| 
   Sahtekarligin yeni bir turu. Dunyada buna inanacak aptallarin cok oldugunu bildiklerinden, boyle sahtekarliklar yapiyorlar. Malum:
"APTALI, PARASINDAN AYIRMAK SEVAPTIR"
 Siz ne yerseniz yiyin veya icerseniz icin, mide asiti hepsini notralize eder. Mide de, dunyanin en kuvvetli asiti olan, Hidroklorik Asit(HCl) bulunur. Asitle parcalanan gidalar, zaten ince barsaga gecince, "Alkalen" olan barsak salgilari ile notralize olurlar. Yani, vucut siz ne yaparsaniz yapin, bildigini okur. Demek bunlar; Limonun "alkalen" oldugunu saniyorlar. Sitrik asit, ne zamandan beri alkalen de, suyu alkalen hale getiriyor?? Daha asit nedir, alkalen nedir, bundan dahi haberi olmayan bu "Geri zekalilari" nasil dikkate alirsiniz, hayret...
 | 
 
  | 
   Kanser ve AsitlenmeYüksek asitlenme,ortamdaki düşük oksijen yüzünden gerçekleşir.Dokuda 
azalmış oksijenin kanser oluşmasında önemli sebeplerden biri 
olduğunu,kanser hücrelerinin oksijen bulunmayan ortamlarda şekeri 
fermante ederek enerjiye çevirip kullandığını ispat ederek 1931 yılında 
Dr.Otto Walburg bu keşfiyle Nobel ödülü almıştır.
 Vücuttaki asit yükü artınca asidin biriktiği bazı hücreler hasar görüp 
ölür ama bazı hücreler ölmek yerine kendilerini ilkel bir hücreye 
çevirip ortama adapte olurlar.Bu tür hücre hiçbir görevini yerine 
getirmez,bağışıklık sisteminden saklanabilir,beyinden gelen emirlere 
uymaz,sonsuz kez çoğalabilir,çevresindeki hücreleride kendine 
benzetir.İşte bu,kanser hücresidir.Kanser hücrelerinin bayıldığı şey 
yüksek asit,düşük oksijendir.Yüksek oksijenli dokularda yaşayabilen 
kanser hücresi yoktur.Yüksek oksijen alkali ortamda olur.Kanser 
hücreleri asitlenmiş ortamda zor şartlarda yaşama mücadelesi veren 
akıllı hücrelerden başka bir şey değildir.
 
 Kolesterole Yeni Bir Bakış Açısı
 Kandaki asitler geçtikleri yol boyunca damar çeperindeki hücreleri 
tahrip etmeye çalışırlar.Damarı oluşturan yapılara saldırmaları 
engellenmezse damarlar delinir.Vücut hasarın bu aşamaya gelmesine izin 
vermez;bu asitlerin damarları zedelememesi için onları kolesterolle 
paketler ve zararsız hale getirmeye çalışır.Bunun için karaciğer ve 
kemikler ona yardımcı olur.Kanın asit yükü artınca karaciğerden daha çok
 kolesterol üretilir.Kolesterolün,kötü kolesterol dediğimiz LDL 
kolesterol kısmı asit paketleme işini yapar.Damar çeperinde asitlenmeden
 zarar gören yerleri yama şeklinde onarmaya çalışır,yanına yardımcı 
olarak kalsiyumu alır.Kalsiyum ve asitler birleşip sertleşerek plak 
dediğimiz oluşumlara sebep olur.Bu plaklar zamanla çoğalır,tüm damarı 
çevreler.Böylece damar sertliği ve tansiyon problemleri ortaya çıkar.
 Kolesterol içeren besinler değil,asitlenme yapan besinler damarlarınızı 
sertleştirir.Ağzınıza hiç yağ koymasanız,hiç hayvansal protein (kırmızı 
et,yumurta vs.) almasanız bile damar sertliği hastalığına 
yakalanırsınız.Şeker de damarları sertleştirir.Diyabet hastaları bunu 
iyi bilir.
 
