişirme yöntemlerini kullanabilirsiniz.

3. Yemeklere lezzet vermek için sadece yağa ve sosa odaklanmayın. Sebze ve baharatlarla farklı tatlar yaratın.

4. Sos ve çorbaları krema yerine düşük yağlı sütle pişirin.

5. Evde tuzu ve yağı daha az tüketmesi gereken birey varsa herkese aynı tencerede yemek pişirin. Daha sonra bir miktar ayırıp tuz ve yağ ilave edin.

KURABİYEYE ŞEKER YERİNE KURU MEYVE
6. Kurabiye ve keklerde şeker yerine kuru meyve veya az miktarda pekmez deneyin.

7. Dondurulmuş patatesi kızartmak yerine bir de fırınlayarak deneyin.

8. Yemek pişirmeye zamanınız yoksa sebzeyi haşlayıp salataya karıştırın veya yoğurtla deneyin.

9. Kek ve ya kurabiyelerde yağı azaltmak için yağsız süt tercih edin.

10. Izgaranızı sadece et, tavuk ve balık için değil, domates, biber, kabak, mantar, soğan dahil diğer tüm sebzeler için deneyebilirsiniz.

TAVUĞU HAŞLADIKTAN SONRA YAĞINI ALIN!
11. Tavaya yağ koymadan pişirme yapmak istiyorsanız biraz su damlatın ve kısık ateşte pişirme yöntemi uygulayın.

12. Fırında yağsız pişirme için yağlı kağıttan faydalanın.

13. Tavuğu haşladıktan sonra suyunu, üzerindeki yağı alıp daha sonra sebze veya çorbalarınıza ekleyebilirsiniz.

14. Katı meyve veya sebze sıkacağından çıkan posayı keklerin içine koyarak posa tüketiminizi artırabilirsiniz.

15. Bir yumurta ve iki yumurta beyazını karıştırın. Tavaya yağ yerine çok az su koyup sebzelerle beraber pişirin.

CANINIZ BÖREK Mİ İSTEDİ?
16. Çay saati canınız börek isterse bir yufka içine üç yemek kaşığı lor peyniri, biraz maydanozla gözleme şeklinde dörde katlayın. Bir tatlı kaşığı zeytinyağla üç yemek kaşığı light yoğurdu üzerine sürün ve teflon tavada hafif ateşte iki yüzünü pişirin.

17. Pirinç yerine bulgur tercih edin. Glisemik indeksi düşük olan bulgur, kan şekeri seviyenizi dengeler, içerdiği lif ve proteinler pirince göre daha yüksektir. İki yemek kaşığı bulgur bir ince dilim ekmeğe eşittir.

18. Hamurlu ve yağlı tatlılar yerine meyveleri fırınlayın veya kuru meyvelerle tatlı yapmayı deneyin.

19. Meyve suyundan gelen kaloriyi azaltmak için sulandırın veya maden suyuyla karıştırın.

20. Domates ve soğanı yemeklerde bol kullanın. Kalori değeri düşük, su oranı yüksek olduğu için doyurucudur ve antioksidant kapasitesi yüksek.

21. Et veya tavuğun yanına karbonhidrat içeren patates, pilav yerine kalorisi çok düşük olan mantarı seçin. Soğan, domates ve taze sebzelerle sote edebilirsiniz.

22. Patatesi kızartmak yerine fırında sütle pişirmek çocuklarınız için çok daha iyi bir seçimdir.

23. Yulaf, kepek unu ve kuru meyvelerle kendi müslinizi hazırlayabilir, fındık, ceviz, badem ekleyebilrisiniz.

24. Tarçın şeker ihtiyacını azaltır meyve salatası, bitki çayları ve sütünüzün içine eklemeyi deneyin.

25. Evde mutlaka taze sebze ve meyve bulundurun. Çocuğunuzun atıştırma alışkanlığı varsa salatalık, havuç ve minik domateslere farklı şekiller verin. (NTV)



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 22 Haz 2010 Saat 16:27

Çocuklarda görülen ateş, daha çok bakteri ve virüslerle oluşan enfeksiyon hastalıklarının (bademcik, kulak iltihabı, bronşit, zatüre, sinüzit, dizanteri) seyri sırasında görülür. Ancak diğer hastalıkların belirtisi de olabilir.

elokbswt1 Çocuklarda ve Yetişkinlerde Yüksek Ateş

Ateşin yükselmesi sırasında titreme, el ve ayak damarlarındaki geçici daralmaya bağlı olarak el ve ayaklarda soğuma, metabolizma hızının artmasına bağlı olarak kalp atışında hızlanma, sıvı ve kalori ihtiyacında artma, huzursuzluk, sayıklama, hayal görme gibi belirtiler görülür.

