Ancak annenin çeşitli sebeplerle bu ilgiyi bebeğine gösterememesi güvenli bağlanmayı engeller. Örneğin, depresyonda olan bir anne bebeğine sevgi, mutluluk, hayranlık dolu bir ifade ile bakamayabilir. Onun ihtiyaçlarına duyarlı olmayabilir ya da bazen aşırı ilgi gösterip bazen bebeği hiç umursamıyormuş gibi davranabilir. Bebeğin dünyası ilk aylarda sadece anneden oluşur. En temel içgüdüsü hayatta kalmak olan bebek bu tutarsızlık karşısında bocalar ve annesine daha fazla yapışır. Annenin kendi yaraları, geçmişten gelen bağlanma örüntüleri bebeğiyle olan ilişkisini etkiler. Kendi annemizle bağlanma örüntümüz ne ise çoğunlukla çocuğumuz ile de aynı şekilde bağlanırız. Ancak anne bebeğiyle ilk aylarda güvenli bağlanma sağlayamadıysa bundan sonra çaresi yok diyemeyiz. Annenin ilk aylarda bebeğinden ayrı kalmasını gerektiren çeşitli durumlar olabilir. Annenin hastalığı, kısa sürede çalışma hayatına dönmek zorunda kalması gibi. Hangi ayda ya da yaşta olursa olsun anne bebeğine olan davranışlarını fark eder ve olumlu anlamda değişime karar verirse değişim de başlar.
Bebeğiniz-çocuğunuz ile aranızdaki bağı güçlendirmek için hiçbir zaman geç değil.
İşte önerilerim:
Çocuğunuz ile zaman geçirirken “an” da kalın. Tüm ilginiz ve dikkatinizi ona vermeye çalışın. Onu her emzirdiğinizde telefonunuz elinizdeyse ve bir yandan sosyal medyayı takip ediyorsanız maalesef bu gerçek bir yakın ilişki olamayacaktır. Evet, zor ama denemeye değer.
Her gün imkânınız elverdiğince çocuğunuz ile baş başa zaman geçirin. Bu zamanı onu sadece kucağınızda tutmak, sarılmak ya da onunla konuşmak, masal anlatmak, şarkı söylemek vb. şekilde geçirebilirsiniz.
Uykuya geçiş çocukların en zorlandıkları alanlardan biridir. Aynı zamanda da bütün kalkanların, savunmaların indiği, çocuğun çok daha hassas, duygusal olduğu bir zamandır. Bu zamanı iyi kullanın. Onunla sohbet edin, gün içinde olan olayları konuşun, hikâye anlatın ya da sadece başını okşayın. Yeter ki iletişim kurun.
Çocuğunuz ile oyun oynayın. Oyun aranızdaki ilişkiyi güçlendirmenizde en çok işe yarayacak şeylerden biri. Bu oyunların ilişkiye ve dokunmaya dayalı, mümkünse yüz yüze olmasına dikkat edin.
İşte birkaç öneri:
1- Dürüm: çocuğunuzu yerde bir battaniyenin üzerinde yatırın.”Şimdi senden bir dürüm yapacağım, hımmm ham, hum” gibi şeyler söyleyerek üzerine malzemeleri koymaya başlayın. “Ayaklarına mayonez sürüyorum, göbeğine marul koyalım” vb. sözlerle onu okşayın. En son battaniyeyi sararak onu gerçekten dürüm haline getirin ve yemeye çalışın. Emin olun çocuğunuz bu oyuna çok gülecek.
2- Üç boyutlu masal: çocuğunuzu yüz üstü yere yatırın ve sırtında ellerinizle masalınızı anlatmaya başlayın. “ Güneş yeni doğmuştu –elinizle belinden yukarı bir çizgi çizin, gökyüzünde bulutlar vardı – omuzlarına bulutlar yapın, sonra yağmur başladı – sırtına ufak dokunuşlarla vurun, sincaplar koşuyordu – belinde iki parmağınızı koşturun vb.
3- Eve geldiğinizde ilk iş olarak çocuğunuzu kucağınıza alın ve “-Bugün yüzünde bir değişiklik var mı bakalımdiyerek yüzünü incelemeye başlayın. Hımmmm burnun yerinde duruyor –burnuna dokunun, hiç çil çıkmış mı bakalım –yüzüne dikkatlice bakın, bakalım dişlerin yerinde duruyor mu –ağzını açın ve bakın”. Aynı şeyi o da sizin yüzünüzde yapsın.
4- Yine eve geldiğinizde ya da çocuğunuz dışarıdan geldiğinde “Burada bir şey kokuyor, sen ne yemişsin diyerek çocuğunuzu koklamaya başlayın, komik bir şekilde yaptığınız bu inceleme istediğiniz bir koku ile son bulabilir –sen çikolata yemişsiiiin, ya da –patlamış mısır kokuyoooor vb.”
Bu örneklerin hepsi her yaş grubundaki bebek ve çocuk ile oynanabilir.
Son ve en önemli önerim: Eşinizden bu süreçte destek istemeyi unutmayın. Tamam ilk bağlanma figürü anne ama diğeri de baba. Babayı bu ilişkinin dışında bırakmayın.
Bol dokunmalı, kucaklaşmalı günler …
Mine Kilitci,