 Asitlenmenin Etkili Olduğu Diğer Hastalıklar
 #Asitlenmenin diş çürüğüne yol açtığını biliyoruz.Asitli ortam ve 
şeker,bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırır.Bunun sonucunda diş etleri 
çekilir.
 #Alkali ortamda fonksiyon gösteren iyot mineralidir.Asitlenme sebebiyle 
iyodu kullanamamak tiroid fonksiyonlarını azaltabilir.Tiroid 
fonksiyonlarının azalması,hipotiroidiye ve kolay kilo alınmasına sebep 
olur.
 #Vücudumuzdaki en büyük protein olan kollajen,asitlenme sebebiyle 
sertleşir.Kollajenden oluşan eklemler ve cilt esnekliğini 
kaybeder.Ciltte kırışıklıklar ve kurumalar meydana gelir.Cildin hızla 
yaşlanmasında asitlenmenin etkisi sandığınızdan çok fazladır.
 #Asitlenme durumunda kan ve dokular daha az oksijen içerdiğinden vücutta
 oksijensiz bakterilerin üremesi kolaylaşır.Dolayısıyla mantar ve 
enfeksiyonlara yatkınlık olur.
 #Asitlenme hücre zarlarının sertleşmesine sebep olur.Serteleşen hücre 
zarları sebebiyle,özellikle beyinde hücreler arası iletişim yavaşlar.
 #Uykusuzluk,depresyon,hafıza kaybı durumlarında da asitli olmanın etkisi
 vardır.Uyku için melatonin hormonu,depresyon oluşmaması için serotonin 
hormonunun yeterince üretilmesi ve diğer hücrelerle iletişim içinde 
olmaları gerekir.
 #İnsülin hormonu,hücrelerin zarında bulunan bir kilidin 
anahtarıdır.Asitlenme sonucu sertleşen hücre zarında bu kilit bozulur.Bu
 duruma insülin duyarsızlığı denir.
 #Asitlerin çoğu böbrekten atıldığı için yüksek asitli idrar,idrar yolu enfeksiyonlarına,böbrek taşlarına zemin hazırlar.
 #Asit yükünü seyreltmek için vücut daha çok su tutar.Fazla su tutulu ödem yapar.Alkali su tüketmek mevcut ödemi azaltır.
 #Yağ dokularının asit dokusu olduğundan söz etmiştik.Bu depoların 
etrafında daha çok su tutulur.O dokudaki lenf ve kan damarlarını 
sıkıştırır,büzüşüp sertleşirler.Kanın beslemediği,oksijensiz kalan bu 
bölgenin derisindeki büzüşmeler Selülittir.
 
 Alkali Beslenme
 Her öğünde asit oluşturan yiyecekleri,alkali oluşturan yiyeceklerin 
dörtte bir oranında tutmak idealdir.Bu temel prensibi oluşturmak için 
öncelikle alkali olmanızı sağlayan gıdaları öğrenelim.
 
 Alkali Su
 Alkali su,20 kilo başına 1.lt olmak üzere tüketilmelidir.Günlük ihtiyaç 
2.5 ile 4 litre arasındadır.Ancak basitçe mutfakta bulunan karbonatla 
suyu alkali yapabiliriz.1 litre suya yarım çay kaşığı kadar karbonat 
eklersek suyun PH’ını 8 ve daha yukarı alkali değerlere 
çıkarabiliriz.Karbonat,elma sirkesi veya limon ekleyerek alkali özelliği
 arttırılan su içmek yağ yakımını arttırır.Günde 3 litre alkali su,9 
litre normal sudan daha iyidir.Alkali su içmeye başladığınızda,bunca su 
içme eziyetinin nihayet işe yaradığını göreceksiniz.
 