Isı derecesi 39.5°C veya daha yüksek olan bir çocuk hemen acil tedaviye alınmalıdır. Yetişkinler ise eğer üç günden daha fazla süren 38°C’lik ateş varsa veya 39.5°C ten daha yüksek ise doktora başvurulmalıdır.

Fazla yemek yedikten sonra, çok sıcak ve nemli havalarda, uzun ve yorucu idman sonrası, vücut ısısı yükselir. Kadınlarda, vücut ısısı, bir adet devresi boyunca değişkenlik gösterip, tam yumurtlamadan önce belirli olarak yükselir. Yüksek vücut ısısı, genellikle bir bakteri veya virüs enfeksiyonu belirtisidir.

Bitkisel tedavisi için; bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı aslanpençesi katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 14 Eki 2010 Saat 00:32

çocuğunuza ait tabak kaşık çatal bardak vs...yi..bulaşık makinesinde yıkandıktan sonra mutlaka bol suda durlamanız gerektiğini biliyormuydunuz.........



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: nhlrd
Mesaj Tarihi: 14 Eki 2010 Saat 11:46
nedeni neymiş, ben yapmıyorum durulama işiniShocked

-------------
gülücüklü günler


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 14 Eki 2010 Saat 19:48

bulaşık makinesinde kullanılan parlatıcı.....tuz..... deterjan....gibi kimyasal içerikli katkı maddeleri...makinede.su ile tam ayrışmaya biliyor..... bunun için özellikle çocukların kullandığı eşyaları ek durlama yapmak gerekiyor........



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: peperutka
Mesaj Tarihi: 14 Eki 2010 Saat 20:25
gereklı bılgıler saol canım

-------------
http://lilypie.com" rel="nofollow">



Şapkadan tavşan çıkarmayı marifet sanıyorlar. Ben kalbimden '' ÖKÜZ '' çıkardım hey yavrum hey :))
<


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 14 Eki 2010 Saat 23:59
bence sen önceki bebekle ilgili kısımlarıda oku........nede olsa hamişsinLOLLOLLOLLOL

-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: emre
Mesaj Tarihi: 15 Eki 2010 Saat 00:22
LOLLOLLOL kolay gelsin zeynep LOLLOLLOL

-------------


Mesajı Yazan: nhlrd
Mesaj Tarihi: 15 Eki 2010 Saat 09:16
teşekkürler

-------------
gülücüklü günler


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 15 Eki 2010 Saat 09:34

vücüdümuzda biriken kimyasallar vücut içinde zamanla kansorejen etkili türevler üretiyor........günümüzde ucuzlayan ve gelişen deterjan endüstrisi.......kaliteli ürün yaratmak için bir çok kimyasal bileşen kullanıyor bu bileşenler hem vücuda hem doğaya büyük zararlar veriyor.......çamaşır suyunu hijen hanımlar çok sever.....fakat çok iyi durlanması gerektiği çoğunlukla göz ardı edilir.........ve iyi durlanmadığında vücut içine maalesef kansorejenler yükler.........Smile



-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 15 Eki 2010 Saat 09:37
ÇOCUĞUNUZA KİMLİK ÇIKARTMAK İÇİN GEREKLİ BİLGİLER
1587 sayılı Nüfus Kanununun 74.maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarının doğan çocuklarını 30 gün içerisinde Türkiye'de kayıtlı bulundukları nüfus müdürlüklerine bildirmeleri gerekmektedir. Bu süre geçirildiği takdirde Nüfus kanununun 52.maddesi uyarınca para cezası uygulanır. Yurt dışında doğan çocukların nüfusa kayıt işlemleri, vatandaşların bağlı bulundukları Başkonsolosluklar veya Konsolosluk şubeleri aracılığıyla yaptırılabilir. Söz konusu işlem yaptırılmadığı takdirde, çocuklar Türk vatandaşı sayılmamakta ve miras işlemlerinden yararlanamamaktadırlar. Ayrıca Türkiye'yi ziyaretleri sırasında yabancı vatandaş muamelesi görmektedirler. Fevkalade durumda uluslararası doğum belgesi ile baba veya kanuni vekili Türkiye'de bağlı bulundukları Nüfus Müdürlüklerine başvurarak nüfusa tescil işlemini yaptırabilir.

Yabancılarla evli Türk vatandaşlarının çocuklarına eşiyle anlaşarak biri Türk, diğeri yabancı olmak üzere çift isim koyabilirler. Sadece yabancı isim konulduğu takdirde, nüfus müdürlüğünün, ismin değiştirilmesi için ikaz etme yetkisi vardır.

Ana ve baba ayrı dinlerde ise, aralarında bir anlaşmaya vararak çocuğun dini konusunda karar vermeleri gerekmektedir. Anlaşamazlarsa babanın oyu geçerlidir.

Ayrıca, çocuk 18 yaşını doldurması halinde kendi dinini ve vatandaşlığını seçme hakkına sahiptir.

Doğum Tescili için Gereken Belgeler

İkametgahı, bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne uzak olan vatandaşlarının yeni doğan çocuklarının, aşağıda belirtilen belgelerin gönderilmesi durumunda, posta ile nüfusa kaydı yapılmaktadır. Ancak genel uygulama, anne babanın yaşadığı yerdeki nüfus müdürlüğünden bağlı bulundukları nüfus müdürlüklerine faks yoluyla kayıt yapılması daha sonra posta yoluyla evrakların takibi şeklindedir.

1-Anne veya babanın nüfus cüzdanları.

2-Evlenme cüzdanı,

3-Çocuğun doğum belgesi,

4-İşlem ve posta ücreti,

5-Anne veya babadan birisinin direkt başvurusu.

Doğum tescili için gereken belgeler (Almanya için)

İkametgahı, bağlı bulunduğu Başkonsolosluğa uzak olan Türk vatandaşlarının yeni doğan çocuklarının, aşağıda belirtilen belgelerin gönderilmesi durumunda, posta ile nüfusa kaydı yapılmaktadır.

1-Anne veya babanın nüfus cüzdanları.
2-Evlenme cüzdanı,
3-Çocuğun doğum belgesi, (Geburtsurkunde), çocuğun başka ülke vatandaşlığı var ise o vatandaşlığı belirtir belge ve Türkçe tercümesi.
4-7,60 EUR. işlem ve posta ücreti, (toplam 11,75 EUR)
5-Anne ve babanın pasaport cüzdanları
6-Çocuk ayrıca, annenin pasaport cüzdanının refakat hanesine kaydedilecek ise babanın, babaya ait pasaport cüzdanının refakat hanesine kaydedilecek ise annenin, herhangi bir Alman noterinde yaptıracağı muvafakatnamenin gönderilmesi gerekir.

Önemli!

Yeni doğan çocuğun 30 gün içinde Başkonsolosluğa kaydının yaptırılması gereklidir. Eğer çocuğun doğumu üzerinden 30 günden fazla bir zaman geçtiyse, babanın veya annenin yukarıdaki belgelerle birlikte bizzat Başkonsolosluğa başvurması gerekmektedir.

Doğum işlemleri için babanın müracaatı yeterli olup, anne ve çocuğun gelmesine gerek yoktur. Babanın olmaması halinde anne de işlemleri yaptırabilir.

Yukarıdaki hususlar sadece evlilik içinde doğan çocuklar için geçerlidir. Evlilik dışında doğan çocukların doğum kayıt işlemleri farklıdır.

Evlilik dışı doğan çocukların nüfus işlemleri

a. Evlilik dışı doğan çocuğun nesep düzeltmesi:

Medeni Kanunumuzun 247. Maddesi uyarınca, resmi nikah öncesi doğup da anne ve babası daha sonra birbirleriyle evlenen çocukların doğum kayıtları, anne ve babanın müşterek imzası ile yapılmaktadır. Evlilik içinde vuku bulan erken doğumlarda, doktor raporu aranır. Bu takdirde, anne veya babadan birisinin imzası yeterlidir.