 Alkali Su İçmek
 1-Suyun yemeklerle içilmemesi gerekir.
 Suyun alkali yapısı midenin asidini azaltır.Yemek sırasında mide asidi 
azalırsa yiyecekler,özellikle proteinler iyi sindirilemezler.İyi 
sindirilemeyen proteinler bağırsaktaki asit yükünü arttırlar.
 2-Her 20 kiloya 1 litre alkali su içmek gerekir.
 3-Sabah kalkınca ilk iş,akşam yatmadan önceki son iş olarak birer bardak alkali su içmek önerilir.
 4-Suyu 2 saatte bir içmek tavsiye edilir.(Çünkü böbrek vücuttan asitleri temizlerken mesaneyi yavaş yavaş doldurur.)
 5-Suyun öğün aralarında içilmesi gerekir.
 6-Yemeklerden yarım saat önce ve yemekten 2 saat sonra su içilmelidir.
 7-Özellikle yemekten yarım saat önce içilen 1 bardak alkali su acıkmayı 
azaltır.(Sudaki alkali özellik midenin asidini azalttığı için açlığa 
bağlı mide kazınması azalır.)
 8-Pratik olmak için yanımızda karbonat taşıyıp suya ekleyebiliriz.1 litre suya yarım çay kaşığı oranında kullanmak yeterlidir.
 9-Limonlu veya elma sirkeli suyu açken içmek mideyi daha çok kazındırır.Bunları yemek sonrası tüketmek daha uygundur.
 10-Suyu soğuk içmek yerine oda sıcaklığında içmek daha uygundur.
 
 
 Alkali Tuz
 Aslında yeterince tuz almıyoruz.Tuzumuz eksik ama sodyum klorürle tıka 
basa doluyuz.Normal sofra tuzu sodyum klorür elementlerinden 
oluşur.Deniz tuzu yada en ideali olan Himalaya tuzunun içinde insan 
kanındaki tüm mineraller mevcuttur.Aslında bu tuzun bir besin olarak 
algılanması gerekir. Himalaya tuzu 250 milyon yıl geçmişte mevcut olan 
denizlerden oluştuğu için içinde şuan denizlerde bulunan sanayi 
artıkları yoktur.
 Tuz Kontrolü:
 Aldığınız deniz tuzunu geceden suya koyup karıştırmadan bekleyin.Sabah 
tuzun eridiğini görürsek bu tuz doğal tuzdur.Erimemişse o işlemden 
geçmiş tuzdur.
 
 Alkali Yağ
 Asitlenmeyi azaltmak istiyorsak doğru yağı seçmeliyiz.Yanlış türde yağ 
kullanımı asitlenmeyi arttırır.Omega 6’lar az miktarda alındığında 
yararlı yağlardır.Alınan Omega 6’ların miktarı,Omega 3 yağlarıyla 
orantılı olmalıdır.Tüketilen omega 6’ların miktarı,omega 3’lerin iki 
katından fazlaya çıkılmamalıdır. Omega 3’ler yeterince mevcutlarsa,omega
 6’ların tahribat yapmasına engel olurlar.İdeal oran 2/1’dir.Modern 
beslenme şeklinde ise bu oran 20/1 durmundadır.
 Bu yüzden eczanelerde satılan yüzlerce besin takviyesinden sadece birini seçmek gerekse bu Omega 3 desteği olmalıdır.
 
 Alkali PH Damlaları
 #Suyun Phını yüksek alkali yaptıkları için daha az suyla daha çok asit artık temizlenir.
 #Ph değeri 10 ve 10’un katları olarak artar.Ph’ı 6.5 olan içme suyuna Ph
 damlası eklenerek Ph’ı 8’5a yükseltilen su 100 kat daha fazla alkali 
olur.Böylece orijinal halinden 100 kat fazla asit artığı vücuttan 
atabilir.Yeterince su içmeyen kişiler için kurtarıcıdır.
 #Alkali değeri artan kan dokulara daha çok oksijen taşır.Dokularda 
oksijenin artması,bakteri ve mantar enfeksiyonlarını engeller.
 #Oksijenlenme artışı dokuda kanser hücresi oluşumunuda azaltır.Kanser hücreleride oksijensiz ortamı severler.
 #Oksijen artışı enerjiyi arttırır.
 #Kilo vermeyi kolaylaştırır.
 #Kalsiyum kaybını azaltır.
 #Ağızdaki asitlenmenin sebep olduğu diş çürüğü ve kötü kokuyu engeller.
 #Mide yanması ve rüflü şikayetlerini azaltır.
 #Böbrek taşı oluşumunu engellemeye yardımcı olur.
 #Fazla kahve ve çay tüketmenin asitlenmeye katkısını azaltmak için 
içlerine PH damlası eklenebilir.Tadını değiştirmeden,içilen kahve ve 
çayın asit PH’ını azaltır.
 