Ancak, evlilik dışı olarak doğmuş ve annenin kütüğüne kızlık soyadı ile kayıt edilmiş olan çocuğun nesebi ana ve babanın birbirleriyle evlenmesi sonucu herhangi bir ek işleme gerek duymadan düzeltilir.

b. Anne ve babanın her ikisinin de bekar olması halinde :

Çocuğun babasının Başkonsolosluğun Noter Servisinde yapacağı 5 nüsha "Babalığı Tanıma Senedi" ne istinaden babanın soyadı ile babanın kütüğüne "evlilik dışı olarak" kaydedilir.

c. Babanın evli annenin bekar olması halinde:

Anayasa mahkemesinin 28.2.1991 tarih ve 1990/15 Esas, 1991/15 sayılı kararı ile, Medeni Kanunumuzun 292. Maddesinde yapılan küçük bir değişiklikle, evli erkeklerin evlilik dışında doğan çocuklarını yine 5 nüsha düzenlenecek "Babalığı Tanıma Senedi" gerekmektedir.

d) Annenin evli olması halinde:

Bu durumda, çocuğun kaydı normal evlilik içi doğum gibi yapılmakla birlikte, çocuğun baba adı olarak annenin evli olduğu erkeğin adı belirtilir ve çocuk kadının evli olduğu erkeğin nüfus kütüğüne kaydedilir. Bu takdirde, anneden durumu belirten bir dilekçe de alınır. Ayrıca, kadının evli bulunduğu erkeğe, Başkonsolosluk tarafından bilgi verilerek, "çocuğu red davası" açması telkin edilir.

Kadının kocasından boşanması durumunda ve başka bir erkek ile ilişkisi sonucu iddet müddeti içinde doğum yapması halinde de yukarıdaki şekilde kayıt işlemleri yapılır.
Tavsiye: Ancak, bu karmaşık işlemlere sebebiyet vermemek bakımından, iddet müddeti içinde doğum yapacak olan kadının boşanma davası ile ilgili avukatına danışarak bu konuda ayrıntılı bilgi vermesi ve doğacak olan çocuğun babasının başka bir kişi olduğunun mahkeme kararı içinde yer almasının sağlanmasını istemesi yerinde olur.

e. Annesi bekar olan ve babası bulunamayan çocuğun kaydı:

Medeni Kanunumuzun 290. Maddesi uyarınca, evlilik dışında doğan çocuk, annesi tarafından nüfusa kaydedilebilir. Bu takdirde, ilgili Başkonsoloslukta yapılan işlemler sırasında çocuğun baba adı sorulur; anne, babanın adını söylemek zorundadır. Söylemediği takdirde, anneye açıklamada bulunularak, çocuğun nüfusa kayıt edilmesinin mümkün olmadığı, Başkonsoloslukta kayıt edilse dahi, Türkiye'deki ilgili Nüfus Müdürlüğünce tescil işlemlerinin yapılmasının reddedileceği belirtilerek, çocuğa baba adı olarak doğa isimlerinden "Deniz", "Kaya" vb adlar verilmesi önerilir. Anne bunu da kabul etmediği takdirde, kayıt işlemi yapılamaz.

f) Her ikisi de başka şahıslarla evli kadın ve erkeğin müşterek çocuklarının kaydı :

Bu durumda çocuk, yukarıda (d) şıkkında belirtildiği üzere, kadının evli olduğu erkeğin nüfusuna, yine evli olduğu erkeğin adı baba adı olarak zikredilmesi suretiyle kaydedilir. Daha sonra, kadının kocası, yine yukarıda (d) şıkkında belirtilen yöntemlerle çocuğu mahkeme kararı ile reddedip dava sonuçlandıktan sonra gerçek baba, "Babalığı Tanıma Senedi" ile çocuğu kendi nüfusuna kaydettirir.

g) Annenin yabancı uyruklu olması halinde (Almanya için) :

Anne bekar ise, erkeğin bekar veya evli olması babalığın tanınmasına bir engel teşkil etmez. Bu durumda, Alman makamları doğrudan doğruya babaya tanıma yaptırmaktadırlar. Çocuğun nüfusa kayıt edilebilmesi için Türk babanın, ayrıca için Türk babanın, ayrıca Türk hukukuna göre de tanıma yaptırması Babalığı Tanıma Senedi i gerekmektedir. Bu durumdaki çocuğun babanın pasaportuna kaydettirilmek istenmesi halinde, annenin de şahsen Başkonsolosluğa gelerek yazılı olarak buna muvakatını bildirmesi gerekmektedir.

Evlilik dışı doğan çocukların doğum kayıt işlemleri için gerekli belgeler:

İlgili büyüklerin:

- Nüfus hüviyet cüzdanları
- Pasaportları
- Çocuğun: Yerel makamlardan düzenlenmiş doğum kayıt belgesi

alıntıdır...




-------------
kinCi diiLim Ama Unutmam!..
şevkat qöSteriRim Ama ŞıMarTmaM.. !
Ciddiye aLıRıM ama KAPILMAM!..
DALGA GEÇERİM AMA KIRMAM..!
Huzur Veririm Ama Söz vermem!!


Mesajı Yazan: bertobat
Mesaj Tarihi: 15 Eki 2010 Saat 09:45

ÇOCUĞUM NEDEN İŞTAHSIZ? (MUTFAK VE ÇOCUK EĞİTİM İLE İLGİLİ GEREKLİ BİLGİLER)

 

 

Genelde tüm annelerin şikayet ettiği konuların başında gelir çocuğunun yemek yememesi. Otoriter bir sesle çocuğun önündeki tabağı bitirmeye zorlamak ya da anlayışlı ve sevecen davranmak; bunların hiç birisi, "yemek" söz konusu olduğu zaman çocuğunuzun üzerinde etkili olmayabilir. Küçük yaşlarda elde edilen beslenme alışkanlıklarının onun ileriki yaşlarında vücut yapısı ve sağlığı üzerinde etkili olacağını düşünürsek, bu durumu ciddiye almanız elbette ki kaçınılmaz. Fakat klasik yöntemleri uygulayarak çocuğunuz üzerinde baskı kurmak yerine, yemek yemeyi sevmesi hatta bundan keyif alması için küçük hilelere başvurabilirsiniz.

 

Yemekleri tabağa azar azar koyarak, çocuğunuzu önündeki tepeleme tabağı bitirmek stresinden arındırmalı, daha fazla istemesine fırsat tanımalısınız. Böylece çocuk, kontrolün kendi elinde olduğu hissine kapılır.

 

Genellikle canlı renkler çocukların ilgisini çeker. Bu nedenle yemekleri renklendirmekte, sebzeleri rengi canlı kalacak şekilde pişirmekte fayda vardır. Sebzeler pişirilirken az miktarda limon suyu ya da sirke eklemek, renklerinin daha güzel görünmesini sağlayabilir. Ayrıca desenli, renkli tabaklarda yapılan servis de, çocuğun ilgisini masada tutmak ve iştahını arttırmak açısından yararlıdır. 

 

ÜÇ RENKLİ MAKARNA 

 

Makarna, çocukların en sevdiği yiyecekler arasında gelir. Dolayısıyla makarnayı, sebze, tavuk, et, kıyma gibi, çocuğunuzun yemesini istediğiniz besinlerle hem renklendirebilir hem de çocuğun sağlıklı bir öğün geçirmesini sağlamış olursunuz.

1 paket renkli  makarna

50gr. bezelye

1 adet havuç

1/2 kırmızı iri dolmalık biber (paprika)

çok az zeytinyağı

tuz

 

Bezelye, havuç ve dolmalık biberi doğrayıp, az suda haşlayın. Başka bir tencerede paketteki pişirme talimatına göre makarnayı haşlayın ve süzün. Daha sonra, tencereye biraz zeytinyağı koyun ve makarnayla birlikte sebzelerle karıştırın. Renkli makarnanız hazır.

 

ÜÇ RENKLİ MÜCVER 

 

Normalde kabakla yapılan mücveri üç sebze ile yaparak hem yemeği renklendirebilir hem de besin değerini arttırabilirsiniz. Ayrıca mücverin içine konan yumurta, peynir, un gibi diğer malzemelerle de, tüm besin öğelerini içeren bir öğün yaratmış olursunuz.