 10 ADIMDA ALKALİ BESLENMEYE GEÇİŞ
 1-İdrarınızı Takip Edin.
 İdrarınızın koyu olmasına izin vermeyin.
 Koku ve renk takibi yapın.
 Diyet yaparken idrarınızın koyu olmasının 2 sonucu olabilir.Asitlenmeniz
 sebebiyle ya yağdan kilo veremediğiniz yada kiloyu kaslarınızdan 
verdiğiniz anlamına gelir.
 2-Su İçin
 Suyu alkali için.
 Limon,misket limonu,elma sirkesi suyla tüketilince vücudu alkali yapar.
 Karbonat katarsanız suyun PH’ı alkaliye yükselir.
 Eczanelerden hazır PH  damlacıklarına ulaşabilirsiniz.
 Günlük olarak en az 3 litre su için.
 İdeal suyu 20 kilo başına 1lt içmektir.
 Asitli kaçamaklar yaptığınızda içtiğiniz suyun miktarını arttırın.
 Yemeklerden 20 dakika önce yemeklerden 2 saat sonra su içilmesi kuralına uyun.
 Sabah ilk iş,gece son iş olarak alkali su için.
 Suyu bardak bardak için.Bir seferde çok miktarda su içmek işe yaramaz.
 İçtiğiniz suyun klorür florür içermemesine özen gösterin.
 Sebze sularıda su içmekle aynı etkiyi yapar.
 Kahve,kola,siyah çay içmeniz su içtiğimiz anlamına gelmez.Aksine bunlar 
mevcut suyumuzu azaltır.Bunlardan vazgeçemiyorsanız üzerine 2 bardak 
alkali su için.
 3-Tuzunuzu Değiştirin
 Sofra tuzunu bırakın.
 Deniz ve Himalaya tuzu kullanın.Hem ödemlerinizi çözersiniz hemde daha hızlı kilo verirsiniz.
 Tuzunuzu yanınızda taşıyın.
 4-Sebze suyu içmeye çalışın
 Sebze suyu meyve suyu değildir.Meyve suyu taze sıkılmış olsada zararlıdır.
 Bunu alışkanlık haline getirirseniz asitlenmeyi çok kolay çözersiniz.
 Sebzelerin içindeki alkali elementlerinin oranı kana benzer.
 Alkali su ve sebze suyu ile çok hızlı kilo verebilirsiniz.
 Katı sebze sıkacağı vücudunuzu temizlemeye yardım ettiği gibi 
vicdanınızıda temizler.Daha çok kaçamak asitlendirici yiyecekler yeme 
hakkını size verir.
 5-Kaçamaklarınızı Alkaliyle Dengeleyin
 Kaçamak yapıp sevdiğiniz asitli besinlerden yediğinizde günahınızı silmek için bunları çiğ sebzelerle beraber tüketin.
 Uzun uzun salata hazırlamam derseniz,sularını için.
 Tatlı konusunda ideal olan hiç tatlı yememektir.Kuru ve yaş meyvelerin az şekerli olanlarını az miktarda tüketebilirsiniz.
 Meyve şekerinin cildimizi en çok yaşlandıran besin maddesi olduğunu unutmamalısınız.
 6-Balık ve İyi Yağlar Tüketimini Arttırın.
 Somon,hamsi,sardalye,uskumru vb tüm balıkları bolca tükerin.Kabuklular hariç tüm deniz ürünleri iyidir.
 Yaşınız,kilonuz,cinsiyetiniz ne olursa olsun günde en az 1 tane, 1000 mg Omega3 tableti almaya başlayın.
 Yemek pişirmede zeytinyağını tercih edin.
 Avakado ve hindistancevizi yağını çok faydalı oldukları için tüketin.Bu iki gıdayı hafife almayın.
 7-Doğru Kalsiyum Kaynakları Öğrenin
 8-Alkali Yapan Besinleri Öğrenin
 9-Akşam Yemeğinizi Doğru Seçin
 Amacımız akşam yemeğinde karbonhidrat miktarını azaltarak kilo vermektir.
 Akşam yemeğinde kilo almanıza neden olacak besinler :
 Tüm şeker içeren besinler,Tüm şekerli içecekler,Kolalı 
içecekler,Baklagiller,Süt,peynir,yoğurt,her tür süt 
ürünü,Tohumlar,Kuruyemişler,Meyveler,Kuru meyveler,Alkol,Un içeren her 
şey,ekmek,kek,makarna vb…(Çorbadaki unda buna 
dahildir),Pilav,Patates,Mayonez,ketçap,nar ekşisi,hardal gibi tüm 
soslar,Kırmızı,sarı,turuncu sebzeler.
 10-Oranlamayı Öğrenin
 
 
 
 
 
 
 
 
 | 
 
  | 
   Showing results 1 - 5
 --------------------------------------------------------------------------------
 
 Oxygenation Therapy: Unproven Treatments for Cancer and AIDS, 6/1/2008
 The cornerstone of oxygenation therapy is the presumption that human disease, including cancer, is caused by a deficit of tissue oxygen. According to proponents, hypoxia results in anaerobic fermentation, a loss of capacity for oxidative detoxification of toxins and metabolic products, and failure of immune killing of invading bacteria and viruses. To restore ability to carry out these functions, oxygenation promoters propose using chemicals they claim will release oxygen in tissue or act as germicides in vivo. Some of the claims are based on the concepts of William F. Koch (1885-1962) and Otto Warburg (1883-1970) .
 Otto Warburg professed that the cancer problem could be solved if one could identify a biochemical difference between the energy-producing systems of normal cells (controlled growth) and cancer cells (uncontrolled growth.) His research with tissue slices led to the discovery of oxygen-transferring enzymes in cellular respiration, and for this he won a Nobel Prize (1931). In 1944 he won a second Nobel Prize for identifying the enzymes that transfer hydrogen in metabolism . But his research never showed that oxygen use by normal and cancer cells was different. What he did find was that cancer cells produced lactate from glucose in the presence of oxygen whereas normal cells only produced lactate from glucose in the absence of oxygen. This observation led him to conclude that energy metabolism in cancer cells was defective .
 
 O gunun kisitli imkanlari ile soylenmis bir iddia... Bir ise yarasa idi, simdiye kadar Kanserler kokten halledilmis olurlardi. Asit/Baz dengesini vucut zaten otomatik olarak sabit tutar. Artik Tip fakultelerinde, :Temel bilimler" olan: Biyokimya ve Fizyoloji dersleri ustun koru ogretildiginden "Fizyopatoloji dersi" ise hocasi bile olmadigindan, hic ogretilmediginden, boyle eski sacmaliklar tekrar tekrar karsimiza cikariliyor. Bu iddiada bulunanlar, once bir fizyopatoloji kitabi alip okusunlar, pH metabolizmasini, Asit/Baz dengesini ve bobrek fizyolojisi bir ogrensinler, ondan sonra bu islere girissinler.
 BAK: 1) Sodemen&Sodeman Textbook of Pathophysiology
 2) Nelson. Textbook of Pediatrics. 19th. Edition.
 
 Düzenleyen Dr.KadirTugcu - 15 May 2013 Saat 19:58
 |