 

1 kabak

1 havuç

1 patates

1 büyükçe soğan

3 yumurta

2 çorba kaşığı un veya nişasta

maydanoz,dereotu,taze nane

galeta unu

beyaz peynir

kaşar peyniri

tuz,karabiber

 

Kabağı rendeleyin ve suyunu iyice sıkın. Havuç ve patatesi de rendeleyin. Soğanı küp küp doğrayın. Hepsini karıştırın. Yumurtaları, unu, ince kıyılmış yeşillikleri, dilediğiniz kadar beyaz peynir ve kaşar peyniri de ekleyin. Yeteri miktarda tuz ve karabiber katın. Hepsini tekrar karıştırın. Kızartmak isterseniz bolca ısıttığınız sıvıyağ birer kaşık bu karışımdan dökün ve her iki tarafı da kızarıncaya kadar pişirin. Mücver kolay çevrilmezse yumurta ekleyebilirsiniz. Fırında yapmak isterseniz ki, bu daha sağlıklıdır, fırın kabının dibini yağlayın. Kabın http://bilgiyelpazesi.net/ -  

Çocuklar genelde kendi başlarına bir şeyler yapmaktan gurur duyarlar. Onların yemek yapımına yardım etmeleri, yemeği kendilerinin yaptığı hissine sahip olmalarına yarayacak hatta yemeği size de ikram etmekten

büyük keyif alacaktır. Örneğin sadece çorbayı karıştırmak bile onlara bu duyguyu yaşatacaktır.

 

 PİZZA 

 

Çocukların bu çok sevdiği yiyeceği evde yapabilir, istediğiniz besinleri ekleyerek besleyici özelliğini artırabilirsiniz. Pizzanın üstüne koymak istediğiniz sebzeleri, salamı, mantarı vs. çocuğunuza doğratarak da (elbette ki sizin yanınızda) onun el becerisinin gelişmesine ve kendine olan güveninin artmasına imkan sağlayacaksınız .

 

Hamur

200 gr  un

10 gr yaş maya

1/2 çay kaşığı tozşeker

1/2 kahve fincanı ılık su

3 çorba kaşığı sıvı yağ

1/2 çay kaşığı tuz

üzerine kaşar yada dil peyniri

 

Un, şeker, tuz, yağ ve ılık suyu bir kaba koyun. Mayayı parçalayarak üstüne ekleyin. Robot veya el mikseri ile, tüm malzemeler iyice özleşene kadar iyice karıştırın. Makineyi en üst seviyeye getirerek, hamur kabın kenarlarından ayrılmaya başlayıncaya kadar, yaklaşık 5-6 dakika karıştırın. Pizzayı yapmak istediğiniz kabı iyice yağladıktan sonra, hamuru elle veya oklavayla kaba yayın. Üstüne istediğiniz malzemeleri yerleştirdikten sonra, en üstünü rendelenmiş kaşar veya dil peyniri ile kaplayın. Fırına koymadan önce, 15 dakika hamurun şişmesini bekleyin. 200 derece fırında 40-45 dakika pişirin (Pizzanızı daha pratik yoldan hazırlamak isterseniz, fırından alacağınız ekmek hamurundan faydalanabilirsiniz).

   

ŞEKİLLİ SANDVİÇ

 

Çocuklar genelde besin değeri daha yüksek olan kepekli ekmeği yemekten hoşlanmazlar. Onlara bir dilim beyaz, bir dilim kepekli ekmekten oluşan sandviçler yapabilir veya kendilerine yaptırabilirsiniz. Ekmekleri kare, üçgen, dikdörtgen, baklava gibi şekillerde kesin (Böylece çocuklarınıza şekilleri de öğretebilirsiniz). Dilerseniz şekilli kalıplar da kullanabilirsiniz. Çocuklarınız bıçak kullanabilecek yaşta iseler, ekmekleri kendileri de kesebilirler. Krem peynir, dilimli peynir, ton balığı, mayonez, hardal, ketçap, salam, zeytin ezmesi gibi sandviç malzemelerini önlerine koyarsınız, sandviçlerini kendileri yapacak ve afiyetle yiyeceklerdir.

 

Trafik Lambası Sandviçleri    

6 dilim beyaz tost ekmeği

6 dilim kepekli tost ekmeği

2 çorba kaşığı krem peynir

6 adet kiraz domates

2 dilim cheddar peyniri

2 adet dilimlenmiş salatalık turşusu ( kornişon)

 

Ekmeklerin kenarlarını kesin ve ortadan ikiye bölerek 24 adet dikdörtgen elde edin.bunların 12'sinin üzerine krem peynir sürün. Diğer ekmeklerin üzerine tarfik lambasının ön yüzünü oluşturmak üzere 3'er adet 2cm. eninde daireler kesin. Kiraz domateslerden kırmızı ışığı yapmak üzere daireler kesin. Krem peynir sürülmüş ekmeklerin üzerine bir adet daire şeklinde kesilmiş domates, bir adet 2 cm eninde kesilmiş cheddar peyniri ve 1 adet turşu dilimi yerleştirin. Üstüne delikler açmış olduğunuz ekmek dilimlerini üstüne koyun. 

 

Yapılan yemeklerin içinde şekilli malzemeler kullanarak veya şekilli yemekler yaparak, bunlarla ilgili hikayeler yaratabilirsiniz. Böylece çocuk, yemek yeme stresini üstünden atacak, ilgisini hikayeye yönlendirecektir.

    

TEREYAĞLI KURABİYE

 

Yapması kolay ama biraz vakit alan kurabiyeleri çocuğunuzla beraber yapabilir, böylece çocuğunuzla vakit geçirerek, onun sizinle ortak bir iş yapmanın keyfini çıkarmasını sağlayabilirsiniz. Bu şekilde çocuğunuz da hem eğlenecek hem de öğrenecektir. Kurabiye hamurundan hayvan şekilleri yaparak hayvanları çocuğunuza öğretebilir, hatta bunlardan hayvanat bahçesi kurabilirsiniz. Yılbaşı zamanı ağaç, Noel Baba figürleri yapabilir, bu şekilde çocuğunuzla yılbaşına hazırlanabilirsiniz. Ayrıca çocuğunuz için kendi yaptığı kurabiyeleri yemek de ayrı bir mutluluk olacaktır.

 

3 haşlanmış yumurtanın sarısı

250 gr tereyağ

2 adet çiğ yumurta sarısı

250gr şeker

2 paket vanilya

500 gr un

2 çorba kaşığı süt 

 

Haşlanmış yumurta sarılarını, tereyağını, 1 adet çiğ yumurta sarısını, şekeri ve vanilyayı karıştırıp unu ekleyin. Hamur kıvamına gelinceye kadar yoğurun. 1/2 cm. kalınlığında açın ve şekilli kalıplarla kesin. 1 yumurta sarısı ile sütü karıştırın. Fırçayla kurabiyelerin üstüne sürün. 180 derece fırında, üstleri pembeleşinceye kadar yaklaşık 30-40 dakika pişirin.

 

YUMURTALI ISPANAK

 

Demir deposu ıspanağı çocuğunuza sevdirmek için, hazırlayacağınız ıspanak püresini tabağın alt köşesine çimenlik gibi yayabilir, üst tarafa da yağda pişmiş bir yumurtayı güneş gibi koyabilirsiniz. Şekilli kalıplarla ekmekten havyanlar kesip onları da çimenliğin (ıspanağın) üstüne yerleştirerek çocuğunuza bir hikaye yaratabilirsiniz.

 

500 gr Ispanak

1 orta soğan

100 gr Lor Peyniri

 

Biraz sıvıyağda küp küp doğranmış soğanları pembeleşinceye kadar kavurun. Ispanakları ekleyin ve kısık ateşte haşlayın. Su eklemenize gerek yok çünkü ıspanak suyunu bırakacaktır. Ispanak haşlandıktan sonra robotla ya da el mikseri ile püre haline getirin. Tuz, karabiber ve lor peyniri ile, peynir tamamen dağılıncaya kadar karıştırın. 

 

Küçük oyunlar yaratmak da çocuğun yemek stresinden uzaklaşmasını sağlar. Örneğin http://bilgiyelpazesi.net/ -




Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat